Makale

Süreçte Kürdistan ve birbiriyle örtüsmeyen dünyalar

Türkiye’nin mazlum halklari sistem tarafindan gasp edilmis dogal haklarina kavusmak adina çözüm ve baris sürecine basindan beri büyük destekler sundu. Bunu gören Iktidar da dogal olarak toplumlarin, halklarin destegini almak adina sürecin arkasinda kararli bir sekilde durdugu izlenimini vermek için çok büyük çabalar sarf etti.

Ortadogu bölgesi halklari tarihten günümüze kati ulusalci/irkçi ithal sistem istisnasi disinda kendi sosyo-kültürlerine özgü sistemler olusturmanin pesinden kosturmuslardir. Bu da inançlarinin, sosyo-kültürel yasantilarinin ve tarihten devir aldiklari sosyal mirasin etkisine dayaniyor.

Genel olarak bakildiginda her grup, asiret veya siyasi parti kendisine özgü degerlere paralel, ideolojik hesaplarina uygun bir sistem kurmak, egemen olmak istemistir. Islamci-dinci ideoloji ekseninde farkli sistemler hedefleyen gruplardan tutun, asiretler, cemaatler, tarikatlar, siyasi partilere varincaya kadar, degisik sosyal, siyasal gruplar farkli ideolojik sistemler hedeflemektedir. Ortadogu bölgesinde farkli teokratik sistemler hedefleyenler, Evrensel demokratik degerleri kendi ideolojik degerlerine göre yorumlayip sistemlestirmek isteyenler, saman alevi gibi sönen, yikilan Sovyetler Birligi sosyalist sistemini yeniden yorumlayarak sistemlestirme hayali pesinde kosanlar, mevcut kati ulusalci/irkçi fasist sistemleri devam ettirmek isteyenler ve zayif da olsa evrensel demokratik degerlere dayali bir sistem kurmayi hedefleyen karmasik gerçekliklerle iç içelik yasanmaktadir. Ortadogu bölgesinde sadece evrensel demokratik degerlere dayali bir sistem hedefleyen siyasi parti ve sosyal gruplar yok denecek kadar azdir. Bütün siyasi ve sosyal gruplar konusmaya gelince adeta mangalda kül birakmiyor, icraate gelince de sürü psikolojisi etkisi ile kul’a köle olmaktan baska irade ortaya koyamiyorlar. Ortadogu halklarinin gelenegi, sosyo-kültürel derinligi ”seyh emreder, müridi yapar” geleneginden gelmenin baskin etksinden kurtulammistir/ kurtulamiyor.

Iktidar çözüm süreci politikasini, halklarin destegini arkasina almak, ardisira gelmekte olan seçimlerde basari saglamak için israrla dile getirip, halklar üzerinde etkisi olacak vurgularla sürdürüyor. Çözüm sürecinde belirgin Kürt taraf da halkimizin ugruna bütün varligini feda ettigi özgür Kürdistan ideali yerine sömürgecilerin treni arka vagonlarinin birinde kendilerine nefes alabilecek bir yer açmak üzere konumlandigi, kisisel çikis, kisisel kurtulus hesaplari içinde oldugu izlenimi veriyor.

Iktidar, inandigi degerler ve ideolojik hesaplarla evrensel demokratik degerlerden ziyade kendi inandigi degerler üzerine hizla ve kararlilikla yeni bir sistem insa etmektir. Kürt tarafin ideolojik olarak projesi, tasarladigi sistem ve dünya görüsü ile iktidarin hedefledigi ideoloji ve felsefe yanyana gelemeyecek kadar aralarinda farklilik, ayri dünyalar ve derin uçurumlar bulunmaktadir. Kürdistan halklari adina masanin etrafinda dolasan bazi taraflarin hem iktidarin yerlestirmeye çalistigi ideolojik paradigma, hem de evrensel demokratik degerler sistemi ile derin ve biraraya gelemeyecek kadar çelisiktir.

Her iki taraf sistemsel olarak çok farkli, ayri ideolojik ve felsefi dünyalardan söz ederken, özgürlükler ve evrensel degerler sistemine dayali demokratik toplumsal yapiyi degil, iradesini teslim aldigi toplumsal yapi üzerinde egemenlik hedeflemektedir. Biri Islamci-dinci ekol, digeri marksist ekol üzerinden dünyayi yeniden okuyup, yorumlayarak, algilayarak gelecegi bu eksende sekillendirmek istemektedir.

Islamci ekol ile yeniden yorumlanan Marksist ekol sistemsel olarak ne kadar örtüsürse, ortaklasirsa, gelecege birlikte yürümesi konjonktürel olarak gerçekçiyse, sürdürülen baris ve çözüm süreci de o denli gerçekçidir. Ortadogu halklarini Marksist teori ve felsefeyi yeniden yorumlayip sistemlestirmeyi hedefleyenler ile sistemini Islamci felsefe ve ideolojiye göre büyük bir azim ve kararlilikla sekillendirmeyi sürdürenlerin ortaklasmalarini gerçekçi bulan varsa baris ve çözüm süreci de o denli gerçekçi bulunabilir.

Bir taraf ulusal degerlerinden feragat ettigini ilan etmesi günümüz dünyasinda halklar, ulusal devlet disinda baska br sistemin var olmadigi gerçegini degistirmeyecegini bilmek zorundadir. Her ulusun bir devleti olmayan yerler de var elbette ve bu yerlerde özerk, otonom veya federal devlet sistemleri seklinde örgütlenmis, halklar her bakimdan esit haklara sahiptir. Dünya üzerinde yönetim paradigmalari farklilik gösterse bile halklarin sahip oldugu haklar genel anlamiyla esitlik temelindedir. Sadece bunun tek istisnasi Ortadogu bölgesindeki ulusal devletlerdir ve kati ulusalci/irkçi paradigma seklinde, bütün kurum ve kuramlari ile farkliliklari imha temelinde örgütlenmis ve sekillendirilmistir.

Bu kisa belirlemeden sonra denilebilir mi ki bugün sürdürülen duruma benzer baris ve çözüm süreçleri, dünyanin farkli yerlerinde de yasanmistir. Yakin zamanda Ingiltere ve Ispanya’da baris ve çözüm sürecine dogru gidilirken Irlanda, Katalonya, Galiçya ve Bask halklari öncelikle dil, kültür ve kimliklerinin taninma asamasi tartisildi ve karara baglandi. Daha sonra esit bir halk olarak sistemin özerk, otonom veya federal olasiliklari tartisildi ve karara baglanmis oldu.

Ne Irlanda, ne Galiçya, ne Bask ve ne de Katalonya halklari adina müzakere yürüten güçler egemen ulusu veya uluslari sistemsel olarak dönüstürmeyi hedeflemediler. Bu devletlerin mevcut evrensel demokratik sistemleri bugünde yerli yerinde duruyor, sadece haklari gasp edilen halklarin gasp edilmis haklari iade edildi. Ispanya ve Ingiltere sistemleri böylece farkli halklarla esit haklara sahiplikte ortaklasmasi, özerk, otonom veya federal yönetim sistemleriyle yoluna devam etmesi karar baglanmistir.

Baris ve çözüm süreci Ortadogu imhaci kati ulusalci/irkçi sistemler için çok zor ve mesakatli süreçler olacagi gerçektir. Yukarida sözü edilen sistemlerin farkliliklari imha üzerine, yok edici kuram ve kurumsal karakterleri gözönüne alindiginda ne demek istenildigi anlasilabilir. Kaldi ki mazlum halk adina özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenlerin imhaci sistemi ideolojik ve felsefi olarak dönüstürme gibi gerçekçi olmayan bir hedef, misyon üstlenmesi baris ve çözüm sürecini daha basindan itibaren sikintiya sokmustur.

Egemen ulus dünyanin diger bölgelerinde görüldügü gibi özerklik, otonomi veya federasyon seklindeki örgütlenmeleri makul kabul etmek zorundadir. Ancak kati ulusalci/irkçi sistemi bütünüyle ideolojik ve felsefi olarak dönüstümeyi hedef alan sömürge bile olamayan Kürdistan halklari adina diyalog sürdürenler, sürecin basindan itibaren mesru hakki olan bölgesel özerklik, otonomi veya federasyondan imtina etme egilimi göstermesi günümüz gerçekligi karsisinda ciddiyetsizligini ortaya koymaktadir.

Ülkesini sömürgecilerin vagonuna eklemlemeyi hedefleyerek diyalog sürecinin basinda daha müzakereye oturmadan kayip eden taraf durumuna gelmektedir. Otonom, özerk, federal veya bagimsiz Kürdistan hedeflemeyen, degerlerini sömürgeci vagona eklemleyip kentlerde belediye baskani ve meclis üyesi olmayi, parlamentoya birkaç vekil göndermeyi hedefleyen, anadil ile egitimi bile diyalog masasina koyamayan bir yapi görüntüsü ortaya konulmustur. Bu görüntü elbette ki Kürt halkini temsil etmedigi gibi genel olarak halklari da tatmin eden bir durum olmayip bireylerin kurtulusunu esas almaktadir. Basindan itibaren ulusal özgürlük ve evrensel demokratik degerlerden uzak kisi hegemonyasi ve liderlik sultasina dayali anti demokratik bir sistem hedefleyen yapilarin Kürt halki adin diyalog veya müzakere edemeyecegi görülebilir.

Egemen kati ulusalci/irkçi Oradogu bölge devletlerinin Kürt halkina yönelik imhaci politika ve uygulamalarindan usanmis, bikmis, buna isyan eden yurtsever insanlarin özgürlük mücadelesi dogrultusundaki iradesini liderlik hegemonyasi için kullanmayi esas alarak iradeyi hiçlestiren, sömüren yapilarin Kürt halkina sunabilecegi, verebilecekleri özgür bir gelecek de olamaz. Bilinen nedenlerden dolayi sicak bir yuvayi, ailesini herseyini geride birakip yasamanin en zor yönünü, halki için özgürlük mücadelesini seçen, tercih edenlerin duygu ve düsünce dünyalarini dogru anlamak ve dile getirmek gerekiyor.

Henüz sömürge bile olamayan Kürdistan’in mazlum halklari için özgürlük ve demokrasi mücadelesi yolunu seçen yurtsever halkin herseyini feda ettigi, ödedigi emeklerine karsilik Kürdistan’in özerkligi bile gündeme getirilmedigini duyduklarinda, gördüklerinde halklarin ciddi hayal kirikliklari yasayacaklari kuskusuzdur.

Taraflarin herbiri farkli paradigma ve bunun için ayri ideolojik ve felsefi bütünüyle hedefleri ayri dünyalari gösteriyorsa ayni zeminde ortaklamayacaklari anlasilabilir. Halklar, büyük bir umutla sürecin olumlu sonuçlarini beklerken, huzurlu ve özgür bir gelecek hayali kurarken, sürdürülen diyaloglarin örtüsmesinin doganin tabiatina aykiri oldugunu bilecektir. Bunun da hayal kirikligi, büyük bir umutsuzuk yaratacagi asikar olan baris ve çözüm süreci sonucunun oyalama ve çürütme çaba ve politika da olabilir.

Ortadogu bölgesindeki son altüst oluslar, isgaller ve toplu katliamlar, hesaplarin derin, karanlik ve kirli yapildigi, buna karsi uluslar arasi egemen güçlerin müdahalesinin özellikle Kürdistan üzerine kirli hesaplarin sonuç almasini önledigi bir süreç yasaniyor. Bugün bölgedeki irkçi ve gerici güçlere ragmen yasanmakta olan ve güney ve bati Kürdistan’in gelecegini yakindan ilgilendiren süreç gerçekçidir. Özellikle bati Kürdistan’da son günlerde meydana gelen siyasal gelismeler ve Kürt halkinin bütün siyasi güçlerinin ortaklasmasi, bu parçadaki Kürt halkinin gelecegini karanliklardan söküp alacak ve büyük bir güce dönüserek özgür ve demokratik yarinlar için umut tasimaktadir.

Bazi güçlerin Kürt halkini ve Kürdistan’in bir bölümünü sömürgecilerin trenine yedek vagon haline getirme çabalari çözüm getirmeyecegi gibi gelecege dair halka umut vermiyor. Bireylerin aradigi bireysel çikis yolu olabilir, halkimizin aradigi ugruna bütün degerlerini feda ettigi özgürlük ve demokrasi yolu ise hiç degildir. Kürdistan günümüz kosullarinda parçali olabilir, güney federal devlet, dogu eyalet ve otonom ise bati federal devlet yolunda ilerliyorsa, kuzeyin evrensel haklarindan mahrum birakilarak sömürgecilerin vagonuna yedeklenme çabasi mevcut gerçeklerle örtüsmüyor.

Günümüzde hem bölgede hem de uluslar arasinda meydana gelen gelismeler, degisim ve dönüsümler dikkatle takip edildiginde görülecek ki yeryüzündeki her halk gibi Kürt halkini da özgür ve esit haklara sahip bir gelecek bekliyor. Bugün dünya egemen güçleri yüzyillarca magdur edilmis mazlum Kürt halkinin yaninda yerini almistir. Uluslar arasi egemen güçlerin bu destegini ancak degisik oyunlar ve entrikalarla bosa çikarmaya çalisan bölgesel kati ulusalci/irkçi güçlerin bütün çabalarina kararli biçimde devam ediyor. Kürt halki özgür gelecegini evrensel demokratik degerlere göre ve uluslar arasi güçlerle uyum içinde kuracaktir.

Geçmiste oldugu gibi günümüzde de halkina ihanet içinde olabilecek, sömürgecilerin çikarlarina eklemlemeye çalisacak güçler olacaktir. Çözüm süreci günümüz gelismelerin tümünü görebilecek, özümseyecek nitelikte olmalidir. Bu ugurda atilacak her adim, söylenecek her söz mutlaka bütün varligini feda eden yurtsever halkimizin anisina bagli, hedeflerine uygun olmalidir. Kürtler bölge halklari ile kardeslik esasina göre iliski gelistirirken, bütün halklarla her bakimdan da esit haklara sahip olmaktan asla taviz vermeyecektir.

Kürdistan cografyasi stratejik önem bakimindan bölgenin egemen konumunda, Kürdistan halklari da hayatin tümünü ilgilendiren her alanda buna layik olabilecek gücü ve iradeyi gelistiriyor.

Çiya Berçelan

Back to top button