Makale

Siyasallasmis Yargi Adalet Dagitamaz

Yayinlanma: 02 Ekim 2023

Yargitay; Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çigdem Mater’e verilen cezalari onayladi.
Milletvekili seçilen Can Atalay’in Meclis’e gelmesinin önünü tikadi.
Bu kararin sadece zamanlamasi bile siyasi bir karar oldugunu gösteriyor.
Atalay’in bir milletvekili olarak Meclis’e gelmesi gerektigine iliskin toplumsal ve siyasal baskinin yükseldigi bir dönemde Yargitay alt mahkemenin kararini onaylayarak bu yolu kapatti.
Bu karar daha önce de örneklerini gördügümüz gibi iktidarin beklentisine uygun, siyasal bir karardir. Hukukçu bilim insanlarinin gerekçeleriyle ortaya koyduklari gibi hukuki bir karar degildir.
Bu karar da Türkiye’nin 12 Eylül 2010’da yaptigi anayasa degisikligiyle, yarginin iktidarin ve o tarihte iktidarin isbirligi yaptigi FETÖ’nün kontrolüne geçmesinin dogal bir sonucudur.
15 Temmuz darbe girisiminden sonra FETÖ’cüler yargi dahil bürokrasiden uzaklastirilmis olsa da yerlerine büyük ölçüde AK Partili ve iktidarin kurdurdugu vakif ve derneklere mensup avukatlar yargiç ve savci olarak atandilar.
Yüksek yargiya da atamalar Cumhurbaskani Tayyip Erdogan tarafindan yapildi, yapiliyor.
Bu atamalarda liyakatten çok iktidara sadakatin esas alindigi da bilinen bir gerçek.
Böylece yargida olusan yapinin en önemli özelligi iktidara bagli ve bagimli hale gelmesi.
Bu iliski en açik biçimde siyasal nitelikle davalarda ortaya çikiyor.
Hukuki olmaktan çok siyasi amaçla yapilan yargilamalarda siyasi otorite nasil bir ceza verilmesini istiyorsa yargi o karari veriyor. Kimin cezaevinde kalacagina, kimin çikacagina siyasi otorite karar veriyor.
Gezi davasinda da öyle oldu.
Daha önce iki kez beraat eden Osman Kavala agirlastirilmis müebbet hapse mahkum edildi. Iddianamede Kavala’nin Gezi olaylarinda siddet kullandigina dair birakin delili elle tutulur bir iddia bile yok.
Ani durum milletvekili seçilen Can Atalay için de geçerli. Bu kararin Atalay’in Meclis’e gitmesini önlemek için alindigi da çok açik.
Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çigdem Mater’in de siddetle bir ilgileri yok ancak cezalari onandi.
Uzman hukukçularin üzerinde uzlastiklari gibi Gezi olaylarinin Anayasa’nin güvencesi altinda olarak protesto, gösteri ve yürüyüs hakkinin kullanilmasi olarak degil ‘hükümeti devirmeye tesebbüs’ olarak iddianameye konu olmasi zorlama bir yorum olarak duruyor.
Bu karar ayni zamanda bundan sonra bu hakkini kullanmak isteyen vatandaslara, meslek kuruluslarina, sivil toplum kuruluslarina, üniversitelere ve üniversite ögrencilerine de gözdagi niteligi tasiyor.
Iktidar uzun bir süredir toplanti, gösteri, yürüyüs, grev hakkinin kullanilmasina izin vermiyor. Anayasal özgürlükleri kisitlamis durumda.
Yasamanin etkisizlestirildigi, yarginin iktidarin kontrolüne girdigi, basinin büyük ölçüde iktidara baglandigi Türkiye’de kuvvetler ayriligi ilkesi fiilen yok edilmis oldu.
Demokrasinin temelini olusturan bu ilkenin ortadan kalkmasi denge-denetleme organlarinin da bosa çikarilmasiyla sonuçlandi.
Oysa demokrasinin en önemli özelligi iktidarin eylem ve islemlerinin anayasal kurumlarca denetlenmesidir.
Türkiye’de ise iktidarin bütün kararlari denetim disinda birakiliyor.
Iktidar anayasa ve yasalari isine gelmedigi zaman tanimiyor.
Bu sistem Türkiye’nin anayasasinda yazili olan ‘demokratik, laik, sosyal hukuk devleti’ niteliklerinin kagit üstünde kaldigini gösteriyor.

Fikret Bila

Back to top button