Makale

Seyh Sait Kürt Milli Hareketinin Türk Basinina Yansima Biçimi -III

1925’te ortaya çikan Kürt milli hareketine yönelik Türk yönetiminin aldigi askeri tedbirler hakkindaki bilgiler ‘Nesriyat ve proganada komitesinin’ yayinladigi talimatlar dahilinde haber ve yayinlar yapan Türk basini tarafindan kamuoyuna duyruluyordu. Ankara yönetiminin kurucu kadrolari, Kürtlerin bagimsizligini engellemek için 1925’ten itibaren sik sik kamuoyunu tehdit eden beyanatlar yayinlayarak, Kürdistan’da gerçeklestirdikleri ve gerçekestirecekleri soykirimlara mesru bir zemin hazirlama siyaseti izliyordular. Yayinlanan bu beyanatlarda tarihte „Kürt ulusu ve Kürdistan’ diye bir ülkenin hiç bir zaman olmadigi, onun için bu kavramlarin artik kullanilmamasi gerektigi, bu kavramlari kullananlarin agir cezai tedbirlerle cezalandirilacagi ilan edilerek, artik Türk unsurun Kürdistan’in tek varisi ve hakimi oldugu ilan edilmisti. Ankara yönetiminin birinci dereceden kadrolari tarafindan yayinlanan bu beyanat ve talimatlarda Kürtlerin bagimsizlik davasina destek verebilecek Türkler de tehdit edilmisti. 1925’te Türk yöneticiler tarafindan çikarilan takriri sükun kanunu ve yayinlanan beyanatlarla Kürtlere karsi alinan tedbirlerle, Türkiye’de Kürt milli hareketine karsi tarafsiz/temkinli davranan kesimler ve olusan/belki de Kürtlerin lehine olusabilecek toplumsal muhalefet sikiyönetim uygulamalariyla kontrol altinda tutularak, bastirilmisti. Bu tehditleri dönemin Türk basininda sik sik görmek mümkündür. Yani 1925’te Kürdistan bütün yönleriyle kapali bir havza haline getirilmesi saglanarak,Türk yönetimi (dis kamuouyunu dikkate alarak) aldigi bu tedbirlerle gerçeklestirmeyi planladigi etnik temizlik ve soykirim programlarina kolayliklar saglayan siyasal bir zemin hazirliyordu. Örnegin diktatör M.Kemal Atatürk 1925’te yayinladigi bir beyanatta su görüsleri dile getirmektedir;’…Bütün millet meclisinin maddi ve manevi kuvvetleri ile hükümet-i cumhuriyete icap eden vesait-i mesahayi asiler aleyhine tevcih eylemis ve pek yakinda husula getirecegi tedbiri almistir. Bununla beraber hükümet-i cumhuriye bütün memlekette huzur ve sükunu emniyet ve asayisi tehdit edebilecek bilcümle anasira karsi kanun mahsus ile salahiyet almis ve bu salahiyeti azim ve kanaatle derhal tatbik etmek kararini vermistir. Cumhuriyeti tahrip edecek nesriyata ve cumhuriyetin ordusunu ve zabitasini herhangi bir sebeple istifsar vasita ad edecek olanlarin en siddetli ahkam-i kanuniye ile takip ve tenkilleri mukarrerdir.., …Devletin sarsilmaz nüfuzu kudreti sokaklarda mütecaviz sarhoslarin daglarda hirsizlarin herhangi bir maksatla cumhuriyet mesahasina mukavemete yeltenen asilerin ve efkar masume-i milleti ihlal edenlerin tenkil edilmesini emreder. Askeri devlet memurlarini her seyden evvel bu yüksek vazifelerini tereddüt ve kamil-i azim ve siddetle ifaya davet ederim…’ (bkz.Vakit Gazetesi, 8 Mart 1925, Tanin Gazetesi, 8 Mart 1925) Ayrica dönemin Türkiye basbakani Ismet Inönü’de yayinladigi beyanatlarda su görüsleri dile getirmisti; „..Sunu arza mecburum ki cumhuriyet evlatlari cumhuriyetin tehlikede oldugunu gördükleri anda kati suretle hareket etmislerdir. Tedbir-i askeriye devamdadir. Tenkil ve tathirin sonunu bekleyerek ondan sonra ittihaz edecegimiz tedbir hakkinda meclis-i alinize maruzatta bulunmak için vakit yoktur. Müsaade ederseniz bu tedbirleri de bir iki gün zarfinda arz edecegim…'(bkz.Tanin gazetesi, 8 Nisan 1925, Vatan gazetesi, 8 Nisan 1925 Vakit gazetesi, 8 Nisan 1925). Bu görüs ve beyanatlar aylarca dönemin Türk basininda propaganda edilmisti.

Ankara yönetimi tarafindan Kürt isyani hakkinda basina yapilan açiklamalarda, en çok vurgu yaptiklari konular arasinda Kürtlerin yokedilmesi gerektigi, Kürdistan’in Türk vataninin ayrilmaz önemli bir parçasi oldugu, buralarin tarihte Türklere ait oldugu, saki ve hain Kürtlerin Türklügün ve Türk ordusunun kahraman pençesinden kurtulamiyacaklari, vatana ihanet eden hain ve gerici Kürtlerin Türk ordusu tarafindan yokedilecekleri ve tarihte Türkler bu cografyada (Kürdistan’da) vardi-varliklarini sürdüreceklerdir yani tarihte buralar Türktü Türk olarak kalacaktir vs. gibi propagandalari kamuoyunda yaygin bir sekilde isliyordular. Ankara yönetimi tarafindan kurulan ‘nesriyat ve proganada komitesi’ tarafindan yönlendirilen Türk basini, Türk unsurun çikarlarini esas alan yayinlarla birlikte basta diktatör M.Kemal Atatürk olmak üzere Türk irkçilarinin beyanat ve açiklamalarina çokça yer verirken, diktatör M.Kemal Atatürk’ün talimatlariyla Türk ordusu tarafindan Kürdistan’da gerçeklestirilen katliamlardan, soykirimlardan, zorunlu göçertmelerden ve evlerinde diri diri yakilan Kürtlerden hiç söz etmeyerek, uzak durmasi, dönemin Türk aydinlarinin, Türk gazetecilerinin ve Türk siyaset gruplarinin-partilerinin tamamiyle irkçilik sinirlari içinde yeralan fikirlerle hareket ettiklerine isaret etmektedir.

Savas esnasinda Kürtlerin askeri gücünü parçalamak için bir çok siyasal manevraya basvuran Türk yönetimi, bir yandan soykirim planlamalarini adim adim gerçeklestirirken, diger taraftan Kürt savasçilarina ve Kürt halkina yönelik degisik propaganda yöntemlerine basvuruyordu. Örnegin 1925’in ilkbaharindan itibaren baslayarak Kürdistan’in bütün vilayet, kasaba, nahiye ve köylerinde Osmanlica ve Arapça bildiriler dagitilmisti. Dagitilan bildirilerde ise su bilgiler dikkat çekmekte idi:’..Isyan sahasina gelen kirk birinci firkamiz Genç daglarinda mühim çarpismalar yaparak Genç üzerine dogru yürüyüsüne devam eder..,ordu kumanligi asiler ile beraber daglara kaçan ahaliye bir beyanname dagitir. Bu beyannamede halka;’Ey ahali. Basiniza geçerek sizi daima yalan sözlerle haftalardan beri bir çok zarara felakete sokan Seyh Sait ve avenesini gördünüz mü? Bugün hükümetin ordusu hainleri her taraftan tart etti artik bunlar dag baslarinda kaya deliklerinde kendilerini gizleyecek yerler ariyorlar. Düsman propagandasiyla hükümete karsi hainlik edenlerin iste hali budur. Bunun için size tekrar ihtar ediyorum: Daha büyük zarara, perisanliga düsmemek için herkes köyüne ocagina dönsün. Rahat rahat hayatini sürsün, tarlasini eksin. Hainlerin kimler ve nerede olduklarini haber versin. Ordu daima mazlum halkin basina felaketler getiren bu hainleri ariyor. Sizler de bundan sonra köylerinizde evlerinizde çoluk çocuklarinizla rahat yasayabilirsiniz. Sayet yine hainlerin sözlerine uyar ve köylerinize dönmez, hükümetimize dehalet etmez iseniz sonra köylerinizi, evlerinizi yanmis bulacaksiniz Bu size son ihtarimdir..'(bkz.Vatan gazetesi, 10 ve 13 Nisan 1925, Vakit gazetesi, 13 Nisan 1925). Talimatlarla hazirlanarak dagitilan bu bildiri ve beyannamelerde bütün Kürtler tehdit edilmis idi. Bu bildirilere uyup köylerine dönen bütün köylüler evleriyle birlikte yakilarak, katledilmisler idi. Yani bu bildirilerde yapilan açiklamalarin da Kürtlerin yerlerini tespit edip, daha sonra öldürmeye yönelik oldugu ortaya çikmaktadir. Ayrica Kürdistan’da dagitilan bu bildiriler Ankara yönetiminin talimatlariyle hareket eden Türk basini araciligi ile de kamuoyuna ulastirilmasi saglanarak, propaganda malzemesi olarak kullaniliyordu. Dönemin Türk basini Kürtleri soykirima tabi tutma tehditlerini içeren ve Kürdistan’da etnik temizligin önemli bir parçasi olarak görülen bu bildirlerden övgüyle söz etmis idi.

Seyh Sait ve beraberindeki savasçilarin esir düsmeleri sonucunda dahiliye vekili Cemil Bey su beyanatta bulunmus idi: ‘Hareket-i askeriyenin vasih sekli bitmistir. Fakat tahrirat henüz bitmedi. Seyh Sait’in yakalanmasiyla asiler tamamen terk-i silah etmis degildirler. Silvan’da bir kisim asi var, Genç dahilinde ve diger civar mintikada asiler var. Bunlari birer birer tenkil edecegiz…, mensur tedbir hakkinda evvelce beyanatta bulunmustum. Asileri tenkil için beymehal layihaya lüzum yoktur. Eldeki kuvvet hükümete bu salahiyetleri bahis etmistir. derebeylik için teskilat-i esasiye de bir kayd yoktur. Bunlari kaldiracagiz, asiretleri iskan edecegiz. Bundan baska silahlari toplanacaktir. Simdiye kadar tevkif edilmemis olanlar bir bir bulunup tevkif edilecektir..'(bkz.Cumhuriyet gazetesi,19 Nisan 1925, Vakit gazetesi,19 Nisan 1925, Vatan gazetesi,17 Nisan 1925).Türk basinina yansiyan bu açiklamalara göre Kürdistan’ da etnik temizlik politikasinin teskilat-i esasiyeye yani 1924’te yapilan ilk Türk anayasasina uygun oldugu yorumu yapilmaktadir. Yani dahiliye vekili Cemil bey Kürtlere karsi yapilacak soykirim ve etnik temizligin Türk yasalarina ve unsurun çikarlarina uygun oldugundan sözetmektedir. Türkiye anayasasi,Türk irkçiliginin temel teminati oldugu dile getirilmisti.

Kürdistan’da 1925’te kurulan „sark istiklal mahkemesi temsilcilerinin ve görevlilerinin Diyarbakir’da yayinladiklari bir beyanname ile Kürtleri tehdit etmisler idi. Örnegin bu beyannemede verilen bilgilere göre ‘..Türk inkilap meskunundan dogan Türk hayati cumhuriyetinin en milli meselesi olan büyük millet meclisinin teskilat-i esasiye kanunuyla haiz oldugu salahiyet ile Ergani, Elazig, Diyarbakir, Urfa, Bitlis, Hakkari, Dersim, Siverek, Mardin, Malatya, Mus, Genç ve Van vilayetleri ile Erzurum vilayetinin Kigi ve Hinis kazalarini ihtiva eden mintikada vazife görecek sark istiklal mahkemesi kendi idare-i kazasi dahilinde bulunan halka bervecih ayni hususani beyan eder. Istiklal mahkemesi devletin kanun-u esasiyesi ve ahkam-i umumiyesi ile Türk cumhuriyetinin ve Türk milletinin emniyet ve refahini ihlal edecek veya cumhuriyet ve inkilabin revcine zafiyet ibraz edecek en küçük hareketi her ne suret ile olursa olsun istiraki vatan ve millet muvasalasinda cinayet ad eder..'(bkz.Vakit gazetesi, 14 Nisan 1925, Ahmet Süreyya Örgeevren, Seyh Sait
isyani ve sark istiklal mahkemesi). Kürdistan’da, Türk milletinin huzur ve refahini bozan bütün Kürtler Türkleri rahatsiz etme gerekçesiyle katil sayilarak, idam edilmislerdi. Istiklal mahkemelerinin Kürdistan’da onbinlerce kürdü idam etmeleri ve zorunlu sürgüne yollamalari gibi uygulamalar, kamuoyunu Türk irkçiligi yönünde hazirlayan ve yönlendiren Türk basininda çok olumlu bir gelisme olarak yansitilmisti.

Sonuçta Türk yönetimi, ‘nesriyat ve proganada komitesi’ tarafindan 1925’te yönlendirdigi gazette ve dergiler araciligiyle Kürtlere karsi denetimli propaganda faaliyetlerini yürüterek, kamoyunda Kürtlerin Türk, Kürdistan’in da Türkiye’nin önemli bir vatan parçasi oldugu algisini güçlendirme siyaseti izliyordu. Seyh Sait Kürt milli hareketinin dönemin Türk basinina yansimasi, ‘Türkiye cumhuriyetinin Kürdistan’a yönelik aldigi soykirim ve etnik temizlik yapma tedbirlerini, Türk ordsunun kahramanligi, Türk milletinin yüce çikarlari, gerici Kürt aga, Seyh ve beylerinin yokedilmesi gerektigi, irticaci bir hareket, dis mihraklarin masasi bir isyan..’vs. biçiminde tek tarafli Türk unsunurun çikarlarina göre ele alinmisti. Dönemin Türk basini, Kürt ulusunun bagimzisligi için 1925’te ortaya çikmis olan Kürtlere karsi Türk yönetiminin Kürdistan’da gerçeklestirdigi soykirimlar ve acimasiz zulümlerden, zalimce islenmis insanlik facilarindan sözetmemesi ve hiç bir sekilde konu olarak ele almamasi dikkat çekici önemli bir insani hakzisligi karsimiza çikarmaktadir.

Türk yönetiminin isgal ve sömürge politikalarina karsi 20.yüzyilin ilk çeyreginde çocuklarinin ve torunlarinin özgürlügü için mücadele etmis olan Seyhlerimiz, Seyitlerimiz yani Kürt liderleri Seyh Sait, Seyit Riza ve onlarla birlikte hareket eden binlerce Kürt 1925-1940 yillari arasinda bizim neslimize Kürdistan adinda bir ülke, Kürdistan adinda bir vatan ve Kürtlerin ülkesinde özgürce dalgalanan bir bayrak bahsetme adina verdikleri mücadelelerden dolayi Türk yönetimi tarafindan acimasizca soykirima tabi tutularak katledildiler. Torunlari utanmasin ve onlarla gurur duysunlar diye Kürdistan’in bagimsizlik mücadelesinin hakliligina bagli kalarak sehit olmayi tercih ettiler. Kendi topraklarinda mezarsiz birakildilar. Kürdistan’da onlarin mezarlarina ayrilmasi gereken bir avuç toprak Ankara yönetimini ürkütmüstü/ürkütmektedir. Mezarsiz birakilan atalarimizin, dedelerimizin, nenelerimizin naaslari nerede, hala bilmiyoruz. Hala bilinen bir bilinmezlik sorusunu soruyoruz. Naaslarini bulsak bile, ugruna canlarini feda ettikleri sömürge Kürdistan’da hala onlarin mezarlarina ayiracagimiz özgür ve bagimsiz topraklarimiz yok.

Ali Haydar Koç

Balkêş e ?
Close
Back to top button