Tosinê Resid; ‘Kürt devleti ekmek-su gibi, soludugumuz nefes gibi farzdir’

RÖPORTAJ; Kejê Bêmal
Bazi insanlari anlatmak, tarif etmek, cümlelere sigdirmak, tanitmak o kadar zordur ki.
Bir tek yolu vardir o insani tanimanin o nu yasamak, onunla yasamak.
Yanip sönen bir ibrisim, yagmurdan sonra çikan rengarenk seyrine doyum olmaz gökkusagi gibidirler. Nevi sahsina münhasir özelliklere sahip ve bu özelliklerini gelistirerek bir kaç alana yayip hepsinde basariyi yakalayacak ayni zamanda bu basariyi dogal bir sonuç olarak görüp /gösterecek kadar mütevazi bir zekaya sahip, hayatin bir çok alaninda size rehber olup yol gösterecek, bunu yaparken de asla öz degerlerinden kopmadan, temel degerini ”insan ”ve ”insana dair”olarak belirleyen hepimizin hayatinda olmazsa olmaz türevinden insanlar yani…
Her konuda sorularinizi karsilayan bilgi, zekâ beceri ve entelektüel donanim da cabasi.
Iste bu günkü konugumuz bu özelliklere ve hatta fazlasina sahip dünyalar güzeli bir insan Tosinê Resid.
Tabi ki onu tanimak anlamak ve bilgilerinden faydalanmak için bu söylesi asla yeterli olmaz. Ama biz hazir kendisini yakalamisken en azindan güncelle ilgili bir kaç soruyla bu rengarenk gökkusaginin bir kaç rengini size ulastiralim istedik.
O bir Êzidî, ayni zamanda entelektüel anlamda ziyadesi ile donanimli vatanperver bir Kürt, yazar, sair, arastirmaci, akademisyenlik benim su an hatirladigim vasiflarindan sadece bir kaçi.
Kürtçe her Êzidî gibi ana dili, Rusça, Ingilizce, Ermenice ana dili kadar hakim oldugu diger diller.
Derdini anlatacak kadar ve okuyup yazacak kadar kullandigi dilleri saymiyorum.
Açikçasi böyle bir Kürdü tanimak ziyadesi ile gögsümü kabartti.
Umarim Heja Mam Tosin’la daha uzun uzadiya çalismalar yapanlar çikar da bu kadar muazzam bir bilgi/birikim yaziya dökülüp Kürt çocuklarina rehber olur.
Lafi daha fazla uzatmadan sizi onunla son dönemlere ait gelismelerin konusuldugu bu söylesiyle bas basa birakayim.
Not: Bir yolunu bulup kendisi ile mutlaka tanisip o tadina doyulmaz sohbetini paylasmanizi siddetle tavsiye ederim.
Heja Mam Tosin sizi taniyan zaten ziyadesi ile taniyor ama tanimayanlar için kendinizi tanitir misiniz?
Êzidî bir Kürdüm. Babam Kars /Kagizman yöresinden aydin bir Kürttü. Annem ayni sehrin Igdir yöresinden.
Dini inançlari nedeni ile sürüldükleri Tiblis’te tanisip evleniyorlar.
1941 ‘de Kûreken köyünün yaylasinda bir kil çadirda dünyaya gelmisim. Egitimime köyümde basladim. Okuma heveslisi oldugum ve köyümün olanaklari sinirli oldugu için civar köy ve kasabalarin uzak yakin demeden tümünü gezerek egitimimi sürdürdüm.
1959’ da egitim fakültesi Fizik ve Matematik bölümüne yerlestim. 64’te bu bölümden basari ile mezun oldum. 1 yil askerlik macerasindan sonra bilime olan ilgim ve bilimsel çalismalara olan egilimim yüzünden üniversitemin beni Leningrad’a (bu günkü Petersburg) göndermesine ragmen özel sebepler yüzünden geri dönüp Erivan’da ayni üniversite de Kimya üzerine doktorami yaptim.
Doktorami tamamladiktan sonra bir kaç yil Erivan Üniversitesi’nde çalistim. Daha sonra 1991 yilana kadar Bilim Enstitüsü’nde çalistim.
1991 ‘de kötülesen süreç yüzünden katki saglamak adina Erivan Radyosu’nda çalismaya basladim.
Ermenistan’da gittikçe kötülesen yasam kosullariyla elektriksiz, gazsiz bir süre idare etmeyi denedikten sonra malum kosullarin da etkisiyle daha ben dogmadan baslayan diaspora hayatima bir de Avustralya’yi ekledim. Yakin zamana kadar orada yasiyordum ve hali hazirda oranin vatandasiyim.
Aslinda her Kürt gibi Kurdistan hariç her yerin vatandasi oldum. Bu da bizim makus kaderimiz, statüsüz olmanin berbat yan etkisi diyelim.
Simdi bir dakika bir dakika Mam Tosin. Edebiyatçi olarak tanirken ben sizi, karsima Matematik, Fizik mezunu Kimya doktorali bir bilim adami çikti. Sasirdim açikçasi. Tabi ki hayatta keskin çizgiler yok ama bekledigim bir sey de degildi açikçasi peki edebiyata yönelim nerde ve ne zaman basladi?
Çok hatirlamiyorum. Ama abimin söyledigine göre 15 yasinda siir yazmaya baslamisim. Askerden önce büyük bir siir defterim vardi. Saklayamadim yazdiklarimi askerlik sürecinde kayboldu. Çok da üzülmedim açikçasi. Büyük bir Rus sairi der ki ‘ Insan kaybetmeli ki, yerine yeni seyler gelsin’ Sair hakli çikti ve 1966 ‘da yeniden siir yazmaya basladim. Ilk divanimi yine bu tarihte yazdim. Sovyetleri ve Komünist sistemi övmedigim gerekçesi ile kitabimin yayinlanmasina izin verilmedi. Ama nehir bir kere akmaya görsün, bazi nehirlerin yatagini hiç bir güç degistiremez, 9 yil aradan sonra üzerinde hiç bir degisiklige gitmeden o divanimi yayinladim.
Ardindan ”Zozan” adli siir kitabim yayinlandi. Üçüncü kitabim Newroz adli bir siir kitabiydi.
Tiblis Kürt Tiyatrosu benden Sîyabend û Xacê üzerine bir piyes yazmami istedi. Yazdim, sahnelendi. 1988’de ayni piyes Stocholme’de kitap olarak basildi.
Meziyetleriniz saymakla bitmeyecegi için hangisini sorayim ben de sasirdim. Tüm bunlarin arasina gazeteciligi ne ara ve nasil sigdirdiniz Allah askina?
Egitim hayatim boyunca politik olarak aktiftim. Bilirsiniz her genç kendine ailesinden bir idol seçer. Benim idolümde bu anlamda amcam Qanetê Kurdo’ydu. Iliskimiz muhtesemdi. 1955’te bana Cigerxwin’in daktilodan geçirilmis Latin alfabesi ile yazilmis bir kaç siirini gönderdi. O yillarda Ermenistan’da Latin alfabesi ile okuyup yazabilenlerin sayisi çok azdi. Ben de onlardan biriydim.
Amcam bana sürekli materyal, dergi, kitap, gazete, brosür gönderiyordu. Böylece beni Kürt meselesine bagladi.
Hiç unutmam 05.05.1959′ da Leningrad’da misafiri oldum. Bana Arap alfabesi ile Kürtçe okumayi ögretti. Arap alfabesi ile böyle tanistim. Inanilmaz zengin bir kütüphanesi vardi ve ben 1959’dan 1985’e kadar her yaz sektirmeden solugu amcamin Leningrad’daki evinde ve o evin muhtesem kütüphanesinde alirdim. Çok sey borçluyum o kütüphaneye.
1961’de gazetecilige basladim. Ilk makalem ayni yilin 12 Nisan’in da Kürtçe yayin yapan Riya Teze dergisinde yayinlandi. Ayni sene içinde iki tane siirim Erivan Radyosunun Kürtçe bölümü üzerinden dinleyicilere ulasti.
1960 da, Kürt Radyosunda, Emerîkê Serdar ile birlikte ‘Ansîklopedîya Kurdî- Kürt Ansiklopedisi’ adinda bir program yaptim. Birlikte basladik ama sonra Emerîk yogunluktan devam edemedi. Tek basima götürdüm. 10 yil süreyle haftada bir program yaptim. Kürt Ansiklopedisi; Kürt mücadelesini, Kürt Isyanlarini, Kürt taninmislarini, Kürt tarihi ve cografyasi konu ediliyordu. Kisaca Kurdistan ve Problemlerini dinleyiciye ulastiriyordum. Ve iyi de dinleniyordu.
Bu arada bildigim kadari ile Kürt kültürü ile ilgili akademik çalismalariniz da var dogru mu?
Evet, var ama kültürel çalismalardan ziyade size siyasi çalismalarimdan söz edeyim 1963’te Erivan’da Sovyetler Birligi’nin ilk ”Kürt Dernegini”kurduk. Dernegin program ve tüzügünü ben kaleme aldim. Dernek uzun yillar boyunca çok faydali çalismalar yapti. Bu sayede Ermenistan ve Sovyet Kürtleri arasinda bir köprü kuruldu.
Yurt disinda basilan dergi ve gazeteler çok çabuk geçiyordu elime. Ve buradaki Kürtler birbirlerinden, Kurdistan’daki gelismelerden, Kürt tarihi ve kültüründen haberdar oldular
Kültürel çalismalarim 1975’te basladi. Makalelerim Sovyetler Birligi’nin disindaki Kürtçe dergi ve gazetelerde yayinlaniyordu. Kürt Enstitüsünün kurulusundan bu yana üyesiyim ve yayin organi olan Hevî dergisinin tüm sayilarinda yazdim. Kürt kültürü, Kürt tarihi ve Kürt folkloru üzerine birçok makale yayinladim.
Bu durumda size rahatlikla Kürt kültürü ve tarihinin bilirkisilerinden biri diyebiliriz degil mi?
Dogrusu öyle. Kürt tarihi konusunda en haz alarak yaptigim çalismalardan biri örnegin Mesture Xanim çalismasidir. Nitekim son yillarda yapilan Mesture Xanim Festivali var Hewler’de. Orada Mensture Xanim’ la ilgili bir konferans yapildi.
– Konferansta bu konuyla ilgili bilimsel bir makale okudum. Içerigi neydi o makalenin?
Söyle ki; Mensture Xanim Kürt tarihinde üzerinde dikkat ve övgüyle durulmasi gereken nadide kadinlardan biridir.
Kendi döneminde dünya genelinde kadin tarihçi yok. Yine Araplarda, Farslarda, Ermenilerde, Türklerde ayni dönem içerisinde kadin sair yok. Peki, nasil oluyor da böylesi muazzam bir kadin bir Kürt mirliginde öne çikiyor? Makalemde bu muhtesem gelismeyi doguran seye, aslinda Kürt mirligindeki kültürel gelismisliginin sebep oldugunu ispatladim.
Bakin gençler hepinize sesleniyorum; Mensture Xanim üzerinde çalisilmasi gereken, taninmasi ve incelenmesi gereken nadide bir kadindir.
2009 yilinda Washington Kürt Enstitüsü beni konferansa davet etti. Orada iki tane makale sundum.
Birincisi; ‘Sovyetler Birligindeki Kürtler: Öncesi ve Sonrasi’, ikincisi; ‘Êzidîyatî: Tarihi Kökler’ adini tasiyordu. Ikisi de yayinlandi ve okuyucular tarafindan iyi karsilandi.
Sonrasinda Sine Kurdistan Üniversitesi bir konferans için davet etti beni.
Iki makale sundum biri ‘Kürt Edebiyati ve Sovyet Edebiyati’ . Digeri de ‘Baban ve Erdelan Mirliklerinin Ideolojisi: Karsilastirma, Inceleme’
Hakkâri Üniversitesi’nde Êzidîler üzerine, ’20. yy. da Ermenistan Êzidîleri’ baslikli bir konferans verdim. Sonrasinda birçok makale okudum ve yayinladim. Washington Kürt Enstitüsündeki makalem Ingilizce yayinlandi. Bir kisim makalem ‘Dil ve Edebiyat’ adiyla kitaplastirildi.
– Mam Tosin.. Yakin Kürt tarihindeki emeginiz kutsal ve unutulmaz. Siz bu anlamda bizim en degerli büyüklerimizden birisiniz. Sizinle durmaksizin Kürt Kültürü, Tarihi ve Edebiyati üzerine uzun uzun konusmak isterim lakin biliyorsunuz bu günlerde Kurdistan tarihi günler yasiyor. Elimiz yüregimizde çok uzun bir yürüyüsün son molasindayiz milletçe.
Güney parçamiz bagimsizlik referandumuna gitti. Halk çok genis bir katilim ve bir o kadar genis çogunlukla bagimsizliga ‘evet” dedi. Dört parçanin gönlü birlikte atti. Siz bu muhtesem günlere vataninizin güney parçasinda canli taniklik etme sansina sahip olanlardan birisiniz. Lütfen bize referandum öncesi ve sonrasi oradaki siyasi dengelerden, halkin genel tutumundan ve oradaki atmosferden bahseder misiniz?
Bak Keje Can, sadece Güney Kurdistan’i ele alirsak su anda bir düsünelim hele devletsizlik Kürd Milletine neler getirdi, neler götürdü?
Enfal soykirimini yasadik, yakin zamanda Sengal soykirimini yasadik.
1975’teki basarisizliktan sonra yüz binlerce Kürd iltica etti, hala da kendilerine gelmis degiller. 100 binlerce Kürdün hayati alt üst oldu. Yerlesik düzenlerinden oldular ve gündelik hayatlari sekteye ugradi ve okul yüzü görmediler. Nesiller yok oldu. Bütün bunlarin altinda devletsizlik yatiyor. Bütün bu yasananlar devlet olmamizi ögütlüyor. Bazen düsünüyorum, Iskandinav ülkelerinden birinde yasiyor olsak devlet gerekli olmayabilirdi. Fakat Ortadogu cografyasinda devletlesip kendi kaderimizi tayin etmedikçe basimiza gelecekleri bilemeyiz. Yok olmaya yüz tutabiliriz. Bakiniz, TC. ne yapti? 100 yildir ‘Kürtler yoktur, Kürtçe yoktur, kültürleri yoktur’ dediler. Ve amaçlarina ulasmis gözüküyorlar. Kürtlerin 100 de 70’80 i asimile olmus durumda. Dillerini, kültürlerini unutmuslar. Bir kismi ‘Kürt degiliz’ diyor. Bundan dolayi Kürt devleti ekmek-su gibi, soludugumuz nefes gibi farzdir.
Güneyde güzel seyler oluyor, dogru yoldalar.
Ortadogu’daki devletlerin hiçbiri Kürtlerin sorunlarina çare olmamistir.
Fakat bugün Kurdistan Bölgesel Yönetimi’nin bir projesi var. Projenin metnini okudum. Kürtlerin bütün haklari güvence altina aliniyor. 1957 deki nüfus sayimini baz aliyorlar. Iskan politikasinin uygulanmadigi, zorunlu göçlerin olmadigi, bölgenin dogal nüfusu baz aliniyor. Ayni mantik Êzidî bölgelerine de uygulaniyor. Çok demokratik bir proje. Bu proje Kurdistan Parlamentosu’ndan geçerse bu hem Kurdistan’daki etnik ve dini azinliklar için hem de bizzat Kürtler için müthis bir gelisme olur. Basur bastan asagi Kürt. Bütün dünyaya ne kadar demokratik oldugumuzu gösterebiliriz. Dünya ya ‘zehirlendik, öldürüldük ama ölüme ölümle cevap vermeyecegiz’ mesajini verebiliriz. Kimyasal silaha cevabimiz demokrasi olmalidir. Bu büyük bir olaydir.
Referanduma gelince; Keje can gerçekten 25 Eylül 2017 biz Kürtler için tarihi bir gündü.Ilk defa Kürtlere kendilerini ve amaçlarini ifade etme hakki verildi ve büyük bir mutlulukla sandiga gidip yüzde 93 çogunlukla seslerini dünyaya ”bagimsizlik isteriz ”diye duyurdular.
Her ne kadar bazi Kürt partileri ‘biz bagimsizlik istemeyiz, bagimsizligin devri geçti’ diye iddialarda bulunsalar da halk bunlara gereken cevabi sandikta verdi. Ve sadece Güney Kurdistan’in degil bastan sona tüm Kurdistan’in istegi buydu.
Sadece benim gördügüm Kurdistan’in dört parçasindan ve dünyanin çesitli yerlerinden 18 bin Kürt gelmisti Hewler’e. Nitekim son açiklanan rakamlarda bu sayinin 42 bin kisiye ulastigi söyleniyor.
Neden? Çünkü bu bizim belki yüz belki bin yillik istemimizin, umudumuzun, düsümüzün gerçeklesmesinin ilk adimiydi.
24 Eylülde katildigimiz bir yemekten kalabalik yüzünden otelimize dönmekte güçlük çektik.
Caddeler Kürt bayraklariyla süsülenmis, insanlar büyük bir coskuyla müthis kalabalik kitlelere yolara dökülmüs, her yerde sarkilar,halaylar, özgürlük çigliklari ile büyük bir cosku içerisindeydiler.
Halk yüregindeki istegi, aski müthis bir coskuyla dile getiriyordu.
Artik zamani gelmisti. Halkin sabri tasmis ve hakli olarak dört parçada devletsizlik yüzünden yasadiklari trajedilerin karsiligi olarak devletlerini ve statülerini istiyorlardi.
Iste bu noktada Baskan Barzani’nin tarihi rolünden de bahsetmek gerekir.
Söyle ki, tüm dünya karsi dururken bir halki bu referanduma tasimak için gerçekten kararli, onurlu, bilgili, cesur ve vatansever bir lidere ihtiyaç vardi. Ve Baskan Barzani bu özelliklerin hepsine ve fazlasina haiz bir baskandi.
Cesaretle yürüdü ve halkini referanduma tasidi. Bu gün bu kararliligin sonucunda görüyoruz ki en sert açiklamayi yapan devletler yavas yavas sözlerini ve tavirlarini yumusatmaya basladilar.
Barzani bilgili, cesur ve kararli durusu ile tüm Kürtleri dogru yola tasimayi bildi ve özgürlüklerinin önüne çekilen seti halkiyla birlikte yikip geçti.
Bu anlamda Kürt tarihinde unutulmaz bir yere sahip olacaktir.
25 Eylül sabahi Kürtler kendi özgürlük tarihlerini kendi elleriyle yazdi. Inaniyorum ki bu kararliliklarinin sonucunu çok yakin zamanda özgür vatanlarinda devlet ve statü sahibi olarak yasamanin zevkiyle alacaklar.
25 Eylül bayram yeri gibiydi. Her Kürdün yasamasi gereken, orda olmasi gereken çok özel, güzel ve Kürt tarihinde müstesna bir yere sahip olacak bir gündü. O günü orada yasadigim için çok mutlu ve sansli hissediyorum.
Kürtler dünyaya söyleyecegini söyledi. Bundan sonrasini dünya düsünsün.
Bu noktada araya girecegim Heja Mam Tosin. Biraz Diaspora’dan bahsetmek istiyorum. Bilirsiniz bizim gibi sömürge altinda ve özgürlük mücadelesi veren halklar için diasporasi muazzam bir degerdedir.
Benim bildigim ve gördügüm kadari ile bir sürü maddi imkânsizliklara karsin Kürt diasporasi 25 Eylül’de Güney Kurdistan’a akti. Bunlardan birinin siz oldugunu da hesaba katarak bu önemli konudaki gözlemlerinizi de alabilir miyim?
-Kejê Can, Kûrd diasporasi diger halklarin diasporalarina benzemez. Genel olarak Ortadogu diasporasinin dünya nezdinde iyi bir sicili olmamasina ragmen Kürt diasporasi bir çok devletin nezdinde rüstünü ispatlamistir. Ayni zamanda bu gün dünyada büyük bir güce sahiptir Bakiniz dünyada birçok devletin parlamentosunda Kürt üyeler var. Hatta bunlarin birçogu bakan seviyesinde. Bu ve benzeri birçok nedenden dolayi bu zeminden hareketle Kürt diasporasi dört parça Kurdistan’da çok önemli roller oynayabilir ve oynuyorlar da.
Biz Avrupalilar gibi düsünüyoruz. Kurdistan Ortadogu’dadir. Kabul etsek de etmesek de Kürtler geri kalmislar. Araplar, Türkler, Farslar Kürtlerden çok ileride. Fakat bugün Kurdistan’da var olan demokrasi birçok ülkede yok. Kurdistan hükümeti diasporadaki Kürtlerle iliskilerini gelistirmelidir. Çünkü diasporada çok birikimli kadrolarimiz var. O kadrolari içeriye, insanin oldugu yere çekmeliyiz. 1993 de Güney Kurdistan’da Felekeddin Kakayi, Nasir Gafur Ramadan vs vardi. O zamanlar 100 kisilik bir liste yaptim. Hepsi de kendi alanlarinda yetkin kisilerdi. Hiçbir ücret talep etmeden Kurdistan’a gitmeyi düsünüyorlardi. Bunlarin içinde matematik profesörleri, kimyacilar, tip doktorlari vs vardi. Kurdistan’in onlara ihtiyaci vardi. Fakat kimse davet etmedi. Karin tokluguna çalismaya raziydilar.
Kurdistan hükümetiyle diasporanin baglarinin güçlü olmasini istiyorum! Diasporanin potansiyelini kullanmayi bilmeliler!
Ayni fikirdeyim. Yahudileri örnek alabiliriz. Diasporan yoksa sen de yoksun!
Heja Mam Tosin; gökkusagi gibi rengârenksiniz. Her renginiz bir digerinden güzel ve olmazsa olmaz. O yüzden sizi yakalamisken her renginizden biraz faydalanalim istiyorum. Benim için çok önem arz eden bir konu basligi hakkinda soru sormak istiyorum simdi size:
Êzidî inanci üzerine çalistigimi biliyorsunuz. Onlarla yasadim, konustum, dinledim, yazdim.
Êzidîler biziz, bizim atalarimiz, kökümüz. Bundan dolayi onlari çok çok önemsiyorum. Son zamanlarda kolonyalistler kirli planlarini devreye sokmus görünüyor. Gerçi malum planlar yüzünden bu hep böyleydi ama son süreçte ivme kazandi. Az da olsa bazi Êzidîler ‘biz Kürt degiliz, aslimiz Arap’ diyor. Bu konuda birçok arastirma yapmis biri olarak ve her seyden önemlisi Ezidî bir Kûrd olarak bu meseleye bir açiklik getirebilir misiniz?
Êzidîler kimdir? Kökleri nereye aittir? Ana dilleri nedir ve bu Arap meselesi nereden çikti ?
Herseyden önce, Êzidîler Arap degildir. Bu bos beles bir iddiadir.
Seyh Adi ve mensuplari Sengal’e geldiginde, etnik olarak Kürt olmakla beraber konustuklari dil Suriye’de konusulan Arapçanin bir lehçesiydi. Hala da bazi yerlerde öyledir. Buna istinaden bazilari ‘biz Arabiz’ diyor. Êzidîlerin yüzde doksani bu ayrintiya takilmiyor. ‘Biz Arap degil, Kürdüz ve bin yillardir bu topraklar üzerinde yasiyoruz ve dinimizin Araplikla bir iliskisi yoktur. Êzidîligin temelinde Mitraizm vardir’ diyorlar.
Mitraizim bu gün hala vardir. Tabi seyh Adi Mitraizmde birçok reform yapmis.4.000 yildir Êzidîler Mitraizmi (revize edilmis formunu) din olarak benimseyip korumaktadirlar. Hindistan Mitraizmine dayanir Êzidî inanci. Bunun üzerine bir arastirmayi kitaplastirdim.
M.Ö. 1800 yilinda Hindistan’da bir deprem oluyor. Bir akarsu yatagini degistiriyor. Bölge kuraklasiyor ve bölge halki oradan batiya göç ediyor. Ve Kurdistana gelip iki devlet kuruyorlar. Mittannîleri inceledigimizde Êzidîlerin din ve inancinin buradaki Mitraizmden geldigini görürüz.. Dedelerimiz ‘biz Hindistan’dan geldik’ derlerdi, fakat elimizde kanit yoktu. Babam 1. Dünya savasi sirasinda Ingiltere ordusundaki Hindistanli bir rütbelinin kendisine ‘ben de Êzidîyim’ dedigini anlatirdi. Bilimsel olarak da ispatlayabilirim ki inancimiz Hindistan Mitraizminden köken aliyor, Araplikla bir iliskimiz yoktur. Seyh Adi bir çok Arap âdetini Sengal’e getirmistir. Ve Seyh Adi Kürtçe yazmamistir ve Arapça dört makale yazmistir. Ister istemez Arapça bazi kelimeler bizim dini rutinimize girmistir. Ama bu etki hiçbir zaman asli bir ol oynamadi. Biz Kürdüz, vatanimiz Kurdistan’dir ve inancimiz da Kurdistan’da var olan bütün dini inançlarin atasidir. Bir zamanlar Êzidîlik çok daha yaygin bir inanisti.
Zerdüstlük de Kurdistan da dogmustur. Zerdüst Urmiye bölgesindendir. Peygamberligini ilan ettiginde sadece amcasi iman ediyor. Oradan Iran’in dogusuna gidiyor. Güney ve dogu Kurdistan’daki bazi Kürtler Zerdüstlüge geçmis olabilir. Ama % 80-90 inin inanci Mitraizm- Êzidîtî dir. Bu gun de inanç dallara ayriliyor: Êzidîtî, Kakai, Yaresani, Alevi… Islam geldiginde yer yer Islami benimseyenler oldu. Bu da izolasyona, dolayisiyla farkliliklara neden oldu. Baska bir etken daha var, Islam hilafeti güçlü iken gayrimüslimler Islam semsiyesi altina girdi. Mesela Aleviler Alevigi Hz Ali ye dayandirdilar. Arada ontolojik bir iliski yoktu, sadece kendilerini güvenceye almak istediler.
Hasili Keje Can, bu dünden bu güne süregelen Kurdistan’in üzerinde oynanan kirli bir oyundur. Amaci ve niyeti bellidir.
Biri Êzidîler Araptir derse benim umudum kirilir. Köksüz, vatansiz ve kimliksiz kalirim. Ben Kürdüm, vatanim Kurdistan, Anadilim Kürdçedir. Bunun aksini iddia edenlerin amaci Êzidîleri köksüz birakip kurumalarina sebebiyet vermektir.
Dedigim gibi amaç bellidir.
Peki, Mam Tosin buna karsilik ÊzidÎ mahallesindeki tutum çogunlugu nasildir? Malum tüm bu süreç çok keskin bir hat üzerinde Sengal’in stratejik konumu yüzünden Êzidîlerin sirtini tirpanlayarak geçti. Êzidîler kirildi, darildi, son süreçte farkli parti ve örgütlerin yaninda durdu. Bir kismi referanduma ‘hayir’ diyeceklerini açiklayip, Êzidîlere de bu yönde çagri yapti. Sonuç çok sasirtici bir biçimde büyük bir çogunlukla Kurdistan’in bagimsizliginin yaninda durmayi seçen ÊzidÎlerin zaferi ile sonuçlandi.
Sahi neler oluyor, malum odaklarca bu içten içe kaynatilip kirli hesaplarla malzeme edilmeye çalisilan Êzidîlerin mahallesinde?
Êzidîlerin mevcut durumu çok kötü. Güney Kurdistan’daki Êzidîler adina umutluyum, gelecek iyi seyler getirecek. Tabi ki göç Êzidîxani bosaltti. Sengalliler Sengalden göçtü.
Diasporadakilere gelirsek, özellikle de Sovyetler Birligi’ndeki Êzidîlerin durumu çok kötü. Çogu Hristiyanliga geçmis durumda. Niye peki? Çünkü bilge seyh ve pirlerimiz yok. Êzidîler dinlerini yeterince tanimiyor ve yorumlayamiyorlar. Êzidîlerin çogu, % 80i, kendilerine neye inandiklari soruldugunda günese inandiklarini söylerler. Bunu Hristiyan ya da Müslüman birine söylediginde senin putperest oldugunu söyler. Biz Allaha inaniyoruz. Günes sadece bir semboldür. Bu dogru bilinen bir yanlistir. Ezidilerin çogu Êzidîligi tanimiyor. Sovyetler zamaninda kimse dinini sormazdi fakat simdi ‘dinin ne’ diye soruyorlar. Çocuklarimiz bu soruya cevap veremiyor. Seyh ve pirlerimizden çogu hakikate vakif degil. Bu büyük bir trajedidir. Sêxan basta olmak üzere gittigim her yerde söylüyorum, Lales ve Sêxan’da, seyh ve pirlerin 10-12 yasindaki çocuklarinin dini egitim alabilecekleri okul ya da enstitüler açilmali. Ki Êzidîligin hak yolunu insanlara göstersinler. Mevcut seyh ve pirlerimiz insanlara hak yolunu göstermekte acizler.
Buna karsilik Güney Kurdistan’daki son gelismeler Ezidiler açisindan yüz güldürücü ve umut vericidir.
Demin de degindigim gibi su an masada olan proje Êzidîleri koruyacaktir. Ikincisi, Êzidî Kürtler ile Müslüman Kürtler arasindaki iliskiler güçleniyor. Sengal’e saldiri oldugunda Bahdiniler (zaho, duhok) kapilarini ardina kadar Êzidîlere açtilar. Aslarini paylastilar. Tarihte bir ilktir. Tarihte tam tersi olmustur hep kiyimlardan kaçan Êzidîler baska bir kiyimla yüzyüze gelmistir. Kuzey Kurdistanli Kürtler Müslümanliga çok baglidir. Çok dindardirlar. Bugün bile Êzidîlerin yaptigi yagi, yogurdu yemezler. Fakat evlerinin, camilerinin, okullarinin kapilarini kiyimdan kaçan Êzidîlere açtilar. Bu birlikte yasamak adina müthis bir degisimi isaret ediyor. Gerçek su ki, Kurdistan Hükümeti, Serok Barzani Êzidîlere çok olumlu yaklasiyor. Barzani ailesi geçmisten günümüze Êzidîlere hep iyi bakmistir. Ölümsüz Molla Mustafa Barzani Sovyetler Birligi’ne geldiginde, Irak’a dönmeden önce Êzidîler arasinda gezdi ve Êzidîlerin özgür oldugunda ne kadar ilerleme kat ettigini gözleriyle gördü. Bu bakis açisini Güney Kurdistan’a tasidi ve bu Êzidîlere fayda sagladi.
Güney Kurdistan’daki Êzidîlerin ata topraklarina geri dönecegine inaniyorum. Çünkü söz konusu proje meclisten geçerse Êzidîlerin kendileri için diledigi her sey gerçeklesecek. Her sey düsünülmüs. Bölgesel otonomi, mecliste Êzidî temsiliyeti vs her yerde olacaklar.
‘Êzidîler Kürt degildir’ diyenler bilsinler ki Êzdîxana kötülük ediyorlar.
Êzidî Kürtlerle Müslüman Kürtlerin arasini bozanlar bilsinler ki, milyonlarca Müslüman Kürt vardir ve devletin her kurumunda sayilari daha fazladir, zarar görecek olan yine Êzidî Kürtlerdir. Bunlar Êzidîleri sahipsiz/korunaksiz kiliyorlar. Sengal’e yapilan saldirilar büyük hasarlar birakti. Bu mesele de yavas yavas çözüme kavusturulmalidir. Êzidîler Kerkük, Mahmur, Tuzhurmatu da savasmak için Sengal’i bosaltiyor. Bu büyük bir problemdir. Söz konusu Sengal saldirisinda ihmali olan pesmergeler cezalandirilmaliydi.
Ben ilgili pesmergelerin cezalandirildigini duydum
Hayir. Kimse ceza almadi. Her biri sadece birer hafta ev hapsinde kaldi. Sonra salindilar.
Bir devlette hukuk ve yasalar her seyin üstündedir. Ailelerin, partilerin, hükümetlerin üstündedir yasa. Hukuk yoksa devlet, devlet olamaz.
Bu anlamda bize düsen el birligi ile demokrasi ve hukukun üstünlügüne inanan bir devlet insa etmek. Ve halkimizi bu yönde egitmektir.
Êzidîler kanayan yaramiz Heja Mam Tosin. Yumusak karnimiz ve Kurdistan’daki tüm farkli inançlar gibi kirmiziçizgimiz… Ben bu anlamda insa edilecek Devletimize ve halkimizin sagduyusuna güveniyorum. Biz Kürdüz. Kurdistan bizim evimiz. Hepimizin evi. Herkes elini tasin altina koyup üzerine düseni ziyadesi ile yapacaktir. Umutluyuz.
Hepimiz umutlu ve heyecanliyiz Kejê Can. Umut biterse her sey biter. Öncesinden çok daha ileride olacagimiz ve herkes adina yasanilabilir bir Kurdistan insa edecegimiz kesin olan. Hiç bir Kürdün de bundan süphe duyacagini sanmiyorum. Bir evin sahibi o evini ve aile üyelerini her zaman yabancilardan daha iyi tanir, korur ve sever.
Bakiniz Êzidî halki kalbinden geçeni sandiklarda haykirdi. Su andaki gayri resmi sonuçlara göre Sengal Halki % 93’94 çogunlukla bagimsizliga ‘evet’ demisler. Çok söze gerek var mi? Enfal ve ÊzidÎ jenosidi bagimsiz bir Kurdistan’i zorunlu hale getirmistir. Halkin düsüncesi bu.
Millet sandikta sözünü söyledi. Simdi partiler düsünsün!
Evet. Bu büyük bir ders oldu. Bazi partiler ve çevre devletler karsi olmasina ragmen Kurdistan halki % 93 lük bir oranla iradesini bagimsizliktan yana kullandi. Halkin bu talebine muhalefet eden partiler gidip baslarini taslara vura vura düsünsünler. Hala da istemiyorlarsa intihar etsinler! Dört parçadaki Kürtlerin hepsi de bagimsizlik yanlisi.
Süphesiz. Kurdistan’in dört parçasini da bastan asagi takip ediyorum.
Kuzeyde durum biraz kötü. PKK kuzeyde basat parti ve bagimsiz Kürt devletine karsi. Sunu da ekleyeyim, referandum kampanyasinin baslarinda degil belki ama sonlarina dogru PKK’nin birçok kadrosunun destegini okudum medyadan. Duran Kalkan ‘Kürt devleti istemiyoruz’ dedi. Fakat Kürt milleti ‘istiyoruz’ dedi.
Onlarin neyi isteyip istemedigini ben de bilmiyor. Bereket versin ki millet ne istedigini biliyor!
Güneyde bagimsizlik karsiti kampanyayi Goran, Komala Islami, PKK yürüttü. Parti bazinda devlet karsiti cephe de kalabalikti. Ama ve fakat halkin %93 ü karsi çikti. ‘Biz bagimsiz bir Kurdistan istiyoruz’ dediler. Karsi cephe bunun üzerine kafa yormali. Tek yol bagimsizliktir. Kürtlerin bir devleti olmadigi sürece Kürtler kendilerini koruyamayacaktir.
Uzattikça uzattim biliyorum. Sizi de ziyadesi ile yordum Heja Mam Tosin. Siyaset konusmaktan edebiyata sira gelmemesi de maalesef Kürdün makus talihi. Topyekun özgürlük mücadelesi veren bir halkin yazari, sairi, ressami, sinemacisi ve tüm siniflari maalesef siyasi literatürün disina çikamiyorlar.
Ileride salt edebiyat üzerine bir söylesi sözünü sizden kopararak, kisa da olsa bu gün biraz edebiyat konusma konusunda israrciyim.
Kuzey Kurdistan’daki edebiyat dünyasiyla ilgili misiniz? Takip ediyor musunuz? Görüsleriniz ya da önerileriniz var mi?
1970lerde Kuzeyde bir uyanis gerçeklesti. Mayasi tuttu. Iyi sairler var simdi ve iyi roman yazarlari. Fakat bence çogu yazarken Kürtçe düsünmüyorlar. Bir kismi da kompleks bir dil kullaniyor. Saniyorlar ki ne kadar anlasilmaz olursak o kadar iyi.
Ben sizinle konusurken dedemle konusur gibiyim. Diliniz çok sade. Bazi yazarlarimizin Kürtçesini okurken anlayamiyorum. Ben mi Kürtçe bilmiyorum diye süpheye düsüyorum.
Dil sade olmali. Eser kaynak gibi berrak ve yine kaynak gibi derin olmalidir.
Aslolan sadeliktir.
-Mam Tosin Mardin Kurdolojiden gençlerimizin selamlari var. Sizi Mardin’de misafir etmek istiyorlar ve konferansa davet ediyorlar. Ve birkaç sorulari var. Cevaplar misiniz?
Bas göz üstüne. Önümüzdeki zamanda bakalim. Ben de Mardin’de bulunmayi çok istiyorum. Kürt gençlerini seviyorum ve onlari görmek isterim.
Orhan size selam göndermis ve bir sorusu var: Kürtçede çocuk edebiyatinin eksikligi nasil bir etki yaratacaktir?
Çocuk edebiyati çok çok gereklidir. Mutlaka olmali ve ilerlemis olmali. Kürt çocuklari daha çocukken Kürt edebiyatina baglilik gelistirmeli. Eger bu bosluk doldurulmazsa Kürtçe yerine Türkçeye baglanacaklar ve kendilerini öyle ifade edeceklerdir. Çok önemli bir mesele. Sovyetler Birligi’nde çocuk edebiyati alninda birçok kitap basilmisti. Kuzey de önemsemeli.
-Kürt yazarlari Kürt dilini sahipsiz bir toprak gibi görüyor..?
Unutmayalim ki Kuzey büyük bir zulümden geçti. Rahmetli Musa Anter anlatir. Köylüler sehre geldiginde Kürtçe konusmaktan korktuklari için parmak isaretleriyle anlasirlardi. Bu büyük bir trajedidir.
Dili, kültürü öldürmeye çalistilar fakat basarili olamadilar. Söndürmeye çalistiklari o ates hala yaniyor. Kürt milletinin önünü kimse kesemez. Elbette büyük problemler var. Kuzeylilerin çogu tam anlamiyla Kürtçeyi bilmiyor. Bilenler de tam anlamiyla vakif degildir. Dilden uzaklastirilmislar. Birçogu da yazarken Türkçe düsünüp Kürtçe yaziyor. Kürdî bilinç yok yazida.
Yine de edebi açidan iyi bir dönemden geçiyoruz. Iyi yazarlarimiz var. Gelecegimiz parlak. Çok parlak.
Ve çocuklardan son bir soru; Son zamanlardaki eserlerde dilin zenginligini, atasözlerini, deyimleri neden göremiyoruz?
Dilin zenginligi atasözlerinin kullanimiyla ölçülmez. Dil zengin, yeter ki sen yaz. 1970lerde Kürtler Sovyetler Birligi’nde bir dil olusturdular. Disariyla iliskilerimiz sinirliydi. Disaridakiler anlamiyordu. Ama simdi Mardin’deki, Diyarbakir’daki vs birbirini anliyor. Çok güzel, standart bir dil olusmus durumda.
Kompleks/karisik bir dil tutturanlar o da onlarin isi. Halihazirda birçok yazarimiz zengin bir dil kuruyor yazdiklarinda. Hastalik su ki; Türkçe düsünüyorlar. Böyle olunca dilin zenginligi tam anlamiyla açiga çikmiyor. Kürtçe düsünmeden atasözlerini, deyimleri bilinçaltindan bilinç yüzeyine çikartamazsiniz.
Son olarak. Söylemek istediginiz bir sey var mi?
Kürtler dillerine sahip çikmali. Dikkat ediyorum 3’5 Kürdün oldugu bir yerde bir Türk dahi varsa Kürtler Türkçe konusuyor. Dikkat etmeliler. Avustralya’da Malborn de Kürt Dernegi vardi. Kuzeyli Kürtler Kürtçe kursuna geliyordu. Köylerden gelen insanlardi. Erkekler Türkçe biliyordu kadin ve çocuklarsa Türkçe bilmiyordu. Bir süre sonra kadin ve çocuklar da Türkçe ögreniyordu o kurslarda. Demem o ki; partide, okulda, kursta her sey Kürtçe yürütülmeli. Bu yurt içi için de geçerli.
Agizlarimizin çoklugu zenginliktir. Bundan korkmamaliyiz. Yavas yaklasiyoruz birbirimize. 2004 de ilk defa Güneye gittigimde Hewler de Süleymaniye’de beni anlamadiklarini söylüyorlardi. 2009 da ikinci sefer gittigimde kimse beni anlamadigini söylemedi. Agizlar lehçeler birbirine yaklasiyor. Iliskiler güçleniyor. Standart bir dil kanunlarla olmaz, gökten zembille inmez. Günlük hayat içinde tedrici olarak olusur. Yeter ki unutmayalim bu dili.
– Ve her güzel seyin bir sonu var ama sairin dedigi gibi ”senin sonun yok ” Heja Mam Tosin.
Ilk firsatta yine beraber olacagiz. O güne kadar daima yüregimizde sevgimizde kalacaksiniz.
O gün gelene kadar sizin deyiminizle ”Banî ser, Bani Çav! ”
Bizden selam götürün tüm yoldaslarimiza.
Herkesten iyi kiz. Bizim için çok degerli oldugunu unutma. Sen de yoldaslarimiza çocuklarimiza bizim selamimizi ilet. Torunuma iyi bak. Ve daima iyi ol. Kendini koru. Sen bize lazimsin.
28 Eylül 2017 / Antalya
Kürtçeden Türkçeye çeviren Orhan DEMIR
Dengê Kurdistan