|
Kürt sorununun demokratik çözümü
|
2012-12-26 17:50
|
Latif Epözdemir
|
|
Toplumun hemen tüm kesimleri artık Türkiye’de Kürtlere dair sorunların olduğu konusunda bir fikir sahibidir. Kimine göre bu sorun bir kimlik sorunu, kimine göre ulusal bir sorun, kimilerine göre bölgesel bir sorun, kimine göre vatandaşlık sorunu, geri kalmışlık ya da bölgesel dengesizlik, kimisine göre de etnik kimilerine göre de birlik ve beraberlik sorunudur. Bu gün hangi adla tanımlanırsa tanımlansın, bu sorun, toplumsal kalkınma, huzur ve mutluluğun tüm ülkeye egemen olmasının önündeki en büyük engel gibi duruyor.
Türkiye’de Kürt sorunu olduğuna dair ortak bir kanı oluşmuş olması önemli bir olgudur. Daha da önemlisi tanım ve tanısı ne olursa olsun bu sorunun demokratik ve barışçıl yollarla çözümü konusundaki dilek ve temennilerdir. İslamcılar, solcular, liberaller, demokratlar ve tüm değişim yanlısı güçler bu sorun çözülsün istiyor. Gelinen süreçte artık bu sorunun her düzeyde tartışılması konusunda geçmişte var olan ciddi engellerin bu gün ortadan kalkmış olmasıdır. Bu nedenle çözüm artık daha kolay gibi görünüyor.
Bu gün geldiğimiz noktada elde edilmiş kazanımlar -kimin eseri olursa olsun- çözümün kapısını aralamıştır. Esasen bu kazanımların kimin ya da neyin sonucu olduğu noktasına takılıp kalmak, tartışmaları bu eksende dondurmak bir yarar da getirmez. Geçmişteki olumsuz koşulları ve yanlış yöntemleri yeniden yeniden gündeme getirip suçlu ve sorumlu aramak, bu anlamda bir muhasebe içine girmek kimseye mesafe aldırmaz. Karşılıklı olarak geçmişte yapılmış olan tüm hata ve kötü işlemleri yeniden yinelemek de çözümü ertelemekten başka bir işe yaramaz.
Elbette ki gerçeklerle yüzleşmek gerekir. Geçmişin yanılgılarını tekrardan sakınmak gerekir. Algıları olgular doğrultusunda tazelemek bir erdemliliktir. Algıların değişmesi çözümü kolaylaştırır. Verili durumla, geçmişin acıları ile tanışıp orada daireler çizmek de yeterli değildir. Çözüm için yol almak , bir an önce bu sorunu çözmek konusunda özveride bulunmak gerekir.
Kabul edilebilir ve anlaşılabilir bir çözüm modelinde uzlaşmak, eşitlik ve adalet konusunda hemfikir olmak ,onurlu bir barışa kavuşmak için en istenen durumdur.
Kürtlerin kendi geleceklerini nasıl tayin edecekleri konusundaki seçeneği halka bırakmak, halkın sesine ve tercihlerine saygılı olmak gerekir. PKK’nin sıkça yaptığı gibi, kendi irademizi halkın iradesinin yerine ikame etme anlayışı doğru değildir.
Kürtler özgür ve eşit vatandaşlar olarak yaşamlarını sürdürebilme olanağını bulabilecekleri bir düzenlemeye evet diyebilirler. Bu eğilimi ortaya çıkarmak da o kadar zor değildir. Özgür bir ortamda demokratik bir referandum halkın duygu ve düşüncelerine dair bir eğilimi ortaya çıkarmaya yeterli olacaktır.
Özgür ve demokratik bir kamu yoklaması da hiç kuşkusuz savaşın, şiddet ve gerilimin sürdüğü bir ortamda mümkün olmaz. Özgür irade ancak gerçek anlamda özgürlüğün olduğu bir ortamda ortaya çıkabilir. Bu nedenle sorun sivil bir alana çekilmeli, silahlar susmalı, savaş, şiddet ve gerilime son verilmelidir.
Özcesi Kürt sorununun çözümü konusundaki ilk adım silahların susmasıdır. Ancak bu yolla siyaset normale dönebilir. Tersine silahların gölgesinde, poligonların içinde soruna çözüm aramak, havanda su döğmeye benzer.
Gelinen noktada PKK’nin kayıtsız ve şartsız olarak silahları gömmesi en çok Kürtlerin olmak üzere herkesin yararınadır.
Kalıcı bir barışın gelebilmesi için savaşın sonlandırılması zorunludur.
Devlet yurttaşları ile barışmak durumundadır. Devletin vatandaşları ile barışması için gerekirse bir genel af bile tartışılmalıdır. Devlet sinirlerini bozmamalı ve gurur yapmamalıdır. Kürt halkının hakları üzerindeki ipoteğin kaldırılması ve Kürt ulusal haklarının rehini fek edilmelidir. Bunlar zor olan şeyler değildir.
Geçmişte Kürt halkına yaşatılmış zulmün siyasi sorumlusu olarak CHP, Kürt halkından af dilemelidir. Bu günkü devletin özür dilemesi ve dönemin iktidar partisi CHP’nin de bağışlanmak amacı ile adımlar atması Kürtlerin devlete olan güvenini tazeleyecektir.
Kürtler hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı kanısına sahip olabilirlerse devleti sahiplenebilirler. Bu benim de devletim diyerek kendilerini de vatandaş olarak görmenin hazzını yaşayabilirler. Bu durum “devlete kurşun sıkma” fikrinde caydırmayı sağlayabilir, yurttaşlık bilincini daha kalıcı bir biçimde geliştirebilir.
Kuşkusuz bu güvenin sağlanması için atılabilecek başkaca da önemli adımlar vardır. Örneğin geçmişte kanun hükmünde bir kararname ile değiştirilmiş olan Türkiye’deki tüm yerleşim birimlerinin adları geri verilebilir. Kaldı ki bu salt Kürtlere özgü bir şey de değildir. Diğer etnik kesimleri de ilgilendiren bir sorundur.
Ülkede tekçiliği bilince çıkaran tüm düzenlemeler aslına rücu edilebilir. Çok kültür ve kimlikli bir toplum ancak böyle sağlanabilir. Hiç kuşkusuz çoğulcu yapının tescil edilerek anayasal güvence altına alınması, tekçi mantığı sonlandırır ve toplumsal zenginliği arttırır. Bu her kesimin yararına olacak bir kazanım olur.
Tevhidi Tedrisat uygulamasına son verilirse ana dilde eğitimin önünde çiddi bir engel kalmaz. Yasal düzenlemeler ve müfredata ilişkin düzenlemelerle bu sorun zaman içinde giderilebilir. Önemli olan niyetli olmak ve cesur davranmaktır.
Köy kanunu, soyadı kanunu, nüfus kanunu ve yerleşim birimlerine dair Cumhuriyetle birlikte uygulamaya girmiş olan kimi adaletsiz uygulamaların bu gün ihtiyaca cevap vermediği artık aşinadır. Bu olumsuz uygulamaları gidermek devlet ve hükümet bakımından olanaksız değildir. Empati yapmak ve istekli olmak işi kolaylaştırır.
Yukarıda sözü edilen değişim ve dönüşümler gerçekleşirse, ortaya bir samimiyet çıkabilir bu samimiyet yeniden bir güveni sağlayabilir. Atılacak her samimi adım yeniden bir güven duygusu yaratabilir.
Bu günkü hükümetin arkasında önemli bir kitle desteği var. Bu fırsat neredeyse elli yılda bir ele geçebilir. AK parti hükümeti ve sayın başbakan bu avantajla önemli değişimlere imza atmak sureti ile tarihe geçebilir.
Bilindiği gibi Cumhuriyetin kurulmasının akabinde CHP tek parti olarak uzun yıllar devleti yönetti. CHP bu süre içinde Kürtleri inkar etti, red etti, kıydı, sürdü, sürükledi, tedip ve tenkil hareketlerinde bulundu, Kürtlere zehir zemberek bir hayat verdi. Kürtler bu dönemde en acılı günlerini yaşadılar, katliamların ve zorbalığın ardı arkası kesilmedi. Bu uygulamaların yarattığı adaletsizlik hala da sürüyor.
İşte salt bu nedenle bile olsa, CHP Kürtlerden af dilemeli, Kürtlerin de CHP’yi bağışlayabilmesi için CHP tarafından atılması gereken adımların atılması lazım.
Tek başına iki dönemdir önemli bir halk desteği ile devleti yöneten bu günkü iktidar isterse tüm bu olumsuz geçmişin açtığı yaraları sarabilir ve bu kanayan yaradan halkı kurtarabilir.
Her şeyden önce görüşme ve müzakerelere devam etmek gerekir. Ancak diyalog ve tartışma ortamını kesintiye uğratmamak için, akan kanı durdurmak gerekir. Bu karşılıklı olarak yapılabilecek bir şeydir. Siyasal rant elde etmekten ziyade Kürt sorunundan sonsuza dek kurtulabilmek ve huzur ortamına halkları kavuşturmak için oluşan fırsatları tepmemek gerekir.
Kürtleri kazanmanın yolu onlara özgür, eşit ve huzurlu bir yaşam armağan etmekten geçer. Kürt sorununu çözmek için, istekli ve niyetli olmak gerekir. Barış dilini egemen kılmak, algıları değiştirmek, olguları kabul etmek, empati kurabilmek, hoşgörüyü yaygınlaştırmak, kıyas, merhamet, vicdan ve adalet duygularından ayrılmamak gerekir.
Ne kadar demokrasi o kadar az acı demektir.
Başkasının özgürlüğüne saygılı olmadan özgür yaşanamaz.
Eşitlik ve özgürlük ayrıcalığını karşımızdakine de reva görmeden demokrat olma olanağı yoktur.
(Devam edecek:II.Bölüm: KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK İÇİN İSTEKLİ VE NİYETLİ OLMAK GEREKİR )
|
|
|
|