Sürecin sonraki safhalari
Suriye ile gelinen nokta, ne kadar zor bir cografyada ne kadar kontrol edilmesi güç bir sürecin içinde oldugumuzu gösteriyor.
Bir anda savasin esigine geliyorsunuz, oysa savas hiç gündeminizde yoktu.
Bir Erdogan ve Esed ailelerinin kanka görünümündeki iliskilerini düsünün bir de bugünü.
Ya yarin ne olacak?
Diyelim Esed devrildi, Suriye’de karsimiza ne çikacak?
Irak’ta olan biteni görüyoruz: Günü gününü tutmuyor. Ve hiç de en azindan Türkiye’nin arzuladigi sonuçlar ortaya çikmiyor.
Sünniler, Siiler, Kürtler, Araplar, Türkmenler ayri ayri dünyalara savruldu.
Suriye için Kemal Burkay’in öngörüsü üçe ayrilmis -ve mümkün olursa federatif nitelik kazanmis- bir ülke: Nusayri Suriye’si, Sünniler’in Suriye’si ve Kürtler’in Suriye’si…
Tabii adlandirma bana ait.
Belki de baska kompozisyonlar ortaya çikacak.
Kürtler’le ilgili baska bir kombinezon devreye sokulacak.
Suriye’nin üç parçaya bölünmesinin -özellikle Kürtler ayagi ile ilgili olarak- Türkiye’nin Kürt meselesine iliskin bir yansimasi olmayacak mi?
Zor bir cografya
Bilardo topu gibi bile istediginiz istikamete yönlendiremiyorsunuz, kaldi ki bilardo topunda da hesabinizin çok ötesinde toplari harekete geçirmeniz söz konusu olabilir.
Büyük bir cografya.
Çok farkli küresel çikarlarin devrede oldugu bir cografya.
O çikarlarin geçen yüzyil içinde sistemleri, yönetim yapilari, kadrolari ve halk psikolojisi itibariyle çok degisken nitelikte biçimlendirdigi bir yapi.
Basbakan konusuyor mesela, konusmanin bir bölümü, Arap kamuoyunu, muhtemel “Türk, Osmanli alerjisi”ne karsi savunma niteliginde, kardeslik, Kudüs, bir elin parmaklari kadar yakin olma temalarini isliyor. Suriye’deki Alevi zeminle iletisim kurmak için Hazreti Ali’nin “Haksizlik karsisinda susan dilsiz seytandir” sözünü devreye sokuyor.
Bunlar, bu cografyanin çok renkli dünyasinda yol alma çabalari. Söz söyleyeceksiniz, adim atacaksiniz ve bu kimsenin yüreginde yara açmayacak.
Türkiye’nin bu cografya ile ilgilenmesi yanlis mi? Hayir.
Bu cografyada olan biten her sey Türkiye’yi ilgilendiriyor, bu bir gerçek. Evinizde otursaniz, etliye sütlüye karismayan bir diplomatik mantiginiz olsa, disarida olan bitenler gelir sizi bulur. Bu cografyanin göbegindesiniz, kalbindesiniz; ilgisiz kalamazsiniz.
Kaldi ki, bin yildir bu cografyada karar verici roller üstlenmissiniz.
Kaldi ki ortak Islam karakteri bu cografyada olan biten her seyle sizi ilgili kiliyor.
Ve bu cografya, 100 yil önce kendi disindaki güçler tarafindan dizayn edilmis ve yeni durumlara göre yeniden dizayn edilmek isteniyor.
Sonunda gelip sizi de içine alacak olan bu yeniden dizayn operasyonunda sizin hiçbir görüsünüz, durusunuz olmayacak mi?
Atalet içinde bekleyecek misiniz?
Davutoglu’nu yadirgayanlar oldu hep.
AK Parti’nin Davutoglu’nun stratejik degerlendirmelerinden yola çikmasini yadirgayanlar oldu. Ama bunu biri yapmaliydi Türkiye adina. Yani oyun kurucu rolü kaçinilmazdi.
Evet, tabii ki olan biten dogru okunmali, güçler dogru tahlil edilmeli ve gelecegi kurgularken dogru stratejiler belirlenmeliydi.
Ben sahsen, Cumhurbaskani Gül, Basbakan Erdogan ve Disisleri Bakani Davutoglu’nun merkezinde yer aldigi bu diplomasi mutfaginin mevcut malzemeden iyi seyler çikarmak için çaba sarf ettigine inaniyorum. Ama bu çok sürülmüs tarlada yol almak zorun zoru bir is. Belalarla sinanmak ve basarmak… Iste bütün mesele.
Izin: 10 gün kadar umre için izin istiyorum. O güzel beldelerden yazabildigim kadar yazmaya çalisacagim. 10 gün sonra bulusmak dilegiyle…
———————————————————
Bugün-28 Haziran-2012
Ahmet Tasgetiren