Makale

TEK TARAFLI HASSASIYET YETERLI MI?

Süreç, karsilikli adimlar atilarak yürünen bir yoldur. Sürecin aksamasi veya tikanmasi da bu adimlarin atilmamasindan kaynakli bir durumdur.

Kürtler, bugüne kadar çok aci çektiler. Hakli olarak yasamlarini artik özgürce, katliam ve asimilasyonlara ugramadan esit yurttaslar olarak devam etmek istiyorlar. Ellerinden zorla alinmis, gasp edilmis haklarina kavusmak istiyorlar. Yasadiklari topraklarda kendilerini yönetmek, anadilde egitimlerine kavusmak istiyorlar.

Sürekli ve hakli olarak Türklerin kaygilarini gidermekten söz edildigi su günlerde asil Kürtlerin kaygilarini da giderecek adimlar atilmali ve sözler söylenmelidir.

Zaman zaman hükümetin cesur adimlarini görebiliyoruz; ancak bunlar söylemden ziyade, karsiligi olan somut adimlara dönüsmelidir.

Bizler de biliyoruz ki MIT ve Öcalan arasinda yapilan anlasmalar, Kürt sorunun çözümünden ziyade, yasanan kirli savasin bitirilmesi üzerinedir. Gelinen süreçte devletin de, PKK nin da tikandigi bir gerçektir. Bu durumu her akliselim birey böyle görebiliyor. Gelinen süreçte her iki çatisan tarafinda devasa sorun olan Kürt meselesinin bu sekilde çözülemeyecegi gerçegini kavramis olmasi sevindiricidir. Çatismali ve kirli savasin çözüm olmadigi ortadadir.

Kangrenlesmis olan Kürt sorunu çözüme kavusmak zorundadir. Özgürlükleri temel alan yeni bir Anayasa ve demokratiklesecek bir yönetimle mümkündür. Bunun karsisinda duran bütün siyasi muhataplar ise, bu süreçte bir bir yok olacaklardir.

Öcalan diyor ki: Üniter yapiyla sorunumuz yok; anadilde egitim, devletin insafiyla zamanla olacakmis. Bir de Anayasada etnik vurgu yapilmayacakmis. En önemlisi, demokratik özerklik ya da federal bir statü de istemiyormus. Sadece belediyelerimizi daha iyi kullanalim diye buyurmuslar. Hatta Demokratik modernite dedigi yeni icadiyla da devlete, Kürtlere hiçbir statü vermeden de elimde tutarak yönetirim teminati veriyor.

Islam kardesligi vurgusu ise basli basina sorunlu bir tutumdur. Yani Islami kesimden olmayan Kürtleri ya da diger halklari kardesten saymayacak miyiz? Bu duruma ragmen, acaba endise edecek olan Türkler mi? yoksa Kürtler mi olmalidir?

Öcalan bu durumu perdelemek amaçli, yeni terimler ve icatlarla da günü kurtarmayi amaçlamistir. Eger kendi kitlesini dogru yöne, yani siddetten arindiracaksa, bütün bu olumsuzluklara ragmen destek sunulmalidir.

Yani anlayacaginiz, sadece Anayasada Türk sözcügünün yer almamasindan ibaret bir degisiklikten bahsediliyor. Böylesi bir durum elbette çözümün bir parçasidir; ancak Basbakan ve Anayasayi hazirlayanlara baktigimizda bu konuda basina verilen demeçlerden hiçte samimi olmadiklarini görebiliyoruz. Kisacasi güven saglanmadikça, Kürtlerin tedirginligi giderilmeyecektir. Meselenin çözümü Kürtler için esit yurttasligin ve haklarin güvenceye alinmasiyla mümkündür. Bunun yolu da esit temelde bir yönetim tarziyla mümkündür.

Barisin ve demokratiklesmenin saglayacagi olanaklar, otuz yillik kirli ve gereksiz çatismali ortamin, her iki halka ne denli zarar verdigini görebilecegiz. Bu gerçegi görmek bile, gelecekte verilecek özgürlük mücadelesinin daha saglikli yürütülmesine vesile olacaktir. Türk halki da kirli savasa verdigi enerjisinin ne denli bosa gittigini görecektir. En büyük kazanim ise insanlarin ölmemesi olacaktir.

Bütün bunlara ragmen, Türk kamuoyunda gerginlige sebep olan CHP ve MHP ‘nin barisi engellemek için ipe, sapa gelmeyen irkçi bir yaklasimlari var. Bu yaklasimlarla ülkenin halklarini savas kiskirticiligiyla, bir birlerine bogazlatacak senaryolar içerisindeler. Böylesi bir duruma ragmen barisi ve çatismasiz bir ortami, yasamlari boyunca ölüme, iskencelere, sürgünlere ve katliamlara maruz kalan Kürtler istiyor. Bu durusun ne kadar degerli oldugu iyi algilanmasi gerekir diye düsünüyorum.

Bütün bu hakli tespitlerimizi dile getirmek zorundayiz. Bunlari dile getirmek gelisecek baris ortamina karsi çikmak gibi algilanmamasi gerekir. Hiç kimse bu hakli serzenisimize karsi çikmamalidir. Gelisecek baris ve demokratik ortamla birlikte, her iki halk geçmis acilarin tekrarlanmamasi için ortaklasarak mücadele etmek zorundalar. Basta Kürt sorunu, azinliklar ve alevi sorunu olmak kaydiyla, ret ve inkar edilen tüm Halklarin gasp edilmis haklarina kavusmasi için birlikte mücadele etmelidirler.

Her seye ragmen bu kirli savasin son bulmasi için demokrasi ve insan haklari Aktivistleri ellerinden geleni yapmalidirlar. Baris, kalici çözümlerle mümkün olabilir; yoksa sürecin atesini söndürmek surada dursun, gelecekte büyük yanginlara ve acilara sebep olacak bir durumla da karsi karsiya kalabiliriz.

Baris için güçlü ve cesur bir irade olmalidir. Çözümü hizlandirmak gerekir; bu durum bana bir Kürt atasözünü hatirlatiyor.

”Su ne kadar gölette beklerse, bir o kadar da kokar.”

16.04.2013

Ilhan Çetin

Back to top button