Makale

Türkiye’nin kurucu ideolojisi „Türkçülük Fikri’ baglaminda sömürge Kürdistan-III

Cumhuriyetin ilk yillarinda devletin kurucu düsüncesi kabul edilen „Türkçülük düsüncesi’ve bu düsüncenin Kürdistan’da yarattigi korkunç sonuçlar, Türkiye devleti tarafindan 1940’lardan sonra „üstün irk’ olma biçiminde açikça tarif edilerek, yasamda kalan kürtlerinde bu üstün irkin kölesi/hizmetçisi oldugu biçiminde sikça söylemler ve düsüncelerin devletin yönlendirmesiyle kamuoyunda propaganda edilmesi saglaniyordu. Örnegin:Reha Oguz Türkkan ve Nihal Atsiz’in „Orhun’ (1938), „Ergenekon’ (1939), „Bozkurt'(1939) ve „Gökbörü’ (1942) ortkaklasa çikardiklari bu irkçi dergilerin künyelerinde „Türk irki bütün irklardan üstündür’ (bkz. Nihal Atsiz, Yirminci asirda Türk meselesi I, Makaleler, c.3 ve Reha Oguz Türkkan, Türkçülüge giris, Türk milliyetçiliginin üzerinde duracagi meseleler,1940) ifadesinin açikça kullanilmasi Türk irkçiliginin insani olmayan siyasal boyutlarina isaret etmektedir. Kürtlerin soykirimlarla yokedilmesine dair zaferlerini üstün Türk irkini yaratmanin bir basarisi sayan Türkiye yönetimi, 1940’lardan sonra Kürdistan’i tamamiyle Ankara rejiminin idari denetimine aldigi bir dönemde „Türk irkinin bütün irklardan üstün oldugu düsüncesi daha çok öne çikarilarak, Türk toplumunu bu yönde Kürtlere karsi düsmanca mobilize edebilmek için, kamuoyunda Kürt ulusunu asagilayan çok yönlü hayali progandalarin yapilmasi talimatlarini da vermisti.

Bu propagandalarin en önemli yönünü Türk egitim kurumlari olusturuyordu. Türk egitim bakanligi tarafindan okullar için hazirlanan tarih ders kitaplarinda tamamiyle üstün irk olma fikirleri Kürt çocuklarina ders olarak ögretiliyordu. Örnegin;Tarih ders kitaplarinda su bilgiler geçmektedir:’Türk tarihi Türk milletine, dünya yüzünde insanligin dogusundan beri en asil ve yüksek insan tipini kendi irkinin temsil ettigini, asirlarin yürüyüsünce beseriyetin karanlik göklerinde müselsel medeniyet ufuklarinin kendi irkinin zeka ve kabiliyet elleriyle açildigini anlatir. Türk tarihi Türk milletine kendi irkinin askerlikte, idarede, siyasette oldugu kadar ilimde, fende, edebiyatta, resim, musiki, mimarlik, heykeltiraslik gibi sanatlarda dahi ne kadar essiz bir istidat ile yogrulmus oldugunu anlatir.'(bkz.Tarih IV,Türkiye cumhuriyeti tarihi, Ankara 1941).

Egitim bakanligi tarafindan 1940’lardan sonra hazirlanan bütün tarih ders kitaplarinda ‘Türk irki, üstün irk, yüce Türklük, Türk milleti, kahraman Türk tarihi’ vs. gibi kavramlar çok sikça kullanilmaktadir. Buna benzer egitim politikalarinin Kürdistan’da yayginlastirilmasi siyaseti üzerinde önemle duruluyordu. Örnegin; „dönemin Türk istihbarat örgütü olan MAH elamanlari tarafindan Ankara’daki merkezi Türk yönetimine, Kürt vilayetleri hakkinda 1932’de sunulan bir raporda su bilgiler verilmektedir:„idealsiz ve ülküsüz ögretmenler elindeki maarif çok geridir. Türk ögretmen hemen hemen yok gibidir.., Yeni tayin edilen ögretmenlerin bilgileri, eski ve yerli ögretmenlerin ise hem bilgileri, hem de görgüleri yeterli degildir. Bu yüzden buradaki yerli ve eski memurlar batiya tayin edilerek, yerlerine Türk kültür ve geleneklerini iyi bilen idealist ve ruh sahibi ögretmenler tayin edilmelidir. Bu bir zarurettir…'(bkz.Hamit Pehlivanli,Cumhuriyetin ilk yillarindan günümüze Dogu ve Güneydogu Anadolunun meseleleri:Örnek raporlar isiginda karsilastirmali bir inceleme). Cumhuriyetin ilk yillarindan itibaren Kürt ulusu hakkinda buna benzer çokca raporlar ve bu raporlar paralelinde yapilan etüt çalismalarinin oldugu bilinmektedir.

Diger taraftan köy enstitülerinin kurucularindan olan egitim bakani Saffet Arikan 1938’de Kürdistan’in bütün vilayetlerini gezerek, egitim araciligiyle Türkçülük fikirlerinin Kürtler üzerindeki yerinde incelemisti:1938’de çikan Ayin Tarihi gazetesinde su bilgiler aktarilmaktadir:„..Maarif vekilimizin sark seyahati hakkinda aldigimiz haberler de bizi çok sevindirecek mahiyettedir. Sark vilayetinde bir kültür sitesi kurulmasi hakkinda Atatürk’ün verdigi direktiflere göre tetkiklerde bulunmak üzere bu seyahate çikan maarif vekilimiz koca bir bölgede bir gün bir kültür ocaginin temelini atarak, bir baska gün maarifçilerle hasbihal ederek en çok nura muhtaç olan o yerlerin ihtiyaçlarini yakindan tespit ve alinmasi zaruri tedbirlerin mahiyetini tayin etmek imkanini bulmustur..'(bkz. Avm Tarihi, sayi.56, Agustos 1938).Türkçülük ideolojisi temelinde Kürt ulusuna yönelik planli egitim uygulamalariyle yönlendirilen bu siyasal anlayis zamanla gelistirilerek, içinde yasadigimiz 21.yüzyilda da sömürge Kürdistan’da gerçek olgularla bagdasmayan biçimsel içeriklere sahip olan yeni kavram ve söylemlerle devam ettirilmeye çalisilmaktadir.

Kürt ulusunun da dahil oldugu bir çok cemaatin birlesmesinden meydana gelen Osmanli imparatorlugunun yüzyillarca varligini sürdürdügü bir cografyada yani imparatorlugun hakim oldugu bir ülkede „millet-i mahkure’ olarak degerlendirilen bir topluluktan yani Türk unsurdan Türk irkçiliginin „üstün irk’ seklinde ortaya çikmasi ve özelde Kürdistan’da inkar-baski araci olarak kullanilmasi, iç ve dis iliskiler bakimindan farkli siyasal sorunlari da karsimiza çikarmaktadir. Toplumda seçkinci sinifa ait olduklarini savunan muhafazakar Türkçüler, üsten alta dogru toplumu irkçi politikalar içinde yönlendirerek, çikarlari geregi 1930’lardan sonra zaman zaman imparatorlugun varisi olduklarini da dile getirerek, imparatorluk varisi bir cografyada Türk irkçiligilini yayginlastiriyordular. Özellikle Türk irkçiligini esas alan seçkinci muhafazakar kesimler, toplum üzerinde tam hakimiyet kurabilmek için, osmanli varisi olduklarina dair duyguyu kullandiklarini söylemek mümkündür. Türkiye cumhuriyetini „Türkçülük fikirleriyle’ yönlendiren irkçi muhafazakar seçkinci sinif çeliskili siyasal ifade ve propagandalarla hareket ederek, toplum ile kendi arasina sinirlari kati kurallarla çizilmis bir mesafe kurarak, sadece propaganda amaci ile kullandiklari kitle iletisim araçlariyle kamuoyu üzerinde hüküm kurma siyaseti izlemis ve hala büyük oranda ayni siyasal çeliskilerle toplumsal güçleri yönlendirmeye çalismaktadirlar. Bu konuda diktatör M.Kemal’in talimatlariyle kurulan CHP ve Memur külüpleri en çok öne çikan örneklerinden birini teskil etmektedir.1930’larda basini diktatör M.Kemal’in çektigi muhafazakar seçkinci sinif toplum üzerinde kurdugu siyasal nüfuzunu ve siyasal gücünü tek sef, tek parti, tek fikir (Türkcülük-irkçilik), tek millet, tek ,tek irk ve tek bayraktan olusan „teklerin birliginden’ olusan muhafazakar zeminden almis idi. Örnegin:Tek sef ideali yahudi kökenli Türk irkçisi Tekin Alp (Moiz Cohen) tarafindan su sekilde ifade edilmektedir:’Yeni Türk’ün temsil ettigi insan tipinin, Atatürk’ün yarattigi hususi bir tip oldugu inkar kabul etmez bir hakikattir. Bir evladin, babasi tarafindan yetistirilmesi tabii bir hal degilmidir?..veya..,Kemalizm millici midir? Evet, hem de koyu millicidir. Hatta millicilik, partinin (CHP) baslica remizlerinden birini teskil eder. (bkz.Tekin Alp, Kemalizm-1936). Özellikle Türkiye toplumu bu seçkinci muhafazakar grup tarafindan Kürt ulusu ve Kürdistan’a karsi etnik temizlige dayanan inkarci politikalara alet edilerek „düsmanlk besleme’ biçiminde mobilize edilmis ve hala edilmektedir.

Sonuçta Türkiye cumhuriyetinin kurucu ideolojisi olan Türkçülük ve buna dayanarak yapilan irkçi faaliyetler, tamamiyle Kürtler üzerinde asagilayici politikalarla denenerek, bu siyasal ideoloji ile 20.yüyzyilin ilk çeyreginde Kürt aydinlanlamsinin önüne geçilerek, Kürt ulusunu bilgi anlaminda da sefaletin içine sürüklemisti. Türk yönetimi tarafindan tasarlanan planli polilitik uygulamalarla geçmislerinden inkar politikalariyla koparilmak istenen Kürtlerin, gerçeklestirilen bu uygulamalarla geleceksiz ve gelecegini tayin edemeyen bir cemaat olmasi öngörülmüstü. 1930’lardan beri kurulusunu „Türkçü fikirler üzerinde kuran Türkiye devletinin sömürge Kürdistan’da izledigi Türklestirme siyasetine dair uygulamalar, günümüzde Kürtlere karsi hala degisik siyasal manevralarla-biçimsel degisikliklerle büyük oranda devam ettirilmeye çalisilmaktadir. Türkiye yönetimi „dolayli veya dolaysiz „Türkçülük fikirlerini’ tek bir vatan ve tek bir bayrak biçiminde ifade ederek kaçakçi Kürt, savasçi Kürt, terörist Kürt, bölücü Kürt, vatan haini Kürt biçimindeki degisik taktiklerle Kürtleri katlederek, bu siyasi anlayis ile bagimsiz Kürdistan devletinin kurulusunu engelleme siyaseti izlemektedir. 1925’ten 2012’ye kadar Türkiye kamuoyu Kürdistan’da Ankara yönetiminin gerçeklestirdigi soykirimlari, katliamlari ve asimilasyon politikalarini mesru kasilamasi, zaman zaman Kürtlere karsi düsmanca tavirlar sergilemesi, Türkiye devletinin kurucu fikri olan „Türkçülük ideolojisinin’Türk toplumu üzerindeki derin siyasal, sosyal ve kitle ruh anlayisini irkçi yönde belirleyen pisikolojik etkilerine isaret etmektedir.

Ali Haydar Koç

Back to top button