Makale

TÜRK SIYASETI VE ÜNIVERSITELERININ KÜRDISTAN KABUSU

Türk siyasetinin Kürdistan tedirginligine üniversiteler de eslik etmeye basladi. Bilimsel bilgi üretiminin en önemli merkezi olan üniversitenin de siyaset kurumunu memnun eden ve onun elini güçlendiren Kürdistan yasagi ve yaptirimi endise vericidir.

Sosyolog Ismail Besikçi Atatürk Üniversitesi’nde ögretim görevlisi iken Kürdistan terimininin tarihsel ve sosyolojik karekteri ve bilimsel izahini da yaparak bu kavrami siyasal bir jargon yada slogandan ziyade bilimsel bir cografi terim olarak dile getirdigi için görevinden alinarak yillarca cezaevinde tutuldu.

Bekir Tank Istanbul Ticaret Üniversitesi’nde ögretim görevlisiydi. Ögrencilerine verdigi bir ödevde Kürdistan sözcügü yer aldigi için görevinden alindi.

Dicle Üniversitesi’nde baska bir skandal yasandi. Kürdçe doktora tezi kabul edilmedi.

En son Firat Üniversitesi’nden de ögretim görevlisi Hifzullah Kutum ‘Eylül devrimi tüm Kürtlere ve Kürdistana hayirli olsun’ paylasimi nedeniyle görevinden alindi.

Kuskusuz ki, Kürd ve Kürdistan sözcüklerini kullandiklari için geçmisten bugüne yüzlerce kisi ve kurum simdiye dek sorusturmaya/ kovusturmaya tabi tutularak cezalar almistir. Hepsini tek tek saymak uzun zaman alir.

Gerçekte ise, Türklere ait geçmisteki bir çok siyasi, tarihi, edebi belgede yazildigi halde bu gün hala Türk siyaseti, üniverisite ve yargi Kürdistan adini cografi terim olarak kullanmaktan ürküyor, yetmezmis gibi de bu ifadeyi kullananlari cezalandiriyor. Oysa ki, Türk dilbilimci Kasgarli Mahmut Divani Lugat-ül Türk’te, Türk ansiklopedi uzmani Semseddin Sami Kamusul Alem’de, Evliya Çelebi Seyahatname’de, dahasi Islam Ansiklopedisi’nde de, adi geçen cografya tanimlanirken oraya Kürdistan denilmistir. Hal böyle iken Türk siyasal egemenlik sistemi neden acaba cedlerinin kabul edip yasaklamadiklari bir kavrami yasaklamaktadir? Neden acaba Kürdistan gibi cografi ve tarihsel bir terim hala beyinlerde tedirginlik yaratiyor, endise veriyor ve itina ile bu sözcük yasaklaniyor, telaffuz edenler cezayi yaptirimlarla karsilasiyor?

Daha da önemlisi Türk yargi sistemi neden bu konuda hukuk duvarini asarak siyaset kurumunu rahatlatmak için Kürdistan kelimesine yasak getiriyor, bu kelimeyi telaffuz edenlere tahdit koyuyor, göz altina aliyor, Kürdistan diyen herkesi ‘terör örgütü propogandasi’ yapmak; daha da önemlisi kendisi Kürdistani israrla reddettigi halde Kürdistan kelimesini kullanan herkesi PKK üyesi saymaktadir.

Tarihsel ve bilimsel gerçeklerle sabit oldugu üzere, bir zamanlar tek parça iken daha sonralari 1639 yilinda Güney’den Kuzey’e iki parçaya ve 1923’te de Lozan ile birlikte dört parçaya bölünmüs olan Kürdistan cografyasini tanimlarken ya da o cografyadan söz ederken Türk siyaseti, Kürdistan terimini kullanmamak için hala Kuzey parçasina Dogu ve Güneydogu Anadolu, Bati parçasina ‘Kuzey Suriye’, Güney parçasina ‘Kuzey Irak’ demektedir.

Geçtigimiz yillarda bir gün Kürd sanatçi Mesture Kurdistani, Ibrahim Halil sinir kapisindan Zahoya giderken sinir karakolunda Türk askeri sorar:
-Adin ne?
Mesture Hanim:
-Mesture Kurdistani, deyince asker; ‘Kürdistan demeyeceksin, Kürdistan yasak, Kuzey Irak diyeceksin’ diyerek sanatçiyi paylamisti.

Bir zamanlar Istanbul Büyüksehir Belediye Baskanligi’na bagli ‘Istanbul Deniz Otobüsleri isletmeciligi IDO’ tarafindan, 6/20 Temmuz 2007 tarihleri arasinda Istanbul’un tarih, kültür ve sanat degerlerine destek amaciyla Karaköy Vapur Iskelesi’nde düzenlenen ‘Bogaziçi’nde Asirlik Seyahatin Öyküsü’ adli sergide KÜRDISTAN adli gemiye, adi nedeni ile sansür uygulandigi ortaya çikti. Sultan Abdülhamit bu gemiyi Kürd illerinden, yani Kürdistan’dan (Bitlis, Elazig, Erzurum, Diyarbakir, Van) topladigi yardim paralari ile yaptirdigi için adini da Kürdistan gemisi koymustu ve Bogaz içinde sefer yapan gemi kayitlara da bu adla geçmisti.

Hatirlanacagi gibi Iran’dan Türkiye’ye gelen Kürdistan adli uçaga da izin vermemisti Türk yetkililer. Oysa ki Iran gibi diktatör bir rejim bile, Senendej ve yöresini kaplayan bölgeye Kürdistan Eyaleti demekte sakinca bulmuyor. Türk devleti de adeta Kürdistan kelimesinden korkuyor. Osmanlinin devami oldugu iddiasinda olan TC, Osmanlinin tersine Kürdistan kelimesini yasaklamis durumda.

ATATÜRK KÜRDISTAN DIYORDU, ATATÜRKÇÜLER DEMIYOR

Bugünlerde herkesin birden ‘has’ Atatürkçü kesildigi Türk siyaset adamlari hala Kürdistan sözcügünü telaffuz etmekten imtina ediyorlar. Oysa ki Atatürk Kürdistan demisti. Asagidaki iki belge inkar götürmez belgelerdir.

‘El-Cezire Cephesi Komutani Tuggeneral Nihat Pasa Hazretlerine,

a-Asamali olarak, bütün ülkede ve genis ölçekte dogrudan dogruya halk gruplarinin ilgili ve etkili oldugu bir biçimde yerel yönetimlerin olusturulmasi iç politikamizin geregidir. Kürtlerle dolu bölgede ise, hem iç politikamiz ve hem de dis politikamiz açisindan ölçülü yerel bir yönetim kurulmasini savunmaktayiz.

b- Uluslarin kendilerini yönetmeleri yetkisi bütün dünyada benimsenmis bir ilkedir. Biz de bu ilkeyi benimsiyoruz. Kürtlerin bu döneme kadar yerel yönetime iliskin örgütlerini kurmus ve baskanlari ile yetkilerini bu amaç için bizce kazanilmis olmasi ve oyladiklarinda kendi kaderlerine gerçekten sahip olduklari BMM (Büyük Millet Meclisi) buyrugunda yasam istekleri yayinlanmalidir. Kürdistan’daki bütün çalismalarin bu amaca dayali politikaya yöneltilmesi El-Cezire Cephesi Komutanligi’nin görevidir.

c- Kürdistan’da Kürtlerin Fransizlar ve özellikle Irak sinirinda Ingilizlere karsi düsmanligini silahli çarpismayla durdurulamaz bir düzeye vardirmak ve yabancilarla Kürtlerin birlesmesini engellemek asamali olarak yerel yönetimler kurulmasinin zeminini hazirlamak ve bu yolla yürekten bize bagliliklarini saglamak Kürt yöneticilerinin sivil ve askerlik görevleriyle görevlendirilerek bize bagliliklarini pekistirmek gibi genel yollar benimsenmistir. TBMM Baskani Mustafa Kemal.’ (TBMM Gizli Celse Zabitlari, Türkiye Is Bankasi Kültür Yayinlari, Ankara, 1985, Cilt: 3, Sayfa: 550)

Keza Mustafa Kemal Adana’dan, 24 Mart 1919 günü, Savas Isleri Bakanligi’na gönderdigi bu mektupla da, Kürdistan tabirini kullanmakta tereddüt etmemistir.
‘Arkadaslarimin bu alçakça suçlamaya karsi ne diyeceklerini bilemem. Yalniz kendi adima açikliyorum ki; Benim Anafartalar’da, Kürdistan’da, Suriye’de, baslarinda bulunmaktan kivanç duydugum kahraman ordular, haydutlarin degil, Osmanli ulusunun namuslu çocuklarindan kurulmustur.’ (Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektuplari, Sadi Borak, Çagdas Yayinlari, Istanbul, 1980, Sayfa:139)

TÜRK ISLAMCILAR DA BOS DURMADI

Din ve diyanet mensuplari da resmi ideolojiye ters düsmemek konusunda manipulasyon ve tahrifat kervanindan geri kalmamaktadir. Kilisteki ‘Kürtler Camii, Vakiflar Genel Müdürlügü’nce 1937 yilinda ihaleyle satildi. Kürtler Camii 1954, 1955 ve daha sonraki yillarda güçlendirme ve onarim altina alindigi için bir ara ibadete kapatildi. Cami ibadete açildiginda ise, bir çok yeri tamir edilip yenilendigi gibi adi da degistirilerek ‘Türkler Camii’ yapildi. Mescid ve külliyesinin de oldugu bu cami ve Medresenin Sibat Mahallesinde oldugu bilinmektedir. Bu cami Sultan Abdulhamid’e ait resim albümlerinde bulunan bir resimde de minaresi ile birlikte görülmekte ve resim alt yazisinda da Kürtler Camii olarak adlandirilmaktadir.

‘Kilis’te bulunan Kürtler Camii, Hurufat defterlerinde no.113, s.77 bugünkü Bölük Mahallesinin Küçük Çarsi Sokaginda yer almaktadir. Osmanli Arsiv belgelerinden tesbit ettigim 4 Rebiyülevvel 1173/26 Ekim 1759 tarihli bir vesikada ‘Kilis’te vaki Kürt Hüseyin Aga bina eyledigi Medrese ve Mescid-i Serif ve Medrese-i Cedid Hüseyin Aga Vakfi’ (B.O.A. CM 3414 ) Kürt Hüseyin Aga’nin yaptirdigi bu medresenin Müderrisi ise Seyh Abdurrahman Efendi’ seklinde geçen bilgilerden, ayrica yine Hurufat Defterindeki 1199/1784 ve 1231/1815 senesine ait iki kayittan Kürtler Camii’nin Kürt Hüseyin Aga tarafindan yaptirildigini ögrenmekteyiz.’ (BEROJ/18.06.2008 )

Bilindigi gibi Fethullah Gülen’in kendisi bile Kürtler ve Kürdistan kavramlarini bilinçli olarak manüpüle etmis ve bu kavramlarin yerine genellikle ‘Türk’ ve ‘Azerbeycan’ kelimelerini ikame etmisti. Kendisine bagli Sözler Yayinevi’nce basilan Bediuzeman Seîdê Kurdiye ait Risaleyi Nur eserlerinde Kürdistan ve Kürt sözcükleri gizlenmis, bu konu mahkemelere kadar tasinmisti. Seîdê Kurdî’nin eser ve söylevlerinin tahrifati yüzünden Nurcular ciddi kirilmalar da yasamistir.

Türk siyasetçilerin toz kondurmadigi ve methiyeler dizdigi Atalari Mustafa Kemal Kürdistan diyor, ama ‘torunlari’ hala bu kavrami kullanmaya korkuy or.

Türk Islamcilarin basi ile yemin ettigi ‘Bediuzzeman (zamanin kiymetlisi, zamanin güzeli) dedikleri Saidê Nursî tüm söylevlerinde ve eserlerinde Kürdistan dedigi halde ‘müritleri’ bu kavrami kullanmaktan imtina ediyor.

Sözün özü su ki, Kürdistan adi politik bir jargon degildir. O bir cografyadir. Yunanlilar Makedonya’ya ‘Makedonya’ demiyorlar diye orasi yok olmuyor, Makedonya kavrami tarihten silinmiyor. Kürdistan kavrami Osmanlida mesru bir kavramdi. Kürdistan beylerbeyi ve Yavuz Sultan Selim arasinda bagitlanmis olan federasyon sözlesmesinde bu terim sinirlari tarif edilmis bir cografya olarak kabul edilmisti. Kanuni Sultan Süleyman tahttan ininceye dek babasinin bu ilkelerine bagli kaldi. Atatürk’te bu terimi zamaninda sikça kullandi. Bir çok yerli-yabanci tarihçi, sosyolog ve arastirmaci bu kavrami tespit etti, kabul etti. Tüm bu gerçeklere karsin Türk siyaset ve bilim çevrelerinin bu kavrama yasak koymasi utanilacak bir durumdur. Hele de bilimsel bilgi üretim merkezi olan üniversitelerin ‘özerk’ yapilarindan ayrilarak siyasetin güdümüne girmis olmasi sayginliklarini tümden yok etmistir.

Latif Epözdemir

Balkêş e ?
Close
Back to top button