Üç Konferans: Çanakkale, Manisa ve Mus

Sevgili okurlar,
Iki haftadir yine yollarda idik. 8 Aralik’ta Çanakkale, 15 Aralik’ta Manisa, 18 Aralik’ta ise Mus. Bu üç ilde düzenlenen üç konferansta Kürt sorunu ve çözüm üzerine konustum.
Çanakkale’ye Istanbul’dan bir grup arkadasla, karayoluyla ve Tekirdag üzeri gidip geldik. Trakya yönüne ilk gidisimdi. Mevsim kis olmasina ragmen çevre hos ve dinlendirici idi. Çanakkale, bogaziyla birlikte sirin bir kent.
Sipil Dagi’nin eteginde bereketli bir ovanin kiyisina kurulmus olan Manisa’da düzenli sokaklari, yapilari ile rahat, temiz bir kent.
Ege, Marmara bölgesi ve Çukurova’nin her yanina oldugu gibi bu iki kente de, özellikle son 30 yilda küçümsenmeyecek bir Kürt göçü yasanmis, hizla büyüyen kentlerde Kürt mahalleleri olusmus. 12 Eylül öncesi Dogu’da, yani Kürdistan’da yasayan arkadas ve dostlarin çogu da göç edenler arasinda; onlari arasaniz en kolay buralarda görebilirsiniz
Bunun yani sira Çanakkale ve Manisa’da daha 12 Eylül öncesi tanistigimiz, siyaset ve sanatta ortak degerleri paylastigimiz Türk dostlarla da karsilastim.
Her üç ilde de konferansin konusu son gelismeler isiginda Kürt sorunu, çözüm ve baris süreci idi. Isin güzel tarafi, gerek Çanakkale ve Manisa’da, gerek Mus’ta, geçmiste pek de alisik olunmayan bu tür bir konferansin rahatça, herhangi bir engelle karsilasmadan, herhangi olumsuz bir olay yasanmadan yapilabiliyor olmasiydi. Geçmisteki yasaklar ve engeller göz önüne alindigi zaman bu önemli bir degisim. Hem devlet ve onun mülki kadrolari, asayis güçleri, hem kamuoyu artik bu sorunlarin özgürce tartisilmasina alisti denebilir. Bu, sorunun barisçi çözümü bakimindan umut verici. Eger Kürt sorunu gibi büyük gerginliklere, çatismalara yol açmis ve uzun yillar tartisilmasi bile yasaklanmis bir sorun artik böylesine rahatça tartisilabiliyorsa, toplum onun barisçi ve adil bir çözümü için de olgunlasiyor demektir.
Mus konferansimiz agir kis kosullarina denk geldi. Her yer kalin karla kapli idi. Termometre geceleri eksi 20’lere düsüyordu ve gündüzleri bile eksi 8-10 dolaylarinda idi. Bu, havayolu trafigini de etkiledi. Arkadasim Resit Deli ile birlikte Ankara’dan rötarli gittik. Dönüste ise, 19 Aralik sabahi dönecekken, sis nedeniyle uçaklar inip kalkamadigi için karayoluyla Elazig’a geçtik ve ancak 20 Aralik gecesi dönebildik. Ama konferans ve bir bütün olarak Mus gezimiz verimli geçti ve buna degdi.
Mus Alparslan Üniversitesi’nin büyük konferans salonu tiktim tiklim doluydu ve nerdeyse oturanlar kadar bir kitle de toplantiyi ayakta izledi. Toplantinin açis konusmasini Üniversite’nin Rektörü Prof. Dr. Nihat Inanç yapti. Kürt sorununun dünü ve bugünü ile sorunun barisçi çözüm yöntemlerine iliskin olarak bir saat kadar süren bir sunum yaptim, sonra gelen yazili sorulari cevaplandirdim. Yerel medya konferansa birhayli ilgi gösterdi ve Mus Valisi Sayin Vedat Büyükersoy da dinleyiciler arasinda idi ve sicak bir ilgi gösterdi. Toplantidan sonra kendisini makaminda ziyaret ettim.
Üniversite’nin rektörü Sayin Inanç ile ögretim üyelerinden Sayin Abdullah Kiran konferansin hazirlik, tanitim ve yapilis sürecinde bir hayli emek harcamislardi.
Kürt Dili ve Edebiyati Bölümünde Gençlerle Sohbet
19 Aralik sabahi ise, daha önce programda olmamasina ragmen, ilgili ögretim üyelerinin daveti üzerine, Üniversite’nin Kürt Dili ve Edebiyati Bölümü’nde egitim gören gençlerin kampüsüne gittim, orada son 50 yili askin sürede, ülkemizde Kürt dili ve edebiyati ile ilgili yasanan ve bir bölümüne bizzat tanik oldugum olaylar ve gelismelerle ilgili konustum, gençlerin sorularini cevaplandirdim. Bu hem benim için, hem de ‘öyle saniyorum ki- gençler için ilginç bir sohbet oldu.
1957 yilinda Musa Anter, Diyarbakir’da Ileri Yurt Gazetesi’nde ‘Kimil’ diye bir Kürtçe halk türküsü yayinladi diye tutuklanmisti. Ben ise 1966 yilinda Kürtler ve Kürt dilinin varligi ve haklari üzerine yazdigim bir yazi nedeniyle tutuklanmistim. Oysa simdi bu ülkenin üniversitelerinde Kürt dili ve edebiyati bölümünde gençler egitim aliyorlar ve ben de orada çagrili olarak konferans veriyor, bir derse katiliyor ve gençlerle Kürt edebiyati üzerine sohbet ediyordum.
Kürt dilinin ve Kürt halkinin özgürlügü için önümüzde daha epeyce yol olsa da alinan bu mesafeyi küçümsememek gerekir.
Sohbetimiz sirasinda gençlerin bu bölümü bitirdikten sonra bilgilerini nasil kullanacaklari, kadro ve egitim sorunu da gündeme geldi. Bilindigi üzere bu gençlerin kadrolu ögretmen olarak görevlendirilme talebi daha önce de gündeme gelmisti. Kusku yok ki bu hakli bir talep. Bu ayni zamanda anadilde egitimin hayata geçmesi için de gerekli.
Anadilde egitim, çocuklar ve gençler için, ilkokuldan üniversiteye kadar kendi anadilinde egitim yapabilme hakkini kapsar. Bu olmadan Kürtlerin anadillerini kullanmakta özgür olduklarindan söz edilemez. Kürt sorunu barisçi biçimde adil bir çözüme ulasacaksa, atilmasi gereken temel adimlardan biri de budur.
Su anda Mardin-Artuklu Üniversitesi ile Dersim, Bingöl, Mus, Van ve öteki üniversitelerde var olan ve bazilarinda yeni açilmakta olan Kürt dili ve edebiyati bölümleri, Kürt dili için ögretmen yetistirerek ilk, orta ve liselerde anadil egitimini baslatmak için temel görevi görebilirler. Buna, bu bölümü bitiren gençlerin su anda okullardaki Kürtçe seçmeli ders için ögretmen olarak atanmasiyla baslanabilir. Böylece hem seçmeli ders için ögretmen ihtiyaci karsilanmis, hem de bu gençler için is bulunmus olur.
Kürt sorununun çözümünün tartisildigi bir süreçte, hükümet gecikmeden bu yönde adim atmalidir.
21 Aralik 2013
Kemal Burkay