Makale

Türkiye’de Uygulanan Nüfus Politikalarinda Kürt Nüfusunun Yeri-II

Örnegin 1927 nüfus sayiminda Türk basini üzerinden yapilan propagandalarda sik sik ‘vatandaslik ve Türklük’ kavramlari birarada kullanilmisti. Örnegin 27 ekim 1927’de milliyet gazetesinde tam sayfa olarak verilen ilanda sunlar dile getirilmisti:’..Vatandas, yarin umumi tahrir-i nüfus günüdür…Bir tek Türk adedinin paha biçilmez bir servet oldugu bu zamanda Türkiye cumhuriyeti hudutlari dahilindeki her Türkü bilmek mecburiyetindeyiz. Bu vatan davasinda hepimiz üzerimize düsen vazifeyi muhakkak ifa etmeliyiz…'(bkz.milliyet gazetesi, Ekim 1927). Her Türkü bilmek ile birlikte, Türk vatani olarak telaki edilen Kürdistan’da herkes Türk olmak, Türkçe konusmak ve Türk gibi düsünerek yasamak zorunda idi. Diktatör M.Kemal Atatürk Kürt nüfusunun nasil yokedildigini/edilmesi gerektigini söyle ifade etmektedir; ‘..Memleketin bir kösesinde bulunan Agri daginda, senelerden beri barinmakta olan bir fesat ocagi vardi. Zeylan kiyami, mütecavizlerin ve onlara iltihak etmek gafletinde bulunanlarin, tamamen tedip ve tenkil edilmeleri ile neticelendi. ..Bizim senelerden beri Sark vilayetlerinde gösterdigimiz gayret, geçmis zamanlar siyasetinin tasfiyesi ve milli birligin, vatanin o parçasinda da kurulmasi ve yerlestirilmesidir..'(bkz. S. S. Aydemir, Ikinci adam, c.II). Türk yöneticileri özellikle Kürdistan ve Kürt kavramlarini kullanmamayi tercih ederek, vatanin bir kösesi, dogu-sark vilayetleri, isyan bölgeleri, geri kalmis bölge ve vatanimizin dogusu, güzide vatan parçasi vs. gibi söylemlerle ifade ederek, bununla Kürtleri çagdas Türklük karsisinda isimsizlestirerek, Kürt nüfusunu nasil ve uygulamalarla tasfiye ettiklerini dile getiriyordular.

1930’lardan sonra sistematik bir sekilde isimsizlestirilen Kürt nüfusu, Türk kimligi ile adlandirilarak, Türk nüfusun içinde görülmesi saglanmisti. 20.yüzyil boyunca Türkiye ve sömürge Kürdistan’da Kürt nüfusundan bahsetmek mümkün olmadigi gibi, cezai .kanuni tedbirlerle yasaklanmisti. Ki hala içinde bulundugumuz 21.yüzyilda da (2012) Kürt nüfusu, 70 milyon olarak telaki edilen Türk nüfusu içinde degerlendirilmektedir. Kürt meselesinin çözümünde çok önem arzeden böylesi önemli bir konu olan ‘Kürt nüfusu ve Kürt nüfusu ile ilgili yapilabilecek bir sayim’ Kürt siyasetinde iddia sahibi olan kesimlerin pek dikkatini çekmemesi/uzak durmalari, çok düsündürücüdür. Türkiye yönetimi, 20.yy.’in ilk çeyreginden beri sömürge Kürdistan’da kurdugu idari sistemin verdigi rahatlikla, Kürt nüfusunu, 70 milyon Türk nüfusu içinde degerlendirerek, iç politikada Türk unsurun ve Türk irkinin üstünlügü yani üst kimligi temsil eden ulus biçiminde propaganda etmekte ve bu durumu ayni zamanda dünya siyasetinde,diplomatik iliskilerde ve dünya ekonomisinde güç gösterisi olarak kullanmaktadir. Kürtler, 70 milyon Türk olarak telaki edilen nüfusun disina çiktiklari takdirde, Kürdistan’da, Kürtlerin yararina ‘devlet olma’ ihtimali dahil olmak üzere bir çok olumlu siyasal sonuca yolaçabilecegini söylemek mümkündür. Çünkü Ankara yönetimi, nüfus olgusunu Kürtlere karsi sik sik üst kimligi olusturan ulus biçiminde kullanmis ve kullanmaktadir.

Türkiye yönetimi, 1930’larda Kürt nüfusa karsi soykirimci politikalarla yaklasarak, bütün yönleriyle Kürdistan’in Türklestirilmesi siyasetini izliyordu. Osmanli devrinde son kez 1904’te gerçeklestirilen nüfus kütükleri ile ilgili bilgiler, Ankara yönetimi tarafindan 1930’lar önemli bir firsat olarak degerlendirilerek, ‘Nüfus sicillati mevcut bulunan mahallerde nüfus kütüklerinin tecdidi hakkinda 52 maddelik talimatname’ile 1904 nüfus kütükleri osmanlicadan Türkçeye çevrilirken bütün Kürtlerin Türk olarak gösterilmesi saglanmisti (bkz Umumi yazim ve umumi sayim, basbakanlik cumhuriyet arsivi, fon kodu: 030.10 zer no: 124.885.4). 1904 nüfus kütükleri incelendiginde, Kürt nüfusunun ve Kürt nüfusuna ait kayit kütüklerinin tamamiyle uyduruk bilgilerle Türklestirildigi görülmektedir. Zaten 1928’de Türkler içinde kabul edilen yeni alfabe ile bütün Kürtler tarihten silinmis olarak geçmektedir. Kürtlerle ilgili bilgileri osmanlicadan Türkçeye aktaran irkçi ve muhafazakar Türk aydinlarinin,akademisyenlerinin rolü çok büyüktür. Özellikle 1927’de yapilan nüfus sayiminda hemen hemen bütün Kürtler Türk olarak telaki edilmisti. Ayni tarihlerde zaten Kürdistan’da soykirimlar gerçeklestiriliyordu. 1927 nüfus sayimini irkçi Türk aydini Falih Rifki Atay söyle ifade etmekteydi;’Bizim için 13.648.270’in degeri, bu sayinin hesaptaki kiymetinden büsbütün ayriydi. Bu nüfus içinde Türk olmayan unsurun miktari, baska memleketlere her gün girip çikan turistler kadar bir seydi. 13.648.270 bir cinsten, bir kandan, bir mayadandi…,Bir memlekette nüfus artmak demek, bütün soy ve genlik faaliyetlerine imkan veren, halka güven ve sükun veren bir idarenin varligi demektir. Kalabalik Türkiye, bayindir Türkiye gibi cumhuriyetin eseri ve serefidir..'(bkz.Falih Rifki Atay, Bir garezgarlik, nüfus meselesi ve nüfus sayimi hakkinda fikirler,1936). Türkiye cumhuriyetinin irkçi ideologlarindan biri olan F.Rifki Atay, Kürtleri ve Kürt nüfusunu asagilayarak, bir kaç turist çapulcusu biçiminde göstererek, sonuçta herkesin Türk kani ve Türk mayasindan oldugunu ifade ederek, artik Kürtlerin, Kürdistan’da Kürt olarak yasama haklarinin olmadigini dillendirmekteydi.

1927-1937 yillari arasinda Türkiye’de çikan bütün gazetelerde Türk nüfusu ile ilgili çokça propaganda dayanan haberlerin ve ilanlarin yayinlanmasi dikkat çekmektedir.Bütün bu propaganda faaliyetlerinde Kürt nüfusu yok edilmis biçiminde gösterilmektedir. Örnegin; istatistik umum müdürlügü imzasiyla 1935 yillinda ekim ayi boyunca bütün gazetelerde Türk nüfusuna dair propaganda bilgileri yayinlanmisti. Mesela cumhuriyet gazetesinde su bilgiler yayinlanmisti:’.. ne bir eksik ne bir fazla Türk ulusunun sayisini dogru çikarmak, sayim isine karismamak, kayitsiz durmak veya yanlis saglik vermek yurda karsi yapilmis suçlarin en büyügüdür. Türk yurttasi böyle agir bir suçtan uzak kalacaktir,Türk ulusunun dirim hareketlerini hiç söz götürmez sayilarla gösterecek bir belge olan nüfus sayimina her Türkün canla basla ve tam bir dogrulukla yardim etmesi, Bütün sosyal yücelikler nüfusla basarilir; Bütün ulusal kuvvetlerin kaynagi nüfustur..'(bkz.Cumhuriyet gazetesi, ekim 1935). Bütün bu propagandalarin ana amaci Kürt nüfusunun, Türk nüfusu karsisinda yok olduguna dair kamuoyunda yayginlastirilmis bir düsünsel algiyi yaratmaya yönelik idi. Daha sonraki yillarda ve günümüzde Türkiye kamuoyu Kürt nüfusunu belleginden silerek sadece Türk nüfustan bahsetmesinin tarihi kökeni 1930’larda yapilan propagandalarin etkisine dayandigini söylemek mümkündür.

Cumhuriyet gazetesinde sik sik Türk nüfusunu üstün irk biçiminde dile getiren Yunus Nadi, 1927 nüfus sayimi ile ilgili sunlari dile getirmekte idi:’… isin bir felsefesi vardir ki o da alti yüz yillik cenk ve cidaldan böyle bir mevcudiyet ile çikan Türkün istikbaldeki emniyeti en kati bir serahat ve en sarih bir katiyetle ispat eder. Ondan dolayi bugün sevincimize had ve yaban yoktur'(Yunus Nadi, cumhuriyet gazetesi, ekim 1927).Yunus Nadi öncülügünde kurulan cumhuriyet gazetesi, 1927’de Kürdistan’da soykirima tabi tutulan Kürt nüfusunu tamamiyle yok sayarken, çagdas Türklük karsisinda gerici olarak nitelendirilen Kürtlerin soykirima tabi tutulmasini osmanlica mansetten verilen büyük basliklarla sevinç çigliklariyla karsilayarak, kamuoyunda Kürt nüfusunu asagilayan propagandalar yapiyordu. 1927’den sonra Kürt nüfusunun planli politikalarla süresiz bir sekilde Türk nüfusunun içinde gösterilmesinde cumhuriyet gazetesi etrafinda kümelenen ve Türk sol fasizmini temsil eden kesimlerin etkin bir sekilde rol oynadiklari bilinmektedir.

Sonucta, 1925’ten sonra Kürdistan’i isgal etmek için askeri seferler düzenleyen Türkiye yönetimi, Kürdistan’i kendi anavatan sinirlari içinde Türkiye devleti olarak telaki ederek, memleketçi milliyetçilik anlayisiyle Kürtlerin yasadigi topraklarda egemenlik hakki iddiasinda bulunarak, Kürdistan’i Türk vatani, Kürtleri de, Türk milleti kabul ederek, buna benzer siyasi yönelimlerle Kürt nüfusunun tamamiyle tarihten silinmesini saglamaya çalisiyordu. Yirminci yüzyilin baslarinda Türkiye tarafindan sömürge Kürdistan’da uygulanan nüfus politikalariyle, Kürt nüfusu ve Kürt nüfusuna dair sayisal rakamlar tamamiyle yokedilerek, Türk nüfusunun içinde gösterilmesi saglanmisti. Türkiye devleti, Kürt nüfusunun Türklestrilmesine yönelik uyguladigi politikalarda büyük oranda basarili oldugunu söylemek mümkündür. Ayrica Türk kamuoyuna yönelik yapilan propaganda çalismalarinda Kürt nüfusunun Türk nüfusu olarak algilanmasina dair düsüncesinin yerlestirilmesinde de amacina ulasmisti.

Ki artik Türkiye kamuoyu ve kismi olarak belli bazi Kürt kesimleri de dahil olmak üzere Kürt nüfusunu, Türk nüfusu içinde yani 70 milyon biçiminde algilayarak, normal bir yasamsal/düsünsel olgu olarak karsilamaktadirlar. Yani Türk yönetiminin 1930’larda Kürt nüfusuna yönelik gerçeklestirdigi idari ve siyasi uygulamalar günümüzde de gerek Türkiye’de ve gerekse kismi olarak Kürdistan’da hala tamamiyle etktili oldugunu söylemek mümkündür. Türkiye yönetimi ise, 1923’ten beri Kürt nüfusunu, Türk nüfusu içinde ele alarak, hem iç kamuoyunda ve hemde uluslararasi siyasi, diplomatik ve ekonomik iliskilerde kullanarak, bununla bir yandan dis dünyaya karsi güçlü bir devlet oldugunun mesajini verirken, diger taraftan Kürt nüfusunu da kullanarak, Kürtler üzerinde baski olusturmakta, Kürtleri ezmekte ve Kürtlere karsi Türklerin üst kimlige sahip olduklarini mutlak bir sekilde dile getirmektedir. Buna karsilik Kürtler veya Kürt ulusal siyasetinde iddia sahibi olan kesimlerin, 1930’lardan beri Ankara yönetimi tarafindan sömürge Kürdistan’da, Kürt nüfusuna karsi sistematik bir sekilde Türk irkçiligi esaslarina dayandirilarak 13 milyonluk (1927) veya 70 milyonluk (2012) Türk-Türkiye nüfusu biçiminde sürdürülen yok etme siyasetinin degismesinde etkili olamadiklari/Kürt nüfusu ile ilgili sorundan uzak durmayi tercih ettikleri görülmektedir. Ankara yönetiminin, sömürge Kürdistan’da ve Türkiye’de yasayan Kürt nüfusunu 70 milyon olarak propaganda edilen Türk nüfusu içinde degerlendirmis olmasi, 20. yüzyilin ilk çeyreginden beri araliksiz bir sekilde Kürtlere yönelik sürdürdülen etnik temizlik siyasetinin ve Kürdistan’daki irkçi yapinin devam ettirilmek istendigine isaret etmektedir.

Ali Haydar Koç

Back to top button