Suriye Kürt Bölgesi’nde Olup Biten Ne?

Suriye’deki son gelismelerle ve özellikle Kuzey’deki Kürt bölgesinde olup bitenlerle ilgili olarak Türkiye medyasinda çikan haberler ve yapilan yorumlar oldukça ilginç. Bu haber ve yorumlarin en azindan bir bölümüne bakilirsa Suriye’nin kuzeyinde, hem de PKK’nin denetiminde yeni bir Kürdistan ve Kürt devleti ortaya çikmakta. Bu da hükümetin izledigi Suriye politikasinin ürünü… Bu tür yorumlarin sahipleri bundan yola çikarak Türkiye için de bir felaket tablosu çiziyor ve kamuoyuna akil almaz bir korku pompaliyorlar.
Olusan havada sinira yeni askeri birlikler yigildigi görülüyor. Basbakan Erdogan’in son açiklamasinda sinir ötesinde PKK denetiminde bir olusuma izin vermeyeceklerini belirtmesi ve bir tampon bölge yaratma seçeneginden söz etmesi de Türkiye’nin sinir bölgesindeki son gelismelerden tedirginligini ve müdahale olasiligini gündeme getiriyor.
Gerçekte sinir ötesindeki, Kürt nüfusun yogun olarak yasadigi, resmi dilde ‘Kuzey Suriye’ diye nitelenen, biz Kürtlerin ise ‘Bati Kürdistan’ diye adlandirdigimiz bu bölgede olan biten nedir?
Bilindigi üzere, Arap baharinin Suriye’deki rejimin kapisini çaldigi dönemin daha basindan itibaren, dogal olarak bu ülkedeki Kürt nüfus da etkilendi, süreç içinde yer yer rejim karsiti gösteriler oldu; ama Kürtler gerçekçi davrandilar ve rejimin siddetini Kendi bölgelerine çekmemek için silaha ve siddete yönelmediler. Bunda Kürt bölgesinde etkili olan Kürt partilerinin tutumunun payi vardi. Söz konusu irili ufakli 15 parti, süreç içinde Suriye Kürtleri Ulusal Encümeni’ni (ENKS) olusturdular. Bu birlik rejime muhalefet eden Suriye Ulusal Meclisi ile ortak hareket etmek için bir dizi görüsme yapti ve toplantilara katildi; ama Kürtlerin haklari, onlara taninacak statü konusunda görüs birligi saglanamadigi için iliskiler koptu.
PKK yanlisi PYD ise söz konusu bu birligin (ENKS) içinde degil. PYD’nin tavri uzunca bir süre oldukça farkli oldu. Yillar önce Öcalan’i sinir disi edip Türkiye ile uzlasan Esat rejimi, Suriye halkinin direnisi karsisinda sikisinca, hem Türkiye’nin muhalefete verdigi destege bir tepki olarak hem de kendi Kürt bölgesini denetim altinda tutmak için PKK kartini yeniden oynamaya gerek duydu. Bu amaçla PYD’ye çesitli olanaklar tanidi. Orijin olarak Suriyeli olan PKK güçlerinin bir bölümü Kandil yöresinden Kürt bölgesine geçirildi ve onlar Suriye ordusu ve istihbaratinin denetimi ve desteginde Kürt muhalefetini denetleme ve engelleme isine geristiler. Kürt liderlerden Mesal Temo’ya ve diger bazi Kürt yurtseverlerine karsi islenen cinayetler de bu kapsamda bir isbirliginin sonucu idi.
PYD’nin Suriye Kürt bölgesindeki kitle destegi nedir? Bu destek bir bölüm medyaya yansidigi gibi büyük degil. Üstelik PKK ve uzantisi parti burada, daha düne kadar rejimle birlikte hareket ettigi için bu bölgedeki Kürt toplumu içinde oldukça kötü bir imaja sahip. Ama diger Kürt partileri, PKK ve PYD’nin tüm kiskirtmalarina ragmen, Kürtler arasi bir çatismaya yol vermemek için oldukça sogukkanli ve sabirli davrandilar. Dogrusu da buydu. Kürtler ancak rejime karsi birlik halinde davranarak bu olumlu firsati degerlendirebilir, hak ve özgürlüklerine kavusabilirler.
Sayin Mesut Barzani de son olarak PYD’yi ikna edip Suriye Kürt bölgesindeki siyasi örgütlerin tamamini bir araya getiren bir konsey olusturdu. Ancak PYD’nin üzerinde uzlasilan prensiplere uymadigi (ki bu hiç sasirtici degil), daha birligin ilaninin üzerinden iki-üç gün geçmeden ortaya çikti. PYD Kobani, Afrin, Amude gibi bir dizi Kürt kentinin rejimin güçlerinden arindirilarak özgürlestirildigini ileri sürdü. Oraya buraya kendi sembollerini asti.
Türkiye’deki bir bölüm medyanin ve bazi siyasi çevrelerin ‘Güneyimizde yeni bir Kürdistan olusuyor, PKK devlet kuruyor’ tarzindaki samatalarina yol açan da iste budur.
Oysa bunun gerçeklerle bir ilgisi yok. Kürt bölgesindeki herhangi bir kent henüz özgürlestirilmis degil. Gerek Suriye KDP’nin Genel Sekreteri ve ENKS’nin dis politika sözcüsü Ebdulhakim Besar’in, gerek öteki Kürt partilerinin lider ve sözcülerinin, ayni zamanda Suriye Ulusal Meclisi Baskani Ebdulbasit Seyda’nin açiklamalarina yansidigi üzere, Suriye ordusu ve istihbarati bu kentlerden çekilmis degil. Rejim bazi kentlerde PYD’ye belli roller vermistir, yani dün oldugu gibi bugün de Kürt bölgesini PYD’nin katki ve destegiyle kontrol etmeye çalismaktadir.
PYD bu durumu, ‘Bölgeyi biz kontrol ediyoruz, Özgür Suriye Ordusu’nun buraya girmesine gerek yok’ diye izah ediyor. Öte yandan Suriye’deki olaylar nedeniyle ordudan kaçip Güney Kürdistan’a siginmis olan Kürt gençlerinin dönüsüne de ‘pesmergeye gerek yok’ diyerek karsi çikmakta. Görülen o ki PKK-PYD hem Esat rejimine destegini sürdürmekte, hem de rejimin çökmesi durumunda bölgede yönetim tekelini kendi eline geçirmek istemektedir. Bölge için istedigi ise ‘demokratik özerklik’ türünden ne idügü belirsiz bir seydir. Kürtlerin birligi ve bu birlik sayesinde elde edilebilecek federatif ya da gerçek anlamda özerk bir statü umurunda bile degil.
Peki PKK bunu saglayabilir mi? Suriye’de rejim çöksün ya da çökmesin, PKK-PYD’nin bu sansi yoktur. Rejim ayakta kalirsa PKK-PYD’ye, ancak kendisine bagli bir milis gücü olarak göz yumar. Çökmesi durumunda ise (ki öyle görünüyor) olusacak yeni dengelerde, bölgedeki Kürt halki dahil, hiç kimse ona böyle bir firsat vermeyecektir. Ya PYD bölgede çogulcu demokratik bir yapiya evet diyecek, bunu diger partilerle paylasacak ya da Baas rejimiyle birlikte sahneyi terk edecektir.
PYD rejimin güdümünden çikar mi, ENKS ile olusan birligin kurallarina gerçekten uyar mi, demokratik bir çogulculuga evet der mi? Bu oldukça zor. Ama bölgedeki degisimin ve alt üst olusun, onu buna mecbur etmesi de bir ihtimal olarak var. Böyle bir sey olursa elbet sevinmek ve PYD’yi buna tesvik etmek gerekir.
Öte yandan, Kürt bölgesinin özgürlesmesi ve Kürtlerin burada özerk bir yönetim kurmaya haklari yok mu? Elbette var. Ayrica yeni durum böyle bir degisimin gerçeklesmesine uygun. Yeter ki birileri kendine yontup bu durumu provake etmesin Suriye Kürtleri Ulusal Encümeni’nin (ENKS) talepleri bakimindan da agir basan egilim, Suriye’nin ademi merkeziyetçi biçimde yeniden yapilanmasi ve bu kapsamda Kürt bölgesi için özerkliktir. ENKS Sözcüsü ve PDPKS Genel Sekreteri Ebdulhemit Dewrês de kisa süre önceki bir açiklamasinda bunu dile getirdi.
Bir ay kadar önceki bir yazimda, bu asamadan sonra Suriye’nin ancak bu ülkedeki önemli etnik gruplara (Sünni Arap, Nusayri Arap ve Kürtler) dayali bir federatif yapiyla birligini koruyabilecegini yazmistim. Ayrica Güney’deki sinir yöresinde, nüfusun yüzde 8’ini olusturan Dürzi bölgesini de hesaba katmak gerek. Baska türlüsü, tüm olup bitenlerden sonra bu kesimler bir arada yasayamaz ve Suriye, nereye varacagi kestirilemeyecek olan kanli bir iç savasi yasamaya devam eder, belki de tümden un ufak olarak tarih sahnesinden silinir. Suriye sorununu çözmek ve bu ülkeye baris getirmek isteyen uluslararasi güçler ve bu arada Suriye’nin komsulari bu gerçegi görmeli ve hiç degilse bu asamadan sonra bir uzlasma ve yumusak bir geçis saglanmasi için çaba göstermeliler.
Türkiye’nin ise su anda medyanin kopardigi panik ve korku havasina kapilarak sinir ötesine yönelik bir askeri operasyona girismesi her bakimdan haksiz ve tümüyle macera olur. Böyle bir sey sinirin ötesindeki Kürt halkini ‘ayni zamanda bu yandakini- bir bütün olarak karsiya almak demektir ve bugünden kestirilemeyecek kanli, acili gelismelere yol açabilir.
Panige gerek yok. Bölgedeki degisim dalgasi elbet Kürt halkinin da özgürlesmesine yol açacaktir. Birinci Dünya Savasi’nin bölgede olusturdugu statüko yikiliyor, cetvelle çizilmis yapay sinirlar, yapay devletler altüst oluyor; en azindan, cografi ve etnik gerçeklere uygun olarak yeniden yapilaniyor. Bundan kaçis yok. Kimse de Kürtleri ve Kürdistan’i ebede kadar yok sayamaz, Kürt halkini haklarindan yoksun tutamaz. Özgürlük bizim de hakkimizdir ve eger bir arada yasayacaksak, bu esitlik temelinde, onurlu bir birlikle mümkündür.
Türkiye’nin izlemesi gereken dogru politika, kendi içindeki Kürt sorunundan duydugu korkuyla sinirinin ötesindeki Kürtlerin özgürlesmesini engellemeye kalkismak olmamali. Yapilmasi gereken, akli basinda bir dizi yorumcunun da dedigi gibi, içerde kendi Kürt sorununu esitlik temelinde, yani adil biçimde çözmektir. Bu ülkeye barisin gelmesinin yolu budur. O kadar çok vurgusu yapilan ‘kardeslik’in de geregi budur.
28 Temmuz 2012
————————————–
Bu arada degerli Kürt yurtseveri, 1960’larin basindan, 49’lar Davasi’ndan beri tanidigim, dostum, arkadasim Yavuz Çamlibel’in ölüm haberini aldim. Böylece bizim kusaktan bir emektari, bir aydini daha yitirdik. Esine, çocuklarina ve tüm yakinlarina bassagligi dilerim.
Kemal Burkay