Makale

Ya enkazi kaldiracagiz veya altinda kalacagiz

Özal’in zehirlenerek öldürüldügüne iliskin haberler neden bizi sasirtmiyor?

Baska bir ülkede, bir cumhurbaskaninin otopsi sonucu dört çesit zehir tespit edildigi haberleri duyulsa yer yerinden oynardi da bizde neden oynamiyor?

Çünkü hepimiz bunun olmus olabilecegini biliyoruz.

Ister ‘devletin içine sizmis odaklar’ deyin, isterse de devletin dogal isleyisi, sonuçta bu ülkede emir-komuta zinciri içinde cinayet islenmesi yeni veya anormal bir durum degil.

Bu yüzden de resmi açiklamayi yapanlar ne ‘intihar’ dediklerinde pesinen inaniyoruz, ne de ‘kaza’ dediklerinde…

Toplumca komplo teorilerine inanmayi sevdigimiz için degil sadece. Sevmesine seviyoruz ama sasirma duygumuzu kaybetmemizin sebebi bundan ibaret degil.

Sasirmiyoruz, çünkü bu çarkin nasil döndügünü biliyoruz.

**

Ama öte yandan, ilk kez umutlu olmamizi saglayan bir süreç de var.

Ilk kez, cinayet islemeyi bir devlet gelenegi ve bir yönetim pratigi olarak kullanan yapi ve isleyisin üstüne gidiliyor, ilk kez gerçek bir arinma ulasilabilir bir hedef olarak görünüyor.

Devletin içinden birileri bu pisliklerin ortaya dökülmesini sagliyor, islenen vahim suçlari risk alarak elinden geldigince desifre ediyor. Vicdaninin sesini son derece insani olan korkularina kurban etmeyip adaletin yerini bulmasi için ugrasiyor, halka karsi sorumlulugunun geregini yapiyor.

Ama ayni anda o malum yapi da bürokrasideki, medyadaki, yargidaki ve siyasetteki kollariyla kendisini ciddi biçimde savunuyor. Suçun üstünü örtmeye ugrasiyor.

Derin devlet davalarinda herkes her seyi reddediyor. Islak imzasi olan ben atmadim diyor, suç isledigi kamerayla tespit edilen ise susma hakkini kullaniyor.

Çünkü bu durumun geçici olduguna ve devlet katinda islenen cinayetler söz konusu oldugunda geçerli olan ‘cezasizlik gelenegi’nin günü geldiginde imdadina yetisecegine inaniyor.

Ama artik öyle durumlar da yasaniyor ki, ancak teorik olarak mümkün olabilecek açiklamalar dahi yetmiyor, ortada siginacak derme çatma bir bahane bile kalmiyor.

**

BBP lideri Muhsin Yazicioglu’nun hayatini kaybettigi süreçte yasadiklarimiz, tam da böyle bir durumu ifade ediyor.

Hatirlayalim söylenenleri.

Kaç milyarda bir ihtimaldir bilmem ama gerçekten de helikopter, radarlarin dört dakika için görüntü alamadiklari o anda düsmüs olabilirdi…

Tam da Danistay saldirisinin oldugu gün kameralarin arizalandigi veya Hrant Dink cinayetinde ATM görüntülerinin bulunamadigi gibi, burada da radar çalismamis olabilirdi.

Hatta o gün bölgede uçus olmadigi seklindeki, sonradan dogru olmadigi ortaya çikan açiklamalarda da kasit aranmayabilirdi.

Sonrasindaki bir dizi tuhafligin tesadüf olduguna da inanabilirdik; içimizden ‘bu kadar tesadüf ancak teorik olarak mümkündür’ diye düsünsek bile.

Ama ne zaman ki o görüntüler ortaya çikti, bütünbu ‘açiklamalar’ anlamini kaybetti.

Inanmasi güç görüntülerdi onlar. Devletin, haydi devletin demeyelim, onun içinden birilerinin suçüstü yakalandigi andi. Izahi olamazdi ve zaten olmadi da.

Bir grup asker, helikopterin enkazinin basinda tornavidayla bir seyler söküyordu.

Sonuçta izah edilemeyecek bir durum vardi. Devlet Denetleme Kurulu’nun oldukça titiz ve basarili bir çalismayla hazirladigi raporun ardindan, kimligi tespit edilen dört subay tutuklandi.

Ama ‘susma haklarini’ kullandilar ve yargiya iliskin yeni düzenlemenin ardindan, tutuksuz yargilanmak üzere serbest birakildilar.

‘Adam susuyor, cevap vermiyor on ay. Bir kisi on ay yatmayi göze alabilir mi?’ diye soruyordu BBP lideri Mustafa Destici, geçenlerde TRT’de ‘idam’ ve ‘anadilde egitim’ konularinda karsi karsiya gelip tartistigimiz bir programin ardindan.

‘Üçüncü yargi paketiyle sizin özgürlük hakimleri serbest birakti onlari’ diyordu, laf dokundurmayi da ihmal etmeden,

‘siz de özgürlükçüsünüz ya.’

Destici, bildirilen yerin aranmamasindan, bakanligin kurdugu kaza kirim ekibinin, her biri nitelikli 9 uzmandan olusturulmasi gerekirken, kurallara aykiri olarak üç kisiden olusturulmasina, Hava Kuvvetleri’nin o anda bölgedeki hava hareketliligine iliskin belgeleri vermemesine ve radarlarin çalisip çalismadigina iliskin çeliskili açiklamalara kadar çok sayida soru isaretinden söz ediyordu.

Ve dava sürecinde ise muvazzaf bir gizli tanigin, kazadan 2-2.5 saat sonra oraya iki askeri helikopterin indirildigi yönünde ifade verdigi bilgisini de ekliyordu.

Simdi bütün bunlari görüp de buna sasiran olur mu?

**

Tarihi bir dönemeçten geçiyoruz.

Simdi canini riske edip bunlari ortaya dökmek için ugrasan namuslu bürokratlari yalniz birakmamak, onlarin olaganüstü bir fedakarlikla gün yüzüne çikardiklari cerahati temizlemek, ilk kez ulasilabilir bir hedefi ifade ediyor.

Ama enkazi temizlemek için kazmayi daha derine vurmak gerek.

Süreci takip etmek ve her asamada onu akamete ugratmak için ugrasan bürokratik odaklara karsi uyanik olmak gerek.

Bu tarihi dönemeci asip düze çikma sansini heba edersek, o bürokratik direnci kirip ilk kez epeyce yakinina geldigimizi hissettigimiz o kötülükle yüzlesme cesaretini gösteremezsek, belki de bu toplum yüz yil daha o kötülüge teslim olacak.

Belki de bu ülke bir yüz daha o kötülügü tasiyamayacak.

————————————–

Star-29 Kasim

Berat Özipek

Balkêş e ?
Close
Back to top button