|
Doğru yoldayız, haklıyız, başaracağız
|
2017-11-07 17:29
|
Latif Epözdemir
|
|
Hak ve Özgürlükler Partisi Türkiye’de yıllarca yaşanan siyasal kirlenmenin dışında durmayı başardı. Vicdanı temiz bir hareket olarak varlığını sürdürdü. Ne yazık ki, dışımızdaki koşulları değiştirmeye, gündem oluşturmaya, süreci halkımızın çıkarları doğrultusunda evirmeye gücümüz yetmedi. Geçen yıllarda, halkımıza zarar veren ve ülkemizi yangın yerine çeviren savaşı ve şiddeti durduramadık. Binlerce insanımızı kaybettik. Savaş ardında derin acılar bıraktı, ocaklara ateş düşürdü, anaların yüreğini yaktı. Engel olamadık. Gençlerimiz hendek savaşlarında telef oldu, emperyal güçlerin emelleri doğrultusunda Suriye Kürdistan’ında Rakka’da binlerce gencimiz hiç uğruna toprağa düştü. Suriye’de Kürdistan toprağı dururken coğrafyamız ile hiç alakası olmayan Rakka’da gençlerimiz öldürtüldü. Kendi coğrafyamızda silahlar susmadı, kör bir inat ile şiddet sürdürüldü, dağlarımız bombalandı, halkımız göçe zorlandı, Kürdistanda sosyal hayat felc oldu, esnaf iflazın eşiğine geldi, ticaret durdu. Silahlar konuştukça gerçekler susturuldu. Biz silahların susmasını haykırdık ama olmadı. Kürdistan yangın yerine döndü.
Sesimiz silah seslerinin üstüne çıkamadı.
Silahları susturup sevinçleri çoğaltamadık.
Yine de geleceğe dair umutlarımızı yitirmiş değiliz. Mücadelemiz olması gereken düzeyde olmasa da devam ediyor, çalışmalarımız dünden bu güne kesintiye uğramadan sürüyor. Her gün yeni dostlar ediniyor yeni il ve ilçe örgütleri kuruyoruz. Dünden bu güne aktardığımız birikimlerimizle kervanımız gelişerek büyüyor.
Hatırlanacağı gibi, 2017 yılının son çeyreğinde Güney Kürdistan büromuz açıldı. Bize yakışan bir açılış töreni düzenledik. Dört parça Kürdistani örgütler açılışımızda buluştu, selamlaştı, söyleşiler yaptı. Bu partimiz bakımından övünülecek bir durum. Partimiz Güney Kürdistan referandum çalışmalarını yakından destekledi, kararı doğru buldu ve hala da doğru olduğu düşüncesindeyiz. Referandum esnasında 50 den fazla arkadaşımız Kerkük ve Erbilde gözlemci sıfatı ile referandumu izledi, raporlar tuttu.
Elbette bu gün, olmamız gereken yerde değiliz. Ancak umutsuzluğa kapılmak yok, doğru yoldayız, doğru yerdeyiz. Doğruların yanındayız, halkımızın özgürlüğü yolunda gönüllü neferleriz.
Biliyoruz ki dışımızdaki koşullar, ülkemizin ve bölgemizin içinde bulunduğu durum, bizim hak ettiğimiz yerde olmamız konusunda pek elverişli değildi ve biz bu olumsuz koşulları lehimize çevirebilecek olanaklardan ve araçlardan yoksunuz. Bu durumun nedenlerini irdelediğimizde karşımıza çıkan tabloda şu gerçeklerle karşılaşmaktayız. :HAK-PAR, dünden bu güne ardında “bağımlılık” ilişkilerini doğuracak işbirliklerinden kaçındı, hep kendi yağında kavruldu. Devlet desteğinden yoksun yaşadı. Çıkar guruplarına, rantiyelere ve sermaye çevrelerine yaslanmadı, onlardan medet ummadı, sırtını para babalarına yaslamadı. Devlet ve hazine yardımı alan bir parti değiliz.
Medya desteğini alamadık, medya partimize adeta kapılarını kapadı, ülke sorunları konusunda görüş ve önerilerimize başvurulmadı, kendi olanaklarımızla dile getirdiğimiz görüşlerimiz, medyada bilinçli olarak yer bulmadı, adeta varlığımız yok sayıldı, düşüncelerimize ambargo konuldu.
Son yıllarda siyasetin “iktidar” ve “ana muhalefet” çevreleri ile sınırlandığı bu nakıs koşullarda, gerek Türkiye’de ve gerekse Kürdistan’da bilinçli bir “ötekileştirme” ve “dıştalama” ile yüz yüze kaldık. Ülke ve bölge düzeyinde iktidar ve ana muhalefetin yaptığı gibi “yandaş “ ve “candaş” medya organlarımız olmadı.
Bıkmadan ve usanmadan her konuda ve her siyasal gelişme karşısında görüşlerimizi basına yansıttığımız halde, Türk medyası, bize yer vermedi. Gazeteler, radyo ve televizyonlar; bize kendimizi ifade etme şansı tanımadı, adeta kısıtlama ve sansür uyguladı. .
Düşünsel arka bahçesi de dahil olmak üzere partimiz yıllardır “vicdanı temiz” bir güç olarak yaşamını sürdürdü ve hiçbir kirli ilişkinin içinde olmadı. Doğru yoldan savrulmadık, yolumuzu şaşırmadık.
Gelinen noktada AKP’nin “devleti ve milli siyaseti” temsil ettiği, PKK’nin de bilinçli olarak “Kürtleri temsil ettiği” algısı yaratıldı. Geçmişte bu ” temsiliyet” her iki kesimde olağanüstü bir “kibir” oluşturdu. Öyle ki bu “kibir” adı geçen kesimlerin peşindeki kitlelerde de ciddi bir “körlük ve sağırlık” yarattı. Böylece bu iki kesimin yerel ve genel bazdaki iktidarlarından nemalanmakta olan sözüm ona “ taraftarlar“ göremez ve işitemez hale geldiler. Ancak Kürt halkı hendek savaşından sonra ciddi bir kırılganlık içine girdi. siyaset konusunda bir çok yurtseverin hevesi kırıldı, umutlar zayıfladı.
Devlet olanaklarını elinde tutan AKP’nin kimi yöneticilerinde de geçtiğimiz yıllarda ”Kürtleri PKK’nin temsil ettiği” yönünde bir algı oluşmuştu. Kuşkusuz bu algı yeni değildi. Bu algı yerleşik klasik Türkçü siyasetin ürünüdür. Çünkü öteden beri resmi görüş ”Kürtler eşittir PKK” ve “ PKK eşittir terör” öyleyse “Kürt sorunu yoktur PKK sorunu vardır” bağlamında bir algı oluşturdu .
Geçtiğimiz yıllarda, Hükümet “çözüm süreci” adı altında bir takım girişimlerde bulundu, birkaç yıl görüşmelerle geçti, bu sırada ülkede bir çatışmasızlık da yaşandı. Ne var ki daha sonra adına “Çözüm Süreci” denilen şeyin, özünde PKK’yi silahsızlandırıp ehlileştirme ve sisteme entegre etme süreci olduğu ortaya çıktı. Taraflar birbirlerini “aldatma” ile itham ederek yeniden kılıçlarını çekti ve gerilim tekrar baş gösterdi.
Devlet ısrarla “çözüm süreci”ni, “Kürt sorununun çözümü” süreci olarak kabul ettirmeye çalıştı.
Bir tek partimiz dünden bu güne gerçekleri ve doğruları gücü oranında halkımızla paylaşmaya çalıştı. Kürt sorununun bir ulusun kendi geleceğini belirleme sorunu olduğunu ısrarla dile getirdi ve getirmeye de devam ediyor. Mevcut algıların tersine partimiz PKK nin artık tek başına Kürtleri temsil edemeyeceğini vurguladı.
HAK-PAR Türkiyede Kürt sorunu konusunda bir taraftır ve muhataplar arasında kabul edilmelidir.
Partimiz PKK silahsızlandırılsa , TSK ve PKK’nin savaşı bitse bile, bunun Kürt sorununun da çözüldüğü anlamına gelmediğini her seferinde dile getirmektedir. PKK sorunu ayrı bir sorun Kürt sorunu ayrı bir sorundur.
Ama ne yazık ki bu doğrularımıza mevcut medya ve siyasal çevreler itibar etmiyor. Çünkü bizim bu duruşumuzu ifade eden görüşlerimiz yandaş medyaların işine gelmiyor. Reel durumlar bu görüşlerimize olanak vermeyi engelliyor. Biz medyaları aracılığı ile konuşursak toplum doğrularımız etrafında kenetlenecek, egemenlerin saltanatı sallanacak.
Hala ülkede çatışmalar ve operasyonlar devam ediyor. Hiç kuşku yok ki silahların susmasını en çok biz istedik. Bırakın silahların susmasını, biz en baştan beri silahlar konuşmasın dedik. Silahlar sussun ki sevgiler çoğalsın dedik. Savaş en çok gerçekleri öldürür dedik. . Kürdistan halkının gerçekliği geçen otuz yıllık sürede toz, duman, kan, barut ve gözyaşları arasında kayboldu. Bu şiddet atmosferinde halkımız öldü, göçtü, göçtürüldü, savruldu.
Elbette ki silahlar toplumun bağrından ilelebet sökülüp atılmalıdır. O zaman siyaset kendi doğasına dönecek ve hayat normalleşecek. Her iki gücün yarattığı korku duvarları yıkıldığında ise esas hesaplaşma başlayacak. Onlar mevcut güç ve olanaklarına dayanıyor, biz ise doğru politikalarımıza ve ülkenin gerçek olgularına dayanıyoruz. Biz bu mevcut algıları yıkıp, gerçek olguları ikame etmek istiyoruz. Onlar ise eski siyaset tarzlarında ısrar ediyorlar. Oysa ki eski siyaset tarzı artık ihtiyaçlara cevap vermiyor. Bu nedenle kafalardaki saksıların kırılma zamanıdır. Kürt sorunu eski tarz siyaset anlayışı ile çözülemez. Bu tarz sürdüğü sürece de sorunların torunlara miras kalır.
Bizim çok az olanağımız var. Bu kısık olanaklarla kitlelerle kısa zamanda buluşmak kolay değil. Buna karşın biliyoruz ki, iletişim çağındayız ve bilgi toplumunda yaşıyoruz. Ne denli iletişim olanaklarından istifade edebilirsek o denli görüşlerimiz yaygın hale gelir, düşüncelerimiz ve çözüm anlayışımız o denli ete kemiğe bürünür. Kitlelerle buluşmamız o denli kolaylaşır.
Kuşkusuz bizim çok geniş medya ve iletişim organlarımız yok. Bu olanakları elde edecek ekonomik koşullarımız da yok. Ama mevcut olanaklarımızla kendimizi daha çok ifade edebiliriz. Sanal dünyadan doğru yararlanıp güçlü dalgalanmalar yaratabiliriz. İnançlarımız, kararlılığımız, enerjimiz, yaratıcılığımız, düşünsel donanımız ve azmimizle yeni olanaklar yaratabilir ve süreci lehimize çevirebiliriz.
Hayalci olup imkansızı başarmak zorundayız.
“Dev işler başarmak istiyorsak karıncalar gibi çalışmamız” gerekiyor.
Unutmayalım ki partimizin görüşleri halkımızın bilincinde ve gönlünde kabul görüyor. Partimiz sessiz çoğunluğun sesi olmak konusunda tek güçlü adaydır. Bu avantajı akıldan çıkarmamalıyız. Günün birinde, siyasetin tepesinde sallanan kılıçlar indiğinde ve silahlar susup insanlar konuştuğunda en çok bizim itibarımız artacak. Silahlar susup siyaset normalleştiğinde, Kürdistan halkı yıllardır tepesinde kılıç sallayanlardan hesap soracaktır.
Kuşkusuz sağlıklı bir demokratikleşmeye kavuşmak ve onu sürekli kılmak, toplumun bağrından şiddet ve gerilimi söküp atmak için bize de önemli görevler düşmektedir. Özgür ve demokratik bir toplum oluşturmak konusunda üstümüze düşeni yapmamız gerekir. İlkemiz Demokratik bir Türkiye, Özgür bir Kürdistan olmalı.
Halkımız Güney Kürdistanda kendi geleceğini belirlemek için demokratik bir referandum gerçekleştirerek yüksek bir olurla “Bağımsız” bir devlet kurmayı uygun gördü. Elbet bu bir milli iradedir ve sonuçlarını saygı duyulması gerekirdi. Ne yazık ki “şer cephesi” ve iç ihanet şebekeleri bu arzunun gerçekleşmemesi için her türlü entrikayı sergiledi. Şimdilik bağımsız bir devlet ilan edilmedi ama bu ilelebet ilan edilmeyecek anlamına gelmez. Biz parti olarak referandumu destekledik sonuçlarına da saygılıyız. Komşu ülkelerin de saygılı olması için çağrılarda bulunduk. Kuşkusuz referandum sonrası yaratılan gerilim sonucunda Güney Kürdistanda bir takım sorunlar yaşandı. Bölgesel yönetim kimi mevzilerini “şimdilik” kaybetti. Ama bu bila nihayet böyle kalmayacak. Er ya da geç Kürdistan halkı kendi devletini kuracaktır. Bundan kuşkumuz yok.
Partimizin görüşleri; bu günlerde daha bir önem kazanmaktadır. Biz yıllarca kölelik zincirleri altında yaşamış bir halkı özgürlüğe kavuşturmak sevdasındayız. Kuşkusuz işimiz kolay değil. Bu nedenle gelecek güzel günleri yakınlaştırmak ve o günlerde özgürlüğün tadını çıkarmak için bu günlerde sıkı çalışmalıyız
. *HAK-PAR/ Hak ve Özgürlükler Partisi- GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
|
|
|
|