Makale

Yüzyilin katliamindaki yetim-öksüz çocuklar ve canlilar

Yeni yüzyilda, her yasanan aciyi dakika dakikasina tüm insanlik yakindan takip ediyor. On sehrimizin yerle bir oldugu. Tüm canlilari ani ve yasanmisliklariyla yer altinda birakilan tüm bu yüzyilin yasini bizler de; içimiz kanaya kanaya, bogazimiz dügülene dügümlene takip ettik, 15 milyon nüfusu kapsayan bu on ilde. Resmi rakamlar 7. gün itibariyle 26 bin kayip gösterildi. Yüz bine yakin yarali sayisi oldugu basina yansiyan rakamlar. Bunun daha yüksek rakamlar oldugu atilan çigliklarin, hala duyulmamasinda ve yikilan binalarin sayisindan baktiginda çikarmak için uzman olmaya gerek birakmiyor. Hepimiz bir kez daha yastayiz.

Yas, yasam boyu geri dönemeyen, derinden görünümü bir kayip karsisinda verilebilecek en dogal tepkidir. Sevilenlerin kaybolmasi durumunda normal ve yasanmasi gereken bir dönemdir.

Kayiplar, yasamin dogal bir parçasi. Birey geçisinin ardindan ögrenmek sosyal bir degisim içine girer ve bu degisim Freud; tarafindan yas olarak tarif ediliyor. Yas, kayip yasantisina verilen yeniden yapilanma tepkisi olarak kullanmak hem ölmüs sevdiklerimizin ve canlilarin hesabini sormaktan geçtigini düsünüyorum.

Dogup büyüdügü topraklardan, insanlar ayirmak insanlar için oldukça aci dolu bir tecrübedir. Herkes geride biraktigi, kaybettigi, sevdiklerinin, sehrin, köyün, evinin ardindan farkli tepkiler verir. Kisilerin kayiplarinin ardindan gösterdigi tepkide benim de verdigim tepki ‘yas’ tir.

Iliklerimize kadar kendini bir kez daha hissettiren felaketin sonuçlari ekranlara yansiyanin buz daginin görünmeyen kismina bakmanin yasanan yas ve acinin sorumlularini görmekten geçiyor. Yüzyillardir, tabiati ve insanlari tank toplarla yakip yikanlari bir kez daha tanimaktan geçiyor.

Buz daginin görünmeyen kisminda ilk dikkat edilecek olan ve unutulmayacak olanin, tarihte de benzerlerini gördügümüzü hatirlatmak istedim. Bu depremde, binlerce yetim çocugun akibetti ayri bir felaket sinyalleri veriyor. Yüzyila varan bir siyasi anlayisin bir kez daha Kürtlerin, Alevilerin yasadigi illerin yerle bir olusunun sorumlulari kimdir.?

Tüm Dünya hümanist insanlari, bizler de depremzedelerle ölüp dirildik. Yastayiz. Ancak, o göçük altinda kalanlar sadece insanlarimiz degildi.

O binalar altinda kalan, yüzyillik siyasi sistem oldu.

Halk olarak bu enkazin altinda da çikilacaktir. Çünkü olup bitenleri artik bölgede yasayanlara aci bir sekilde bir kez daha yasatti. Kimilerine göre; bu felaket ve ölenler taktiri ilahidir. Oysaki ne Allah ne de kaderdi. Bunu kader ve Allahin isi diye aciyi ve yüzyilin felaketini bastirmaya çalisanlar, yeni bir felaketin önünü açmaya sebep olanlardandirlar. Nasil mi? Çöken yüzyillik üniter siyasi iktidardir.

Bu yüz yil içinde; Yakilip yikilan köylerimiz, sehirler, Ormanlar, katledilen insanlar, börtü böcegiyle tabiattir. Taktirde Allahtan deyip her seyi Allaha havale edenler, cografyamizdaki, yikimi çogaltmaya yol açmaktan öteye gitmedi. Yüzyillik siyasi anlayis, yüz yillik felaketleri katliamlara sebep olan iktidarlardir. Örnegin;

1938 Dersim katliami sonrasinda çok sayida kiz çocugu ailelerinden alindi. Birçogu zaten anne ve babasiz kalmislardi bu katliam sirasinda. Alinan bu çocuklar. Yatili okullara verildiler. Bazilari da subaylara ve bürokratlara evlatlik olarak verilmisti. Kürdistan’da 1926 ve 1950 yillarina kadar sürdürülen bu uygulama o sürecin en vahim ve kiyimin baska bir sonucuydu. Ayni süreç yeniden baslamadigini kim söyleyebilir?

Ne acidir; 6 Subattaki katliamda; binlerce çocuk yetim kaldi. Bir cografyanin insanlari sadece degil, kültürü, inanci, tarihi birçok yol ve yöntemle silinmeye çalisildi. Siz okuyuculara da sormak isterim. Bu yasananlarin yüzyil önce baslayan bir cografyanin degisim projesinin bir parçasi degil midir?

Yine, kendi dogup büyüdügüm bölgede, sehirde, 1971 depremi altinda kalanlar sadece insanlarimiz ve evlerimiz degildi. Kaybedilenlerin geriye kalanlar imkanlari olanlar, göç edip bati illerine giderken-götürülürken, geri kalanlarin yerine Azeri insanlarin kendi köyümüze yerlestirilmesi nüfus degisimin bir ayagiydi. Acidir ki, ayni durum bu süreçte de yasanilacaktir.

Evet hepimiz yastayiz. Tüm hücrelerimize kadar bu aciyi kederi yasamaya devam ediyoruz. Acimiza kapilip olup bitenleri kabul mu edecegiz? Yoksa, bir kez daha zor olani seçip, sorgulamaya ve halkimiza yol göstermeye mi devam edecegiz.

Kürtleri, Alevileri, asimile, yok etmek için, son yüzyillik siyasi sistem, binlerce aci yasatti. Varto, Çorum, Maras, Dersim, Zilan, Agri, Madimaktan sonra, 6 Subat Hatay, Samandag, Nurhak, Pazarcik, Elbistan… 15 milyonluk bir nüfus…bosaltilan ölü sehir yeniden insa edilip, kimler o sinira yerlestirilecek. Kimlere satilacak o topraklar. Kime kimlikler çikartilacak…

Yüzyillik yönetici siyasi anlayisin; Kürtler ve Aleviler konusunda karnesi hiç de iyi degil. Iyi niyetli olduklarini söylenemez. Sorunlari çözmek yerine. Bu tür depremlerin önlenebilir yatirim ve denetimler yapilacagina.

Ülkenin yönetim anlayisi; yüz yildir: savasa yatirim, sinir ötesi operasyonlar, cezaevlerine, diyanet islerine yapilan yatirimlar yerine; saglik, altyapi, dogru bir yapilanma yerine. Müteahhit ve mühendisler araciligiyla kendileri de halkin verdigi vergi ve yarattigi degerleri. Yikima daha çok yol açan, Askeri alanda halklara karsi kullanildi.

Bu siyasi anlayis gerek anlayis gerekse de pratik de yaptiklariyla artik sonu gelmis ve bu depremin altinda kaldi.

Ülkenin tarim, yeralti yerüstü kaynaklarini, ülkenin çogulcu halklari için kullanacagini onlari yok etmek ezmekte kullandi. Ve bu binlerce insanin ve büyük bir sinir bölgesindeki ülkemizin bir parçasindaki topragi üzerinde yasayan kültür ve tarihle yok etmek devletinize zeval getirmedi mi? Binlerce mahsun çocuk, canli kiyimina sebep olan bir devletin tutulacak güvenilecek hiçbir yeri kalmamistir. Sehit edebiyatiyla, inkar, yok etme kiyima dayanarak var olan devlet ve anlayisi da tarihi çöplügüne atilma zamani geldigi kendini son yüzyilin deprem felaketinde gösterdi.

Kimse bana bu devletin siyasi anlayisinin masum oldugunu söylemesin. Çünkü asil sorumlusu tam da bu devletin siyasi anlayisinin kendisidir. Bu degismelidir. Sözü de yeterli degil. Degisecektir. Tam da bu süreçte. Kürdistan’in kuzey parçasinda yüzyillardir, katliama ugrayan, kendilerine bok yedirilen insanlarimizin, alevler içinde yakilan aydinlarimizin, sokak ortasinda öldürülenlerin, cezaevlerinde kaybettirilenlerin, 80 darbesi ve sonrasinda yasatilanlari, Roboski, Maras, Sivas, Dersim, tanklar altinda ezilenleri, küçük kizi ceylani, hendekleri ve birçogunu, unutmadik unutmayacagiz diyenler; horlanan, dislanan, haklari elinde alinanlarin birlikte insa edecekleri. Ülkenin yapisina uygun; üniter devlet siyasi anlayisi yerine, ülkedeki tüm halklar için en gerçekçi Federal bir devlet anlayisinin yüzyilinin zamanidir.

Suriye ve Kuzey Kürdistan parçasindaki on sehir bir ülke kadar büyük bir alanda yasanan yüzyilin felaketi neyin habercisidir. Bizler nasil okumaliyiz?

Yazim devam edecek.

Necla Çamlibel

Back to top button