Makale

Suriye Kürdlerinin birligi kimlerin uykusunu kaçiriyor?

Kürdlerin birligi, Kürdistan ulusal demokratik hareketinin basarisi için olmazsa olmazlardandir. Bu nedenle de birlik Kürd siyasi gündeminin temel maddelerinden birisi oldu; olmaya devam ediyor.

Kürtlerin birligi konusunun, üzerinde en çok yazilan, tartisma yürütülen ve polemik yapilan bir konu oldugunu söylemek abartma olmaz. Ayrica Kürdistanli örgütler birlik konusunu sadece tartismakla kalmadilar, ayni zamanda hayata geçirmek için sürekli çaba içinde oldular.

Kuskusuz Kürdler için böylesine hayati öneme sahip olan bir konu, sömürgeci devletlerin de ilgi alanina giriyor; ama aksi yönden. Yani Kürdler birligin olusmasi için çaba sarf ederlerken onlar olusmamasi için her yola basvuruyorlar. Birlik yönünde atilan adimlar Kürdleri sevindirirken, sömürgecilerin uykularini kaçiriyor.

Geçtigimiz yil ekim ayinin sonlarinda, Suriye Kürdistan’inda faaliyet yürüten yurtsever örgütlerin, aydin ve sahsiyetlerin bir araya gelerek Suriye Kürd Ulusal Meclisi’ni olusturmalari, tüm parçalardaki yurtseverler tarafindan sevinçle karsilanmisti; 28-29 Ocak 2012, tarihinde Hewlêr’de toplanan ve yurtdisinda yasayan Suriyeli Kürdleri temsil eden delegelerin katildigi konferansin basariyla tamamlanmasi da…

Hatirlayalim. Qamislo kentinde ‘ulusal onur ve özgürlük için sokaklara dökülen Suriye halkinin taleplerini gerçeklestirmek, anayasada Kürtlerin de Suriye halkini olusturan baslica gruplardan birisi oldugunu kabul edilmesi, ulusal, dini, mezhebi ayrimciliga son, tüm Suriye halklarini temsil eden demokratik, laik bir yönetim, baski ve sindirmeye son, tüm düsünce tutuklularina özgürlük’ siarlariyla bir konferans toplanmisti.

Konferans’ta, ‘Kürtlerin Suriye’de ikinci büyük ve temel grubu olusturdugu anayasada itiraf edilmelidir. Kendi kaderini tayin etme hakki da dâhil, Kürt sorununa Suriye’nin toprak bütünlügü çerçevesinde çözüm bulunmali ve garanti altina alinmalidir’ diyen, ‘dini özgürlük ve vecibelerin serbestçe yerine getirilmesine ve anayasada güvence altina alinmasina vurgu yapan, Süryani, Kildani, Asuri ve öteki etnik azinliklarin haklarinin anayasal güvenceye kavusturulmasini gerekli’ gören Suriye Kürd Ulusal Meclisi’nin kurulmasi karari alinmisti.

Bu karar tüm Kürdleri sevindirmis, basta Suriye olmak üzere sömürgeci devletlerin de tepkisi çekmisti. Ayrica sömürgeci devletler sadece üzülmekle kalmadilar. Suriye Kürdlerin birligine önayak olan, tesvik eden Kürdistan Bölge Baskanligi’na degisik vesilelerle ‘bu çabanizin bir bedeli olacaktir’ mesajini verdiler ki, Behdinan bölgesinde Hiristiyan ve Yezidilere ait isyerleri ve kültür kurumlarina yönelik düzenlenen saldirilar, söz konusu mesajlardan birisidir.
Ne yazik ki Suriye Kürdlerinin birliginden, özellikle de Hewlêr’de yapilan Konferans’tan KCK de rahatsiz. KCK’nin bu rahatsizligini 30 Ocak 2012 tarihli ANF bültenlerinde yer alan ‘KCK: AKP, Hewler’e operasyon teklifleri götürüyor’ baslikli haberde açikça görülüyor. Sözkonusu haberin Hewlêr konferansina iliskin bölümünde söyle deniliyor:

‘HEWLER’DEKI TOPLANTI KÜRT BIRLIGINI DINAMITLEYEN BIR GIRISIM

Hafta sonu Hewler’de bazi Suriyeli Kürt partilerin bir araya geldigi konferansi degerlendiren KCK, sert elestirdi: ‘2012 yilinda özgürlük yürüyüsünü basariya tasimanin esiginde olan diger bir alan da Bati Kürdistan parçasidir. Suriye’deki gelismeler, bu parçada halkimizin haklarina kavusma olanaklarini arttirmis bulunmaktadir. Ancak basari için tüm kesimlerin birligini saglamak, önemli ve gereklidir. Buna ragmen Hewlêr’de gerçeklesen ve sadece belli bir kesimi kapsayan, halkin çogunlugunu kapsamayan konferans, bu parça halkinin birligine karsi bir darbe niteliginde olup, parçaliligi derinlestiren bir girisim olmustur. Bati Kürdistan’daki halkimizin çikarlari birligi istemektedir. Buna ragmen Kürt birligini dinamitleyen bu tür girisimlerin yapilmis olmasi düsündürücüdür. Bu konuda özellikle Federe Kürt iktidarinin yürüttügü siyaset, birlige ve çözüme hizmet etmeyen, parçalanmayi gelistiren bir konuma düsmüstür. Demeç ve konusmalarda ulusal birlikten yana çagrilar yapmak ama pratikte ise buna göre hareket etmemek dogru bir tutum degildir. Bunun Kürt halkina hiçbir yarari yoktur. Bu tarihi asamada biz ilgili Kürt çevrelerini bu parçalayici politikadan vazgeçmeye, Bati Kürdistan’daki halkimizi da birlige gelmeyen güçleri dinlememeye, dis yönlendirme altina girmemeye, kendi gelecegi ve özgürlügü için yurtsever birligini kurarak mücadelesini yükseltmeye çagiriyoruz.’

Bu uzun alinti nedeniyle okuyucunun hosgörüsüne siginarak KCK yöneticilerine sunu sormak istiyorum: ‘Siz âlemi kör, herkesi sersem mi saniyorsunuz?’

Iletisim teknolojisinde dev gelismelerin yasandigi günümüzde bilgiler artik belli basli odaklarin tekelinden çikmis ve bize bir ‘tik’ uzakta bulunuyorlar. KCK yöneticileri bu açiklamalariyla kendi tabanlarini ikna edebilirler. Ama genis Kürd kitlesi, Hewlêr’de yapilan toplantiya iliskin olarak basina yansiyan bilgilerden, KCK iddialarinin aksine, toplantinin Suriye Kürdlerinin çok önemli bir çogunlugunu temsil ettigini biliyor.

KCK adina yapilan açiklamada, Hewlêr toplantisi birlige konulan dinamit ve parçalanmisligi derinlestiren bir girisim olarak lanse ediliyor. Oysa dünya âlem ve arada KCK yöneticileri de çok iyi biliyorlar ki parçalanmisligi derinlestiren, birligi dinamitleyen bizzat KCK’nin kendisi. KCK’nin Suriye’deki uzantisi Demokratik Birlik Partisi-PYD’nin, Suriye Kürd Ulusal Meclisi olusturma toplantilarina son güne kadar katildigini, son anda temsil edilme sorunu yaratarak çalismalardan çekildigini Misir’daki Sagir Sultan bile duydu. Kürdistan Bölge baskanligi adina yapilan ve PYD’nin, çagrilmasina ragmen toplantiya katilmadigini belirten açiklamanin mürekkebi ise, henüz kurumadi. Tüm bu gerçekler, ‘çözüme hizmet etmeyen, parçalanmayi gelistiren bir konuma’ kimin düstügünü ortaya koyuyor. KCK yöneticileri de bilmek istiyorlarsa eger, aynaya bakmalari yeterli olacaktir.

Kusku yok ki, KCK’nin (daha dogru bir ifade ile PKK’nin) bu hegamonik tavri, kendisi disindaki hareket, parti, birlik ve seslere tahammülsüzlügü ve onlara yönelik olarak ‘ihanet’ dahil her türlü iftira, hakaret ve karalamalarda bulunmasi yeni degil. Bu, PKK’nin kurulusundan itibaren genlerine isleyen bir özelligi.

KCK’nin, gereginden fazla daginik olan Suriye Kürdistani ulusal demokratik muhalefetinin toparlanmasindan rahatsizlik duymasi, onlari dis güçlerin yönlendirmesi altinda olmakla suçlamasi, sadece PKK’nin Suriye BAAS rejimiyle olan iliskileri ve bu rejime olan vefa borcu ile açiklanamaz. Asil neden KCK’nin son yillardaki mücadelesi ve eylemlerine yön veren politik belirlemeleridir.

KCK’nin bölgedeki degisim sürecini iyi okuyamamasi ve hamasi, gerçek disi tahlilleriyle gözü kapali AK Partisi düsmanligi üzerine kurdugu ‘devrimci halk savasi’ stratejisi, sadece O’nun Türkiye’deki statükocu ve askeri vesayet yanlisi güçlerin yaninda yer almasina neden olmuyor. Ayni zamanda Ortadogu’da ‘kaybedenler kulübü’ aday üyeleri olan Suriye ve Iran’in olusturdugu eksende saf tutmasina, demokrasi için sokaklara dökülen halk yiginlarinin karsisinda, BAAS diktatörlügünün yaninda konumlanmasina ve Lübnan’da yapilan BAAS yanlisi gösteride Öcalan ve Besar’in posterleriyle katilmasina yol açiyor.

Ne yazik ki KCK’nin geldigi nokta bu. KCK’yi bu noktaya getiren strateji, Kürd davasina hizmet etmiyor. Aksine Kürd sorununun diyalog yolu ile çözüm çabalarinin önünü tikayan etkenlerden birisini olusturuyor.

Haksizlik etmeyelim, KCK’nin yukarida aldigimiz uzun alintisinda ‘basari için tüm kesimlerin birligini saglamak, önemli ve gereklidir’, ‘Bati Kürdistan’daki halkimizin çikarlari birligi istemektedir’ gibi dogru belirlemeler de vardir.
Ama unutmayalim ki ‘bozuk bir saat bile günde iki kez dogruyu gösterir.’

1 Subat 2012

Mesud Tek

Back to top button