Makale

Yüz bin kisilik yalan ordu

Sanirim 1975 yiliydi. Vize’de subayken, tugay plân tatbikati esnasinda Tuggeneral Dogan Günçan,’Su küçücük ilçede bile hiçbirimizin bilmedigi, silah ve cephanesi bir yerlere gömülü, belki simdi kasaplik manavlik yapip da vakti saati gelince harbi gayrinizamî olarak sürdürecek olan özel harp görevlisi kimbilir kaç tane adamimiz vardir?’ demisti.

Kaldi ki, o tarihten birkaç yil öncesinin 12 Mart fasizminde, Seferberlik Tetkik Kurulu’nun bu islerini tezgâhlayan baska maksatlarin yilanbasisi Tümgeneral Cihat Akyol’un tirpanladigi genç subaylardan biriydim zaten.

Buna ragmen bugünlerdeki ‘yüz bin kisilik gizli ordu’ söylemlerine ihtiyatla bakiyorum, gene de.

Eminim, bunu yapmayi çok istemislerdir.

Ama siz siz olun, o generallerin birçoguna gereginden fazla zekâ, bilgi ve yetenek atfederek bir takim sofistike haltlar yemis olabilecekleri zehabina kapilmayin. Fasizan hasletlerini Wagner dinleyerek mi beslediklerini saniyorsunuz, siz onlarin? Böylelerin zorbaliklari bile üstünkörü, uyduruk ve çakma idi.

Keske düsman isgallerine karsi alternatif savunma projeleri üretebilmis olsalardi.

Ama ne gezer!

Vesayetçi siyasetlerinin emrinde bir araç gibi kullandiklari ellerinin altindaki görünür orduyu bile zivanadan çikararak, himbil ve disiplinsiz kilmislardir; ki nerde kaldi yüz bin kisilik gizli bir ordunun üstesinden gelebilmis olsunlar!

Nitekim, sözde bu maksatlar için kurduklari Özel Harp Dairesi’ni, basindan beri tümen seviyesindeki bir general kadrosuna emanet etmislerdir. Stratejik korgeneral veya orgeneraller dururken, yüzbinlere varan yurt ölçegindeki bir organizasyonu taktik bir generale terk etmezlerdi, aksi takdirde.

Hem bu ne muhtesem ne övgüye deger bir istikrar ve tutarliliktir ki, küçümsenip hor görüldükleri hâlde ve agizlarinda bakla dahi islanmayan bakkallardan çakkallardan devsirme, kisla nizamiyesi disindaki kontrolü bir hayli zor görünen bir ordu, yarim yüzyildir tüm hasmetiyle gizlerini koruyacak; buna karsin, generallerin harîm-i ismetindeki karargâh faaliyetleri ise donlarinin rengine kadar pazara saçilarak, her türlü rezillikleri ayyuka çikmis bulunacak.

Hayir! Hiç akla mantiga uygun ve makulmüs gibi görünmüyor bu bana.

Zerzevatçidan büfeciden kurulu böyle bir ordusu olsaydi, Osmanli’nin son dönemlerdeki ‘redif taburlari’na rahmet okutacak tarzda çoktan haraca berece kesmislerdi, bütün ülkeyi simdiye kadar.

Çünkü darbelerde sokaklara dökülen resmî askerî birlikler bile birkaç senede zivanadan çikmislar, bir tek alenen eskiyalik yapmadiklari kalmistir, o dönemlerde.

Nedir öyleyse, yüz bin kisilik bu gizli ordu meselesi?

Ben bunun, toplumsal duyarlilik ve dikkatlerin ‘askerî vesayetin mimarlari’ üzerinden alinarak bir baska mecraya çekilmesi gayretlerinin bir parçasi olabilecegini, yahut da bu ise yarayacagini düsünmekteyim.

Bir tasavvur ediniz ki; muhtiralari ve darbeleri bizatihi plânlayarak gerçeklestirenler kendileri olduklari hâlde tüm sayginliklariyla hâlâ ortalarda gezinip duran o dönemlerin eski Genelkurmay baskanlari, Kuvvet ve Ordu komutanlari…

Sikiyönetim ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri ile üst yargi organlarinin bütün o süreçlerdeki savci ve yargiçlari…

Cezaevlerinde ve operasyonlarda her türlü iskenceyi yapan jandarma ve polis teskilâtinin istenirse derhâl bulunabilecek etkili üyeleri…

Özel harp birimlerinde ve istihbarat kuruluslarinda fiilen sira disi görevler yapmis subay, astsubay, polis ve mülkiye amirleri…

O düzenin üniversitede, medyada, siyasal partilerde, is ve mafya dünyasindaki uzantilari olan unsurlari…

Bütün bunlar yarim yüzyillik problemlerin esas müsebbibi ve sorumlulari görülüp derdest edilecekleri yerde, hiçbir sey yokmusçasina nezahetlerini muhafaza edecekler; ama biz, pek bir fantastik buldugumuz ve tüm yurt sathina yayildigi varsayilan manav- kasap- bakkallardan mütesekkil sivil ve ne idügü belirsiz basibozuk bir ordunun pesine düserek yukarida saydiklarimizin pisliklerini, sorumlularina hiçbir zaman erisemeyecegimiz bu kitleden bilerek, kendilerini ilkin zihnimizde ve giderek vicdanlarimizda aklayacagiz, öyle mi?

‘Sefer Görev Emri’ bulunan terhisli garibanlarin, sanki darbe süreçlerinin karanlik adamlariymis gibi yutturulmalarini yememeliyiz, derim ben.

—————————————-

Taraf-3 Aralik

Namik Çinar

Back to top button