Haber

“Türkiye, Güney Kürdistan Federe Bölgesi’nin bagimsizlik kararini taniyan ilk ülke olmalidir”

HAK-PAR Baskanlik Kurulu 21 Temmuz 2017 tarihinde Ankara Genel merkezde toplanarak gündemindeki konulari görüstü ve asagidaki açiklamayi kamuoyu ile paylasmayi kararlastirdi.

BASINA VE KAMUOYUNA

Ortadogu’nun istikrarsizlik üreten bölgelerinden biri olan Irak’ta Kürdistan Federe Bölgesi kendi kaderlerini belirlemek için referanduma gidiyor.

Fiilen üçe bölünen Irak’ta sadece Kürtler ve Araplar degil Sünni ve Sii Araplar da artik, baris içinde bir arada, ayni idari mekanizma içinde yasayamazlar.

Sonu gelmez iç savas ve agir terör bunun en somut kanitidir.

Bu kosullarda Sayin Mesud Barzani’nin çagrisiyla toplanan Güney Kürdistan’daki siyasi partiler, dini ve etnik guruplarin temsilcileri 7 Haziran 2017 tarihinde bir araya gelerek Kürdistan’in kendi kaderini kendisinin belirlemesi için referanduma gitme karari aldilar ve tarih olarak da 25 Eylül 2017’yi belirlediler.

Kürdistan Federe Bölgesi’nin barisçil bir sekilde, referandum yoluyla kendi kaderlerini belirleme hedefi mesrudur.

Uluslar arasi hukuka ve teamüllere uygundur ve bu gün Irak’in, tüm Ortadogu’nun içinde bulundugu kosullar nedeniyle zorunludur.

Kürdistan Federe Bölgesi’nin bagimsizligi Ortadogu’da istikrarsizliga neden olan, barisi tehdit eden bir sorunun çözüme kavusturulmasi açisindan da önemlidir.

Türkiye hem içeri de, hem de Irak, Suriye ve Iran’da Kürt karsiti politikalarin yarar getirmesi bir yana ciddi ekonomik, sosyal ve siyasal sikintilar ürettigini görmelidir.

Kürtlerin mesru haklarina kavusmasi Türkiye için bir tehdit degildir.

20 milyon kürdün yasadigi Türkiye, kardeslik hukukunu da gözeterek Güney Kürdistan Federe Bölgesi’nin referandum kararini desteklemeli ve bagimsizlik ilani halinde ilk taniyan ülke olmalidir.

HAK-PAR bunu talep etmekte, Kürt halkinin barisçil yollarla kendi gelecegini belirleme hakkina saygili olmanin, Türkiye’nin iç barisina, ekonomik gelisimine de önemli katkilari olacagini düsünmektedir.

Öte yandan Türkiye 15 Temmuz darbe girisiminin ardindan ilan edilen OHAL kapsaminda yüz binleri kapsayan sorusturmalar, içlerinde milletvekilleri, belediye baskanlari, gazeteci ve akademisyenlerin de dahil oldugu yaygin tutuklamalar, isten atma uygulamalarina artik son vermelidir.

Suriye, Irak basta olmak üzere Ortadogu’da Katar hariç neredeyse tüm ülkelerle ciddi sorunlar yasayan Türkiye dis politikasini gözden geçirmeli,

Avrupa Birligi ile basta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi ve ABD ile iliskilerini normallestirmelidir.

Bu gerilim politikasi sürdürülemez.

AKP, MHP isbirligi ile sistem degisikligine giderek Parlamentosu etkisizlesen Türkiye’de kutuplasma ve gerilimi arttiran, demokratik zemini daraltan politikalar izlenmekte, pek çok soruna kaynaklik eden Kürt sorunu ve Alevi sorununun çözümüne yönelik her hangi bir proje ortaya konmamaktadir

12 Eylül 1980 Askeri Darbe Anayasasi, bu anayasaya dayandirilan Partiler yasasi ve çag disi kurumlar varligini sürdürürken, bu kurumlasmadan kaynaklanan irkçi, gerici, anti demokratik ‘Kürt karsiti’ zihniyet agirlasarak sürmektedir.

Her gün gerçeklesen sorusturmalara, tutuklamalara ek olarak Kürt dili ve kültüründe önemli bir yere sahip olan Ahmedê Xani, Cigexwin gibi kisilerin adlarinin yer aldigi tabelalar sökülmekte, heykelleri yikilmakta, kürde dair etkinlikler yasaklanmakta veya çesitli keyfi engellemelere gidilmektedir.

‘Kürdistan’ kelimesi içeren yasal parti girisimlerine hukuk disi engellemeler çikarilmakta, geçmiste dilekçeleri alinanlar fiilen islemez duruma getirilmektedir.

11 Temmuz 2017 tarihinde anayasal hakkini kullanarak kurulus dilekçesini Içisleri bakanligina sunmak için gelen Kürdistan Demokrat Partisi Kurucular Kurulu içeriye dahi alinmadi. Mevcut hukuka aykiri olarak dilekçelerini dahi teslim edecek bir muhatap bulamadan geri dönmek zorunda birakildilar.

Bu keyfi tutumu protesto ediyoruz.

Yine son günlerde gündemde olan Meclis iç tüzük degisikligi Kürtlerin düsünce ve örgütlenme özgürlügünün alaninin ne kadar kisitlandigini göstermesi açisindan kayda degerdir.

Artik milletvekilleri dahi Mecliste düsüncelerini özgürce ifade edemeyecek, 12 Eylül fasist anayasasinin ilk 4 maddesi gözetilerek ‘Kürdistan’ basta olmak üzere bazi kelimeleri kullanamayacaklar. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlügü esasinda Anayasa’da düzenlenen idari yapisina aykiri tanimlamalar ‘yapamayacaklardir.

Türkiye her geçen gün daha olumsuz bir rotaya sürüklenmektedir.

Yapilmasi gereken bu anti demokratik yoldan bir an önce çikmaktir;

Olaganüstü halin yasakçi, keyfi, hukuk disi zeminini degil demokrasinin sinirlarini genisletmek, sorunlari çagdas yöntemlerle, diyalogla, uzlasmayla çözmek için adimlar atmaktir.

24.07.2017

HAK-PAR BASKANLIK KURULU

Dengê Kurdistan

Back to top button