Yeni partilerin zamani geldi mi?
Toplumsal degisim ile siyasetin kurumsal yapisi arasinda iliski inisli çikisli olmaya mahkumdur. Temsil yetenegi çok güçlü partiler bile, yönetim anlayislarini degistirmez ve buna uygun kadrolari üretmezlerse, tabanin bir bölümüyle ayri düsebilirler. Küresel ortam bugün bütün toplumlari evrensel norm ve standartlara tasiyor. Her toplumun bir bölümü bu gelismeye uyum saglarken bir bölümü de milliyetçi bir içe kapanma psikolojisine giriyor. Sorun su ki bu dinamik her partinin tabanini çatlatan bir etkiye sahip. O nedenle böylesi hizli degisim dönemleri sürekli yeni toplumsal koalisyonlar üretiyor. Baglilik, sadakat ve biat üçlemesi içinden siyasete bakanlarin bunu anlamakta zorlanmalari çok dogal Onlar her kosulda ve ne yaparsa yapsin kendi partilerinin desteklenmesi gerektigini düsünüyorlar. Ancak seçmenin seçim sonuçlarini etkileyecek kadar kritik bir bölümü bu anlayista olmayabiliyor.
***
Bir haftadir incelemekte oldugumuz saha arastirmasi bütün siyasi partilerin bu sorunla karsi karsiya oldugunu gösteren bulgulara sahip. Ilk tespit olarak HDP’nin Kürtlük ortak paydasina bile tam olarak sahip olmadigini, hele Türkiyelilikten çok uzakta durdugunu görüyoruz. Bu parti kendisine bir ‘siyasi kimlik’ sorunu yaratmis durumda ve bunu sosyolojik kategorilerle bagdastirmakta zorlaniyor.
MHP iktidar ile ana muhalefet arasina sikismis, sürükleyici özellikleri olmayan pasif bir sosyolojiye hitap eden, toplumsal tabanini sadece Türk milliyetçiligi üzerinde kimliklestiren bir parti ve üstelik söz konusu ideoloji de sadece tepkisel siyasetin tasiyiciligini yapabilecek güçte. Oysa bu partinin hem AK Parti’den hem de CHP’den çok daha genis bir oy devsirmesi mümkün. Yapilmasi gereken kati ideolojik durusun getirdigi irrasyonaliteden kurtularak, gerçek ihtiyaç ve taleplere yogunlasan bir siyaset üretmek. Diger taraftan bu haliyle MHP’nin olmadigi bir siyaset yelpazesi de ‘eksik’ gibi durmuyor. Çünkü sosyolojik açidan kimse bu partiye mahkum degil. Dolayisiyla önümüzdeki dönemde eger kendini yenileyemez, ya da yeni bir partiye dogru evrilmez ise, giderek küçülecegini öngörebiliriz.
***
CHP’nin sorunu sosyolojik bütünlüge sahip olmakla birlikte siyasi anlayis ve zihniyet olarak çok ayrimlasmis iki farkli kitlenin temsilciligini yapmaya kalkmasi ve muhtemelen hiçbirine yaranamamasi. Arastirmanin gösterdigi üzere tabanin üçte ikisi Bati demokrasilerindekine benzer bir vatandasligi en azindan begeniyor ve kendisini o konumda hayal ediyor. Bu ille de demokrat bir seçmen kitlesi anlamina gelmiyor. Ancak normlar açisindan bir ‘siçrama’ yasanmis oldugunu ve seçmenin CHP’yi begenme ihtimalinin çok aza indigini görmekte yarar var. Soru partinin bu gerçegi ne denli kavradigi ve buna dogru bir yanit verip veremeyecegi Eger degisemezse, bu alanda yeni bir partinin önü açik görünüyor.
***
Nihayet AK Parti de, seçmenin çogunlugunu lider etrafinda kenetlemesine karsin, iktidar olmak için gereksindigi tabanin üçte birlik kismindan giderek uzaklasiyor. Arastirmaya göre bu grup bugün için kendi farkliligini ortaya koymaktan ziyade izlemekle yetiniyor. Ama söz konusu birikimin uygun kosullarda, örnegin iktidarin basarisizliginda, açiga çikmasi sasirtici olmaz. Isin daha vahim tarafi partinin üçte ikilik konsolide olmus kesiminin günümüz vatandaslik anlayisinin gerisinde bir tablo çizmesi ve buradan Türkiye’ye hitap eden bir gelecek tahayyülünün çikmasinin epeyce zor olmasi Bu nedenle AK Parti’de bir ‘demokratik yönetim anlayisi’ hamlesi gerçeklesmez ise, siyasi yelpazenin o kanadinda da partilesme arayislari mukadder gibi gözüküyor
——————————————————-
Karar-10 Temmuz
Etyen Mahçupyan