SEÇIMLERIN SATH-I MAILINE GIRERKEN-3-

Seçim yaklastikça iktidar dis politikada yumusama ve diyalog yollari ariyor.Iktidar bu aralar geçmiste sorunlu oldugu Suriye,Irak, Yunanistan, Misir,Israil ve Ermenistan ile durup dururken diyaloga girdi. Belli ki dis politika ‘atarla, kabadayilikla’ degil normal siyasal diyaloglarla yürütülmesi gereken bir mecradir.
Türkiye Rusya Ukrayna arasindaki savasta arabuluculuk rolüne soyundu ama bu gerçeklesemedi. Geçici bir süre Ukrayna bugdayini dünya pazarlarina nakletsin diye bir olanak saglandi is de bu aralar istenilen düzeyde degil.Rusya ile ilgili olarak adeta ‘bagimlilik’ iliskisine dönüsmüs olan Türk-Rus iliskileri Natonun ve ABD’nin hosuna gitmiyor.Bu nedenle ABD ve Türkiye iliskileri de pek iyi denilemez.Ayrica da ABD’nin Suriye politikasinda ayni safta olmayan Türkiye ABD-PYD iliskilerinden de rahatsiz.
Türkiye’nin son zamanlarda Ermenistan’a yaklasimindan ‘kardas’ Azerbaycan hosnut degil.Ama simdilik sessiz kalmayi tercih ediyor.
Israil ile yakinlasma ve diyalog bazi ‘dost’ Arap ülkelerini tedirgin ediyor.Iran basta olmak üzere Suriye de bu yakinlasmadan rahatsiz.
Misir ile yakinlasma ve diyalog ise tam da Misirin istedigi sekilde devam ediyor.Uzunca bir aradan sonra Müslüman Kardesler’e ragmen resmi düzeyde Misir hükümeti ile iliski kurulmak istenmesi dikkat çekicidir.
Keza Iktidarin Avrupa ülkeleri ile daha fazla is birligi yapma istegi de gözden kaçmiyor. Finlandiya’nin NATO üyeligine onay verme, Macaristan ile yeni iliskiler gelistirme, NATO ve ABD’ye, diger Avrupa ülkelerine karsi sürdürülmüs olan’sertlik’ tutumunda da bir yumusama gözleniyor.
Ama en önemli diyaloglardan birisiIrak’la yasaniyor. Türkiye ve Irak arasinda bir su anlasmasi yok ve Satülarap bölgesinde Dicle-Firat suyu yeterince ihtiyaca cevap vermiyor.Çünkü Türkiye suyu tutuyor. Diger bir sorun ise, Petrol alaninda yasanan kriz. Bilindigi gibi Türkiye Kürdistan bölgesinden petrol alimi yapti; daha da yapmak istiyor ama Irak federal yasalari buna uygunluk vermiyor. Petrol ticareti için Irak merkezi hükümetinin oluru gerekli. Türkiye bu oluru önerdiginde ise, karsi taraftan ( Merkezi Irak Hükümeti) bir talep geliyor. Türkiye’nin askeri üslerinin; Irak topraklari diye bilinen Kürdistan bölgesinin 150 kilometre içlerine kadar sizmis ve sinir boylarinda konuslanmis olan 87 karakolun uluslararasi hukuka aykiri oldugu ve Irak’in iç güvenligini tehdit ettigi gerekçesi ile bu karakollarin kaldirilmasini sart kosuyor. Bu konuda Türkiye hem Kürdistan federe devleti hem de Irak merkezi hükümeti nezdinde diyaloglarini sürdürmektedir.Irak Merkezi Hükümeti ile Fedral Kürdistan hükümeti arasinda bu konuda bir protokol yapilmasi durumunda Türkiye Kürdistan hükümetinden petrol ve dogalgaz almak isteyecektir.Bu konuda da Irak Anayasasinin hükümleri ve en son yapilan referandum sonucuna göre Kerkük kentinin statüsü mutlak surette tartisma konusu olacaktir.
Diger önemli bir gelisme de Türkiye ve Suriye arasinda yasaniyor. Geçtigimiz günlerde Türkiye Iran Suriye ve Rusya devletleri alt düzeyde de olsa Türkiye Suriye iliskileri konusunda bir toplanti gerçeklestirdi. Bir süredir bu yumusama tutumunda Türkiye daha çok israrciydi. Türkiye mültecilerin geri gönderilmesi konusunda bir mutabakat saglayarak 5 milyona yakin mültecinin durumunu ve akibetini görüsmek üzere bir diyalog olusturmak istiyor. Dörtlü toplanti Suriye’nin bir takim ön kosullar ileri sürmesi ile sonuçsuz kaldi. Suriye Türkiye’nin kendi ülkesinden askeri güçlerini çekmesini ve askeri operasyonlarina son vermesini ve de Türkiye’nin arka çikarak finanse ettigi seriatçi-cihatçi bir takim Suriye karsiti örgütlerin arkasindan çekilmesini istiyor. Suriye’nin son zamanlarda ‘aslina rücu etme’ yaklasimi da sürüyor. Suriye Arap dünyasina yeniden uyum saglamak istiyor.
Bir baska sorunlu ülke olan Yunanistan olarak biliniyor.Yunanistan’a iliskin diyalog çabalari depremle birlikte basladi. Yunanistan son depremde, deprem bölgesine çok önemli yardimlar saglamisti. Türkiye bu yumusama ve diyalogun ‘is birligine’ everilmesini istiyor ama Yunanistan’in da talepleri var. Selanik -Izmir arasinda feribot seferleri, karsilikli gelis gidislerde rahatlama, adalarin güvenligini tehdit eden Türk uçaklarinin geri çekilmesi, son satin alinan silahlarin Yunanistan’i tedirgin ettigi ve sinir boylarindaki silahlanmanin sona erdirilmesi gibi talepler ileri sürüyor. AyricaTürkiye’ninNato çerçevesinden uzaklasmamasi ve kontrol edilebilir politikalar izlemesi gerektigi ileri sürülmektedir.
Seçime az bir zaman kala bu gelismelerin hiç biri muhalefetin umurunda degil ama iktidar kendi bozdugu bu iliskileri yeniden düzenleyerek ‘bir basari hikâyesi’ olusturma derdinde. Görünen o ki iktidar baris ve diyalogun ne kadar gerekli olduguna ikna olmus durumda. Bu diyalog ve yumusama ve barisçi dis politikalarin gelecek te de geliserek kalici hale gelmesi barissever güçlerin talebidir.
Muhalefet ise iktidar olmalari durumunda adi geçen ülkelere iliskin nasil bir politika izleyecek henüz belli etmedi. Örnegin Suriye ve Iraktan askerler geri çekilecek mi yoksa operasyonlar aynen devam mi edecek, henüz belli degil. Olasi yeni olusacak bir iktidarin Kürtler bakimindan son derece önemli olan bu konudaki politikasi ne olacak
Ama,Türkiye’nin içte ve dista olusabilecek sorunlarin çözümü konusunda askeri ve güvenlikçi tutum ve davranislardan ve savasçi dis politikalardan uzaklasarak barisçi ve siyasal diyalog temelinde çözümlere ikna olmasi çok önemli bir durumdur. Umariz ki bu da seçime yönelik bir hamle olmaz ve seçim sonrasi da devam eder.Çünkü komsular arasinda baris içinde bir arda yasama konusu çok önemli bir konudur.
Dis politikalar alaninda yasanan Tüm bu gelismelerin yani sira seçim sathi mailinde; içte de birtakim gelismeler yasaniyor. MilletittifakiHDP’nin tam destegini almis durumda. HDP bu destek karsiliginda açiktan bir sey istemedi ama görüsmelerde neler konusuldu bu seçim sonrasinda anlasilacak.Bu görüsme öncesi ve sonrasinda cezaevinin imtiyazli ve pek olanakli tutuklusu Demirtas’inve Kürt siyasetinde önemli bir sima olarak adlandirilan Ahmet Türk’ün sosyal medya mecralarinda ve toplantilardaki beyanlari dikkat çekici. Ahmet Türk, 2023 Newroz’unda yaptigi konusmada ‘Bu iktidara destek verenler Kürt halkina düsmanlik ediyor bu ahlaksizliktir. Hiçbir Kürdün bu iktidara oy vermek, desteklemek gibi bir hakki yoktur. Bu dönem Sayin Öcalan’in özgürlesme dönemidir.’ Diyor ve Kürtleri ‘temsiliyetkibiri’ ve ‘hamilik’ edasi ile adeta tehdit ediyor. Ahmet Türkün yaptigi sey düpedüz Kürt ulusal davasina hakarettir ve yakisik almamistir.Ahmet Türk Kürt Ulusunun kendi asireti gibi algiliyor.ama Kürtler artik yeter oranda bu politikacilari tanidilar,ürettikleri politikalarla kimin degirmenine un tasidiklarini görmeye basladilar.
Demirtas ise kendisini de ‘sosyalist’ ilan ederek ‘bu seçimde biz sosyalistler basarili çikacagiz’ diyor ve ama ne Millet ittifaki ne HDP, ne Ahmet Türk ne de Demirtas tek kelime bile Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinden söz etmiyor. Demirtas cezaevinden her gün adeta bir haber ajansi gibi bültenler, bildiriler yayinliyor, siyaseti dizayn etmeye çalisiyor, çesitli mesajlar veriyor. Bir tutuklu nasil olurda bu kadar genis çerçevede medyayi kullanabiliyor bu da dikkat çekici.
HDP ‘Emek ve Özgürlük Ittifaki’ adi ile bir blok kurdu. Bilcümle sol guruplar ve particiklerden olusan bu blokta ayrica kendi güdümündeki bazi Kürt ‘particikleri’, guruplari da var. Çogunun adi var ama organi ya da programi bile yok. Bu gurubun en ‘uyumsuz’ ekibi de TIP görünüyor. TIP ittifak içinde kemdi logosu ile seçime kendi basina katilmak istedigini beyan etti. Hatirlanacagi gibi TIP milletvekilleri geçmiste HDP den seçilmis daha sonra ayrilarak TIP i kurmuslardi. TIP bu tavri ile HDP ninkontrolünden çikmis gibi görünüyor. TIP sosyalist oldugunu iddia etse bile Kürt sorunu karsisinda diger Kemalist kesimlerden farkli bir sey söylemiyor.
HDP bu kez de,’Yesiller ve Sol’ adi ile yeni bir paravan parti kurmus, Kürt seçmenin yönünü bu kez de bu partiye yönlendiriyor. Ne var ki bu yeni partinin de anlayisinda yeni bir sey yok.Degisen bir sey de yok; her sey eskisi gibi olarak devam ediyor.
Son zamanlarda Kemalist temelli ‘Romantik Türk Solculugu’ HDP politikalarinin basini çekiyor.Bu tesadüfi bir sey degildir. Milletvekili aday tespitinde Kürtler öteleniyor, nefesi tükenmis ‘kadim’ Türk solculari yine Kürtler ‘hamal’ edilerek meclise tasinmaya çalisiliyor. Bu Burjuva orjinli kent solcular marjinal düsüncelerini HDP’nin program ilkeleri haline getirmek konusunda israrci olmaya devam ediyorlar.
HDP’ye gönül vermis binlerce Kürt seçmen ise tüm bu gelismelerden hosnut degil ama ‘simdilik’ sesini yükseltmiyor. Bu nedenle sandikta bu seslerin mesaj olarak geri gelmesi olasiligi büyük. HDP, CHP yi sartsiz destekliyor PKK de, bunu itiraf ediyor.Bu durum Cumhur ittifakina malzeme çikariyor. PKK hem içte hem de dista ‘Terörist’ olarak biliniyor.Yükselen Türk milliyetçiligi PKK’yi düsman belirliyor,legal siyasette onu temsil eden parti ve anlayislardan da haz etmiyor. Yani özcesi, HDP’nin MiletItifakina verdigi destek aslinda o ittifakin kimyasini bozuyor. HDP’nin disardan ‘karsiliksiz’ olarak sadece Tayip Erdogan karsitligi üzerinden CHP ile ‘hemaheng’ olmasi, Millet ittifakina mensup kimi olusumlarin tabaninda rahatsizlik yaratiyor, ama simdilik bu rahatsizlik da yüksek sesle dile getirilmiyor.
Ilginç olan IYI partinin HDP-CHP yakinlasmasikonusundaki sessizligidir. Kuskusuz o da Millet Ittifakindaki bazilari gibi pragmatist kaygilarla hareket ediyor.Millet ittifakinda CHP ve IYI partiyi semsiye gören partiler ise bu aralar liste pazarliklari ile hemhal olmus durumdalar.
Öte yandan, HDP nin evrimi ve manevralarina artik asinayiz., Kürt neyi sevmiyorsa HDP onu yapiyor. Ertugrul Kürkçü, Koçgiri komutaninin torunu,Sezayi Temelli Inönü’nün kuzeni ve daha birçok kisi HDP eli ile Kürtlerin basina sef yapildi. HDP’nin ‘onursal baskan’ dedigi Ertugrul Kürkçünün dedesi Diyarbekir Jandarma Alay Komutanli Abdülkadir Kürkçü, Koçgiri halk hareketini bastiran komutanlardandir.Simdilerde parlatilmaya çalisilan gazeteci Hasan Cemal, anne tarafindan Gürcü, dedesi Çerkestir. Büyükbabasi Cemal Pasa Midilli dogumlu, babaannesi ise Serez’lidir. Ittihat ve Terakki partisinin en önemli sahsiyetlerinden olan Cemal Pasa’nin torunu olan Hasan Cemal, HDP çevresinin yeni gözdesi.
HDP’nin bir diger ‘vazgeçilmezi’ SezayiTemellidir. Kürtlerin oyu ile seçilip Kürt devlet adamlarina küfür ve hakaret etmeyi marifet ve ‘solculuk’ bilen Temelli, Ismet Inönü’nün kuzenidir.Ismet Pasa’nin soyadi ‘Inönü’ idi. Kardesleri ise ‘Temelli’ soyadini almisti. Busoyadi Inönü’nün kardeslerinin unutulmasini sagladi. Hâlbuki Inönü’nün 3 kardesi vardi. Hasan, Riza ve Seniha: Sezayi Temelli Seniha Temellinin torunudur.
Keza HDP eski es baskani ‘ genis ailem agirlik olarak MHP’lidir. Akrabalarim arasinda MHP’den siyaset yapanlarin sayisi çok fazla ‘diyen Figen Yüksekdag ise bir baska siyasi aktör.
Görünen o ki, HDP’nin ‘bas taci’ ettigi bu sahsiyetlerin hiçbirisi de Kürtler konusunda akliselim bir çözüme istekli degiller ve gidalarini Kemalimizdenalmaktadirlar. HDP ise misyon olarak görevini doldurdugu için hem Öcalan hem de devlet tarafindan ölüme mahkum edildi. Kapatilmasi an meselesi. Çünkümiyadini doldurdu.
Her meseleyi Öcalan merkezli olarak gören HDP politikalari artik güven vermiyor ve Kürtler cephesinde eskisi kadar ragbet görmüyor. SayinPrf.AzizYagan’in bir makalesinde dedigi gibi,’HDP hala o kibirinden ve temsil iddiasindan vazgeçmedi. Kürt partisi olmadigi halde, Kürtleri temsil hakkini kendinde görerek kibirlenen HDP,kimin ‘düsman’ olduguna dair kararlar verme hakkini kendinde görmeye devam ediyor. Kuskusuz HDP ye göre, Kürd halki demek belli yapilar ve kisiler demek. Kürd halki demek ‘önderlik halki’ yani ‘biat etmis’ demektir. Yapi, önderi ve temsilcilerinin sözünü dinlememek, elestirmek ve açik tutum almak on yillar boyunca Kürd halkina yani ‘önderlige ve hareketine’ ihanet ettiginizin, objektif ajan, isbirlikçi oldugunuzun biricik ve kesin kanitiydi; itibarsizlastirilmanizi, sürülmenizi, öldürülmenizi gerektirirdi.’ Bu görüs bu gün toplumun genis bir kesimi tarafindan kabul görmektedir.
Bir baska sessizlik ise MHP de görülüyor.AKP-HÜDA-PAR yakinlasmasi MHP tarafindan tepkisiz kaldi. Oysaki HÜDA-PAR HDP’ye kiyasla daha fazla Kürt yani bilince çikan bir partidir. Kürt dilinin özgürlesmesi, resmi dil olmasi, Anayasanin baslangiç ilkelerinin degismesi ve bölgesel özerklik gibi öneriler içeren HÜDA-PAR, kendi görüslerinden ve programindan da ödün vermeden AKP ile anlastigini savliyor.
Siyaset sahnesinde ise, kiliçlar çekilmis durumunda. AKP; CHP ‘yi HDP üzerinden vururken; CHP ve millet ittifaki da AKP ve Cumhur ittifakini HÜDA-PAR üzerinden vurmaya devam ediyor.
Buradaki kutuplasma ve zitlasmalarin aslinda temasi ortak. Bu ortak tema her iki kesimin de Kürt sorunu konusunda kalici bir çözüm niyetinde olmadigi, Kürt ve Kürdistan konusundaki ret ve görmezden gelme, öteleme politikalarinin ortak olmasi ile açiklanabilir.
Hüda-Par ise programina ragmen Cumhur Ittifakinda yer almayi sagladiysa kendisi bakimindan bu bir basaridir. Bu durum, Kürtler bakimindanda gelecegeyeni bir kapi açilmasina olanak saglayabilir.HÜDA-PAR AKP isbirligi konusunda da , MHP-AKP Iktidari uyum içinde pragmatist davranmaktadirlar.
Yani kisacasi her iki kutbun basina bela olmus bir Kürt sorunu var ve onlara göre de Kürtler hala ‘sorun’ olmaya devam ediyor.Görünen o ki Kürtlerin aktör degil faktör oldugu artik anlasilmis durumda. 13 milyona yakin Kürt seçmenin oy tercih yönü herkesi yakindan ilgilendiriyor. Lakin Kürtler kime taraf olursa o kazanacak Bu durum Irak’ta da böyledir. Bu nedenledir ki israrla sunu vurguluyoruz: Kürtler seçimlerde kendi partilerine oy vermeli, her hangi bir ittifaki tercih etmek Kürtlere bir kazanç ve fayda saglamaz.
Her seye karsin bu gün derinde isleyen devlet mekanizmasi de isini iyi yapiyor. Olasi en ufak bir reform konusunda bile önlem almis durumda. Millet ittifakinin içine IYI partiyi; Cumhur Ittifakinda da MHP’yi bütünlesmis ederek kontrolü elinde tutmak istiyor. Bu iki parti aslinda birbirinden farkli degil, azili Kürt düsmani ve ayni oranda irkçi ortakbir ideolojiye sahiptirler. Bu partiler bulunduklari yerde zaman zaman kendi ittifaklarinin ayagindan tutarak asagiya çekmektedirler.
Son yillarda dünyada Sagci-Muhafazakâr ve Milliyetçi akimlarin yükseliste oldugu bir süreç yasaniyor. ‘Ulus Devlet’ dönemi kapandi diyenlerin tersine ulusçulugun giderek yükselmesi manidardir. Bu gidisata paralel olarak Türkiye ve Kürdistan’da da milliyetçiligin yükseldigi gözlenmektedir.
Türk siyaset kurumu ‘milli, yerli,manevi,Atatürkçü’ etiketlerle varligini idame ettiriyor. Kemalizm’i; kutsal ve dokunulmaz görüp sariliyor, Kürt karsitligi konusunda yarisiyor, ret ve inkâr konusunda ortaklasiyor. Her iki ittifak da milliyetçi söylemlerle, irkçi ve inkârci söylemlerle ‘seçim sathi mailinde’ seyrediyor. Bu milliyetçi tutumlar Türk irkçiligini da körüklüyor, tekçiligi sürdürme konumunun devamini sagliyor. Kisaci bu durum Türkiye gibi çogulcu bir ülkenin yararina olmayan bir durumdur. Dahasi Türk siyaseti Kürt sorununu çözemedigi sürece bunalimdan, açmazdan ve sikintidan kurtulamayacak. Bu durumdan ülke de kaybedecek. Sorunlarin çözümü yine torunlara kalmis olacak. Ekonomi belini dogrultamayacak, halk kitlelerinin huzur ve refahi günden güne azalacak.
Son yillarda Kürtler arasinda da, özellikle yeni kusak ögrenci/ aydin, yazar, siyasetçi ve akademisyen Kürtler arasinda da bir ‘milliyetçi’ kabarma var ve bu son derece, olagan, makul ve mantikli bir gelismedir. Bu nedenle Kürt siyaseti, Kürtlerin bu yönünü sükûnetle dinleyerek siyaset alaninda degerlendirmesi gerekir.
Kürt partilerinin bu seçimde, her alanda Kürtlerin milli haklarinin kazanilmasi durumuna uygun söylemler gelistirmek, temel hak ve özgürlükler konusunda israrci olmak, Kürt varliginin anayasal güvence altina alinmasi, Kürtçenin resmi dil ve zorunlu egitim dili olmasini savunmak, ortak yasam alanlarinda esitlik talep etmek ve bu yönde siyasal söylemleri ön plana çikarmasi isabetli olur.
Federasyon, bagimsizlik ve diger talepler zaman içinde tartisma alanina sokulmali. Dönem itibari ile federasyon ilkesi siyaset alaninda simdilik karsilik bulamayabilir. Ama Türkleri ikna ve Kürtleri de memnun edecek bir formül üzerinde konusmak gerekir. Bu federasyon tezini terk etmek anlamina gelmez. Tersine bölgesel federasyon hala gerçek demokratik çözümdür. Bu anlayistan ayrilmak Türkler ve Kürtler bakimindan hayirli olmayacaktir. Esitlik ilkesine dayali demokratik federal bir sistem herkesin yararinadir.
Bir hatirlatma yapmak gerekirse, bilindigi gibi, HAK-PAR katildigi en son seçimde (2015) 110 bin oy almisti. Ama bu seçim sürecinde hiç bir itifak HAK-PAR ile görüsüp güçbirligi talebinde bulub-nmadi.Peki neden Hak-Par görmezden geliniyor.? Çünkü HAK-PAR’in Kürt sorununda taraf oldugu Türk egemenlik sistemince çok iyi biliniyor.
HAK-PAR Kürtlere siyasi statü talebi olan ve seçime girme hakki elde etmis olan tek siyasal partidir. HAK-PAR, milli ve demokratik bir partidir ve toplumun her kesimine hitap etmektedir. Gelecegin en büyük mücadelesi HAK-PAR ile Türk siyaset kurumu arasinda geçecek. Seçime girecek olan partiler arasindan Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin saglanmasini savunan tek parti HAK-PAR dir. HAK-PAR üzerindeki tecrit Türk siyaset kurumunun ortak milli karakteridir.
HAK-PAR Kürtlere siyasal bir statü talep ettigi için, HAK-PAR desteklenmelidir. Bu ayni zamanda ulusal bir görevdir. HAK-PAR, Kürt sorununun esitlik temelinde barisçi yollardan çözümüne taraftar oldugu için desteklenmelidir. HAK-PAR,Kürt sorununun çözümü konusunda bir siyasal diyalog süreci baslarsa bu sorunun çözümü konusunda Kürt halki adina bir taraf oldugu için ve muhataplardan biri oldugu için desteklenmelidir.
Latif Epözdemir