|
Özgürlük ve barışa adanmış bir asır ömür: Vedat Türkali
|
2016-09-04 19:50
|
Latif Epözdemir
|
|
“Ülkenin adaletli bir barışa ihtiyacı var”
Vedat Türkali de Yaşar Kemal, Gülten Akın, Çetin Altan ve diğerleri gibi toprağa döndü.
Beden ölür, çürür et ve kemik toprak altında. Ama insan geride bıraktığı eserlerde yaşar. İnsanı yaşatacak olan bıraktığı/ bırakacağı eserlerdir. Vedat Türkali de çok sayıda eser bıraktığı geride. ” Bekle Bizi İstanbul” Şiiri ve “Fatmagülün Suçu Ne”” Bir Gün Tek Başına” “Kayıp Romanlar” en popüler ve en çok bilinen/ tanınan eserleridir.
Yasaklı bir ömür geçirmiş olan Vedat Türkalinin eserleri de yaşamı boyunca yasaklardan nasibini aldı. Ancak son zamanlarda , “Fatmagülün Suçu Ne” gibi kimi eserleri Televizyonlara uyarlanıp vizyona girdiğinde reyting rekorları kırdı. Onun yazgısı da tıpkı Nazım Hikmetin yazgısı gibi. Nazım ülkesinin topraklarına bile gömülemedi. Mezarı hala Rusyada. Hayatı zindanlarda geçti. Ama şimdilerde eserleri neredeyse ders kitaplarında okutulacak. Rahmetli Orhan Kotan “Gururla Bakıyorum Dünyaya” adlı eserinden ötürü ne çileler çekmişti. Ahmet Kaya şiir kasede okuyunca milyonların dilinden düşmez oldu. Orhan Kotan yazdığı eserin cefasını, başkaları da sefasını çekmişti. Kemal Burkay uzun yıllsr yasaklı ve sürgün yaşadı ancak “Gülümse” “Mamak Türküsü” gibi eserleri şarkı formatında bestelenip okununca milyonların gönlünü fethetti.
Bir İstanbul sevdalısı olan Vedat Türkali 13 Mayıs 1919, Samsun’da doğdu. 1942 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü"nden mezun oldu. 1951"de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklandı ve 9 yıl ceza aldı.
Siyaset ve düşünce adamı, Aydın, Sanatçı, Yazar, Şair, Senarist ve Yönetmen. Bir bedene sıkıştırılmış birden fazla kişilik. Hepsinde de çok başarılı, dik ve onurlu. Onurlu yaşamanın, sosyalist gibi yaşamanın iyi ve örnek alınabilecek bir kişilik Vedat Türkali.
TKP"nin eski üyelerinden olan Türkali, 2002 seçimlerinde DEHAP"den aday olarak siyasete atılmıştı.
Eserlerinden ve yaşam serüveninden iyi tanıdığım Vadat Türkali ile ilk kez Pera Palasta tanışma fırsatı buldum. Bir gurup aydın ve sanatçı ile birlikte “açlık grevi”ne gitmişlerdi Beyoğlu Pera Palas otelinin bir salonunda. Kürt-Kav olarak ziyarete gitmiştik. Bu esnada sohbet etme olanağı bulmuştum. Naif ve sevecen bir insandı, ilerleyen yaşına rağmen tam bir militan edası ile davranıyordu.
Daha yakından ikinci kez bir araya gelişimiz 2005 yılından beri her ben, S. Zeki Tombak ve Güven Karataş yönetiminde her yıl düzenlediğimiz “Uluslararası İstanbul Şiir Festivali Şiiristanbul"un, 2009 yılında gerçekleşen 4. sünün açılış töreninde gerçekleşti. Festivalin açılışını o yıl Dolmabahçe Sarayı"nda yapmıştık. Atatürkün evinde yanı. Bir bakıma “kutsal mekan” da. Vedat Abi , Hulki Aktunç ve Cevat Çapan ile birlikte festivalin “onur konukları”ydılar. rahmetli Hulki Aktunç , o günlerde, bu nedenle festival seremonisinde bulunamadı.
Vedat Türkali, davetimizi kırmadı, geldi ama tedirgin olduğu her halinden belliydi. Dolmabahçe falan denilince, ömrü baskı ve hapislerle geçmiş olan bir devrimci olarak tedirgin ve tasalı olmakta haklıydı.
O yıl festivalin açılış töreninde sunucu olarak ünlü oyuncu Yetkin Dikinciler yer alıyordu. Açılışta Yetkin Dikinciler Vedat Türkali"nin o meşhur şiirini "Bekle Bizi İstanbul"u okudu. Vedat Abi belki de yaşamının en duygusal anını yaşamıştı. Lakin uğruna hapis yattığı, cefa çektiği eseri, sistemin gazabına uğrayarak yıllarca sakıncalı yaftasını almış olduğu eseri, sistemin kurucusu Atatürkün evinde yüksek sesle ve özgürce seslendirilmekteydi. Bu durum Vedat Türkaliyi çok etkilemişti. Şiirden sonra “onur ödülü” verdiğimizde, kürsüde şunları söyledi. : ” Ben bu şiiri yazalı yarım asrı geçti. Devlet bunca sene, bu şiiri yazanın da, okuyanın da, bulunduranın da canına okudu. Bir gün gelip bu şiirin Dolmabahçe Sarayı"nda okunduğunu rüyamda görsem, hayra yormazdım. Demek ki oluyormuş. " Yıllar önce ben bu şiiri yazdığımda, günün birinde bu şiir Dolmabahçe Sarayında özgürce okunacak deseydim kimse inanamazdı. Eminim ki her kes bana “aklını yitirmiş” diyecekti. Ama şimdi buradayız, İstanbul bi i bekledi. ”
Vedat Türkali tam bir barış sevdalısıydı. O halkların özgür ve eşit yaşayabileceği bir Türkiye özlemi ile yaşıyordu. Çatışmaların devam ettiği bir zamanda her fırsatta söylediği: “Ülkenin adaletli bir barışa ihtiyacı var” söylemi bu günde geçerli.
Evet ülkenin barışa, adalete, eşitliğe ve özgürlüğe hala çok ihtiyacı var. Kürtlerin, Türklerin, işçilerin, emekçilerin, kadın ve gençlerin, Alevi ve Ermenilerin…Adil, eşit ve demokratik bir yaşama her kesin ihtiyacı var.
Vadat Türkali, 29 Ağustos 2016 günü Yalova’da 97 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşama gözlerini yumdu.
Ruhun şad olsun Vedat Abi.
Bedenin toprağa gömülse de eserlerinle hep milyonların arasında olacaksın.
Şiir festivali esnasında Vadat Türkalinin izin ve muvafakatini alarak “Cezaevinde Barış Türküsü” adlı şiirini bir Atolojide yer alacak şekilde Kürtçeye çevirmiştim. Kitap henüz basılmadı, bu nedenle Vedat Abiye hediye edemedim. Bu nedenle onu saygı ile andığım şu günlerde şiirin Türkçe ve Kürtçe metnini sizlerle paylaşmak istedim.
“ CEZAEVİNDE BARIŞ TÜRKÜSÜ VEDAT TÜRKALİ
Kalkın kardeşler ışıklar görünmeye başladı
Eski duvarlar değil bu duvarlar
Bir ak kuş gelip kondu kara çatıya ,
Dünyayı böylesine sardı mı kollar
Ne etsin kelepçe, neylesin zincir ,
Kaç kez gösterdi tarih aldatmayacak bizi
Bu denizli kuşlu dünyada ,
Bir tek acılar mıdır payımıza düşen.
Dökülsün yollara beş kıtada
Ekmek de özgürlük de barışın gülleridir
Yumuk elli bebekler pencerelerde bekliyor
Dünyayı çepeçevre kuşatan barış kervanlarını
Çelik canavarlar gibi tanklar değil
Caddelere yakışan özgürlük ekmek türküleridir.
Limanlar barışla çalkalanmış
Çöller, dağlar, stepler denizler, barış fırtınasında
Resimler gördük cezaevlerine yakışmayan ,
Kitaplar, dergiler, gazeteler dolusu;
Siz bir meydan dolusu gülen esmer kardeşlerim
Kara güller gibi açılmıştınız bir sabah aydınlığında .
Asya barış diyor Afrika barış diyor
Elde silah barış diyor
Seren direğinde ufuklara bakan gemici
Avrupalı çıkmış toplama kampından
Ekmek barış türküleri bekliyor
Bombardıman uçakları değil
Karşısına dikilmiş ölüm tüccarlarının
Dünya barış diyor
Sevmek yaratmak yaşamak nedir
Görelim milyara yakın korkusuz cıvıl cıvıl
Görelim Kore"den Çekoslavakya"ya kadar
Düşlerimiz ellerimiz sizinledir
Barış sizinledir .
Bu taş duvarlar bu demir parmaklık kardeş
Van Gölünden Ağrıdan Ergene Irmağına
Çürüyüp dökülmüş karanlıkta kökleri
Mapusane bahçesinde el kadar mavilik
Bir zaman gerili dursun başımızda
Gardiyanlar dolaşsın daha bir zaman
Parmaklık hükmünü yürütsün ,
Çiçeklerle donatacak kollarını bahar dalları gibi
Karanlıkta barış kervanlarını bekleyen
Çileden çileye batmış senin emekçi halkındır
Yirmisinde bir delikanlı gibi dalıp maviliklere
Yirmisinde bir delikanlı gibi
Dudaklarından öpeceğim gün
Masmavi özgürlüğün İnan ki yakındır.
Lİ BENDÎXANÊ SİTRANA AŞTÎYÊ Werger : Latif EPÖZDEMİR
Rabin birano, ronahî xwîya kir
Ev diwar ne ew diwarên kevnin
Teyrek spî hat u li ser banê reş danî
Dema ku mil bi vî aweyî cihanê bipêçin
Çî bike kelemçe, çi bike zincîr,
Dirokê çend cara daye nîşan, ew me naxapîne
Di vê cîhana bi civîk u bi derya de,
Ma tenê wê êş para me bikeve. ?
Bila dakevin ser rê, li pênc parzemîna,
Nan u azadî jî, gûlên aştîyê ne,
Pitikên destgirtî, li ber pencera lêvîyê ne
Ew karwanên aştîyê ku cîhanê hawîdor pêçane
Ne debabeyên polayînê ku wek cinawiranin
Sitranên nan u azadîyê ne ku
Kolanan dixemlînin.
Bender bi aştîyê çeliqîne
Berrî, çîya, deşt u derya, di babelîska aştîyê de ne,
Me wêneyên wisan dîtîye
Ku qet li bendîxaneyan ne di kemiliyan,
Pirtûk, kovar u rojname bi wan wêneyan pirin,
Hun birayên minên qemer ku
Kena we qadek tije dike,
Mina gûlekî hun feqîyabun
Di ronîya sibehek de.
Asya, dibêje aştî
Afrîka, dibêje aştî
Çekbidest , dibêjin aştî
Kêştîvanê ku li ser sitûna kêştîyê,
Li asoyan dinêre, dibêje aştî,
Avrûpayî ji qempên esaretê hatine der
Li benda sitrana nan u azadîyê ne,
Ne ku li benda balafirên bombe baranê ne,
U li himber bezirganên mirinê rawestîyane
Dinya dibêje aştî,
Hezkirin, afirandin u jiyan çîye
Em bibînin nêzîki milyaran bê tirs u pirşeng
Em bibînin ji Koreyê hetanî Çekoslopvakyayê,
Destê me u xeyalên me bi we re ne.
Aştî bi we re ye.
Ev dîwarên ji kevir
Ev şibakên hesin, gelî bira
Ji behra Wanê u Araratê bigre
Hetanî çemê Ergene,
Rıziyane u weşîyane
Bi ser rehên wan ve, di tarîtîyê de.
Li baxçeyê Hepisxanê
Hingî destêkîye şînahî,
Bila demekî din jî,
Fişar bimîne li ser serê me
Bila demeke din jî, gardîyan bizivrin
U şibak bila bidomînin hikmê xwe,
Wê bi çîçekan bixemilîn bask u mil,
Her wekî şaxên biharê,
Yên ku li tarîyê, li benda karwanê aştîyê ne
Ew gelê te ye ku ji êş u eleman derketîye
Mina gencekî bîst salî ku
Berê xwe daye şînahîyan,
Wekî genceke bîst salî
Roja ku ez lêva te maçê bikim
Ew azadîya te ya pirşîn
Bawer bike pir nêzîke.
|
|
|
|