Yanlistan dönmek için akil ve cesaret gerek

Dün gece, ‘Akdeniz kiyilarindan Stokholm’e baslikli gezi notlariyla ilgili yazim ‘ki aslinda bir aylik yorucu bir kosturmacanin, toplanti ve konferanslarin özetiydi- yeni yayinlanmisti ki, Sirnak Borozki köyü olayi ajanslara bomba gibi düstü. Çogu gencecik delikanli ve çocuk olan 36 köylü göz göre, köylerinin yolu üzerinde katledilmisti. Uçaklarla bombalanmis, kömürlesmis cesetleri dizi dizi siralanmisti
Bu manzara karsisinda uykum kaçti ve üzerinden daha birkaç saat geçmemis olan kösedeki yazimi, bu konuya iliskin yeni bir yaziyla degistirmeyi düsündüm.
Genelkurmay açiklamasi bunlarin kaçakçi olduklarini ve ‘terörist’ sanildiklarini iddia ediyor.
Bölgedeki siyasi kisiler ise, bunlarin köylerine dönerken karakol tarafindan durdurulup degisik bir yola yönlendirildiklerini ve az sonra da jetler tarafindan bombalandiklarini belirtiyorlar. Yine bu köyler halkinin öteden beri karakolun gözetimi altinda kaçakçilik yaptiklarini, bu isle geçindikleri söylüyorlar.
Kaçakçi ya da degil, 36 insanimizin bu sekilde acimasizca katledilmesi kabul edilir türden degil. Çogu ayni soyadini tasiyan bir köy halki nerdeyse toptan yok edildi. Bu insanlarin her birinin hayati da bizimkisi kadar degerliydi. Üstelik onlar daha gencecik yasta ve hayata doymadan, onu geregince yasamadan gittiler.
Bu olay kirli savasin yol açtigi nice trajediden sadece biri ve eger önü alinmazsa sonuncusu da olmayacak.
Kürt örgütleri hakli olarak tepkilerini yükselttiler. Olay baska türden kitlesel tepkilere de yol açabilir ve karsilikli siddeti biraz daha atesleyebilir. Simdiden bunun isaretleri var. Diyarbakir’daki bir protesto yürüyüsünde yine kitle ve polis karsi karsiya geldi. Isin içine tas, ses bombalari ve Molotoflar da karisti.
Bu olay ve yarattigi gergin durum da bir kez daha su soruyu önümüze koyuyor, koymali: ‘Siddetle neyi çözecegiz? Dökülen kan, çekilen bunca aci yetmedi mi?’
Bu soru hem Türk devletine, hem de sözde hak ve özgürlük için savastigini söyleyen PKK’ye.
Türk devletinin politikalari belli: Yillar yili Kürtlerin varligini inkâr etti ve Kürt dilini, kimligini yok etmek için, asimilasyon, sürgün ve kiyim yöntemlerine basvurdu. Son olarak bu politikanin sonuç vermeyecegini fark edip degisim sinyalleri veren, bir ‘açilim’ süreci baslatan AK Parti hükümeti de, hem statüko güçlerinin direnisi, hem de yeterince degisimci ve cesur olmadigi için gelip tikandi ve o da baskidan, askeri operasyonlardan medet umar hale geldi.
Peki açilim sürecine gereken destegi vermeyen, garip bir sekilde tüm demokratiklesme adimlarinin karsisina Kemalistlerle ve ezberci, sabloncu sol kalintilarla birlikte dikilen, hatta seçim sonrasi ‘halk savasi’ edebiyatiyla silahli eylemleri tirmandiran PKK-BDP kesiminin islerin bu noktaya gelmesinde payi yok mu?
Var, hem de bal gibi var. Biz Kürtler yalnizca karsi tarafi elestirmekle, karsi tarafin baski ve kötülüklerini sayip dökmekle yetinemeyiz. Bu belki yüregimizi sogutur ama dertlere deva degildir. Biz öncelikle de kendi yaptigimizdan, ya da bizim adimiza yapilanlardan sorumluyuz ve kendi yanlislarimizi veya bizim adimiza yapilan yanlislari görebilmeliyiz. Çünkü bu tür yanlislar kadar davamiza zarar veren bir sey yoktur.
Bu açidan bakinca PKK’nin basindan beri izledigi politikalar Kürt halki için bir trajedidir. Kimileri, ‘kol kirilir yen içinde’ anlayisiyla bu yanlislari oldum bittim görmezden geldi, hos gördü. Hâlâ da PKK’yi elestirmeyi dogru bulmayan, bunu örgüt rekabeti ya da ‘PKK düsmanligi’ sayan bir hayli saf insan var. (Bunlarin bir bölümü belki saf degil, ama köylü kurnazi ) Oysa hareketi çikmaz kanallara yönelten ve saglikli bir kanala dönmesini engelleyen en basta bu yanlislardir. Daha da kötüsü ve Kürt halki bakimindan aciklisi, PKK’yi yönetenlerin, ona yol gösterenlerin bu yanlislari bile bile seçmis olmalaridir. Diger bir deyisle, sözünü ettigimiz kol, ‘yen içindeki’ olmayip karsi tarafin, Kürt hareketini yolundan saptirmak ve bertaraf etmek için içimize soktugu, basindan beri koruyup kollayip yönlendirdigi bir ‘besinci kol’ dur.
Kuruldugu günden bu yana PKK’nin buna örnek teskil eden nice tutumunu, eylemini bir bir sayip dökmeye gerek yok. Bunlar geçmisten beri ortada. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Son seçimlerin ardindan PKK’nin izledigi politika ve basvurdugu eylemler bunun somut örnegi. Daha basindan derin devletin adami oldugunu bildigimiz Duran Kalkan adli zat, ki kendileri PKK’nin önde gelen komutan ve ideologlarindandir!- daha seçimler öncesi yayinladigi bir makale ile AK Parti’ye karsi -dikkat edin, bir bütün olarak devlete karsi degil- sözde bir ‘halk savasi’ baslatacaklarini söylüyor ve bunun strateji ve taktiklerini çiziyordu. Buna göre AK Parti sanildigi kadar güçlü degildi, ordu da ona karsiydi; çünkü Ergenekon davasi ile bir dizi general ve üst rütbeli subay tutuklanmisti, ordu AK Parti’ye ve hükümete dis biliyordu ve böylece PKK’nin müttefiki idi Ayrica Suriye ve Iran dost güçlerdi, falan filan
Bu anlayisla Imrali’daki Öcalan bile baypas edildi, onun ‘Hükümetle anlastik, tarihin en büyük Kürt antlasmasini yapiyoruz, artik Halk savasina gerek yok’ gibi açiklamalarina aldirmadan, seçimlerin hemen ardindan bilinen zincirleme silahli eylemler baslatildi. Sonuç ise ortada.
Böylece derin devletin planlarina uygun olarak köseye sikistirilmak istenen hükümet sertlige, savas güçlerinin yanina itildi. ‘Halk Savasi’ denen sey ise gelip bir bataga saplandi. Kürt ya da Türk, bosuna genç insanlarin kani dökülüyor.
Bu kosullarda Kürtlere düsen yalnizca operasyonlara tepki göstermek, cenazelerimize aglamak degildir. Asil yapilmasi gereken PKK’nin bu sorumsuzca ve süreci sabote eden provokatif eylemlerine karsi cesurca sesimizi yükseltmek, ona dur demektir. Silahlarin kayitsiz sartsiz susmasini istemektir. Dün PKK’nin yürüttügü savas neyin nesiydi, kime neye hizmet etti, ayri bir konu, bu konuda çok yazip konustuk, ama bugün artik bu savasin hiçbir gelecegi yoktur. PKK’nin silahlarinin Kürt halkina bir yararinin olmadigi gelinen noktada besbellidir.
Yanlis bir yoldan zafere varilamaz ve bunu anlamayip hâlâ PKK’yi elestirmekten kaçinanlar, ya da elestiriyi PKK düsmanligi sananlar siyasetten bir sey anlamiyorlar demektir. Bunu pekâlâ anladiklari halde bu çikmaz sokakta yürümekte israr edenler ve bu gidisi destekleyenler ise Kürt halkina en büyük kötülügü yapmaktalar.
Daglari mekan tutup adam öldürme sanatinda ustalasmis Murat Karayilan ve Cemil Bayik gibileri de ikide bir kendileri gibi düsünmeyen Kürt aydin ve siyasetçilerine öfkelenip onlara kara çalacaklarina, artik akillarini baslarina toplasinlar. Tirmandigi yüksek agaçtan inmesini beceremeyen kedi gibi, bir çikmaza saplandiklarini, bu savasin sonunun geldigini onlar da çok iyi biliyor. Artik bosu bosuna Kürt gençlerini ölüm tarlasina sürmesinler, siyasetin yolunu tikamasinlar. Bugün kirli savas hâlâ sürüyor ve nice canlar vakitsiz gidiyor, halk aci çekiyorsa, onlarin sürdürmekte israr ettigi bu yanlis politika yüzündendir.
AK Parti yöneticilerine, bugünkü hükümete gelince, siddetin, askeri operasyonlarin, tutuklama ve baskilarin bugüne kadar sonuç vermedigini kendileri de iyi biliyorlar. O halde yanlis yöntemlere bel baglamanin anlami ne? Kürt sorununun çözümü için yapilmasi gereken Kürtlere haklarini tanimaktir. Sayin Arinç’in sözlerinin alti doldurulmali ve hayata geçmeli. Bu konuda onlara gerekli olan da cesarettir. Çözüm esitlik temelinde Kürt halkinin tüm temel haklarini tanimakla ve buna giden yolu baslatmakla olur.
Bunun için de bir an önce silahlar karsilikli susmali, bu kirli savas sona ermeli.
—————————————-
NOT: Son günlerde önce Selahattin Erdem takma adiyla derin devletçi Duran Kalkan, ardindan Imrali’nin emir kulu 7-8 Hasan Pasa Karayilan, onun ardindan ne idügü belirsiz, nereden devsirildigi bence meçhul Baki Gül adindaki zat, son olarak da bazi kaynaklarin derin devletle baglantili, bazilarinin ise Iran’in adami dedikleri Cemil Bayik sirayla bana saldirdilar. Bu çamur atma kampanyasina sol cenahtan devsirilmis bir zat da parlamento görüsmeleri sirasinda katildi Belli ki bu son olmayacak ve bana yönelik yeni bir kampanya söz konusu. Bu tür saldirilara elli yildir alisik oldugum için hem fazla ciddiye almadim, hem de son dönemdeki yogun programim nedeniyle bu kisilerin zirvalari ve attiklari çamurla ilgilenmeye zaman bulamadim. Ama, yillar boyu kendilerine layik olduklari notu vermis olsam da önümüzdeki günlerde umarim bir kez daha firsat bulur, meydanin bos olmadigini gösteririm.
30 Aralik 2011
Kemal Burkay