Makale

TÜRK RESMI SIYASETI DEGISMELIDIR

Türk egemen siyaseti Kürd sorununun demokratik çözümü konusunda hazirlikli, icazet almis ve niyetli gibi görünmedigi için bu sorunu hep terör sorunu olarak, eskiyalik olarak, yabanci parmagi ve tahrik, Atatürk devrimlerine muhalefet olarak algila. Örnegin HDP de, ‘tek’lik konusunda ayni kervanda. HDP’nin ‘Türkiyelilesmek’ sevdasi da devam ediyor. HDP’yi’terör örgütünün meclisteki uzantisi’ olarak da tanimliyorlar.

Madem is böyle, o zaman HDP disinda bir çözüm arayisi gelistirmek gerekmez mi?. Ama böyle bir arayis henüz yok. Çünkü bu sorun ile yüzlesmek konusunda, tanimak ve tani koymak konusunda, çözmek konusunda niyet yok.

Kuskusuz ki HDP’nin disinda Kürdler adina siyaset yapan partiler de var. Örnegin 19 yildan beri çalismalar yapan; aralarinda Sayin Kemal BURKAY gibi saygin ve vicdani temiz bir siyasetçi bulunan, keza Abdülmelik FIRAT gibi Türk siyaset dünyasinin yakindan tanidigi bir siyaset adaminin geçmiste genel baskanlik yapmis oldugu Hak ve Özgürlükler Partisi/ HAK-PAR var. Siddeti reddeden, demokratik ve barisçil çözümlerde israr eden askeri çözümü, silahli mücadeleyi, terör ve gerilimi, kutuplasma ve ötekilestirmeleri ret eden, makul çözümler konusunda önerici olan, karsitlik üzerinden siyaset yapmayan bir HAK-PAR var. Ülke genelinde siyaset yapan, birçok yerde örgütlü olan, demokratik diyalog konusunda israrci olan bugüne dek üç kez seçime katilmis bir parti olan HAK-PAR Kürt sorunu konusunda demokratik barisçi çözümlere taraftardir ayni zamanda Kürt milleti adina muhataplardan biridir ve taraftir.

Ama her ne hikmetse, Kürd sorunu nedeni ile bunalmis, her firsatta terörden ve siddetten mustarip oldugunu beyan eden Türk siyaseti, HAK-PAR gibi barisçi mücadele yolunu benimsemis olan kesimlerle sorunun çözülmesi konusunda diyalog gelistirmiyor. Devlet barisçi inisiyatifleri görmüyor, muhatap almiyor.Barisi-demokratik çözüm önerilerini gündeme alip tartistirmiyor.

Türk siyasetinin emri altinda çalisan ve adeta ‘resmi gazete’ niteligindeki Türk Medyasi da barisçi-demokratik kesimleri ve de HAK-PAR’i görmek istemiyor. HAK-PAR yokmus gibi davraniyor.

Oysa ki HAK-PAR Kürd sorununun barisçil ve demokratik çözümünün taraftari ve tarafidir. HAK-PAR, Türkleri ikna edecek ve de Kürdleri de razi ve memnun edecek bir çözüm yolunun var oldugunu her seferinde söylüyor. HAK-PAR en makul çözümün de federatif bir yeniden yapilandirma oldugunu bu çözümün her iki halkin da yararina oldugunu, bunun için siddete, kana baruta, askeri operasyonlara, yakmaya yikmaya, ölmeye öldürmeye gerek duymadan baris ve diyalog zemininde çözümün mümkün oldugunu söylüyor.

Bugün Türk halkini ikna ve razi edecek, Kürt halkini da memnun ve tatmin edecek en makul formül federatif çözümdür ve bunu bir tek HAK-PAR savunuyor. Federasyon sanildiginin aksine, bölünme degil, esitlik ve özgürlük temelinde, adil ve demokratik kosullarda gönüllü birlik demektir ve dünyanin büyük bir kismi bu yönetim tarzini tercih ederek uygulamistir. Türklerin ve Kürdlerin federal bir cumhuriyet kosullarinda birlikte yasama sanslari var ve bu sansi halklarimizdan esirgememeliyiz.

Türk siyaseti, Kürdleri demokrasi ve degisim konusunda hala bir ‘aktör’ olarak görmektedir. En büyük yanlis (egemen anlayis haline gelmis olan algi) Türk siyasetinin Kürt algisindadir. Kürdleri ‘tehdit algisi’ gibi gören bu anlayis aslinda Türk egemen siyasetinin resmi görüsüdür ve ideolojik arka bahçesi Kemalizm’dir. Eski tarz egemen Türk siyaseti ‘tekçi’ ve ‘millici’ oldugu için Kürd sorunu algisi konusunda ‘tek’ ve’ bir’ düsünüyor, ayni düsünüyor, benzer düsünüyor. Ortak tavir Kürdlerin ‘Ulusal haklari’ gerçegi ve cografya bazinda ‘Kürdistan’ gerçeginin ret ve inkâridir. Bu anlayis Kürdlerin ulusal varliklarini da inkâr eden bir anlayistir.

Türk siyaseti zora düsünce ‘Kürt Kökenli’ vatandaslar tabirini kullanir.Ne var ki Kürt haklarindan söz eden herkese ‘bölücü’ damgasini vurmaktan da geri kalmazSon yillarda PKK yüzünden bir de ‘terörist ‘edebiyati gelistirildi.. Türkçü siyaset Mesru ve reva olan tüm Kürd ulusal hareketlerine ve önderlerine ‘asiret lideri, gerici seyh ve aga ayaklanmasi’ vs. diyerek bu ve buna benzer sifatlar yakistirmaktan da geri kalmaz. Bu tespitleri en çok Türk sol siyaseti kullanmaktadir. Türk solu bütün demokratik ve insani hareketleri ‘Feodal, gerici’ etiketi ile etiketlemektedir. ‘Emperyalizmin oyunu’ ‘dis güçlerin kiskirtmasi’ ve bunun gibi yakistirmalar Türk solunun en ezber terimleridir.

Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Irak Anayasasina göre ve uluslararasi sözlesmeler geregi ‘mesru’ ve resmi olmasina karsin resmi Türk siyaseti o bölgeye ‘küçük Israil’, ‘asiret devleti’ diyerek gerçegi görmezden gelmektedir..Kürd Ulusal varligini tanimazdan ve görmezden gelmektedir.. Bunun nedeni Türk siyasetindeki ‘Kürd’ algisidir.Uluslararasi hukukta ve federal Irak Anayasasinda bölgenin adi ‘KÜRDISTAN’ olarak kabul gördügü halde Türk siyaseti hala oraya ‘Kuzey Irak’ demektedir.

Geçmiste de, özellikle Türk sol hareketi Kürd sorununa ‘dogu sorunu, bölgesel geri kalmislik sorunu’ ve ‘bölgeler arasi dengesizlik sorunu’ ‘cehalet ve bilgisizlik’ diyerek bu sorununun üstünü örtmüs, sonra da’ sosyalizm gelirse bu sorun ortadan kalkar’ tabirini de bu kandirmaca ile cilalamisti. Bu yönlendirme Kürd potansiyelinin önünü keserek uzun yillar ‘Marksizm’ adina Kürd ulusal demokratik örgütlenmelerin olusumunu engellemeyi amaçlamaktaydi.

Türk solunun ‘sosyal soven’ tutumu ‘irkçi ve tekçi’ Türk saginin inkârci tutumu ile ayni sonuca varmaktadir. Türk siyasetinin ‘Türk Milli Mutabakati’ konusu bir tek Kürd sorunu karsisinda olusmaktadir.Türk siyasetinin bu hukuksuz tutumu,Kürdlerin tepkisine yol açmaktadir.

Bu ortak anlayis yüzyildir var. Bu anlayis tek ses, tek nefes ve tek yürek halinde ‘ülkenin milli bekasi’ adina sürdüren ‘mutabik’ resmi Türk algisi, bugüne dek Kürdlerin yasamis oldugu tüm baskilara sessiz kaldi, asimilasyon politikalarini onayladi, alkisladi. Kürdler üzerindeki baskilara karsi çikmadi, Kürd haklarini mesru görmedi, reva görmedi.

Türk siyasetinin en kolay olarak ‘milli mutabakat’ sagladigi yegâne konu Kürdlerin engellenmesi konusudur. Türklük sözlesmesi anti-Kürd bir anlayis temelinde yapildi. Yanilgiyi bu kulvarlarda aramak gerekir. Bu mutabakat çemberi Kürdleri rizalari disinda egemenlikleri altinda tutan ülkelerle de sürmektedir. Türk siyaseti bu hali ile ‘Kürd karsiti bölgesel nizam’a dahil olmakta; ve buna katilarak mutabakat olusturmaktadir. Bu tutum Kürdleri ezmektedir, Kürdleri ötekilestirmektedir.

Oysa ki Kürdler yalnizca Türkiye’de degil ama egemenligi altinda yasadiklari tüm ülkelerde (Türkiye, Iran, Suriye ve Irak) demokratik hayatin tesisi ve politika konusunda ‘aktör’ degil, tersine ciddi bir ‘faktördür’. Bu ülkelerin hemen tümü bu sorunu adalet esitlik ve özgürlük temelinde çözemedikleri için savrulmaktadirlar. Demokrasileri aksak yürümekte, insan haklari ve demokrasi notlari hep kirik kalmaktadir. Bu sorunu çözemedikleri için ülkelerinde demokratiklesme saglanamamaktadir. Despotik ve baskici yönetimleri muhafaza etmek zorunda kalmaktadir.Bu ülkeler geçmisten günümüze Kürd milletini baskici yöntemlerle idare etmekten baska bir sey yapmamaktadirlar.

Kürdler yasadiklari devletlerde maddi hayatin ve siyasetin gidisatini dogrudan etkileyen ve hatta belirleyen önemli bir faktördür. Türkiye’de en son belediye baskanligi seçimlerinde bu durum açik bir sekilde görüldü. Kürdleri aktör olarak görme anlayisi iflah olmaz eski bir anlayistir. Ne var ki hala meriyettedir.

Kürdlerin kolektif ve ulusal haklarini demokratik yollarla tanimayan Iran ve Irak’ta, Kürdler silahli mücadeleye yönelmek zorunda kaldi. Irak’ta Saddam rejimi yikilinca ülkede bir federal sistem olustu ve güney Kürdistan Bölgesi de federe bir yasama geçti. Kürdler bu sistem degisikliginde önemli bir rol oynadilar. Federal Irak’in olusmasindaki en önemli faktör Kürdler oldu.

Iran’daki zorba rejim ise hala Kürdlerin en ufak demokratik haklarina tahammül etmiyor, bu nedenle ‘diktatör ve terörist’ yaftasindan kurtulamiyor. Kürdler de bugün çaresiz bu diktatör rejime karsi silahli mücadele yürütüyor. Kürdlerin ulusal haklarini tanimaya yanasmayan Mollalar Rejimi, Kürdlere karsi acimasiz davranmaya devam ediyor. Hemen her gün bir Kürdü daragacinda sallandiriyor. Kürd sorunu adil ve esitlikçi bir çözüme kavusmadigi için rejim giderek irtifa kaybetmektedir. Kürdler burada da demokrasi mücadelesinin en önemli faktörleridir.

Türkiye ve Suriye’de ise durum biraz daha farkli. Bu ülkelerin üst akli her zaman yükselen demokratik Kürd muhalefetini siddete yönlendirmek için çok çaba göstermistir. Bu ülkelerdeki yönetimler, Kürd hareketine kendi istihbaratini dâhil ederek yönünü daglara vermeye ve Kürd hareketini ‘terörize’ etmeye çalismistir. Ne yazik ki bu iste önemli ölçüde basarili da olmuslardir.

Diger yandan bu ülkelerde sikça ‘kardeslik’ ve ‘ümmet kardesligi’ edebiyati yapilarak Kürdler sisteme entegre edilmek istenmektedir. Türk siyaseti Kürtlere aksesuar muamelesi yapmaktadir. ‘ Kürt kardeslerim, Kürt vatandaslar, Kürt Insani, Kürt kökenli’ tabirlerinin tümü Kürtlerin ‘Ulus’ gerçeginin inkaridir. Keza ‘dogu insani, Anadolu insani, dogu ve güneydogu bölgesi, bölge insani’ vs. tabirleri de ‘Kürdistan’ gerçeginin inkâri demektir. Kürd ve Kürdistan kavramlarini kullanmayi ‘sakincali’ bulan Türk siyaseti ve onun kontrolü altindaki Türk medyasi ,hala ret ve inkâr politikalarinda direnmektedir.

Gerçekte Türk resmi anlayisinin ‘dogu’ dedigi yer, Kürdler bakimindan ‘kuzeydir. Anadolu ise ‘ön Asya’dir ve Kürdistan cografyasini kapsamaz.

Sonuç olarak Türk siyaseti geçen kirk yillik sürede Kürd sorununu PKK sorunu ile ayni görme yanlisindan kurtulamadi. Oysaki bugün ‘terörle mücadele’ sorunu ya da ‘PKK sorunu ‘baska; ve ama Kürdlerin Ulusal demokratik haklarina kavusmasi sorunu, baska bir sey. Türk egemen siyasetinin PKK siddeti var diye Kürdlerin kolektif haklarina ipotek ve ambargo koymasi sorunun çözümü konusundaki samimiyetsizliginin göstergesidir.

Keza ‘terörle mücadeleyi’ ileri sürerek Kürdlerin ulusal haklarini rehin almak da daha büyük baska bir yanlistir.Türk resmi siyaseti, degismelidir. Bu degisimi en çok da kendi ‘milleti’ için yapmalidir. Çünkü mevcut meriyetteki anlayis en çok da Türklerin huzur ve mutlulugunu azaltmaktadir.

Kisacasi, Türkiyede Kürt sorunu çözülmeden ülke ekonomik siyasal ve sosyal yönden gelisemez kalkinamaz uygar dünyaya entegre olamaz.

Latif Epözdemir

Balkêş e ?
Close
Back to top button