Türk Irkçiliginin Sömürge Kürdistan’a Yönelik Demokrasi ve …3
Türk Irkçiliginin Sömürge Kürdistan’a Yönelik Demokrasi ve Adalet Anlayisi-3
Ali Haydar Koç
Irkçilik seklinde algilanarak Türk cemaati içinde çesitli uygulamalarla propaganda edilen çagdas demokrasi anlayisi 20.yüzyil boyunca en fazla Kürtleri olumsuz bir sekilde etkilemis/ etkilenmektedir. Çagdas Türk demokrasisi kavrami,1925’den beri Kürtler üzerinde gelisitirilen asimilasyon uygulamalarinin en önemli siyasal araçlarindan bir olarak karsimiza çikmaktadir. 1913’ten sonra Osmanli imparatorlugu Türk-Turan (Balkanlardan-Ortaasya’ya kadar bir Türk dünyasi kurma iddiasi tasiyan) ideolojisi biçiminde örgütlenen Türk irkçiligi, 1923’ten sonra Türkikye’nin kurulus süreci ile birlikte sadece Anadolu ve Kürdistan ile sinirili tutularak Türk irkinin üstünlügünü esas alan Türkiye cumhuriyetinin resmi ideolojisi olarak kabul edilmisti. Örnegin;diktatör M.Kemal Atatürk Türklügün anadoludaki kurulus felsefesini söyle tarif etmektedir: Karli tanri daglarinin önünde elinde mesale tutan bir bozkurt olsun, bu mesale genç Türkiye cumhuriyetinin ilminin ifadesi olsun. Ergenekondan çikmamizda kilavuz olan bozkurt, Türklügün Anadolu topraklarindaki yeni devletinin kurulusunu ifade etsin.'(bkz.Milli kütüphane arsivlerinden, Osman Fikri Sertkaya, Atatürk ve Türk dili tebligi, sayi 11). Ittihatçilarin Türk-Turan idelojisinin irkçi düssncesi Anadolu Türklügünün kurulus felsefesi olarak kabul edilmisti. Bu irkçi ideolojik felsefeye dair uygulamalarin en vahim ve korkunç siyasal sonuçlarini sömürge Kürdistan’in her karis topraginda görmek mümkündür.
1925-1940 yillari arasinda modern Türkiye cumhuriyetinin yani Türk irkçiligini sömürge Kürdistan topraklarinda yerelsellestirmek,Kürtler arasinda asimilasyon politikalarini hizlandirmak, Türkçü propagandalari halka propganda edecek, Türkçülük inkilaplarini Kürtlere benimsetecek bazi çagdas ve demokratik (Türk yönetiminin anladigi sekilde) kurumlarin Kürdistan’da yayginlastirilmasi karari alinmisti. Bunlar agirlikli olarak kültür timleri’ olarak adlandirilan egitim kurumlari, okullar, halkevleri, halk kütüphaneleri, köy odalari, cumhuriyetin okuma odalari, köy enstitüleri vs.gibi kurumlara ‘sark islahat plani’ (1925) çerçevesi içinde verilen talimatlarda, Türk kültürüne bagli olmayan, Türk irkindan olmayan, ana dili Türkçe olmayan Kürtlerin, Türk nüfusun içinde asimile ederek eritilmesi öngörülmüstü. Bu çagdas Türk demokrasi ve adaletine dair önlemlerin yeterligi gelmedigini gören Türk yönetimi, çesitli kanuni tedbirlerle Kürtleri bati anadoluya zorunlu göçertmeye tabi tutarak, asimile etmeyi öngörmüstü. Ayrica 1927’de yapilan nüfus sayiminda Kürtçe konuan Kürt nüfusun çok oldugunu tesbit eden Türk yönetimi, bu tarihten sonra Kürtler arasinda asimilasyon sürecini daha fazla hizlandirmayi gerekli görmüstü. Örnegin;1927’de çikarilan ‘Bazi eshasin sark menatikindan garp vilayetlerine nakillerine dair kanun’ konuya biraz daha açiklik getirmektedir. Kürtlere yönelik gerçeklestirilen zorunlu göçertme tedbirleri dönemin Ingiltere büyükelçisi Clerk’in disisleri bakani Chamberlain’e 12 Ocak 1927’de yazdigi raporda söyle dile getirmektedir; ‘ Ankara yönetimine baglilik göstermeyen kimseler yola getirilene kadar mahkemelere gerek duyulacak Asiretleri parçalama, silah toplama ve liderlerin sürgün edilmesi politikasina devam ediliyor Kürtlerin göçüyle bosalan alanlara, Dobruca’dan, Bulgaristan’dan, Kibris’tan, Kafkaslardan Müslüman göçmenlerin yerlestirilmesi umuluyor ’ ayrica Clerk, 22 Haziran 1927 tarihli bir baska yazisinda da; ..kabul edilen yeni yasanin Türk hükümetine istedigi sayida insani dogu vilayetlerinden diger bölgelere nakletme yetkisi tanidigini, hükümetin, ayaklanma bölgelerinden özellikle Beyazit’tan 2 bin kadar aileyi batiya sürdügünü…’ raporunda belirtmektedir. (bkz.Bilal Simsir, Ingiliz belgeleriyle türkiye’de Kürt sorunu, 1975. Politika gazetesi, Ingiliz hükümetine sunulmus gizli raporlarla Dogu, 2 Subat 1977. Naci Kökdemir, Eski ve yeni toprak, iskan hükümleri ve uygulama kilavuzu, 1952).
20.yüzyil çagdas Türk demokrasisinin sömürge Kürdistan’daki en önemli siyasal dayanaklarindan biri de umumi müfettislikler'(bkz. Güneydogu birinci genel müfettislik bölgesi,cumhuriyet matbaasi,1939) olusturuyordu. Umumi müfettisliklerin sömürge Kürtdistan’daki önemli görevlerinden biri, asayisi saglama adi altinda kürtleri öldürmek, cezalandirmak, tutuklatmak,soykirimi planlayarak uygulamak, asimilasyon politikalarini askeri tedbirlerle hizlandirmak, Kürtlerin bati anadoluda Türk nüfusun içinde eritilmesini saglamak için zorunlu göcertmeleri tanzim etmek ve Kürt nüfusunu kontrol altinda tutmak için sömürge Kürdistan’da gizli nüfus sayimlari yapmak vs. idi. (bkz.Düstur XV, gizli nüfuslarin yazimi hakkinda kanun, kanun no,2576, 3.tertip, sayfa 595, 1930).
Ankara yönetimi, talimatlarla yönlendirdigi Türk aydinlari ile sömürge Kürdistan’daki irkçi faaliyetlerini dönemin Türkçü basin ve yayinlarinda yaygin bir sekilde propganda etmis idi. Diktatör Atatürk’ün irkçi fikirlerinden esinlenen Türk aydinlari, sömürge Kürdistan sinirlari içinde Kürtlere yabancisi olduklari Türklügü benimsetmek ve Kürdistan’in tarih boyunca Türk yurdu oldugunu uydurma propagandalarla kabul ettirme çabasini harciyordular. Diktatör Atatürk bu siyasal durumu söyle açiklamaktadir; ‘..Türklerin asil anayurdunun orta asya olmakla birlikte, tarihin çok eski dönemlerinden beri göçlerle anadolu Türklesmistir. Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve sonsuza kadar Türk olarak yasayacaktir’ (bkz. Atatürk, Söylev ve Demeçler.c.1, Ankara, 1959) ..
Ali Haydar Koç