Yanlisi elestirmeden dogru yolu nasil buluruz? (*)

Degerli Hilal Hanim,
Yeni Safak gazetesindeki kösenizde yayimlanan bana yönelik açik mektubunuzu okudum. Dönüsüm sirasinda karsilama nezaketini gösterdiginiz için, ayrica ülkemizde barisa ulasma yönünde oynayabilecegim role iliskin nazik sözleriniz için tesekkür ederim. Mektupta elestiriler de var ve ben bunu dostça elestiriler olarak saygiyla karsiliyorum. Ancak bu elestirilerin isabeti konusunda söyleyeceklerim var.
Ülkeye dönüsümün Türk devlet adamlari ve medya tarafindan iyi karsilandigini, adeta bas üstünde agirlandigimi, ama benim bu olanaklari ‘PKK’yi devlet kurdu’ tezini on farkli biçimde ifade etmekle kullandigimi söylüyorsunuz. Daha sonra ise söyle devam ediyorsunuz: ‘bu topluma anlatabileceginiz baska seyler oldugunu biliyorum. Bize anadilde egitimi anlatin, muhterem Burkay; federasyon düsüncenizi anlatin, çözümün yollarini anlatin. Katilmasak da dinleyelim sizi, farkli fikirleri duymaya alisalim. Bunu en iyi basaracak siyasetçilerden birisiniz.’
Yurda dönüsüm sirasinda iyi karsilandigim ve medyanin yogun ve sicak bir ilgi gösterdigi dogrudur. (Bu ilgi dönüsümden önce de yogundu). Peki ben bu ‘olanagi’ salt PKK’yi elestirmekte mi kullandim?
Eger dönüsümden sonra da katildigim televizyon programlarini ve gazetelere verdigim röportajlari izlemisseniz, hiç de PKK’yi elestirmekle yetinmedigimi, çözüm konusundaki görüslerimi net, açik biçimde dile getirdigimi, bu görüsler arasinda federal çözümün ve elbet anadilde egitimin oldugunu da bilirsiniz. Ayrica çözüm için silahlarin iki yönlü susmasinin geregini, hatta PKK’nin tek yanli silah birakmasinin yararini dile getirdim. Katildigim hemen her programda ve her gazete röportajinda bunu yaptim.
Zaten böyle oldugu bizzat sizin mektubunuzdan da anlasiliyor. Toplumun benim kullandigim, ‘Kürdistan’ adini, federatif çözümü ve anadilde egitim talebini içeren ‘radikal dile’ hosgörüyle baktigini söylüyorsunuz.
Öyle olunca sorun nedir, PKK’ya yönelik elestiri mi? Peki bu yersiz midir, bosuna vakit kaybi midir, olanaklari heder etmek midir?
PKK Kürt politikasinda önemli agirligi olan bir örgüt, epeyce taraftari, kitlesel destegi var. Ama böyle olmasi onu elestiri disi tutmamizi mi gerektiriyor?
Eger PKK Kürt halkinin haklari ve özgürlügü için iyi seyler yapiyorsa, tamam, destek verelim ve bazi kusurlarini da hos görelim. Ama ya önemli yanlislar yapiyor, üstelik bu ‘yanlislari’ bile bile yapiyorsa?.. Hele bu yanlislar bir halkin kaderini ilgilendiriyorsa, Kürt halkinin hak ve özgürlük mücadelesine büyük darbeler vuruyorsa ‘ki PKK’ninkiler öyledir- o zaman bu türden açik, net elestirileri daha da hak etmez mi? Bundan da ötesi, PKK Kürt halkina kurulmus bir tuzaksa ve bu tuzak hâlâ kurucularin planlarina uygun islevini sürdürmekte ise?..
PKK’ya aldanmis, bu tuzaga düsmüs bir yigin iyi niyetli veya saf insan varsa aydinlarin ve sorumlu siyaset adamlarinin da buna bakip yilmalari, susmalari mi gerekir?..
PKK kesiminin benim kendilerine yönelik elestirilerimden çok rahatsiz oldugu ve söz konusu elestirilere, olgun siyaset adamlarina yarasir biçimde cevap vereceklerine, küfür, iftira ve tehdit içeren son derece düzeysiz bir dille, bana karsi bir linç kampanyasi baslattiklarini da elbet biliyorsunuz. Daha da önemlisi PKK’nin bu kampanyayi daha ben yurda dönme kararimi açikladigim andan itibaren baslatmis olmasidir.
Hilal Hanim, PKK’nin durumu malum oldugu halde, geldigim dönemde PKK ile bir agiz dalasina tutusmamak için dikkatli oldugumu, baris mesajlari verdigimi ve kendi çözüm önerilerimi dile getirdigimi izlemis olmalisiniz. Buna ragmen, PKK’nin baslattigi söz konusu linç kampanyasina karsi sessiz mi kalmaliydim? Sinip susmali miydim?
Evet, PKK’ya verdigim cevaplar ne yazik ki zamanimin önemli bir bölümünü aliyor. Ama ben buna mecbur birakildim. PKK’nin bana yakistirmaya kalktigi ‘Isbirlikçi’, ‘hain’ ve benzeri sifatlar banim gibi, hayatini emekçilerin ve Kürt halkinin hak ve özgürlügü yoluna adamis basi dik, onurlu bir adama hiç mi hiç uygun düsmez; ama PKK’nin kendisine cuk oturur. Çünkü bu örgütü 1970’li yillarda devletin kurdugunu biliyoruz. Daha sonraki hikâyesi de temiz degildir. Bunlari son ‘Linç Güruhuna Cevap’ baslikli dizi yazimda bir kez daha dile getirdim. (Bakiniz: www.dengekurdistan.nu)
Kaldi ki PKK için söz konusu durum salt geçmise ait bir olay degil, bugün de devam ediyor. Ergenekon’un bir kolunun PKK içinde oldugu ve Imrali sürecinde derin devletin PKK eylemlerine yön verdigi bir sir degil. Hele, son günlerde medyaya çarsaf çarsaf yansidigi üzere, KCK’nin MIT tarafindan örgütlenmis ve yönetiliyor olmasi bile durumun dramatik yönünü açiga koymuyor mu?..
Ve durum böyleyken, bu gerçek dile getirilmeden, PKK ve onu yönetenler teshir edilmeden siddet sarmalindan çikmak mümkün mü?
Baris ve çözüm yönünde her olumlu adim atildiginda PKK’nin provokatif eylemlerle (Resadiye, Dörtyol olaylari Ankara’da patlayan bombalar Son Silvan ve Çukurca eylemleri vb ) yumusama ortamini sabote etmesi bir rastlanti midir?
Bunlari konusmadan isin iç yüzüne nasil nüfuz edebilir ve nasil baris ve çözüm yönünde çikar yol bulabiliriz?
Eger Kürt halkina karsi kurulan, zamanla ayni zamanda Türk halkinin da içine düstügü söz konusu tuzaga karsi Kürt ve Türk aydinlari, siyasetçileri gerekli uyari görevlerini yapsalardi, benim bu ise bunca zaman ayirmama gerek kalir miydi? Ama söz konusu aydinlar ve siyasetçiler ya bu tuzagi bir türlü göremediler (bu vahim bir durumdur) ya da gördükleri halde su veya bu nedenle sustular (bu daha da vahim bir durumdur).
Geçmiste PKK lideri Öcalan’la zaman zaman görüstügüm elbet dogrudur. Ben her seye ragmen soruna bir kan davasi gözüyle bakmadim. Özellikle Öcalan’in Suriye’de oldugu dönemde zaman zaman görüstüm. 1993’te bir protokol da imzaladik. Bazilari israrla anlamasalar ve bana karsi kullanmaya çalissalar bile bu tür diyaloglarda yarar vardir. Insan sirasi geldiginde düsmanlariyla bile görüsür. Ama yanlis içinde olanlarla görüsmek baska, yanlisin kuyruguna takilmak baska seydir. Ben iste bu ikincisini hiç yapmadim.
Öte yandan tüm bu iyi niyetli çabalar PKK’yi büyük yanlislarindan kurtarmaya yetmedi. Su anda ise durum çok daha farklidir. Öcalan yakalanip Imrali’ya konduktan sonra kendisi ve örgütü bir kez daha derin devletin denetimine girdi, yeniden dizayn edildi, kopan aglar tamir edildi. Böyle bir durumda derin devletin PKK içindeki eli ve etkisi son bulmadan onu dogru yola çekmek mümkün mü?
Ben kindar biri degilim, siyasi tutumumda öfkeye yenik düsmem; ama gerçekçiyim. Ayrica tehditler karsisinda sinmeyen, gerçegi dile getirmekten çekinmeyen bir insanim. Bunu halka karsi bir görev biliyorum. Benim farkim bu. Ve eger bazen dostlar tarafindan bile anlasilmiyorsam iste buna üzülürüm.
Selamlarim ve en içten dileklerimle
Kemal Burkay
25 Subat 2012
——————————————-
Kemal Burkay