Yeni bir meydan okuma arifesinde
Türk demokrasisi her daim kirilgan oldu. Ancak bu kez çatlak en kritik yerde. Demokrasilerin olmazsa olmazi olan siyasi iktidarlarin seçimlerle gelip seçimlerle gitmesi ilkesi konusunda bir iflas yasiyor, Osmanli-Türk siyasi tarihinin daha önce görmedigi bir noktaya gelmis bulunuyoruz.
Yüksek Seçim Kurulu’nun Türkiye’nin önemli iline, Istanbul seçimlerine iliskin iptal karari, anti-demokratik iklimi daha da koyulastirmistir.
Malum, yasalarimiza göre üst mahkeme olan YSK’nin karari nihaidir. 31 Mart sonrasi yapilan itirazlar, kurulun isleyisi de kanuni sartlara uygun olmustur. Ancak, siyasi iktidarin bu kurul üzerindeki etkisi, hatta açik yönlendirmesi her seyin önüne geçmis ve mevcut kararin mesruiyetini tartismali hale getirmistir.
Cumhurbaskaninin ve Bahçeli’nin durmaksizin Istanbul’da seçimlerinin yenilenmesi çagrisi yaptiklari, sistematik bir baski dili olusturduklari, emniyetin evleri dolasarak sahte seçmen avina çiktigi, sandik baskanlarini didikledigi ve itirazlara delil aradigi bir siyasi ortamda YSK’nin kanuni sekil sartlarini yerine getirmesi aldigi kararin mesruiyeti için yeterli olabilir mi?
2007 yilinda Anayasa Mahkemesi’nin verdigi 367 kararin da yeterli olmus muydu?
Anadolu Cumhuriyet Bassavciligi’nin, kimi sandik sayimlarinin ve veri girislerinin hatali yapildigi ve bu durumun seçim sonuçlarini etkiledigi iddiasiyla 32 ayri sorusturma baslatmasi, 100’ün üzerinde kisiyi ‘süpheli’ sifatiyla ifadeye çagirmasi YSK’dan kararini çerçeveleyen, yönlendiren ve Adalet Bakanligi’ndan bagimsiz olmasi düsünülemez bir durum degil miydi?
Böyle olunca toplumun, özellikle muhalif kesimin, bugünden dek, YSK’nin kararini adli bir prosedürün parçasi olmaktan çok, iktidarin seçim sonuçlarina bir tür direnç çabasi olarak görmesi, demokrasinin üzerine yeni bir gölge düstügü, Kafkasya rejimleri istikametinde yol aldigimiz tespitleri kimseyi sasirtmamalidir.
Simdi ortada demokrasi açisindan yeni ve büyük iddia var. Yenilenecek Istanbul seçimi sadece baskanlik degil, YSK karari hakkinda bir tavir seçimi haline dönüsebilir. Ya da, siyasi iktidarin baslatacagi yeni kutuplasma, meydan okuma üzerinden 2015 Kasim seçimlerindeki tabloyu ürer.
Birinci ihtimal büyük bir demokratik yanit olur.
Ikinci ihtimal gerçeklesse bile Türkiye’nin demokrasi yolundaki yürüyüsüne, bu yol tozlu toprakli da olsa, üstü yara bere de dolsa devam edecegine süphe yoktur.
31 Mart seçimlerinin bu açidan tekrar okunmasinda büyük fayda var.
31 Mart 2019 seçimleri, YSK’in Istanbul karari ötesinde, ürettigi siyasi iklim ve sonuçlariyla Türkiye’nin siyasi denge kartlarini yeniden karan bir seçim oldu.
Nasil?
Aslinda bir açidan 31 Mart’ta seçmen egilimlerinde çarpici bir degisiklik olmadigi söylenebilir. Nitekim 2018 Haziran ayinda yüzde Türkiye genelinde 53,6 oy olan Cumhur ittifaki bu kez de 51,64 oraninda oy aldi. Iktidar ittifaki ve muhalefet partileri arasindaki kutuplasma hali ve makas (yüzde 2’lik bir fark disinda) ayni kaldi. Bu tablo belirli bir gerçeklige isaret ediyor. Mevcut siyasi kutuplasmanin kültürel kimliklerinden kaynaklanan yapisal bir yön tasidigini gösteriyor ve bu açidan siyasi parti performanslarindan görece bagimsiz olduguna ve kolay degismedigine isaret ediyor.
Ancak bu durum madalyonun sadece bir yüzünü olusturuyor. Zira ayni kutuplasmanin, özellikle bu seçimlerle görünür daha hale gelen güncel-siyasal bir boyutu da var.
– Karsi kamplarda yer alan AK Parti ve Saadet Partisi (oy kaymalari bakimindan bu partinin oy oraninin 9 ay içinde yüzde 1,3’tan 2,7’ye çiktigi da düsünülürse) arasindaki kültürel, MHP ve IYI Parti arasindaki ideolojik kök ortakligi bu boyutun ilk verisidir. Bu bakimdan benzerler arasindaki ayrismanin, siyaset tarzina, güncel söylemlere, ama en çok otoriter bir yürütme düzenine ve lidere i(anayasal yapi ve Erdogan) itiraza oranla sekillendigini söylemek yanlis olmaz.
-Mevcut kutuplasmadaki bu güncel-siyasal boyutuna iliskin diger bir gösterge, Cumhur Cephesi’nde yasanan hareketlilikler ve geçislerdir. 31 Mart’ta AK Parti’nin MHP’ye kaptirdigi yüzde 5-6 civarinda oy, bir grup seçmen açisindan kuvvetli ideolojik vurgularin, krize dair ekonomik unsurlar ve Erdogan’a yönelik elestirilerin kimliksel davranis ögelerin önüne geçtigini göstermektedir.
– Bu konuda üçüncü bir delil AK Parti seçmen kitlesindeki memnuniyetsizlerin ilk kez bu seçimlerde kismen siyasallasmasidir. Sandik verileri ve seçim sonrasi yapilan kimi arastirmalar AK Parti oylarinin 2018 Haziran Genel Seçimlerine nispetle büyük sehirlerde azaldigini göstermektedir. Bu azalma seçmenin karsi cepheye oy vermesinden çok, seçimlere katilmama ve geçersiz oy kullanma egilimiyle ortaya çikmis görünmektedir. Nitekim katilim orani Türkiye 1 milyon 323 bin gerilemeyle 88.18’den 84.66’ya inmistir. 30 büyük sehirde ise katilim oraninin ortalamasi yüzde 84.51 ile Türkiye ortalamasinin altinda kalmistir. Sedat Ergin hakli tespitiyle, ‘söz konusu büyük sehirlerin önemli bir bölümü AK Parti’nin tartismasiz üstünlügündeki seçim bölgeleri oldugu için katilim oraninin düsmesi öncelikle AK Parti seçmenin bir kesiminden gelen bir mesaj olarak görülebilir.’
Ortada AK Parti seçmen kitlesinden kopan parçalar bulunuyor. Memnuniyetsiz bir grup seçmen bir süredir AK Parti’nin sagladigi siyasi, psikolojik, ekonomik, hukuki imkanlari koruma refleksi ile bu siyasi partinin tarzina ve genel siyasi gidise itiraz arasindaki çeliskiyle kusatilmis durumda bulunuyordu. 31 Mart’ta çeliski terazisinde itiraz kismen de olsa öne çikmis ve iç ayrismanin siyasallasabilecegini göstermistir.
Sonuç olarak mevcut seçmen kutuplasmasinda genel denge degismemis gibi görünse de, siyasi itirazda ortaklasmanin altini çizen, kutuplar içindeki hareketlilik, düsük katilma orani, AK Parti-SP ve IYIP-AKP/MHP köprüleri üzerinden bloklar arasi geçisler bu seçimin en önemli özellikleri arasinda yer almaktadir.
Durum dengeleri etkileyebilecek bir siyasi devir hizlanmasina benzetilebilir. Hizlanmanin anlami, kültürel kimliklere endeksli seçmen davranisi yaninda, yönetimde otoriterlesme/keyfilik dozunun artmasi, kararlardaki rasyonelligin azalmasiyla birlikte güven duygusu ve siyaset tarzina endeksli seçmen davranisinin yeniden güç kazanmaya baslamasidir. Diger ifadeyle kimlikçi ve popülist siyasetin kirilma ihtimaline yapilan bir seçmen göndermesidir.
Asiri ve yorucu sekilde kutuplasan ülkede itiraz sadece yönetim tarzina degil, ayni mevcut kutuplasmaya, bu kutuplasmanin içerdigi siyaset tarzina yönelik tepki olarak algilanabilir. Itirazda bulusma ise kutuplar karsisinda siyasi ve toplumsal merkezi yeniden açma ve talep etme egilimi olarak okunabilir.
Umariz bu egilim güçlenerek devam eder.
Istanbul seçimleri ilk sinavdir
Ali Bayramoglu