|
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DÜNYA DEĞİŞTİ -3-
|
2016-02-04 17:49
|
Latif Epözdemir
|
|
KENDİ KADERİNİ TAYİN ETMENİN EN GERÇEKÇİ YOLU: FEDERASYON MODELİ
Federasyon, toprağa bağlı tarihsel, etnik ve dilsel bakımdan yerellik içeren bölgesel farklılıklar temelinde ulusal varlık sürdüren ulus ve halkların özgürlük, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde kendi aralarında oluşturdukları bir üst yönetim tarzıdır. Federatif yapılardaki ülkelerde bağımsızlık hakkı her zaman saklıdır. Federatif yapı bir “gönüllü birliktir” Bu birlik isteğe dayalı iç işlerde özerk, dışa karşı ortak bir siyasal birlikteliktir. Üst devlet kurumu özerk ve bölgesel federal yapıların ortak kurumudur. Federasyon anayasal güvenceleri zorunlu kılan ve mevcut genel anayasanın her kesimi bağlayıcı olduğu bir sistemdir.
Federal devlet iç işleyişleri itibariyle özerk olan devletlerin oluşturduğu bir üst yapı devletidir. Bu aynı zamanda siyasal bir birlikteliktir. Buna göre bölgesel devletlerin her biri kendi anayasasını oluşturup kendi ülkesini yerel anayasasına göre yönetme hakkına sahiptir. Ancak bölgesel hukukun korunması için üst federal devletin genel anayasası belirleyici ve tayin edicidir. Her federal bölge kendi iç hukukunu, yasama, yürütme ve yargı sistemini öz gücüne ve ulusal yapılarına uygun bir biçimde düzenleme hakkına haizdir.
Bölgesel devletlerin yasaları üst devlet (federal devlet) kimliğine ait anayasaya aykırı olmama koşulu taşımak durumundadır.
Federe devletlerde, bölgesel yapıların her biri kendilerine özgü iç güvenlik birimlerini demokratik yolarla seçerler. Keza bu tarz devletler yargı sistemlerini de kendileri bağımsız olarak oluşturabilme haklarına sahiptirler. Çünkü barış ve gönüllülük temelinde bir arada yaşamaya karar vermiş olan halklar bakımından bir federe bölge için suç oluşturan bir eylem, bir diğer bölge için suç oluşturmuyor olabilir.
Bölgesel federe devlet yasalarının uygulanmasında genellikle, ait bulunulan bölge göz önüne alınır. Ancak uygulamada kişilerin hangi özerk bölgeye bağlı olduğu konusuna göre de hareket edildiği görülmektedir. Bu durum özerkliğin kapsamı ve genişliğine göre biçimlenir. Bir diğer durum ise dolaşım sorunudur. Keza sırasında olan vatandaşın çelişen yasalara muhatap kalması durumunda üst yargı, yani ortak devlet anayasası esas alınır. Dolaşım esnasında oluşabilecek suçların bağlayıcılığı üst anayasa ile belirlenmiş olması gerekir.
Tekrar irdeleyecek olursak, Federasyon, iki veya daha fazla devletin ortak ve fakat sınırlı olmayan yaşamsal çıkarlarını sağlamak amacıyla birleşmelerinden meydana gelen bir devletler topluluğu. Federasyonda, konfederasyonun aksine üye devletlere topluluktan ayrılma hakkı tanınmıştır. Konfederasyonlarda devletlerarası ilişkiler bir sözleşmeden ibaret olduğu halde federasyon yapılanmasında federe devletler arası hukuk genel, ortak ve bağlayıcılığı esas olan bir anayasa ile tesis etmektedir.Ayrılma hakkının kullanılmasının yolu halkın demokratik tercihi ile mümkün olabilir.Bunun yolu ise referandumdur.
Yıllardır federe devletler biçiminde yaşayan Barselona ve Madrid kendi aralarında büyüyen sorunlar nedeni ile zaman zaman ciddi sorunlar yaşamaktadır. Keza Bosna_Hersek federasyonunda nüfusu dört yüz bin civarında olan Karadağ ayrılıp bağımsız devletini kurdu. İngiltere’de İskoçya ve Galler yarım bağımsız federe devletler olarak, SSCB’den sonra, Rusya Federasyonunda dokuz federe devletin kendi aralarında oluşturduğu (BDT) “ Bağımsız Devletler Topluluğu” adı altında örgütlendi.
Özetle federasyonlarda ayrılma hakkı kutsal bir haktır. Ayrılma ya da birlikte yaşamaya karar verecek olan organ önce kendi yasal meclisinde bu yönde karar alır daha sonra isterse referanduma giderek kendi kaderini tayin etmeye karar verir. Federe devletler arası ilişkiler demokratik ilkeler çerçevesindedir.
Her Federasyon’un mutlaka bir yürütme organı vardır. Bu yürütme organı, bir kraldır ya da halk tarafından seçilmiş bir başkandır. Kimi yapılarda olduğu gibi; örneğin bu gün İsviçre, ve Rusya’da olduğu gibi, bir heyet federasyonu yürütür. Burada esas olan federasyondaki yürütme organının oldukça güçlü olmasıdır. Federatif devletlerde yasama organı federasyonun içerik ve kapsamı bakımından her zaman ve her koşulda iki meclislidir. Birinci meclis, üye devletlerin nüfüs oranına bakılmaksızın her federe devletten eşit sayıda üyenin katılımı ile oluşmuş olan meclistir. İkinci meclis de, federasyonun birliğini sağlamakla görevli olan ve ve halkoylaması ile seçilen meclistir.
Günümüzde dünyada bu biçimde örgütlenmiş olan federatif devletlerin sayısı 2011 yılı verilerine göre 28 tanesi sırası ile; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Brezilya, Etiyopya, Hindistan, Güney Afrika, Irak, İspanya, İsviçre, Kanada, Komorlar, Malezya, Meksika, Mikronezya Federe Devletleri, Nepal, Nijerya, Pakistan, Rusya Federasyonu, Saint Kitts ve Nevis, Güney Sudan, Sudan ve Venezuela federe devletleridir.
Adı geçen ülkelerdeki federatif yapılar da çeşitlilik göstermektedir. Kimi ülkelerde “eyalet sistemi” nin yanı sıra bölgesel ve kültürel özerklik içeren yapılanmalar mevcuttur. Yani federasyon bir eyalet sistemi olabileceği gibi bağımsız devletler topluluğu da olabilir. Federasyonların kapsadığı alanlar yerel diller ve azınlıklar ve dilsel, kültürel ve dinsel farklılıklar esasına göre de şekillenmiş olabilir. Doğal olarak her toplumsal katmanın özerklik sınırı onun mevcut yapısına göre belirlenir. Ancak statüleri ve konumları ne olursa olsun her halkın genel federe devlet karşısında eşit olması federasyonun olmazsa olmaz kuralıdır.
Özerk bölgeler genel ve katma bütçeden kendi paylarına düşeni, yerel ihtiyaçlarını oranında almayı hak ederler. Bölgelerdeki artı değer ortak federe devletin bütçesine aktarılır. Bölgelerdeki yer üstü ve yer altı zenginlik kaynakları öncelikle bölgenin ihtiyaçlarına harcanırken artan kısım bölüşülür. Tüm bu konular yerel ve genel anayasalarla mutabakat içinde belirlenir.
Bir ülkede dağınık durumda yaşayan, halklar ve kültürler için bağımsızlık ve federasyon sistemini uygulamak olanaklı değildir. Bunlar ulusal özelliklerine göre “kültürel özerklik” statüsü ile kendi ulusal demokratik haklarını özgürce kullanma hakkını temin edebilirler. Bu türden topluluklar genellikle göçebe topluluklar ve azınlık statüsündeki halklardır. Örneğin Türkiye’de Rumlar, Yahudiler, Çerkes boyları, Gürcüler ve Ermeniler dağınık yaşayan ulusal azınlıklardır. Bunların bağımsız ya da federe bir devlet kurmalarının maddi ön koşulu yoktur.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KÜRTLERİN DURUMUNA KISA BİR BAKIŞ
Dünyada Kürtlerin yaşadığı dört devletin mevcut sınırları içinde, Kürtler kendilerine ait toprağa , bu toprağa bağlı olarak da ortak ve yaygın bir dile sahiptirler. Dahası Kürtlerin ülkesinin adı M.Ö.612 yılında MED ülkesi iken M.S.1200 yılından bu güne dek ise KÜRDİSTAN olarak bilinmektedir. Tarihçiler ve coğrafyacıların bu tespitine göre bu her iki tarihsel adla anılmış olan MED ve Kürdistan ülkesinde Kürtler nüfusun büyük çoğunluğu oluşturan “ana ulus”turlar. Kürdistan da farklı kültürler gösteren ulusal azınlıkların varlığı da tartışma götürmez bir gerçektir. Bu bağlamda ülkesi dört parçaya bölünmüş olan Kürtler, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de “azınlık” statüsünde değildir.
Kürt dili kendi ülkesinde toprağa bağlı bir dildir. Bu nedenle Kürtlerin bilincinde yaşattıkları ülkenin adı-toprağı da ihtiva ettiği için- Kürdistan’dır.
Türkiye’de Kürtler azınlık olmayıp “kurucu unsur” konumundadırlar. Lozana göre de azınlık olanlar Rum, Ermeni ve diğer halklardır. Bu azınlıkların hakları uluslar arası çerçeveye uygun olarak tespit edilmiş ve bu halkların “azınlık” olduğu gerçeğine işaret edilmiştir. Bu nedenle Ermeni ve Rumlar anadilde eğitim haklarına sahip, kendi okulları, hastaneleri ve ulusal kurumları olan azınlıklardır. Ruhban okulları ise serbest olduğu halde TC bu okullara kendi müfredatını dayattığı için ve bu dinsel azınlık da böylesi bir dayatmayı kabul etmediği için eğitim vermemektedir.
Kürtler, kendi toprağı, üzerinde, yaşadığı tarihsel coğrafyada çoğunluktadır. Kürtler, Dili, örfü, adetleri, gelenekleri, tarihi ve tarihi kültürel birikimleriyle istikrarlı bir kategori oluşturmaktadırlar.
Siyasi egemenlikleri M.Ö. VI. yüzyıl ortalarına doğru sona eren Medler’in dinleri ve uygarlıkları Büyük İskender devrine dek İran’a hakim olmuş, bu devirden İslam’ın gelişine kadar geçen sürede, Yunan coğrafyacı ve tarihçilerince Karduklar (Korduhay) diye adlandırılmıştır.
Kürtlerin “kurucu unsur” olduklarını irdeleyecek olursak; Türkler’in Anadolu’ya geçişinden tutun, Osmanlı’nın Çaldıran’da ,Safeviler’e karşı kazanmış olduğu zafere, ondan tutun Kurtuluş savaşına kadar her kritik aşamada, Kürtler Osmanlının ve Türkler’in yanında olmuştur. Kürtler, Kurtuluş Savaşını başlatan iradenin oluşmasındaki en önemli etken olan Erzurum ve Sivas Kongreleri’nin toplanmasında büyük rol oynamışlar; Amasya Protokolü bunun sonuç belgesidir. Kürtlerin ve Türklerin bu ortak iradesinin gelecekte ortak bir devlet oluşturmada da devam ettirileceği, ikinci bir Amasya belgesi olan Amasya Protokolü’nde ortaya konulmuştur.
TARİHTEN BİR ÖRNEK: OSMANLI KÜRT FEDERASYONU
Hatırlanacağı gibi Yavuz Sultan Selim zamanında Kürtlere geniş bir özerklik verilmişti. 1514’ten 1846’lara kadar süren dönemde, Kürdistan beylikleri ve onları oluşturdukları hükümetleri vardı. Kürt Hükümetleri, kendi iç işlerinde tamamen özerk bir yapıya sahipti.
Bilindiği gibi ilk Amasya antlaşması Osmanlık-Kürt federasyonu olarak bilinir ve bu anlaşma 1514 yılında Yavuz Sultan Selim ile Kürdistan beylerbeyi İdrisê Bitlisi tarafından imzalanmıştır. Bu federatif hükümler içeren antlaşmanın en önemli maddeleri şöyledir:
1- Kürt emirliklerinin bağımsızlığı korunacak
2- Kürt yönetimleri pederşahi (babadan oğla geçiş) olacak ya da yerel bazda düzenleme yapılacak ölen yöneticilerin yerine gösterilecek (yerel halkın göstereceği) vekaleten atanmış olan kişilerin yetki alanlarını sultanlık (Osmanlı sultanlığı) onaylayacaktır.
3- Kürtler tüm savaşlarda Türkleri destekleyecek.
4- Kürtlerin maruz kalacağı dış saldırılarda Türkler Kürtleri koruyup yardımcı olacak.
5- Kürtler vergilerini düzenli ödeyecek. ( Kaynak: Kürt-Osmanlı İtifakı ve İdrisé Bidlisi. Şakir Epözdemir. Péri yayın.say.141)
Kürdistan coğrafyası “Anatolya” olmadığı gibi Osmanlı Teb’ası da olmamıştır. Lakin Osmanlılardan 300 yıl öncede bu bölgede Kürt devletleri olduğu bilinmektedir. Osmanlılar İran ve Rusya üzerindeki tasarruflarına kavuşmak için Kürdistan’la ve oradaki hükümetlerle iyi geçinmeyi siyaseten arzulamışlardır. İlk Kürt beylikleri “VIII. Yüzyılın başlarında kurulmuştur. Bunların en uzun ömürlü olanlarından ikisi Cizre ve Bitlis beylikleridir
!8 tanesi Hükümdar ve 10 tanesi de Mir olmak üzere 28 Kürt Beyi Sultan Selim ile federasyon görüşmeleri yaptıklarında şu öneride bulunmuşlardır. :
“evvelden olduğu gibi baba ve ecdatlarından miras kalan hakimiyetlerinin kabul görmesi’’
OSMANLILARLA FEDERASYON ANTLAŞMASINI KABUL EDEN KÜRDİSTAN HÜKÜMDARLARI ŞUNLARDIR:
1-Bitlis Hâkimi Şeref Beg, 2-Cizre Hâkimi Şah Eli Beg, 3-Hasankeyf Hâkimi Sultan Melik Halil-i Eyyubî, 4-Hizan Hâkimi Sultan Davut Bey, 5-Hakkari Hâkimi İzettin Şér, 6-Baban Hakimi Budak Bey, 7-Soran Hakimi Emir Seydi Bey, 8-Behdinan Hakimi (Amédi) Sultan Hüseyin Bey, 9-Mukriyan Hakimi (Ormi-Mahabad) Sarım Bey, 10-Bradost Hakimi Budaq Bey, 11-Mahmudiyan Hakımı (Hoşap) Emire Bey, 12-Sivédiyan Hakimi ( Siverek’ten Bingöl’e kadar ki bölge) Ahmet Bey, 13-Sasun Hakimi ( Sasûn-Hazzo) Mihemed Eli Bey, 14-Kilis Hakimi Kasım Bey, 15-Çemişkezek Hakimi Pir Hüseyin Bey, (bu Bey Hacı Rüstem Beyin oğludur). 16-Palu Hakimi Cemşid Bey, 17-Eğil (Gél) Hakimi Kasım Bey, 18-Gurgil (Botan/Dergul) Hakimi Seyit Ahmed Bey…
KÜRT-OSMANLI FEDERASYONUNA DAHİL OLMUŞ OLAN 10 KÜRT EMİR YA DA MİRLERİ, YANİ KÜRT BEYLERİ DE ŞUNLARDIR:
1-Silvan (Farqin) Beyi Şah Veled Bey, 2-Hezro (Tercil) Beyi Eli Bey, 3-Lice (Hetax) Beyi Ahmed Bey, 4-Kulp ve Batman Beyi Eli Bey, 5-Derzin Beyi Mihemed Bey, 6-Girdikan Beyı Mihemed Bey, 7-Mukus Beyi Abdel Bey, 8-Espayert Beyi Muhammed Bey, 9-Çermuk Beyi Şah Eli Bey, 10-Şirvan Beyi Muhammed Bey.
Yavuzdan sonra tahta geçen Kanunî Sultan Süleyman babasının ölümünden ancak 15 yıl sonra Kürdistana sefer düzenlemiş ve topraklarını genişletmiştir. Yükselme devrinin padişahı kabul edilen Kanuni, başlangıçta Kürt yönetimlerini tanımak istemedi. Ancak daha sonraları 1535’te İran ve Bağdat seferinden döndükten sonra babasının Kürtlerle yaptığı itifaka rıza gösterdi ve bir bildirge ile Kürt-Osmanlı ittifakına riayet edileceğini beyan etti.
Kürt Osmanlı İttifakı II. Sultan Mahmut’a kadar sürdü.Bu dönemde gerek Avrupalıların Osmanlı üzerindeki müşterek emelleri, gerekse de Osmanlının gerilemeye doğru yürümesi sonucunda güç yitirmesi, Kürt Osmanlı ilişkilerini de sarstı.Bu ittifakın bozulması işte bu döneme denk gelmektedir. Kürt Hükümet ve beyliklerinin siyasal olarak Osmanlılar tarafından resmen tanınmayacağı 1.Abdülmecit döneminde başlamıştır..
1846 YILINA GELİNDİĞİNDE HÜKÜM SÜRMEKTE OLAN KÜRDİSTAN HÜKÜMET VE YÖNETİMLERİ İSE ŞUNLARDIR.
1-Qotor Hükümeti Emir E’dî. 2- Hemîd – Xoşab: Hükümet. Zeynel Beg. 3-Mehmûdî (Seray) : Hükümet. Celal Beg. 4- Hazzo: Hükümet. Mensur Beg. 5- Cizîr: Hükümet. Meteselim. Muhammed Beg. 6-Egil: Hükümet. Boş. 7-Tercil: Hükümet. Heyder Beg. 8-Palo: Hükümet. Boş. 9-Çermik: Hükümet. Boş. 10-Genc: Hükümet. Ewlîya Beg.11-Bidlîs: Hükümet. Boş. 12-Xîzan: Hükümet. Muhyeddîn Beg. 13-Hekarî: Hükümet. İbrahim Beg. 1-Qotor: Hükümet. Emir E’dî. 2-Hemîd – Xoşab: Hükümet. Zeynel Beg. 3-Mehmûdî (Seray) : Hükümet. Celal Beg. 4- Hazzo: Hükümet. Mensur Beg. 5- Cizîr: Hükümet. Meteselim. Muhammed Beg. 6-Egil: Hükümet. Boş. 7-Tercil: Hükümet. Heyder Beg. 8-Palo: Hükümet. Boş. 9-Çermik: Hükümet. Boş. 10-Genc: Hükümet. Ewlîya Beg.11-Bidlîs: Hükümet. Boş. 12-Xîzan: Hükümet. Muhyeddîn Beg. 13-Hekarî: Hükümet. İbrahim Beg. 14- İmadîye: Hükümet. Behrem Paşa. ( Kaynak: Şakir Epözdemir)
KEMALİST YÖNETİMİN KÜRDİSTAN SÖZCÜĞÜNÜN TELAFUZUNU YASAKLAMASI
Tarihsel belgeler irdelendiğinde Cumhuriyet dönemine kadar Kürt coğrafyası genel adı ile Kürdistan eyaleti olarak anılmıştır. Ancak cumhuriyetin ilerleyen dönemlerinde bu ve birçok Kürt yerleşim yerinin adı telaffuz edilmekten imtina edilmiştir.1924 yılında çıkarılan bir yasa aynen şöyledir: ” Türkçe olmayan ve iltibasa meydan veren köy adları, alakadar Vilayet Daimi Encümeninin mütalaası alındıktan sonra, en kısa zamanda Dahiliye Vekaletince değiştirilir.”
Devlet kurduğu halde ulus inşa etme telaşında olan Kemalistler ret ve inkarı temel siyaset olarak benimsedikleri için, Kürtleri bir “tehdit algısı” olarak bilmiştir. Kemalistlerin Kürdistan adının telaffuz etmemelerinin nedeni, tarih alanında olduğu gibi coğrafya alanında da tahrifat yapmak , bu yolla Kürtlerin bağımsızlık ve federasyon hakkını ortadan kaldırmaktır.
Kemalistler Kürdistan yerine “doğu” ya da “güneydoğu” terimlerini kullanmayı yeğlediler. Dahası Anadolu coğrafik terimi Kürt coğrafyasını içermediği halde Cumhuriyet yönetimi “doğu ve güneydoğu Anadolu” terimlerini özellikle ikame etmiştir Gerçekte bu bilinçli bir tahrifat ve manipülasyondur.
Anadolu Kürdistanı içermez çünkü, Anadolu: Anatoli yani “ön asya” manasına gelen Yunanca bir kavramdır. Türk dilbilimci Şemseddin Sami’nin Camusul Alem’ine göre Anadolu diye bilinen bu coğrafyaya komşu halklar ve eski coğrafyacılar “Rom” demektedirler. Bilindiği üzere “Türkiye” adı da İtalyanlar tarafından yakıştırılmıştı.
Tüm bu realiteler bir bir göz ardı edilirken Kürt aydın ve siyasetçi kesimi Kemalist yönetimin Kürtlere vaad ettiği haklara bağlı kalması için dönemin hükümetine şu talepleri iletmeyi uygun görmüşlerdir.
25 KASIM 1921 DE KÜRTLER KENDİ ARALARINDA TOPLANARAK HÜKÜMETE İLETTİKLERİ TALEPLER ŞUNLARDIR.:
1-Kemalist Hükümet tarafından Kürtlerin yaşadığı bölgede otonom bir Kürt devletinin tanınması
2-Sınırların Kürtler tarafından çizilmesi
3-Türk jandarmalarının ve devlet görevlilerinin geri çağrılması
4-Otonom Kürdistan örgütlenme işlerinden Türkiye’nin elini çekmesi
5-Ankara Hükümeti tarafından toplanan tüm askeri vergilerin ve askeri bağışıkların Kürtlere tahsis edilmesi
6-Türkiye toprakları içerisinde kalan Kürtlerin korunması ve orduda bulunan Kürtlerin bırakılması
Oysa ki ilk meclis BMM ( Büyük Millet Meclisi) olarak anılmıştı ve bu meclis Kürtlere “özerklik” vereceğini karar altına almıştı. ”Büyük Meclis” denilmesi bir bakıma sanki alt meclislerin de olacağını çağrıştırıyordu. Başlangıçta BMM olarak adlandırılan meclis daha sonra “Türk” kelimesi ile anılmaya başlandı. Ancak “Türk” kelimesi çeşitli tepkiler sonucunda “Türkiye” olarak değiştirilerek “TBMM” halini aldı. Özerklik tartışmaları sonucunda Meclis çeşitli kararlar almak durumunda kaldı. Buna göre, ilk mecliste özerk Kürdistan statüsüne yönelik karar metni şöyledir:
“Kürdistan genel Hükümeti TBMM tarafından, Hükümetin önerisi üzerine Kürt Meclisi temsilcileri tarafından önerilecektir. Otonom yönetim hükümeti 5 yıllık bir süre için seçilecek ve hükümet merkezi Kürt şehirlerinden birinde olacaktır. Bu statünün yenilenmesi ya da Kürt halkının bağımsızlığı ancak bir referandumla belirlenecektir. 12 üyeli bir Kürt Konseyi oluşturulacak ve Kürdistan’daki devlet memurlarının yarısı Türk yarısı Kürt olacaktır.”( Musul-Kerkük üçgeninde Kürdistan. Hasan Yıldız)
Bu belgeyi tarihçi ROBERT OLSON da kabul etmekte ve OLSON da “ TBMM’nin 10 Şubat 1922 günlü oturumunda Kürtlere özerklik verilmesinin, 64 üyenin muhalefetine karşı 373 milletvekilinin oyuyla benimsendiği açıklanmaktadır.” Demektedir.
Kürt halkı tarihin derinliklerinden kopup gelen coğrafi, tarihi, kültürel, dilsel, dinsel ortak ruhi şekillenme bağları ile sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel ne tür kategorik yapılar sergilemiş olurlarsa olsunlar, bu yapılar Kürtler’in ortak bağlarını ifade eder. Ortak yaşamı, ortak vatanı ya da ortak hükümranlık bölgelerini savunma; ortak dil, örf ve adetlere bağlılık onların istikrarlı bir tarihi kategori olduğunu ortaya koymaktadır. Kürtler ister aşiret, beylik, emirlik, mirlik, mir-i miranlık, ister bağımsız devletler şeklindeki örgütlenmeleriyle olsun, bir “ulus” olmayı hedeflemişler ve neticede bir “ulus” olmuşlardır.
FEDERAL BİR KÜRT YÖNETİMİ HANGİ KOŞULLARDA ANLAM BULABİLİR.
Türkiye aslında defakto olarak coğrafi açıdan bir eyaletler ülkesidir. Karadeniz’de “Laz” nüfus, Fırat’ın diğer yakasında “Kürtler” orta kısımda “Türkler” güney kesimlerde “Araplar” yaşamaktadır. TC’nin ülkeyi yedi bölgeye bölmesinin arkasındaki gerçek ülkedeki uluslara önceden verilen özerklik sözlerinin “şeklen” yerine getirilmiş olmasının göstergesidir.
Türkiye’deki Kürt nüfus 25 milyona yakındır. Ne yazık ki göç ve göçertme-entegrasyon hareketleri nedeni ile Kürdistan’daki halkın bir kısmı batıya kaymış ve tabiri caizse” mülteci” konumuna düşmüştür. Kendi toprağından koparılmış olan Kürtlerin nüfusu on milyona yakındır. Adana, Mersin gibi illerin yüzde altmışından fazlası Kürtleşmiş. Bursa, İzmir, Manisa, Antalya, Yalova, Aydın gibi illerin toplam nüfusunun yüzde on beşe yakını Kürtlerden oluşmaktadır. Konya, Yozgat, Ankara, gibi orta Anadolu illerinin kimi ilçelerinde nüfusun büyük kısmını Kürtler oluşturmaktadır.
Böyle bir tablo karşısında daha gerçekçi çözümler geliştirmek Kürt demokratik muhalefetinin güncel görevi olmalıdır. Federasyon ya da özerklik Kürdistan’ın sınırlarının dışındaki Kürtler bakımından pek mümkün görünmüyor. Bu daha farklı ele alınmalı ve azınlıklar ve dağınık yaşayan, sonradan göçmek sureti ile dağılmış ve geldiği yerlere sığınmak sureti ile yerleşmiş olan halklara uygulanması öngörülen “ulusal kültürel özerklik” tarzı bir statü tanınmalıdır.
KENDİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE YAŞAMAYAN KÜRTLER İÇİN AŞAĞIDAKİ HAKLAR TANINMALIDIR.
*Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları illerde, ülkenin tek resmi dili olan Türkçe’nin yanında Kürtçe’nin de eşit haklı olarak kullanılması eyalet yönetiminin takdirine bırakılmalıdır. Bu eyaletlerde yönetimin kararı ile Kürtçe yapılan başvurular geçerli sayılmalı ve yanıtlar Kürtçe olarak verilmelidir.
*Sekiz yıllık ilköğretim okullarında ve liselerde isteğe bağlı olarak ve önceden belirtilen sayıdan fazla başvuru olduğu takdirde Kürt dili ve grameri seçmeli ve zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
*Kürt dili ve gramerini seçmeli ders olarak alan aynı zamanda Kürt kültürü ve tarihi dersleri de okutulmalıdır.
*Bu illerde istek olduğu takdirde Kürtçe yayın yapan özel radyo ve televizyonlarında kurulmasına izin verilmelidir.
*Kürtçe her türlü yayın organının çıkarılmasına ve kitapların basılmasına il yönetimleri izin verme yetkisine sahip olmalıdır.
*Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları illerde Kürtçe piyeslerin oynanması, sinema filmlerinin yapımı ve gösterimi eyalet yönetimi tarafından teşvik edilmeli ve bu tür çalışmalara maddi destek sağlanmalıdır.
*Kürt nüfusun yoğun olduğu illerdeki belediye meclislerinde, kent konseylerinde ve il genel meclislerinde nüfus yoğunluğu oranında Kürtlere kontenjan üyelik verilmelidir. Kürt Halk Evleri, Cami ve ibadethaneler, imarethaneler, Kürt Kütüphaneleri, sağlık ocakları, tiyatro ve konser salonları açılmalı, halk eğitim merkezlerinde Kürt kültürünün sergilenmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Kürt dili ve kültürü diğer çoğunluk kültürlerin sahip olduğu tüm olanaklara sahip olmalıdır.
YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNDE KÜRTLERİN ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINMASI GEREKEN HAKLARI:
*Yeni yapılacak demokratik bir anayasada, vatandaşlığı Türk olma şartına bağlayan eski madde, çok kültürlü bir toplum anlayışına göre yeniden düzenlenmeli ve Kürt gerçeğinin tanındığı anayasada tescil edilmelidir.
*Kürtlerin kimlik, dil, eğitim kültür vb. temel insani haklarının tanınması, geliştirilmesi ve yaşama geçirilmesi için gerekli yasalar düzenlemeler yapılmalıdır.
*Kürtçe eğitimin esaslarını belirlemek, Kürt dili, kültürü ve tarihine ilişkin konularda bilimsel çalışmalar yapmak üzere Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerdeki üniversitelerde yeterli sayıda Kürt dili, edebiyatı ve tarihine ilişkin konularda ilköğretim okulları ile liselerde ders verecek öğretmen yetiştirmenin ve lisansüstü eğitim yapmanın koşullarını belirleyen yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
*Kürtçe eğitim yapacak özel eğitim kurumlarının açılmalı ve bu kurumların denetlenmesine ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
*Kürtlerin kimlik, dil, kültür, eğitim vb. ulusal demokratik haklarının tanınması, geliştirilmesi ve yaşama geçirilmesine öncelik veren siyasal partilerin kurulmasına olanak sağlayan anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
*Asimilasyoncu amaçlara Türkçeleştirilen kasaba, köy, dağ, tepe, çay, vb. idari ve coğrafi oluşumların, halkın kullanmadığı, sonradan konulan, Türkçe adlarından vazgeçilerek bunların tarih içinde oluşan eski adlarının yeniden kullanılmasına olanak sağlayan yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
*Kürtlerin kimliklerini tanıtmak, dil ve kültürlerini geliştirmek için dernek, vakıf, vb. örgütleri kurmaları ve bu örgütlerde özgürce çalışmaları yasal hak olarak tanınmalıdır. Kürt kimliğinde resmen siyasi parti kurulması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
*Yerel Devlet radyo ve televizyonlarında da Kürtçe yayın yapılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. TRT 6, TRT KURD olarak adlandırılmalı, sevk ve idaresi özerk yönetimlere bırakılmalı. Özel ulusal kanalların da “Kürtçe” yayın yapabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
ÖZERK YA DA FEDERAL BÖLGELERDE AZINLIK HAKLARI NASIL KORUNMALIDIR.
1. Azınlıkların danışma ve icra organlarında temsil edilmeleri;
2. Azınlık kimliğinin esas öğelerinin korunup sürdürülmesi amacıyla, bölgesel temelli olmayan kültürel ya da fonksiyonel özerkliğin tanınması;
3. Kamu yönetiminde ademi merkeziyetçilik, yerel yönetimler ve bölgesel temelli demokratik temsil yoluyla siyasi katılımın güçlendirilmesi;
4. Azınlıkların parlamentoda ve diğer siyasi organlarda temsil edilebilmeleri için normal seçim sisteminin dışında düzenlemelere gidilmesi.
BAZI DÜNYA ÜLKELERİNDE FEDERASYON UYGULAMALARI
Federasyon ya da bölgesel özerklik tartışmaları yapıldığında bir kesim hemen İspanya, Kanada, Belçika, ya da Hollanda örneğini vermektedir. Kuşkusuz bu örnekler en taze, en gerçekçi, en demokratik ve göz önünde olan örneklerdir. Ancak bu örneklerin sadece demokrasi güçlerince önerildiği sanılmaktadır. Bu nedenle bu araştırmada başka ülkelerden örnekler vermek daha yararlı olacağı kanısındayım. Aşağıdaki örnekler farklı yönetimlere sahip ülkeler bakımından dikkat çekicidir.
FEDERASYONUN DÜNYADAKİ EN ÖNEMLİ İKİ ÖRNEĞİ
1-FEDEERAL ALMANYA:
Cermen ırkının temerküz etmiş olduğu bir alan olarak bilinen ve eski adı ile GERMANYA olarak hafızalardaki yerini koruyan Federal Almanya, ikinci dünya savaşı sonrasında doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Almanya sosyalist blokla; batı Almanya ise kapitalist blokla hareket etti. Daha sonra ünlü “Berlin duvarı”nın yıkılması ile birlikte tekrardan birleşen Almanya’da örnek bir federatif yapı var ve bu güne dek hiç aksamadan yürümektedir. Federal Almanya’da hem dilsel hem de dinsel bir birlik olduğu halde ülke federasyonu tercih ederek eyalet biçiminde bir federasyonla yönetilmektedir. Germanik ırkına sahip olan Federal Almanya’nın resmi dili Almancadır. Federal Almanya eyalet tablosu şöyledir:
2-İSVİÇRE FEDERASYONU /DOĞRUDAN DEMOKRASİ FEDERASYONU
İsviçre devleti 26 Kantondan oluşmakta olup bu çok uluslu ülke bir Federal konsey tarafından yönetilmektedir. Bu devletin nüfusu (8) sekiz milyondur. İsviçre’de üç dilsel ve kültürel bölge bulunmaktadır. Ülkede en yağın olarak konuşulan dil Romans dilidir. Konuşulan Diğer etkili diller ise İtalyan, Alman ve Fransız asıllı halkların oturduğu bölgelerdeki İtalyanca, Almanca ve Fransızcadır..
İsviçre bu gün dünyanın örnek demokrasisinin hüküm sürdüğü bir federatif ülkedir. Ülkede iki meclisli bir parlamento mevcuttur. İsviçre’deki bir meclisi , Federal Hükümet’ten bağımsız olarak iktidar odaklı bir meclistir. Bir diğer meclis de Federal Meclistir ki bu meclisi Eyaletler Konseyi ve Ulusal Konsey oluşturmaktadır. Bu meclis federal yasa çıkarmak da dahil olmak üzere her bakımdan eşit güce sahiptir.
İsviçre siyasal yönetiminin temelinde güçlü aidiyet duygusu,ve ortak tarihsel geçmiş, ve ortak değerlerin çoğunlukta olduğu bir kültürel zemin yatmaktadır., Bu nedenle ülkede doğrudan demokrasi ve federatif yönetim oldukça iyi işlemektedir.
Eyaletler ve Kantonlardan oluşan İsviçre ülkesinde Eyaletler konseyinin 46 üyesi vardır. Bu üyeler doğrudan doğruya kantonların temsilcileri olarak her kantondan seçilirler. Eyalet Konseylerinin yanı sıra bir de Ulusal Konsey oluşturulmuştur.. Ulusal Konsey’in 200 üyesi var ve bu üyeler ise “nispi temsil” yani nüfus oranlarına göre seçilmektedir. Her iki meclis üyelerinin de görev süresi 4 yıldır.
İsviçre demokrasisi bir çok konuda doğrudan halka başvurmayı demokratik sistemin olgunluğu bakımından önemli görmektedir. Buna göre, örneğin, Referandumlar yoluyla her yurttaş federal hükümet tarafından kabul edilmiş yasaların geçerlil olup olmadığını tartışmaya ve soruşturmaya açabilir ve federal anayasadan düzeltme talebinde bulunabilir.
İsviçrede icra organı, yani Yürütme erki ( Hükümet) ve devlet başkanlığı görevi yedi üyeden oluşan Federal Hükümet"te toplanmıştır.
Her ne kadar anayasaya göre Meclis Konsey üyelerini seçse ve denetlese de, yasama sürecini yönlendirme ve federal yasaları uygulama konusunda Federal Hükümet yavaş yavaş önde gelen bir role kavuşmuştur. Özel temsil görevlerini yürütmek üzere konseyi oluşturan yedi kişi içinden bir kişi bir yıllığına İsviçre Konfederasyon Başkanı olarak seçilir.
DOĞRUDAN DEMOKRASİ
“1848 federal anayasanın uygulanmaya başlandığından beri İsviçre Dünya üzerinde eşi benzeri olmayan bir hükümet sistemine ev sahipliği yapmaktadır: Doğrudan demokrasi. Parlamenter demokrasinin vazgeçilmez ögeleri olan meclis ve konseyler de bulunduğundan kimi zaman bu sistem yarı-doğrudan sistem olarak da adlandırılır. İsviçre doğrudan demokrasisinin federal düzeydeki araçları halkın hakları denilen anayasal girişim ve referandumdur. Kanton ve belediye düzeyinde de bu araçlar daha geniş ve farklı olarak uygulanmaktadır.
Meclis tarafından onaylanmış bir yasanın geçerliliğini sorgulamak isteyen bir grup yurttaş eğer yasanın çıkmasından sonraki 100 gün içinde yasaya karşı 50.000 imza toplayabilirlerse federal bir referandum isteğinde bulunabilirler. Bu durumda yasanın kabulü ya da reddi için ulusal düzeyde ve basit çoğunluk ile karar verilen bir oylama yapılır.
Federal bir yasaya karşı sekiz kanton birleşerek de referandum isteğinde bulunabilir. Benzer şekilde yurttaşlar bir anayasal değişikliği 18 aylık bir süre içinde destekleyen 100.000 imzaya ulaşabilirlerse federal anayasal girişim ile ulusal oylamaya gidebilirler. Meclis anayasal değişiklik isteğini tamamlayıcı olarak karşı öneri getirebilir ve seçmenler her iki önerinin kabulü durumunda seçeneklerini oy pusulalarında işaretler. Anayasal değişikliklerin, ister meclis tarafından getirilmiş ister anayasal girişimle sunulmuş olsun kabul edilmesi için hem ulusal düzeydeki oylamanın sonucunun çoğunluğu hem de kantonların sonuçlarının çoğunluğu olmak üzere çifte çoğunluk aranır.( Kaynak:Vikipedya)
DDÜNYANIN BENZERSİZ DEMOKRASİ CENNETİ İSVİÇREDEKİ KANTONLAR ŞÖYLEDİR
İsviçre’de mevcut 26 kantonun her birinin kendi yerel ve özel anayasaları, parlamentoları, ve hükümetleri var. Her bir Kantonun kendi koşullarına uygun mahkemeleri bulunmaktadır.
FEDERAL SİSTEMİN UYGULANDIĞI DÜNYANIN DİĞER DEVLETLERİ
Arjantin (23 il ve bir otonom şehir (Buenos Aires) Avustralya (6 eyalet ve 3 bölge), Avusturya (9 eyalet),Belçika (3 bölge ve 3 dil topluluğu)
Bosna-Hersek (Bosna Hersek, Sırp Cumhuriyeti ve egemenliklerindeki Brčko District bölgesi) Brezilya (26 eyalet ve federal bölge) Kanada (10 eyalet ve 3 bölge) Komorlar (Anjouan, Grande Comore, Mohéli) Kıbrıs ( 2 federal Devlet
Etiyopya (9 bölge ve 2 şehir)
Almanya (16 eyalet),Hindistan (28 eyalet ve 7 birleşik toprak)
Irak ( Kürdistan bölgesel Yönetim,1 Şehir)
Malezya (13 eyalet ve 3 federal bölge)
Meksika (31 eyalet ve 1 federal bölge (Mexico City) Mikronezya Federal Devletleri (Chuuk, Kosrae, Pohnpei ve Yap) Nepal (14 bölge),Nijerya (36 eyalet ve 1 federal bölge)
Pakistan (4 il, 2 özerk alan ve 2 bölge)
Rusya Federasyonu (46 özerk yönetim, 21 cumhuriyet, 9 yöre, 4 otonom okrug, 2 federal şehir, 1 otonom oblast) Saint Kitts ve Nevis (iki eyalet) Güney Sudan (10 eyalet) Sudan (17 eyalet) Birleşik Arap Emirlikleri (7 emirlik), ABD (50 eyalet, 4 federal bölge) İsviçre (26 kanton) (İsviçre hala resmi olarak İsviçre Konfederasyonu olarak adlandırılsa bile yönetim sistemi olarak bir Federasyondur.Doğrudan demokrasinin uygulandığı tek devlet) Venezuela (23 eyalet, 1 başkent bölgesi ve 1 federal bölge) -----------------Devam edecek-------
( Gelecek bölüm ÖZYÖNETİM,ÖZERKLİK ve PARLAMENTER MONARŞİ)
|
|
|
|