Makale

Yelda Karatas’in Toplu Siirleri HÜZNÜN KISA TARIHI

Sair Yelda Karatas’in toplu siirleri Haziran 2019’da, ‘Hüznün Kisa Tarihi’ adiyla Karakarga Yayinlari arasinda çikti. 630 sayfa tutan, temiz baskili kocaman bir siir demeti.

Yelda Karatas üretken bir sair. Simdiye kadar ‘Ürperme’, ‘Alacaydinlik’, ‘Enel Ask’, ‘Sems ve Mevlana’, ‘Zait’, ‘Istanbul Bir Disi Orospu’, ‘Kitabe’, ‘Sahdamar’, ‘Sabir Masali’, ‘Ten Divane’,’Büyüyünce Dansöz Olucam’, ‘Umut Günlükleri’, ‘Sayikli Kelimeler’ adlarini tasiyan bir dizi siir kitabi yayinlanmis. Orhan Murat Ariburnu Siir Ödülünü, Dünya Globus Siir Ödülü Birinciligini ve Japonlarin 10. Mainchi Uluslararasi Haiku Yarismasi Büyük Ödülünü almis.

Kitaba adini veren ‘Hüznün Kisa Tarihi’ , toplu siirlerinde en sondaki siir. Hüzün sözcügü de, belli ki Karatas’in, umut, ask sözcükleri gibi sevdigi, bir çok siirinde kullandigi bir sözcük. Ayriliklar, ölümler, düskirikliklari dogal olarak biz sairlere hüzün verir. Iste onun ‘hüzün’lü siirlerinden biri:

IKI ISIK

Kentin ortasindaydi ates böcekleri…
Iki parlak bakistilar
Hüzünlü
ölüm gibi yapayalniz.
Ya da iki yaramaz çocuk Istanbul’a dil çikaran
Bir dev geçti yanlarindan
Isigi görmeyen ayak izlerini izlediler.

Öyle küçük
Ama öylesine parlakti ki nefesleri…
Sevmek isik belki de
Bunu kendilerine bile söyleyemeden güldüler.
Kentin ortasinda iki ates böcegi…
Ates içindeydiler.

Bir baska hüzün tasiyan siiri:
KORKUSUDUR GÜLE ADINI VEREN (*)

‘Gülün kokusu vardi’

Ay bacayi astiginda iki sey kaldi bende;
biri gençligim ah yalanci rüzgar
biri de ask o dimdik onurum
hiç yalansiz bakinca geçmise yani gözlerime
iki sey sürecek bensiz de:
biri ömrüm deli divane çocuk
biri de türküler içimdeki hüzünlü gülün kokusu.

—————————————————————–
(*) Sanirim basliktaki ‘korkusudur’ bir yanlis yazilim; ‘kokusudur’ olmali…

‘Hüznün Kisa Tarihi’ adi, söz konusu siirde dogrudan ifade edilmis olmasa bile, bende farkli duygular uyandirdi; ömrümüz ve bu ömür boyunca tanik oldugumuz olaylar üzerine düsündüm. Bizden öncekiler gibi bizim kusak ve bizden sonrakiler de, yalniz kendimiz için degil, ülkemiz ve insanlarimiz için hep güzel seyler umut ettik, özgür ve adil bir dünya için mücadele ettik, bunun için kosturduk. Peki sonuç ne? Umutlarimiz ne ölçüde gerçege dönüstü? Bizlerden dostlar, yoldaslar sonbahar yapraklari gibi bir bir dökülüp giderken nasil bir duyguyla hayata veda ettiler? Yüzlerinde mutlulukla mi, hüzünle mi?..

Yelda Hanim bir siirinde ‘kimse umutsuzluktan ölmedi’ diyor. Belki öyledir. Ama Imparatorlugun son yüzyilindan baslayarak -Cumhuriyet dönemi de içinde- iki yüzyildir batililasma ve yenilenme çabasi içinde olan ‘ki bu çagdas uygarliga erisme çabasiydi güya- bu ülkede bunu ne ölçüde basardik? Yüce postlar kapip caka satma ve ceplerini doldurma derdinde olan egemenleri bir yana birakin ‘onlar zaten hep öyle idiler- biz Türkiye solu ve Kürt hareketi, güzel ve soylu amaçlarimiza ne ölçüde ulasabildik? Yoksa bizim öykümüz de hüznün kisa ya da uzun tarihi midir?..
* * *
Yelda Hanim’la ilk kez yurt disinda oldugum dönemde, siirimle ilgili kaleme alip Her Seye KARSIN Edebiyat Sanat Dergisi’nde yayinladigi bir yazi nedeniyle tanistim. Sahdamar adli siir kitabini Kürtçeye çevirdim ve bu eser 2008 yilinda Istanbul’da,Deng Yayinlari arasinda yayinlandi. Iste o kitaptan bir siir ve onun Kürtçe çevirisi:

ISTANBUL’LA FIRAT ARASI

Hatirla,
o karli kis günü
sarabin kutsal sicagindan
bembeyaz karasina Cihangir’in
sessizce uzanan türküyü

Gecenin üsümüs sokaginda
Kolum koluna anlatirken hayatin hüznünü
nasil selamlamisti kar taneleri
Firat’in Istanbul’a dökülen sesini

NAVBERA ÎSTEMBOL Û FERATÊ

Bîne bîra xwe
ew seva zivistanê ya berfîn
Ji germiya pîroz a seravê
kilama ku bêdeng dirêj dibû
ber bi resayiya sip û sîs a Cîhangîrê

Di kûçeyê qerisî yê sevê de
dema milê min digot ji milê te re xemgînîya jîyanê
kulîyê berfê çawa silav dabûn
Dengê Feratê ku rijîyabû Îstembolê

——————————————————————-

16 Temmuz 2019

Kemal Burkay

Back to top button