Tas kalpli, tas beyinli insanlar

Yilmaz Çamlibel
Eski zamanlarda insanlar, tipki hayvanlar gibi sürü halinde, onlar gibi ilkesiz, kiblesiz, amaçsiz, ülküsüz yasarlardi. Gelecekle ilgili plan ve projeler yapmazlardi. Dogaya, kendine ve diger canlilara bakmasini, görmesini, yorumlamasini bilmezlerdi. Beyinsel fonksiyonlari sifir noktasindaydi. Elmanin neden daldan asagiya düstügünü, gece ve gündüzün nasil meydana geldigini, kar ve yagmurun neden yagdigini merak edemezlerdi. Hiç bir kültürel ve ahlaki degerleri de yoktu. Acima, esirgeme, koruma, merhamet etme duygularindan yoksundular.
Insanlarin üretmeye baslamasi, yöneten-yönetilen biçiminde iki kümeye ayrilmasiyla, modern siniflarin ortaya çikmasiyla, kendini ve dünyayi degistirmeye baslamasiyla birlikte, bu statik durum hizla degismeye basladi.
Insan beyninin yaraticiligi, mevcut statükoyu alt-üst eden bir degisim ve dönüsüm sürecinin baslamasina neden oldu. Bu yaraticilik sonucunda insan zekasi, eskiyi atip yerine daha iyisini ve güzelini koydu. Hep daha iyiye, daha güzele dogru yürüdü. Kesifler ve icatlar çagi basladi. Insani hayrete düsüren ve hayran birakan icatlar ve kesifler yapildi, yapilmaya devam ediliyor.
Bu degisim ve dönüsümün merkezinde insan zekasi vardi. O, iki kiloya yakin agirlikta olan organimiz tüm hayallerimizi gerçeklestirdi. Insan neslini vahsi çagdan günümüzün modern dünyasina tasidi.
Bu nedenle bilim adamlari insani Düsünen hayvan.’ biçiminde tarif ediyorlar. Kisacasi hepimiz, düsündügümüz oranda insana, düsünmedigimiz oranda ise hayvana yakiniz. Iste bu yüzden dünya egemen çevreleri, yönettikleri insanlara düsünmeyi yasakliyorlar. Insanlarin düsünmesini engelliyerek, onlari sürülestiriyorlar ve daha kolay yönetiyorlar.
Beyinsel yaraticiligimiz, yanliz maddi dünyamizi degil, manevi dünyamizi da, daha renkli ve daha zengin bir hale getirdi. Onun sayesinde dünyada farkli kimliklerin var oldugu bilincine vardik. Farkli cins, sinif, milliyet, renk, dil, din ve mezheplerden insanlarin var oldugunu bilmek, onlara saygi göstermek, kendisi için istedikleri her seyi onlar için de istemek, etkilesmek için kapilarini digerlerine açik tutmak, beraber üretip beraber tüketmek, hak ve hukuk yandasi olmak, mazlumlardan yana olup zalimlere karsi çikmak v.s. evrensel bir ahlak ve yasama anlayisi haline gelmis bulunuyor.
Elbette ki, bu günlere kolay ulasmadik. Bu ugurda büyük bedeller ödedik. Iskenceler gördük, hapislerde çürüdük, öldürüldük, kitlesel katliamlarla tarih sahnesinden silindik.
Haksizliklari ortadan kaldirmak, statükoyu bozmak, hak ve hukuku egemen kilmak için, her türlü zulmü göze alarak mücadeleye katilan insanlar oldugu gibi, yan çizenler, idare edenler, kaytaranlar, hatta karsi çikarak tarihi gidise ihanet eden insanlar da oldu elbette.
Sözün kisasi Nuh Nebi’den bu yana insanlar, statükocularla degisimciler biçiminde, iki ana hat üzerinde kümelenmis bulunuyorlar. Bu iki grup arasinda hayatin her alaninda, amansiz bir mücadele yürütülüyor.
90 yildan beridir, Kürt halkiyla Kemalist rejim yanlisi insanlar arasinda da, amansiz bir mücadele yasaniyor.
TC’nin kurulus sürecinde Kemalistler, Kürtlere ortak mücadeleyle ortak devlet kurma önerisinde bulundular. Kürtlerin büyük bir bölümü bu sözlere inanarak, Kemelistlerle beraber hareket ettiler. Devletin kurulusuyla birlikte Kemalistler, Kürt halkinin varligini yok saydilar ve yok etmeye kalktilar. Kürt halki bu ihaneti sineye çekmedi, buna itiraz etti ve gerektiginde silaha sarildi.
Kemalist Türk yöneticileri, Kürt ulusal muhalefetini kirmak, Kürt halkina boyun egdirmek için, akla gelen her türlü zulmü yapti. Bize Siz Türksünüz.’ dediler, biz hayir Biz Kürdüz’ dedik. Onlar Bize bas egin.’ dediler, biz baskaldirdik.
80 sene boyunca Kürt yoktur’ dediler, biz Var’ dedik. Sonunda Kürtlerin varligini onlara kabul ettirdik.
Güney Kürdistan önderlerimizi ‘Pêsmerge, asiret reisi, onlarin adini bile anmam’ biçiminde küçümseyenler, simdi bu önderlerimizin ayaklarini altina kirmizi hali seriyorlar. ‘Federesyonu savas nedeni sayariz.’ diyen Türk yöneticileri, tükürdüklerini yalamak zorunda kaldilar.
Simdi de ‘Kürdistan diye bir ülke yok’ diyorlar. Bizler ise ‘Var’ diyoruz. Bakalim bunu kaç sene sonra kabul edecekler? Malum, bu adamlarin jetonu çok geç düsüyor.
Bu durum karsisinda, Kemalist Türk yöneticilerinin beyin ve yüreklerini nasil tarif edebiliriz? Kürtlerin varligini ancak 80 yilda kavrayabilen bir beyne hangi sifat yakisir acaba? Açikcasi bu adamlarin beyni pasli. Bu adamlarin beyinleri, çaga uygun biçimde çalismiyor. Bu adamlar taskafali veselam.
Peki bu adamlarin yürekleri için ne diyecegiz? Hak, hukuk, adalet, insaf, merhamet, nedamet, kisacasi insanlari insan yapan her türlü manevi degerlerden yoksun olanlarin yüregine hangi sifat yakisir acaba? Bu adamlarin yüregi Ortaçag karanliginda çarpiyor. Yürekleri tastan yapilmis sanki.
Bu yapidaki insanlarin, maddi ve manevi çagdas degerlere sahip olmasi mümkün mü? Bu adamlardan ne köy olur ne kasaba. Bunlari, baskalarini zehirlemesin diye tarihin çöplügüne atmamiz gerekiyor.
Yilmaz Çamlibel