Makale

Türkiye’nin kurucu ideolojisi ‘Türkçülük Fikri’ baglaminda sömürge Kürdistan-II

Türkiye devleti, kurulus yillarindan itibaren Türkçülügü devletin kurucu fikri biçiminde ele alarak,bu siyasal irkçi ideoloji ile Kürdistan’da idari,siyasi,askeri ve ekonomik anlamda sömürgeci girisimleri baslatarak, Kürtleri,Türk irkçiliginin düsmani ilan ederek,Kürtler üzerinde soykirim denemeleri yaparak,Kürdistan’da askeri saldirilarla ‘etnik temizlik ‘uygulamalarini gerçeklestiriyordu.Örnegin:1925-1940 yillari arasinda Kürdistan’da gerçeklestirilen askeri seferlerin temel hedeflerinden biri, Türkçülük ideolojisinden dolayi düsman ulus olarak ilan edilen Kürtleri yoketmek ve Kürdistan’i, Anadolu’da kurulan Türkiye’ye ait bir vatan parçasi haline getirmek idi. Yani Osmanli imparatorlugunun yikilmasindan sonra devletin tek unsuru olarak kabul edilen Türklerin yüce çikarlari adina, Kürtlerin kurban edilmesi öngörülmüstü.Örnegin;1930’larin Türkçülerinden Kazan Tatarlarindan Sadri Maksudi Türklerin devletin ana unsuru olduguna dair su degerlendirmeyi yapmaktadir;’Bugünkü Türkiye’nin istinat ettigi büyük esas ise,Türklük mefkuresidir, milliyetçiliktir. Devletin dayandigi esas unsur da büyük bir çogunlugu teskil eden Türk halkidir.’ (bkz.Sadri Maksudi,Milliyet duygusunun sosyolojik esaslari).

Esas unsur olan Türklerin çikarlari adina Kürdistan’da tanzim edilen zorunlu göçertmelerle (Tehcir) birlikte, Kürtlere ait bütün tasinir ve tasinmaz mal varliklarinin talan edilmesi saglanarak, Kürtlerden talan edilen zenginlik kaynaklarinin Türk milli sermayesini temsil eden Türkiye is Bankasi gibi devlet kurumlarina/Türk milli burjuvazisinin gelismesi adina serbest girisimci Türk isadamlarina devr edilmisti. Günümüz Türk yönetimi-yöneticileri, mutlak bir sekilde geçmisin talanci uygulamalarina bagli kalarak, cumhuriyetin kurulusundan beri sinirsiz bir sekilde Kürtlerin zenginlik kaynaklarini genel anlamda Türk unsurunun refahi için kullanarak, bununla Türkçülük ideolojisini temel fikir olarak kabul eden Türkiye milli ekonomisinin gelisimini saglayarak, kendi zengin topraklari üzerinde açlik sinirina getirilen Kürt ulusunu sefalete sürükleyerek, Kürdistan’daki Türk sömürge idaresini güçlü tutma siyaseti izlemektedirler.1930’lardan beri Türkiye cumhuriyetinin kurucu fikri olan Türkçülük ideolojisi’adi altinda bütün Türklerin refahini düsünen Türkiye, Kürtlere sefaleti reva görerek, Kürdistan’dan bir Türk yurdu ortaya çikarma ve ana dili Kürtçe olan Kürtlerden Türkçe konusan bir cemaat yaratma siyaseti izlemisti/izlemektedir. Örnegin diktatör Atatürk 17 subat 1931 Adana Türk ocagindaki bir konusmasinda sunlari ifade ediyordu:’..Biz milliyet fikirlerini dagitiyoruz. Tabii bu yil da öteden beri sarf edilen gayretlerin devem edecegine süphe yoktur. Yalniz milliyetin çok bariz vasiflarindan birisi dildir. Türk milletindenim diyen insan, her seyden önce ve behemehal Türkçe konusmalidir. Türkçe konusmayan bir insan, Türk düsüncesine bagli oldugunu iddia ederse, buna inanmak dogru olmaz…'(bkz. Zeynep Korkmaz, Atatürk ve Tür dili-belgeler ve Füsun Üstel, Türk ocaklari).

Türkiye cumhuriyeti sinirlari dahilinde herkes Türkçe konusmak ile yükümlü idi. Sömürge Kürdistan’da bu sinirlar içinde degerlendirildiginden, herseyden önce Kürtler daha fazla Türkçe ögrenmek ve „Türkçülük ideolojisini’ özümsemek zorunda birakilmislardi. Sömürge Kürdistan’da Türklük-Türk unsuru kutsallastirilirken, Kürtler ise kendi vatanlarinda, kendi dillerinden, tarihlerinden, geleneklerinden, kültürlerinden ve geçmislerinden uzaklastirilarak, sinirlari belirlenmis irkçi kaliplar içinde çesitli Türkçü sembol ve sifatlarla asagilaniyordu. Örnegin:1930’larda Türkçülük ideolojisinin temsilcilerinden biri olan Nihal Atsiz asagi irk olarak gördügü Kürt ulusuna yönelik alinacak tedbileri: ‘Türklerin anayurdu olan Anadolu’ nun ancak etnik temizlikle asagi irklardan arindirilabilecegi..’biçiminde açikliyordu (bkz. Nihal Atsiz, Makaleler I-IV). Veya bir diger irkçi olan Reha Oguz Türkkan ise, „melez kana sahip üç yasin altindaki çocuklarin idam edilmesi gerektigi..’ (bkz.Emre Arslan, Türkiye’de irkçilik). Türkiye’nin kurucu ideolojisi olan „Türkçülük’ düsüncesinin propagandacilari, Kürt toplumunu buna benzer degisik söylemlerle asagilayarak, Kürtlerin nasil yokedilmesi gerektigi biçiminde irkçi düsünceler ileri sürüyordular.

Sömürge Kürdistan’da bu irkçi düsüncelerin pratik anlamdaki karsiligi; Kürtlerin evlerinde diri diri yakilmasi, zorunlu göç yollarinda ölüme terkedilmesi, vatanlarindan koparilmasi ve toplu kursuna dizilmeleri vs.gibi korkunçluga dayanan vahim sonuçlar dogurmasi olmustu. Örnegin;Ankara yönetimi tarafindan verilen talimatlarla, sadece 1925-1940 yillari arasinda devletin kurucu ideolojisi olan Türkçülük düsüncesinden dogan anlayistan dolayi sayilari yüz bini asan Kürt çocuklarinin yasama haklari soykirim niyetiyle ellerinden alinarak öldürüldüler-katledildiler. Örnegin 1925’te (Seyh Sait Kürt isyani) Türk ordusunun Kürt milli karsi giristigi soykirim ve etnik temizlik saldirilarinda Bingöl’ün Genç ilçesinde görevli olarak yeralan bir Türk subayi Diyarbakir’da arkaslarina Kürtlere karsi girisilen soykirim uygulamalarinin vahsi boyutlarini söyle tarif ederek, anlatiyordu;’ ..Bu üç yil içinde sayisini bilmedigim kadar Kürt çocuk,kadin,yasli her kim olursa olsun evlere, agillara toplar ve yakardim. Bu yaptiklarimdan da yüregim asla sizlamazdi. Çükü onlar dagdakilerin çocuklariydi. Bu çocuklarin yarin onlar gibi bize karsi savasacaklarindan emindim.Bu arada yine iki katli bir evde insanlari toplayip atese verirken, yaslari 13-14 olan iki genç bacadan dama çikip o ateslerin arasindan aniden atlayip gözlerden kayboldular. Buna kahroldum.O zaman bunlarin yigitligine hayran kalmadim da diyemem..„ (bkz. Hasan Hisyar Serdi,Görüs ve Anilarim). Ayrica dönemin Kürt savasçilarindan olan Hasan Hisyar Serdi bizzat tanik oldugu bir olayi da tarihe not düsmektedir;’..yine köylüleri iki bir evde topladiktan sonra atese vermislerdi. Biz olayi uzaktan farkettik. Askerler evi atese verdikten sonra da süngülerini çikarmis kaçabilecekleri vurmak için hazir bekliyordu. Ben kapinin bulundugu taraftan aniden bagirarak ates ettim. Gayem askerlerin dikkatini dagitmak, düzenliligini bozmak,dikkatlerini üzerime çekip, o yanginin içindeki Kürt gençlerine kaçma firsatini vermekti. Ben ates edince askerler panige kapildi. Kapida sesimi duyan 12 yasindaki bir çocuk disari firladi. Sonra kapiyi söküp atti. Ardindan da dönüp içerdekilerinin çikmalarini ve ormana karismalarini sagladi…,Bu küçük müdahale ile çok sayida küçük çocugumuzun canini kurtardim.., O anda o 12 yasindaki çocugun ruh halini düsündüm, pisirik ve ölümü bekleyen bir halde iken, benim sesimi ve askere karsi koyusumu görünce nasil insanlari kurtarmaya basladigini, onlari atesten çikarmaya koyuldugunu düsününce bizim atesimizin, o atesten daha güçlü oldugunu düsündüm… „ (bkz. Hasan Hisyar Serdi,Görüs ve Anilarim). Burada verilen örnekler, Kürdistan’da Kürt çocuklarina karsi gerçeklestirilen binlerce olaylardan küçük bir kesitini olusturmaktadir.

Türkçülük ideolojisinin yüzyillik bir „asimilasyon ve etnik temizlik’ projesi olarak tasarlanan 1934 iskan kanunu ile Kürtlerin tamamiyle yokedilmesinin düsünüldügü bir dönemde, CHP umum katibi Recep Peker, ‘Insanlik tarihi yirminci yüzyila açilirken tek bir sey, Türk kani bütün bu gürültüler içinde temiz kalmisti.., bu ordulari yaratan bay Türk milletinin kanindaki yücelikten ileri geliyordu..’demekte idi (bkz.Recep Peker, inkilap dersleri notlari, birinci ders, ulus basimevi,Ankara,1936). Kürdistan’da yüzbinlerce Kürd’ün soykirima tabi tutularak, yokedilmesi „temiz Türk kani ve Türk ordusunun yüce Türk kanindan aldigi güç’ biçiminde tarif edilmesi, devletin kurucu düsüncesi olarak kabul edilen „Türkçülügün’ saldirganlikta sinir tanimayan Türk irkçiliginin vahsi boyutlarina isaret etmektedir. Devletin kurucu ideolojisi olan „Türkçülük’ üstün irk olma tarifleriyle anlamlandrilarak, bununla yeni bir insanin yaratildigini, bu yeni insaninda „Türk unsurdan’ baskasi olmadigina inanmaya çalisan Türkçü kadrolar, dünyadaki bütün „çagdas ve ilerlemeci’ gelismelerin Türkler tarafindan baslatildigini propaganda ediyordular.

Türkçü ideoloji ile bezenmis irkçi devletin idari ve siyasi yapisini yürütecek kadrolar hakkinda da degisik fikirler ileri sürülüyordu. Örnegin:Mahmut Esat Bozkurt bu konuda su degerlendirmeyi yapmaktadir; ‘Türk devletinin islerini Türk’ten baskasina vermeyelim. Türk devletinin islerinin basina öz Türk’ten baskasi geçmemelidir.Yeni Türk cumhuriyetinin devlet islerinin basinda mutlaka Türkler bulunacaktir.’ (Bkz.Ahmet Yildiz, Ne mutlu Türküm diyebilene). Siyasal sinirlari kanuni-cezai tedbirlerle çizilerek siddet ve kati uygulamalarla belirlenmis olan Türkçü/irkçi memur-idareci kadrolasmasinin sömürge Kürdistan’ki boyutu düsünüldügünde, Ankara yönetimi buna benzer kadrolasmalar araciligi ile Kürtler üzerinde denedigi ve gerçeklestirecegi soykirim ve etnik temizlik gayesine daha hizli ve kolay ulasma arayisi içinde idi.

Ayrica Osmanli döneminde devletin üst yönetiminde/bürokrasisinde Kürt bürokratlar ve asker kökenliler fazlasiyla mevcuttu. Bu durum basta diktatör Atatürk olmak üzere cumhuriyetin kurucu kadrolari olan „Türkçüleri’ ürkütüyordu ve bu korkudan dolayi da Kürtlere karsi kanuni tedbirler almaya çalisiyordular. Bir yönüyle devlet bürokrasisinde Kürt nüfuzunu engellemek için, 1930’larda degisik ölçü aletleriyle Türk irki hakkinda antropolojik arastirmalar yapilarak, sözde asil Türkleri ortaya çikararak, devlet bürokrasisine yerlestiriyordular. Ayrica gerek Kürdistan’da ve gerekse Türkiye’de 64 bin kisi üzerinde kafatasi ölçümlerine dayanan tetkiklerin yapildigi degisik kaynaklarda geçmektedir. Örnegin; diktatör Atatürk’ün talimatlari ile manevi kizi olarak gördügü Afet Inan’a talimat vererek, kendisi bu emir dogrultusunda ‘Türkiye halkinin antropolojik karakterleri ve Türkiye tarihi;Türk irkinin vatani-Anadolu 64.000 kisi üzerine anket’ adinda bir doktora tezi yazmisti. Ayrica Türkçü kadrolar buna benzer antropolojik etütlerle Kürdistan’da degisik plan ve programlarla uygulanan „etnik temizligin’ yani yapilmis ve yapilacak soykirimlarin nüfus ve asimilasyona dayanan pratik sonuç/boyutlarini da ögrenmeye çalisiyordular……

Ali Haydar Koç

Back to top button