Uyariyorum…
Nefret söylemi, farkli kimliklere, farkli inançlara yönelik asagilama, küfür, siddet hali ve davetidir. Ve bu diyarda Ermeni, Musevi, Alevi, Kürt, hatta Müslüman ve diger kimlikler bundan nasibini alir.
Nefret söylemi Türkiye’de belli bir çitanin altina hiç düsmez.
Ancak zaman zaman ani çikislar yapar.
Bu çikislar nedensiz degildir…
Bu çikis dönemleri ülkedeki siyasi konjonktürle yakindan iliskili olur. Nefret söylemi kimilerinin silahi haline dönüsür, güç kavgalarinin, siyasi hedeflerin tasiyicisi haline gelir…
2000’li yillarin nefret söylemi, hatta nefret politikalarinin parçasi haline getirilen misyonerlik meselesi ve misyoner avi buna açik örnektir.
Bugün o tarihte neler yasandigini ana hatlariyla biliyoruz…
Milliyetçiligin yükseltilmesiyle AB karsitliginin beslenmesi, bunun rejim krizi arayisi ve hükümet karsitligiyla iç içe sokulmasi sonuç olarak tüm devlet birimlerini, özellikle askeri ve jandarmayi ‘oyun’un parçasi kilmis, bir Ergenekon öyküsü olarak arka arkaya Santoro cinayeti islenmis, Malatya katliami gerçeklestirilmisti.
Ayni ortamda Ermenilik meselesi ve 1915 baska bir nefret cihazi haline getirilmis, Hrant Dink yasarken medyada bu söylemle linç edilmeye çalisilmis ve sonunda öldürülmüstü.
Artik farkindayiz ya da farkinda olmaliyiz…
Nitekim farkindaligin ürettigi yapilardan birisi, medyada nefret söylemini takip eden “nefretsöylemi.org” Ocak-Nisan 2012 izleme raporu çarpici sonuçlar veriyor.
Türkiye’de ulusal, etnik ve dini gruplari hedef alan köse yazisi ve haber toplami 2011’in ilk dört ayinda 38, ikinci dört ayinda 41, son dört ayinda 27 iken, bu rakam 2012 Ocak-Nisan aylari arasi 115’e çikmis durumda…
Taranan toplam 16 ulusal gazetede toplam 115 haber ve köse yazisi nefret söylemi içeriyor.
Bunlara internet sitelerini ekledigimiz, kimlikler disinda tek tek kisilere ve kimi düsüncelere yönelik nefret söylemini kattigimiz zaman ulasilacak rakam korkunç olacaktir.
Nefret söylemi sabittir…
Nefret söyleminde önceki dönemlere oranla büyük bir patlama vardir…
Içinde bulundugumuz savasçi ortamin, siyasi parti temsilcilerinden hükümet yetkililerine degin genis bir hatti kusatan savasçi dilin nefret söylemini derinlestirdigine de hiç süphe yok…
Ve ivme yükseliyor.
Yaz aylarindan bu yana sadece HaberVaktim sitesi ve Akit Gazetesi 20’ye yakini benimle ilgili olmak üzere Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Yasemin Çongar, Ahmet Altan, Ahmet Insel’e yönelik nefret söylemi içeren, hedef gösteren yayin yapti.
Yalan, dolan, iftira, küfür, asagilama, düsmanlik içeren, seytanlastirma üzerine kurulu, dogal kimlik ögelerini nefret unsuru haline çeviren, düsünceyi bölücülükle es tutan yayinlarina gün atlamadan bir yenisini ekliyorlar…
Bu yayin politikasi sonuç vermesi beklenen ve ölümcül sonuçlari olabilecek bir yayin politikasidir.
Dahasi var, arkasi var…
Isaretler bir yayin faaliyetinin ötesini gösteriyor.
Birkaç gün önce söz konusu site ve gazetede Hasan Cemal’le ilgili bir haber yapildi. Hasan Cemal’in gazetecilik faaliyetlerini kirli faaliyet gibi aktaran, yakinda yayinlanacak kitabini büyük bir planin parçasi olarak ele alan bu “haber”in ayrintilari, içerdigi bilgiler, verdigi tarihler ve üslubu bir sekilde bunun derinlerden gelen hedefe kilitli istihbarat notu oldugunu gösteriyor. Ve bu ilk kez olmuyor…
“Içeri”de hedefe çeken, hedef gösteren, israr eden birileri var…
1915 ve Kürt meselesi üzerine oynuyorlar, zemin ariyorlar…
Ilgili makamlari, siyasi iradeyi, Adalet ve Içisleri Bakanliklarini uyariyorum…
1915’in yüzüncü yilina yaklastigimiza göre ve bu sirada çikacak kivilcimlar dikkate alinirsa, buna baska unsurlar da eklenecek gibi görünüyor…
Her tür olayi ve gelismeyi, ilkeleri geri plana iterek siyasal pozisyon üzerinden ele alan dostlari uyariyorum…
Bu arayislar Kürt meselesi etrafinda liberal çevrelerle AK Parti arasindaki ayrisma ve gerginligi de kullaniyor ve bundan besleniyor.
Siddet ortaminin, siddet dilinin mesrulasmasi bu tür arayislari siradanlastiriyor ve yayiyor…
Kötü kokular geliyor…
Ali Bayramoglu