Sol Parti olsaydi

AKP’nin ‘Barisçi Çözüm Süreci’ girisimi muhalefetin agir muhalefetiyle karsi karsiya. Bu olay karsisinda CHP-MHP ittifaki gün geçtikçe güçleniyor. BDP ise ‘zoraki’ bir ‘destekçi’ görünümü çiziyor. AKP’den hiç hazzetmedigi belli; ama ‘Baris Sürecini’ açmis bir AKP’yi desteklemek zorunda…
Bu kosullarda MHP’nin benimsedigi tutum ya da sergiledigi davranis beni fazla ilgilendirmiyor: bundan çok farkli bir tavir takinmalari herhalde zaten mümkün degildi. MHP için ‘tavir’ degil de, ‘tavir’in ardindaki siddet dozu önemliydi. Arkalarinda daha büyük bir gücün varligini hissetseler bu dozu daha yukarilara tirmandirabilirlerdi. Öte yandan, kendi tabanlarinda bile, ‘Çözüm’ kelimesi bir miktar olumlu tepki aliyor olmali.
Üç asagi bes yukari ayni seyler CHP için de söylenebilir. Bunu, CHP’nin ‘oldugu sey’ çerçevesinde böyle düsünüyorum. Ama bir de, CHP’nin ‘oldugunu söyledigi sey’ var: yani, ‘sosyal-demokrat parti’. Bu ikincisinin herhangi bir geçerliligi olsaydi, CHP’nin simdiki davranis biçiminin de bir nedeni ya da açiklamasi olmazdi.
‘Oldugu sey’le ‘oldugunu söyledigi sey’ arasindaki bu fark, Kiliçdaroglu’nun baslangiçta açtigini söyledigi ‘kredi’ ile o kredinin simdi aldigi biçim arasindaki farki da açikliyor (bu ‘kredi açma’ sözüne o asamada verilen cevabi da çok yadirgamistim dogrusu, ama burasi Türkiye ve burada isler böyle oluyor. Kredinin kendisi de simdi o cevabin uygun düstügü yere geldi). CHP’nin ‘oldugu sey’, simsiki bir biçimde, ‘olup olacagi’ seyi belirliyor.
Solda olan bir parti, ‘sosyal-demokrat’ sifatini tasimaya hazir olan bir parti, adi ‘Baris Süreci’ olan bir girisime daha bastan, argo deyimle ‘kafadan’ karsi olmazdi elbette. Aslinda, böyle bir süreci baslatan, o (olmayan) parti olmaliydi. Ama, gene elbette, sürecin gidisi üstüne elestirileri olabilirdi. Ne gibi elestiriler?
AKP, kendisinin de ilân ettigi gibi, son analizde ‘muhafazakâr’ bir parti. Muhafazakâr oldugunu kabul ettigimiz bir tabani var. Bu sürecin gelismesine muhafazakâr müdahalelerde bulunabilir; tabaninin daha kolay onaylayacagini varsaydigi tavirlar alabilir (ve bunlar muhtemelen olacak zaten). Iste o olmayan sosyal-demokrat parti böyle durumlarda, dönemeçlerde, daha fazla demokrasi ve daha az tabu talebiyle müdahale edebilirdi. Simdi CHP bunun tam tersini yerine getirmekle mesgul.
BDP’nin de bu sekilde özetlenecek bir davranis göstermesi gerekiyor. Ama BDP ne de olsa bir Kürt partisi (ya da ‘toplumda böyle bir kimlikle taniniyor’ diyelim). Yani, zaten, ‘çatisma’nin bir tarafi. ‘Kürt partisi’ deyip çikamayacagin sol bir partinin baristan yana, demokrasiyi genisletmekten yana bir tavir almasi sürecin tamamini çok daha saglam bir zemine oturturdu. Benzer durumlarda, kendilerini ‘muhafazakâr’ olarak tanimlayanlari barisa ikna etmek en büyük güçlüktür; burada baris girisimi onlardan geliyor ve ‘sol’ oldugunu iddia edenler engel çikarmaya çalisiyor!
Kürt sorununun bunca yildan sonra barisçi çözüm rayina oturmasi, Türkiye için olabilecek en olumlu yolu ve imkânlari açiyor. Yani bu konuda böyle tavir almak, yalnizca ‘sol’ partinin isi degil; ‘sol degerler’ böyle gerektirdigi için degil, Türkiye’nin ‘kara bahti’nin agarma asamasina geçebilmesi için zorunlu bu süreç. Ama CHP açisindan bakildiginda Türkiye’de AKP’nin iktidardan devrilmesinden (‘uzaklasmak’ falan degil, onlar kesmiyor, devrilmesi gerek) daha önemli bir sorun yok.
Aslinda, AKP’nin varliginda ya da yoklugunda, CHP varacagi yere varmis durumda. Dünyanin bugünkü nesnel kosullarindan ileri gelen bir durum bu. CHP gibi bir parti, eski dünyanin genel kosullariyla bagdasabiliyordu. Simdi bagdasamiyor. Onun için, nerede bir ‘yenilesme’ egilimi görse, kendi hayatini tehlikede sayip hamle ediyor. O yeniligi tikamaya çalisiyor. Türkiye’nin ‘ulusal ve ulusalci tikaç’i hâline geldi.
——————————————–
Taraf-11 Mayis
Murat Belge