Makale

Tek tip ekmek

“Artik beyaz undan ekmek dönemini kapatiyoruz” demis Basbakan Erdogan.

Bu cümleyi iki sekilde anlayabiliriz; esmer ekmek tüketiminin tesvik edilmesi politikasi olarak ya da beyaz ekmek üretiminin durdurulup tek tip ekmek üretimine geçilmesi karari olarak…

Eger Basbakan’in asagidaki ifadeleri olmasaydi, ben sahsen beyaz undan ekmek döneminin kapatilacagi cümlesini esmer ekmegin tesviki olarak anlamaya yatkin olurdum.

Ama bakin ne diyor:

“Zenginlesen ülkelerde ekmek çesitliligi artiyor. Zenginlesen ülkelerde ekmek israfi artiyor. Ekmek isinde farkli döneme girmeliyiz. Beyaz ekmegi sofralarimizdan kaldiralim. Artik has ve samimi olan bugday unundan ekmek üretelim. Bu arada kepek orani yüksek ekmekleri sofralarimiza getirelim. Bizim dedelerimiz, ninelerimiz beyaz ekmek mi yiyordu? Hayir. Bugdayi ögütüyordu ve ekmegi yapiyordu. Ekmek çesitliligi arttikça israf artiyor.”

Demek ki, Basbakanimiz ekmek çesitliliginin kötü bir sey oldugunu düsünüyor ve tek tip ekmek dönemine girecegimizi söylüyor.

Gelismislik çesitlenmedir

Bundan yillar önce ilk yurtdisina çikislarimda, o zamanlar bizde olmayan süper marketlerde dikkatimi çeken ilk seylerden biri ekmek reyonlari olmustu. Her biçimden, her renkten, her tattan, her boydan binbir çesit ekmek…

“Ekmegin de bu kadar çesidi mi olurmus” diye geçirmistim içimden. Bu çesitliligin bütün diger alanlardaki çesitliligin bir parçasi oldugunu ve gelismisligin çesitlenme, çesitlenmenin de özgürlük anlamina geldigini henüz bilmedigim yillardi.

Simdi çok iyi biliyorum ki, çesitlilik ve seçme özgürlügü meselesi bir ülkenin rejiminin özüdür. Tek tipçilik ister ekmekte, ister kiyafette, ister egitimde, isterse düsüncede ortaya çiksin, ayni derecede vahimdir, bireyin seçme hakkini ortadan kaldirmaktir ve onun iradesine karsi yapilmis bir saygisizliktir.

Eger gelismis toplumu tek bir kistasla tarif etmeye kalksak, “bireylerin her alanda seçme özgürlügüne sahip olduklari toplum” dememiz gerekir.

“Halkin iyiligi için”

Evet biliyorum, Erdogan bunu bizlerin “iyiligi” için yapiyor diye düsünüyorsunuz. Bu kararla hem vücutlarimizi rafine unun zararlarindan koruyor hem de israfi önlemeye çalisiyor. Ne var bunda karsi çikacak diyorsunuz.

Dogrusu “o zaman krallarin, imparatorlarin kabahati neydi” diye sorasi geliyor insanin. Krallar, padisahlar, diktatörler, yönettikleri halkin kötülügünü mü istiyorlardi sanki? Eminim ki onlar da en az Erdogan kadar duyarliydi halk sagligina, ülkenin ve halkin iyiligine…

Halkin iyiligi için neyin yapilmasi gerektigini halktan daha iyi bildiklerini saniyorlar, o yüzden de teb’alarinin önüne seçenek koyma ihtiyaci hissetmiyorlardi. 4. Murat koydugu içki ve tütün yasagini delenlerin boynunu vurdururken hem içki ve tütün kullananlari korudugunu hem de Istanbul’da asayisi sagladigini düsünüyordu kuskusuz.

Yönetenler, ister padisah ister seçilmis siyasetçi olsunlar, ortak karar vermenin zorunlu oldugu konularda “ortak iyi”nin ne oldugunu tayin etmek durumundadirlar elbette. Otoyolun nereden geçecegi, enerjinin nasil üretilecegi, güvenligin nasil saglanacagi gibi…

Yönetmenin anlami budur. Ama neden, hangi ekmegi yiyecegimize ortak karar vermek zorunda olalim ki? Ya da nasil giyinecegimize, nasil eglenecegimize, nasil düsünecegimize?

Sagligimiz bize aittir ve onu korumak-korumamak bizim bilecegimiz seydir. Basbakan beyaz unun zararlarindan korunma ya da korunmama kararini bize biraksin. Ekmek israfini önlemek için de seçme özgürlügümüzü kisitlamayan baska yollar arasin
—————————————

Bugün-23 Ocak

Gülay Göktürk

Balkêş e ?
Close
Back to top button