Makale

SILAH BIRAKMANIN YOLU, YÖNTEMI

Süreçle ilgili 29 Mart 2013 tarihli 3. yazim

SILAH BIRAKMANIN YOLU, YÖNTEMI

Son sürece iliskin simdiye kadar iki yazi yazdim. Birincisi ‘Nasil bir süreç, baris ve çözüm mü?’ baslikli idi. Bu yazida söz konusu girisimin, bizzat Basbakan’in deyisiyle PKK’ye silah biraktirmaya yönelik oldugunu, bundan öte Kürt sorununun çözümü ile ilgili ortada bir proje olmadigini belirttim. Elbet bu haliyle bile girisimin olumlu oldugunu, bizim de öteden beri silahlarin susmasindan ve PKK’nin silah birakmasindan yana oldugumuzu, bunun ülkemizde siyasetin, özellikle de Kürt siyasetinin normallesmesine hizmet edecegini belirttim.

Ikinci yazim ise ‘Silahlarin susmasindan kimler endise ediyor?’ baslikli idi. Bu yazida da içerde ve disarda, kimlerin, hangi çevrelerin silahlarin susmasini istemediklerini veya bundan kaygi duyduklarini belirttim. Benim görüslerimi merak eden ve hafizalarini tazelemek isteyen okurlar bu iki yaziya bakabilir.

Ama öyle anlasiliyor ki bu konuda bundan böyle de yazip konusmaya devam edecegiz.

Bu iki yazimin ardindan Öcalan’in 21 Mart’taki mektubu geldi. Bu mektubun hazirlanisinin perde arkasini, yöntemini, hangi pazarliklar sonucu oldugunu (tabi pazarlik denebilecek bir sey varsa) tahmin etsem bile tartismiyorum. Mektubun felsefi soslara bürünmüs edebiyat bölümünü de bir yana birakiyorum. Bu mektubun özü silahlari susturmaya ve birakmaya yöneliktir. Öcalan’in örgütünden istedigi budur ve bence önemli olan da budur.

Mektup BDP’ye, Kandil’e ve Avrupa’daki örgüt birimine ulasti ve bazi mirin kirin edenler olsa da, ana gövde olarak tüm bu kesimler Öcalan’in talimatina uyacaklarini söylediler. Kanimca bu da olumlu bir gelismedir ve bundan böyle örgüt içi ve disinda süreci sabote etmek isteyenlerin basari sansi azdir.

Ancak böyle olmasi, söz konusu girisimin çok iyi planlanmis oldugunu ve pürüzsüz yürüyecegini göstermez. Silahlari biraktirmaya yönelik oldugu söylenen sürecin nasil bir yol izleyecegi önemlidir.

Silahlarin susturulmasi, yani bir ateskes belki en kolay olani. Bu simdiye kadar birkaç kez denendi, PKK bu yola basvurdu. Su anda da PKK silahlari tek yanli susturmus ve askeri operasyonlar da durmus görünüyor. Bunu izleyecek adim PKK’nin içerdeki askeri güçlerini sinir disina geçirmesi olarak düsünülüyor. Bundan sonrasi nasil olacak, yani PKK silahlari nasil birakacak, o belli degil; en azindan bu konuda kamuoyuna bir açiklama yok.

Ama PKK’nin silahli güçlerini sinir disina geçirmesi de öylesine rahatça gerçeklesecek gibi görünmüyor. Bu konuda PKK-BDP kesimi yasal güvenceler istiyor, ‘Parlamento bir karar almali’ diyorlar. Hükümet buna gerek olmadigini söylüyor. Bu isi kolaylastirmak için ‘akil adamlar’in devreye girmesi yönünde öneri ve girisimler var.

Bu, silahlari birakma isinin yol ve yönteminde kanimca daha bastan ciddi bir yanlislik yapiliyor. Silahlar birakilacaksa neden içerdeki silahli PKK güçleri burada birakmiyorlar da sinir ötesine gitmeleri isteniyor? Sinir ötesi neresi? Herhalde Iran ve Suriye degil… Bundan besbelli, resmi dilde ‘Kuzey Irak’ denen Güney Kürdistan kast ediliyor. Iyi ama ‘sinir ötesi’ denen yerler, Güney Kürdistan da dahil, sahipsiz topraklar midir? Irak hükümeti ve Güney’deki Kürdistan Bölgesel Yönetimi buna evet diyecek mi?

Varsayalim ki söz konusu silahli güçlerin oraya geçmesi saglandi. Daha sonra ne olacak? Orada zaten PKK’nin daglardan sökülemeyen güçleri var. Gidenler de buna eklenince PKK ‘artik tamam, silah birakiyorum mu diyecek?’ Demezse ne olacak?..

Yoksa bugünkü hükümet, ‘buradan gitsinler de nereye giderlerse gitsinler, kimin basina bela olurlarsa olsunlar!’ diye mi düsünüyor? Acaba bu hükümet de geçmistekiler gibi, sinir ötesine yönelik projelerde PKK’ye bir rol vermeyi mi düsünüyor? Üstelik Öcalan’la böylesine bir güzel anlasmisken, ‘misaki milli’ projeleri tazelenmisken, Suriye ve Iran’la kozlar bölüsülürken…

PKK’nin silahli güçlerini sinir disina çekme isi geçmiste bir kez denendi. O kadar uzak geçmiste de degil, 1999 yilinda. PKK, yine Öcalan’in önerisiyle bir miktar kurban da vererek güçlerini oraya geçirdi. (Hani Genelkurmay tarafindan, ‘500 kisi içerde kalsin, lazim olur,’ denmisti). 2004 yilina kadar herhangi bir çatisma yasanmadi. PKK adini, programini, ideolojisini terk etti… Ama ne olduysa 2004 yilinda yeniden savas pozisyonuna döndü. Sinir eylemleri düzenledi ve içeri sizdi.

Peki bu kez öyle olmayacaginin garantisi ne?

Üstelik PKK’nin bir kolu, PYD, Suriye Baas rejimiyle isbirligi içinde Suriye’de Kürt bölgesinde egemenlik kurmaya çalisirken… Acaba Türk hükümeti PYD’yi de kendi yanina çekmeye mi çalisiyor? Peki, PKK ile iliskileri yeniden dizayn etmis olan Iran ve Maliki rejimi bütün bu islere ne diyecek?

Ya Güney Kürdistan’in sinir bölgesinde, bosta kalmis onca PKK gücünün bizzat Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne çikarabilecegi sorunlar?.. PKK geçmiste onlarla az savasmadi hani. Umarim ilgili taraflar, özellikle de Güneyli Kürt kardeslerimiz bunu da hesaba katiyorlardir…

Özetle bu, PKK’nin silahli güçlerini sinir disina çekme projesi bana her bakimdan sorunlu görünüyor.

Dogru olan önce silahlarin susmasi, ardindan PKK’nin, içerde ve disarda (özellikle Güney Kürdistan’i kast ediyorum) silah birakmasi. Öcalan’la ve PKK ile bunun kosullari konusulmali ve PKK buna ikna edilmeli. Bunun için elbet Türk hükümetinin ve devletinin yapmasi gereken isler, vermesi gereken güvenceler vardir. Bunun için yasal zemin hazirlanmali, siyasetin yolu açilmali. Silah birakip düze inenler veya sinir ötesinden gelenler, geçmiste oldugu gibi cezaevini boylamamali. Bunlar serbestçe evlerine dönebilmeli, siyaset yapabilmeliler. Yurt disindakiler de dönebilmeli.

Eger PKK silah birakacaksa, böylece siddet sona erecek ve ülke baris kosullarina ulasacaksa en azindan bu kadarini yapmak gerekir. Yoksa silahinizi alin ve buradan çekip gidin demek çözüm degildir.

Her seye ragmen, PKK’nin silah birakmasi için eger sözünü ettigim yasal zemin olusturulmaz ve askeri güçlerin sinir disina çekilmesi üzerinde hükümet ve PKK uzlasirlarsa, buna hayir demek bize düsmez. Pismis asa su katmayiz. Ancak bunun gerçek bir silah birakma olmasi için bu durumda da PKK silahlarini, siniri geçen ilk gruptan baslayarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne teslim etmeli ve bu insanlar Güney’de iskan edilmeli, kendilerine is ve egitim olanaklari saglanmali.

Öte yandan bu kadari, ülkeyi esir alan bu siddet sarmalinin sona ermesi bakimindan çok önemli olsa bile, Kürt sorununun çözümü ve bu anlamda kalici baris anlamina gelmez. Bu belki çözüm yolunda önemli bir esigin asilmasidir. Ama asil çözüm, hep dedigimiz gibi, Kürt halkinin tüm temel haklarinin taninmasi, yani esitlik temelinde bir çözümdür. Çözüm derken asil bunun üstünde konusmak gerekir. Yoksa sadece PKK’nin silah birakmasi, çözüm bulmamis Kürt sorunu bakimindan 1960’li 70’li yillara dönmek olur…

————————————————

29 Mart 2013

Son not: 2,5 yil önce, ‘Çözüm ve Baris’ süreci denen söz konusu sürecin basinda yazdigim ve bu sürece iliskin olan üç yazinin sonuncusunu da böylece okuyucuya bir kez daha sundum. Öyle saniyorum ki bu üç yazi da bugün gelinen durumu pekâlâ açikliyor. Eger olup bitenleri özetlersek, hükümetin Kürt sorununu çözmeye yönelik bir projesi yoktu, sadece PKK’ye silah biraktirmayi amaçlamisti. Ama bunun için bile gerekli yol ve yöntemleri izlemedi. Peki PKK’nin çözüme elverir bir projesi var miydi, ya da var mi? Hayir, onun da yok ve ne istedigi, ne için savastigi, neden ülkeyi yeniden bir ates ortamina attigi belirsiz. Öyle olunca da sonunda ne yazik ki yeniden bir kaos ortamina girdik. (12 Agustos 2015)

Kemal Burkay

Back to top button