Makale

Tayyip Erdogan’la memleketin halleri…

Amerikali meslektasim Christiane Amanpour diyor ki: ‘Benim için gazetecilik, ‘Bir taraftan öyle, diger taraftan böyle’ diyen bir meslek degildir. Sonuçta biz bu isi insanlara hesap sormak için, iktidari hesap vermeye mecbur birakmak için yapiyoruz.’

Basbakan Erdogan’in geçen pazar aksami A Haber’de söylediklerinden su sicak yaz günlerinde epeyce yazi çikarabilirdim.
Üstelik kolay yazilar olurdu.
Sertlik dozunu da söyle bir kivaminda tutsam, Sayin Basbakan’a oradan buradan bir iki laf da oturtsam, ses getiren bir yazi da çikabilirdi.
Çünkü hayret vericiydi performansi.
Iskenceci polis hakkindaki sözleri…
Cemeviyle ilgili ucube tarifi…
Barzani’ye karsi böyle giderse külahlari degisiriz tavri…
PKK konusundaki medya elestirileri…
Medyaya bakisi…
Daha dogrusu, medyayi siyasal iktidarin emri altina almaya dönük egilimleri ya da kendi sözünden hiç çikmayacak, suskun bir medya özlemi…
Hepsi tek tek yazi konulariydi.
Ama içimden gelmedi yazmak.
Her seyden önce, ilk defa yazmis olmayacaktim. Zaten birkaç yildir, Basbakan Erdogan’i bu konularda bazen sert dille elestiriyordum.
Hatirliyorum, geçen yilin nisan ayindaki bir yazimin basligini:
Erdogan Ankaralilasiyor!
Telefon etmisti, ‘Hayir, Ankaralilasmiyorum, Türkiyelilesiyorum!’ diye…
Inandirici olamamisti.
A Haber’deki performansi da öyle. Ankaralilasma, devletlesme, otoriterlesme sürecinde yol almaya devam ediyor Tayyip Erdogan…
Ama içimden gelmedi yazmak.
Demin belirttigim gibi hem çok yazdim son zamanlarda, hem de o Allah’in belasi ‘Ben bu filmi çok gördüm!’ duygusu…
Yillar geçtikçe daha çok kapiliyorum bu hisse.
Çünkü bazi sorunlar degismiyor.
Çözülmüyor.
Çözülmüyor, birikiyor.
Yilan hikâyesine dönüyor.
Hangi sorunlar?
Alin iskence sorununu…
Alin Alevi sorununu…
Alin Kürt sorununu…
Basbakan Erdogan’in koruyucu kanatlari altina aldigi iskenceci polis ile ‘iskenceye sifir tolerans’ vaadi lafta kalmiyor mu?
Alevilere nerede, nasil ibadet edeceklerini buyuran bir devletle, bir siyasal iktidarla demokrasi yan yana gelir mi? Böyle bir zihniyetle inanç özgürlügü bagdasabilir mi?
‘Kürt sorunu bizim de sorunumuzdur’ diyerek yola çikan bir Tayyip Erdogan’in çok geçmeden, eskiler gibi, ‘Kürt sorunu yoktur, Kürt kökenli vatandaslarimizin sorunlari vardir’ noktasina gelmesi, yani bu konuda devletle, askerle özdeslesen bir bakis açisiyla PKK ve Kürt sorunu nasil çözülebilir?
Bu yakinlardaki bir sohbette Tuba Çandar söyle dedi:
‘Türkler acaba sorun çözmeyi mi bilmiyor?..’
Galiba.
Oysa 2000’ler farkli baslamisti.
Özellikle ekonomide yapisal sorunlar çözüldükçe, Türkiye’nin önü açilmisti.
AB ile uyum çerçevesinde demokratiklesme adimlari devreye girmisti.
Kibris’ta, Kürt meselesinde umut verici gelismeler yasanmisti. Ermeni ve Alevi açilimlari gündeme gelmisti.
Bugün gelinen noktaya bakin.
Yine tikandik.
Sorunlar birikiyor.
Evet, askeri vesayet büyük ölçüde çözüldü. Ama özgürlükler meselesi hâlâ askida degil mi? Bu bakimdan Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Basin Kanunu temizlendi mi? Ifade özgürlügünden dolayi hapiste yatanlar çikti mi? Kaç meslektasim içeride hâlâ?..
Bir baska deyisle:
Demokraside ‘asker freni’ çekilirken, ‘sivil freni’nin devreye girmedigini öne sürebilir misiniz?
Sürseniz, ne kadar inandirici olabilirsiniz ki?..
Bilemiyorum.
Tayyip Erdogan’la memleketin halleri canimi her geçen gün daha fena sikiyor.
Ama içimden yazmak gelmiyor.
Zorluyorum kendimi yazmak için. Benim isim yazmak çünkü, suskunlasmak degil.
Amerikali meslektasim Christiane Amanpour’un dünkü Milliyet’te çikan sözleriyle noktaliyorum:
‘Benim için gazetecilik, ‘Bir taraftan öyle, diger taraftan böyle’ diyen bir meslek degildir. Sonuçta biz bu isi insanlara hesap sormak için, iktidari hesap vermeye mecbur birakmak için yapiyoruz.’

————————————————-

Milliyet-8 Agustos

Hasan Cemal

Back to top button