Haber

SIIRIM ÜZERINE BIR SÖYLESI

Kemal Burkay

Sevgili arkadaslar, dostlar.

Bildiginiz gibi bugüne kadar çesitli yayinevlerince basilmis, çogu Türkçe ve Kürtçe dillerinde, bazisi Ingilizce, Almanca, Isveççe gibi yabanci dillerde basilmis 70 dolayinda eserim var.

Henüz basilmamis, belki de basilmayacak olan bir hayli Türkçe ve Kürtçe makalem, denemelerim, mizah yazilarim ve benimle yapilmis çok sayida söylesi var.

Zaman zaman hem basilmis kitaplarima, hem kitap olarak basilmamis olan yazilarima göz gezdirir ve bazi yazilari veya kitaplarimdan bölümleri sizinle paylasirim.

Bugün de Sevgili Ümit Kaya tarafindan hazirlanmis olan ve son olarak Özgürlük Yolu Vakfi tarafindan 2017 yilinda ikinci baskisi yapilmis olan ‘Bir Gülü Büyütmek ‘ Kemal Burkay Siiri’ adli kitabimdan bazi bölümleri okudum.

312 sayfalik bu kitapta, Ümit’in benimle yaptigi uzun söylesinin yani sira, yine siirimle ilgili olarak benimle yapilmis, gazete ve dergilerde yayinlanmis bir dizi baska söylesi, sair ve yazar dostlarin yine siirimle ilgili yazilari yer almaktadir.

Dost ve arkadaslarim, eger ellerinde mevcut degilse ve isterlerse bu kitabi Vakfimizdan online üzeri temin edebilirler.

Ancak benimle siirim üzerine degerli yazar Kemal Varol tarafindan yapilmis olup 9 Nisan 2009 tarihli Milliyet Sanat Dergisinde yayinlanmis olan bir söylesi ne yazik ki bu kitapta yer almamaktadir. Onu da asagida okurlarima sunuyorum.

Iyi okumalar dilerim; selamlarimla…

15 Subat 2024

Kemal Burkay:

‘SIYASETTE DE , SANATTA DA UMUT VE ÖZLEM OLMADAN INSAN YOLUNDA YÜRÜYEMEZ.”

Söylesiyi yapan: Kemal Varol (*)

Arkadasimiz Burkay’in kisa süre önce yayimlanan Türkçe toplu siirleri (Hadi Gülümse) ile ilgili olarak sair ve yazar Kemal Varol tarafindan yapilan söylesi Miliyet Sanat Dergisi’nin Nisan 2009 tarihli sayisinda biraz kisaltilarak ve bir ön notla birlikte ‘Degisim Sürerse Yakinda Türkiye’ye Dönebilirim’ basligi altinda yayimlandi. Asagida bu söylesinin tamamini okurlarimiza sunuyoruz:

Kürt siyasetinin önde gelen figürlerinden olmasinin yani sira edebi çalismalariyla da taninan Kemal Burkay’in toplu siirleri geçtigimiz günlerde Kirmizi Yayinlari arasinda ‘Hadi Gülümse’ basligiyla yayimlandi. Halen Isveç’te yasayan Burkay’la edebiyat yolculugunu ve siyasetin siirleri üzerindeki etkisini konustuk.

? Sayin Kemal Burkay, Dicle Köy Enstitüsü’nde okumussunuz. Edebiyat sevginiz de orada baslamis olmali.

Asil Akçadag Köy Enstitüsü’nde okudum, Dicle’ye son sinifta geldim ve okulu orada bitirdim. Edebiyata ilgim Akçadag’da basladi, köy ögretmenligim yillarinda da sürdü.

? Sonralari bir yandan edebiyat, bir yandan da politik faaliyetler içinde oldunuz. Nasil bir edebiyat çevresi içinde yazmaya basladiniz? Ya da o dönemde kimlerle iliski içindeydiniz?

Baslangiçta hem köy ögretmenligi yapiyor hem de Ankara Hukuk Fakültesi’nin sinavlarina giriyordum. 1958 yilinda fakültenin 3. sinifina geçince ögretmenlikten ayrilip Ankara’ya geldim. Orada Hukuk Yurdu’nda, aralarinda Metin Demirtas’in da oldugu küçük bir edebiyatsever grubumuz vardi. Ilk ürünlerimizi de (siir-hikâye) bu dönemde vermeye basladik. Ünlü sair ve yazarlarla henüz tanismamistik. Daha sonra da zaten Elazig’a, ardindan Tunceli’ye, yani tasraya gittim. Ankara ve Istanbul’un sanat çevreleriyle iliskim sinirli oldu. Bazilari artik hayatta olmayan sair ve yazarlarin yani sira (Orhan Veli, Cahit Sitki, Ziya Osman Saba, Sait Faik gibi) o dönem hayatta olanlarin çogunu da eserlerinden izledim. (Behçet Necatigil, Cahit Külebi, Atilla Ilhan, Fazil Hüsnü Daglarca, Yasar Kemal gibi…) Daha sonraki yillarda Nazim ve Ahmed Arif… Ve tabi, birçok yabanci yazar… Yasar Kemal, Hasan Hüseyin, Remzi Inanç, Muzaffer Erdost, Can Yücel, Ceyhun Atuf Kansu, Cemal Süreya, Ahmed Arif, Enver Gökçe ve Mehmet Bayrak ile daha sonra tanistim, bazilariyla arkadasligim ve dostlugum oldu.

? Ilk kitaplariniz ‘Prangalar’ ve ‘Dersim’, dönemin edebiyat ortaminda nasil karsilandi?

Bence ilgi fena degildi. Daha önce de söyledigim gibi tasradaydim, edebiyat çevreleriyle iliskim siki degildi; yoksa ilgi çok daha fazla olabilirdi. Daha ilk siir kitabim Prangalar (1967) yayimlanmadan önce de siirlerim, 1959 yilindan baslayarak Yeditepe, Varlik gibi dergilerde yayimlanir oldu. Dersim (1975) yayimlandiktan sonra ise birçok edebiyat dergisi siirlerimi yayimlamak için istekli oldular. Sonra politik nedenlerle durum degisti. Zamanla bir sessizlik duvari olustu, su son yillara kadar…

? Kemal bey, ilk kitabinizin yayimlandigi dönemde sosyalist bir dünya görüsü etrafinda siirler yazdiginiz ifade ediliyor. Hatta sizinle ilgili olarak yazilan kimi yazilarda bu vurgu özellikle öne çikiyor. Ama bana kalirsa, basindan beri II.Yeni siirine yakin durdunuz siz. (‘Gülümse’, ‘Eski Asklar’, ‘Bir Kiz Gözleri Evren’ gibi siirleriniz bunun iyi bir kaniti bence). Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Ben daha fakültede okudugum yillarda (1956-1960) sosyalist dünya görüsünü tasiyordum. Yine de bu dönemde ve bunu izleyen üç-dört yilda siirlerimde 2. Yeni’nin etkisi oldugu dogru. Bu yillarda 2. Yeni’nin usta sairlerinden Cemal Süreya’yi, Edip Cansever’i, Turgut Uyar’i severek okuyordum. Siirlerimde sosyalist vurgu 1965 yilindan, yani Türkiye Isçi Partisi’ne girdikten sonra basliyor. Bu, ilk kitabim Prangalar’in 2. bölümüne denk düsüyor. Zaten bu kitabimi biraz da bu nedenle iki bölüm olarak sundum: Birinci bölüm ‘Gülümse’, 2. bölüm ‘Prangalar’… Yazdigim iki roman da (Yasamanin Ötesinde, Çiçekler ve Zincirler) bu dönemin ürünüdür ve bunlar da söz konusu gençlik döneminin yalnizlik ve arayis duygularini, bireysel baskaldiriyi, sanat tutkusunu yansitirlar.

Daha sonraki yillarda, yani örgütlü çalismaya girdikten sonra öykü ve roman yazmayi biraktim; ama siir yazmayi sürdürdüm. Elbet, söz konusu yogun siyasi kosturma, devrim tutkusu ortaminda siirlerime ister istemez sosyalist vurgu egemen oldu. Bu 2. siir kitabim ‘Dersim’ de çok bellidir.

? Yanilmiyorsam, ilk iki kitaptan sonra uzunca bir süre siire ara verdiniz. Bunun nedenini ögrenebilir miyim?

Dogru. Gerçi ‘Dersim’in hemen ardindan, belki o hizla, siir düzeyi oldukça iyi siirlerim var: ‘Sesler’, ‘Yüzler’, ‘Seni Niceden taniyorum’ ve ‘Serüven’ gibi… Ama daha sonra 10-12 yila yakin bir süre benim için siir bakimindan kurak bir dönem oldu. Siyasi çalismalarimin yogunlugu bir bakima siirle bagimi uzunca bir dönem kopardi. Ama 1980’li yillarin sonlarina dogru siire yeniden döndüm. Bunun nedeni ise, siirim için bir sans olsa bile, siyaset için buruktur: Sosyalist sistemin çöküp dagildigi, güvendigimiz daglara kar yagdigi bir döneme denk gelir bu. Sosyalizm bakimindan yasanan düs kirikligi karsisinda söyle bir durup içimi dinlemek geregi duydum. Ve o asamada ‘Derin küller altinda unutulmus kor ‘ Yillar sonra kapimi çalan siir’ oldu.

Bu asamadan sonra siyasi çalismalarin hizi sürse de siire de döndüm. 1990’li yillar ve sonrasi siirim bakimindan oldukça verimli bir dönem oldu. Bu dönemde ikisi Türkçe (‘Yakilan Siirin Türküsü’ ile ‘Can Tasir Dicle’), ikisi Kürtçe (‘Berf Fedi Dike’ -Kur Utanir- ve ‘Çarin’ ‘ Kürtçe Rubailer-) olmak üzere dört siir kitabim yayimlandi. Rubailerin çogunu Türkçeye de çevirdim ve onlar 1996 yilinda Kürtçeleriyle birlikte Istanbul’da, Deng Yayinlari arasinda basildilar. Son Türkçe siirlerim ise (89 adet), Toplu Siirler’de ‘Gecenin Koynunda Bir Adam’ adiyla yer aldi.

? Politik faaliyetlerinizin siirinize zarar verdigini düsündünüz mü hiç?

Elbet düsündüm. Siyaset de ciddi bir istir, sanat da. Ikisi de yogun çaba, ilgi, emek ister. Aslinda bütün ugraslar öyle degil mi?

Bir koltukta iki karpuz tasimak ise zor istir! Yogun örgütlü siyaset nedeniyle genel olarak edebiyata, özel olarak da siire ayirdigim zaman az oldu.

Politik çalismalarimin, bir baska deyisle politik kisiligimin siirime bir baska açidan da olumsuz etkisi oldu. Bilirsiniz, siyasette karsitlar çoktur. Onlar yalniz siyasetinize karsi olmakla kalmazlar, sanatiniza, siirinize de karsi çikarlar. Örnegin Nazim neden uzun dönem kendi ülkesinde yasaklandi? Bu ülkede sosyalist örgütler yasakli oldugu gibi sosyalist sairler de elbet yasakli olacakti… Benim için ise buna bir de Kürt sorunu eklendi ve Kürdistan Sosyalist Partisi gibi bir örgütün kurucusu ve uzun yillar lideri olmam olaya iyice tuz biber ekti. Hem bana karsi, siyasi-edebi her alanda bir devlet ambargosu dogdu, hem de sagda ve soldaki (Kürt kesimi de dahil) politik karsitlarimin elbirligiyle yarattiklari bir suskunluk duvari. Bu duvar son dönemde biraz sarsildi, onda gedikler açildi; ama henüz tümüyle degil…

Öte yandan siyasetin de sanata verebilecegi seyler var; özellikle o iyi bir amaç için, özgürlük için, yeni ve güzel bir dünya için yapiliyorsa. Siyasetin düsünce ve yaraticilik planinda hem siirime, hem öteki yazi çalismalarima (çocuk kitaplari, tiyatro, deneme, mizah yazilari vb.) yaptigi katkilari da yok sayarsam haksizlik etmis olurum. Siyasetin sorunlari da hayatimizin bir parçasidir; o da siire konular saglar, sanatçiyi, sairi, düsündürür, ürün vermeye kiskirtir. Nazim’i, Ahmed Arif’i ve Cigerxwin’i, Brecht’i ve Neruda’yi siyasetsiz düsünebilir miyiz?

? Siirlerinizde iki kelime siklikla öne çikiyor: Umut ve türkü. Öte yandan, daha Türkiye’deyken yazdiginiz siirlerde bile yogun bir özlem duygusu çok belirgin. Hep bitmeyen bir özleminiz var sanki. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Türkü, ya da sarki, kisi oglunun ve de kizinin hem yasama sevincini dile getirir, hem acilarini; siir gibi… Zaten siirle türkü ayni kaynaklardan beslenip geliyor. Umuda gelince, insan umutsuz edemez. Umutlari yitirmek hayati karartir. Umut ederiz ve bu hayatimiza anlam verir, hayat mücadelesinde güç katar bize. Özleme gelince… Bu sözcügün baslica iki anlami var biliyorsunuz: Birincisi, ‘özlemek’ anlaminda sevdigimiz kisiyi, yeri ya da yapmayi sevdigimiz bir isi hatirlama, görme ve yeniden yasama istegi. Yani bir bakima uzaktakine hasret, geçmise özlem, ya da nostalji. Digeri ise bir seyi umut etme, isteme, gerçeklestirme istegi; yani gelecege yönelik… Sanirim benim siirimdeki özlem daha çok bu ikincisini yansitiyor.

Siyasette de, sanatta da umut ve özlem olmadan insan yolunda yürüyemez. Degisime ve gelecege yönelik çabalarin sürmesi umudu ve özlemi yasatmaya bagli. Ama her insan gibi bir sairin hayatinda da sevinç, umut ve özlemin yani sira aci, keder ve hüzün de vardir. Bütün bunlar siire yansir. Ben hayat serüvenimi ideallerimin, düs ve tutkularimin pesinde bir kosu gibi görürüm. Bu kosu inisli çikislidir, içinde düsler de düs kirikliklari da vardir.

? Toplu siirleriniz Türkiye’de ‘Hadi Gülümse’ adiyla yeniden yayimlandi. Bu kitapta yeni siirleriniz de var. Sanirim, ilk iki kitabinizi saymazsam, siirleriniz ilk kez kendi politik çevreniz disinda bir yayinevi tarafindan yayimlaniyor. Siyasal bir örgütün eski bir lideri olmaniza karsin Türk okurlar arasinda büyük bir ilgi görmenizi neye bagliyorsunuz?

Evet, ilk ikisinin disinda siir kitaplarimin bizim politik çevremizden olmayan bir yayinevince yayimlanmasi ilktir. Üç-dört yil önce bunu denedim. Bazi ünlü yayinevleri önce pek istekli oldular, ardindan caydilar… Ama Kirmizi Yayinlari’nin yönetmeni sevgili Fahri Özdemir bu konuda istekle, coskuyla davrandi; böylece toplu siirlerim kisa süre önce okuyucu ile bulustu. Kitapta yeni siirlerimin yani sira 300 kadar rubai de var. (Bu rubailerin 64 tanesi okurla ilk kez bulusuyor).

Siyasal bir örgütün uzun yillar liderligini yapmak, yukarda da degindigim gibi siirime pek yaramadi. Bu bir suskunluk duvarina yol açti. Türk okurlar arasinda ne ölçüde sevenim var, onu bilemem. Yurt disindayim, bu türden kültürel-siirsel etkinliklerin uzagindayim. Ama ülkemizde baskalarinin baska nedenlerle diktigi duvarlara aldirmayan siirseverler, sairler, sanat dostlari her zaman vardi, bugün de var. Son yillarda bazi sair ve sanatçi dostlarin katkisiyla söz konusu sessizlik duvarinda gedikler açildi. Örnegin genç yazarlardan Ümit Kaya siirim üzerine benimle uzun bir söylesi yapti ve geçmiste çikan kimi yazilari da ekleyerek ‘Bir Gülü Büyütmek’ adli kitabi yayimladi (Geçtigimiz aylarda Deng yayinlarinda basildi). Genç sairlerden Yelda Karatas siirimle ilgili bir söylesi yapip kendi degerlendirmesi ile birlikte yayimladi (Her Seye KARSIN Edebiyat, Sanat, Düsün Dergisi). Simdi de toplu siirlerim ve ona ilgi gösteren dostlar…

? Türk edebiyatini takip etme sansiniz oluyor mu? Yeni kusaktan önemsediginiz yazarlar var mi?

Türk edebiyatini, bunun yani sira son 20-30 yillik dönemde canlanip bir atak yapan Kürt edebiyatini yeterince izledigimi söyleyemem. Bu benim açimdan ne yazik ki ciddi bir eksiklik. Siyasette yöneticilik görevlerini biraksam da hâlâ yazdigim siyasi yazilar ve kitaplarimin yayin isi birhayli zamanimi aliyor. Eger geç kalmadimsa, hiç degilse bundan böyle bu eksigi bir ölçüde gidermek isterim. Bu nedenle genç yazarlardan ilgimi çekenler olsa bile, su anda isim vermek istemem.

? Sezen Aksu’dan Yeni Türkü’ye, Rahmi Saltuk’tan Mehmet Atli’ya kadar bir çok sanatçi siirlerinizi besteleyip albümlerinde okudu. Bestelenmis bu siirler sizi daha genis kitlelerle bulusturdu. Ama siz yine de bir sair olarak pek dolasimda olmamayi tercih ettiniz. Yaniliyor muyum yoksa?

Bu bir tercih olmaktan ziyade, siyasal konumumdan kaynaklanan bir durumdu. Gerçi, yaklasik kirk yil süren yogun örgütlü siyasal hayatima ragmen ‘ki hâlâ da bir ölçüde sürüyor- siirden de kopmadim ve bir sair için az sayilmayacak kadar siir yazdim. Ama kamuoyunda daha çok bir siyasal aktör olarak bilindim, tanindim. Siir ve sanat etkinliklerine ‘yeterince’ surda kalsin, pek katilamadim, siirlerimin tanitimi için çaba göstermedim. Onlari yazip bir bakima ‘deniz diplerine’ attim, ‘erbabi bulur çikarir’ düsüncesini de hep tasiyarak…

Sanatçi dostlarin besteleyip söyledikleri siirlerimin ise, uzun yillarin ambargosunu kirmaya ve dediginiz gibi, siirlerimin kitlelere ulasmasina elbet birhayli katkisi oldu.

? Kürt sorunu konusunda sürekli olarak barisçi politikalardan yana oldunuz. Ama bu sorunda siddet her zaman asil rolü oynadi. Ünlü siirinizi biraz degistirerek sorarsam, Türkiye’de ‘iklim ne zaman Akdeniz’ olacak?

1960’li-70’li yillar dünyada devrim dalgasinin yükseldigi yillardi. Bu bir bütün olarak Türkiye solunu da Kürt hareketini de etkiledi. Buna ragmen ben ve arkadaslarim siddete tutkun olmadik, ulusal ve uluslararasi dengeleri de gözeterek barisçi yöntemleri tercih ettik. Ama siddetin ortaya çikmasinda devletin uzun yillar süren ve tek çözüm oldugu sanilan inkârci ve baskici politikasinin büyük payi oldu. Bunun çikar yol olmadigi simdi, geç de olsa artik anlasiliyor ve ülkede barisçi çözümden, özgürlüklerden ve demokrasiden yana bir hava esiyor. Bu olumlu ve sevindiricidir. Agir ve sancili da olsa iklimin degismekte oldugunu gösteriyor.

? Iki dilde siir yazan bir sair olarak Türkiye’de Kürtçe’nin önündeki engellerin kaldirilmaya baslanmasini nasil buluyorsunuz? Samimi buluyor musunuz bu açilimlari?

Bu tür adimlari elbet olumlu buluyorum. Ama çorbadan dilimiz yandigi için yogurdu da üfleyerek yiyoruz. Bence bu alandaki olumlu degisim samimiyet sorunundan çok, kosullarin artik zorunlu kildigi bir durum. Kürtleri ve Kürtçeyi yok sayma, gerekli hak ve özgürlükleri tanimama her iki topluma da büyük acilara ve kayiplara mal oldu. Çok agir bedeller ödedik. 1970’li yillarda Kürtçe-Türkçe ‘Roja Welat’ gazetesini çikardigimiz zaman polis engel olmak için neler yapmadi… Bize ‘basinizi keseriz!’ dediler. Ama direndik. Kürtçe yayin hakkimizi nice baskiyi, kovusturmayi, cezayi gögüsleyerek sürdürdük. Simdi ise devlet eliyle Kürtçe tam gün TV yayini yapiliyor… Düsünce özgürlügünü sinirlayici yönde uygulamalar ve dil yasaklari elbet tümden sona ermis degil; demokratik yönde atilmasi gereken daha çok adim var. Yine de bugün dünden çok farkli; Kürtçe kitaplar, dergiler rahatça basilip dagiliyor.

? Kisa bir zaman önce basinda bulundugunuz siyasal olusumdaki görevlerinizden ayrildiniz. Kemal Burkay simdilerde neler yapiyor?

Simdi daha çok yaziyor, kitaplarimin basimiyla ilgileniyor ve biraz da yillar yili aksattigim bir isi yapiyor, ailemle, yakinlarimla ilgileniyorum… Zaman zaman da toplanti ve konferanslara, kitap günlerine katiliyor, bu amaçla, eskisi kadar sik olmasa da diger Avrupa ülkelerine yolculuklar yapiyorum.

? Bir siirinizde ‘ülkem yedi dagin ardinda’ diyorsunuz. Yaklasik otuz yildir ülkeden uzakta Isveç’te yasiyorsunuz. Sürgünlük bir sair için çok zor olsa gerek. Türkiye’ye dönmeyi hiç düsünmediniz mi?

Düsünmez olur muyum? Sürgünlük her kes için zordur. Ama gerçekçiyim. Benim açimdan dönme kosullarinin olgunlasmasini bekliyorum. Ülkedeki olumlu degisim bir kesintiye ugramazsa, sanirim ben de uzak olmayan bir zamanda dönebilirim.

—————————-

(*) Kemal Varol 1977 yilinda Diyarbakir’in Ergani ilçesinde dogdu. Dicle Egitim Fakültesi mezunu. Ögretmenlik yapti, bazi radyo ve televizyonlarda program yapimcisi olarak çalisti. Özgür Gündem, Zaman Gazetesi, Milliyet Sanat, Radikal Kitap, Öküz, Esmer gibi çesitli dergi ve gazetelerde güncel politika, müzik, siir, öykü ve roman üzerine inceleme ve yazilari yayimlandi. Yas Yüzükleri, Kin Divani ve Temmuzun On Sekizi adlarinda yayimlanmis üç siir kitabi var.

Dengê Kurdistan

Back to top button