2024-11-22
Skip Navigation Links
Destpêk/Anasayfa
Pêwendî/İlişki
Lînk
Skip Navigation Links
Video
Album
Arşîv
Latif Epözdemir
 
KÜRTLERİN KALBİ HEWLÊRDE ATIYORDU
2018-09-14 14:22
Latif Epözdemir


Geçtiğimiz günlerde kanlı İran rejimi bir kez daha zalim yüzünü göstererek Kürt halkına olan kinini püskürttü. Bu kez hedef Güney Kürdistan’daki Koysancak kentinin, İran KDP ve HDKİ lı ailelerin sığınma kampıydı. Bu kez rejimin hedefi, Doğu Kürdistan’dan kanlı rejimden kaçarak gelip sığındığı ve KALE denilen, Saddam’dan kalma bu güne dek hiçbir şekilde yıkılmayan, yıkılamayan bir “kale” içi sığınma merkeziydi. Kanlı rejim topla bomba ile yıkamayacağını anlayınca buraya dört füze fırlatmış ve bu füzelerden ikisi isabet alarak 17 kişinin ölmesine ve yüzden fazla kişinin yaralanmasına neden oldu. Ölenler arasında İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin beş MK üyesi de var. KDP-İ nin bu günkü Genel sekreteri Mustafa Mewludi ve geçen dönemdeki genel sekreter Xalid Ezizi de yaralılar arasında.

Kanlı rejimin saldırısı iki önemli toplantının yapıldığı saatte gerçekleşmiş durumda. İlki yolun sağ tarafında” Yekitiya Jinan”ın toplantısı yapılmaktaydı Aynı saate de yolun karşı tarafı yani sol tarafta da KDP-İ nin MK toplantısı yapılmakta iken füzeler toplantı odalarını hedef alacak şekilde ateşlendi. Bu nedenle MK üyeleri ve Kadın örgütünün üyeleri yaşamını yitirdi, elliden fazla kadın yaralı var. Her iki toplantının tam başladığı esnada ve örneğin Kale’de elliden fazla oda varken özellikle de toplantı odasının hedef alınması manidar değil mi? Üstelik çeşitli kaynaklar bu füze menzillerinin 40 kilometre olduğu ve bu füzelerin kırk kilometre mesafeden atıldığını ileri sürmektedirler.

Acaba füzeleri nereden attı?

Acaba bu füzelerin tam isabet amacına ulaşmış olduğu saat yer ve zaman bakımdan tamamen tesadüf olabilir mi? Böyle bir tesadüfün milyar da bir bile olsa şansı var mıdır?

Bu eylem içten destek aldı mı? Eyleme lojistik destek sunuldu mu? İstihbarat zaafı var mıdır? Tüm bunlar yakında açığa çıkacak ama akla iç ihanet şebekelerinin ve İransevicilerinin bu işte bir parmağı var mı sorusunu getirmektedir.

Latif Epözdemir ve Abdulmenaf Kıran’dan oluşan heyetimize Hewlêr temsilcimiz ve PM üyemiz Zana Sezen de katıldı. Heyetimiz Hewlêr’deki programını oluşturarak çalışmalarına başladı. Esas itibari ile buraya geliş amacımız bu elim olay sonrası buradaki kardeşlerimizin acılarını bir nebze olsun hafifletmek, ortak olmak ve onlara moral vermekti. Sayın Genel başkanımızın başsağlığı mesajlarını ve dayanışma dileklerini sunmaktı. Biz de programımızı bu yönde şekillendirdik.

Heyetimiz 12 Eylülde BM Hewlêr temsilciliği önünde İran Kürdistan örgütlerinin düzenlediği ve tüm parçalardan örgütlerin de davetli olduğu bir basın açıklamasında alanda hazır bulundu. Açıklama metnine imza koyduğumuzu beyan ederek alandaki yerimizi aldık. Yüzlerce kişinin katıldığı eylemde çeşitli kesim ve parçalardan temsilciler kısaca duygularını dile getirdiler. Hiçbir parti ve örgütün flama açılmasına izin yoktu. Sadece Kürdistan bayrağı açılmıştı alanda. Konuşmacılar da önceden belirlenmişti. En dikkat çeken durum ise toplantıya HDP temsilcisinin katılması ve planlandığı gibi konuşma yaparak “Kürtlerin birliğinden ve özgürlüğünden” bahsetmesiydi.

Kanlı İran rejimi bu olaydan iki gün önce Ramin Huseyin Penahi ve iki yeğeni Zaniyar ve Lokmanı canavarca idam etmişti. Barışsever kamuoyu bu idamları engelleyemedi. Çeşitli ülkelerin caydırma yönündeki temasları etkili olamadı. Heyetimiz bu acı olay sonrasında Raminin ailesine ve mücadele arkadaşlarına da baş sağlığı dilemek amacı ile kardeş EMCET Huseyin PENAHİ’yi bularak kendisi ile bir süre görüştü ve başsağlığı dileğinde bulundu. Emcet H.Penahi bu görüşmede çok duygulanarak heyetimize çok ilgi gösterdi.” KOMKAR ve HAK-PAR’ın bu idamı engellemek için gösterdikleri çabayı takdir ediyor ve minnetle karşılıyorum” dedi.

Heyetimizin sonraki durağı Koysancak’taki olay yeriydi. Bu olayda en büyük kayıp PDK-İ yani Kürdistan Demokrat Partisi-İran’a aiiti. Füze onları hedef almış gibiydi. Ölü ve yaralıların yüzde doksan beşi bu partiye mensuptu. Parti beş üst düzey yöneticisini kaybetmişti ki, bunlardan İbrahim Zêweyî, uzunca zamandan beri tanıdığımız ve görüştüğümüz bir MK yöneticisiydi.

HAK-PAR heyeti, sığınma kampındaki olay yerine geldiğinde heyeti özel bir karşılama bekliyordu. Özel bir güvenlik ekibi eşliğinde sayın genel sekreter MISTEFA MEWLUDİ’nin taziye kabul salonuna dek geldi. Burada genel sekreterin dışında Pêşmerge ve güvenlik komutanı, kadın örgütünden, basın yayın ve enformasyondan sorumlu MK üyeleri de hazır bulunmaktaydı. Heyetimiz adına Soranice bir konuşma yapan genel başkan yardımcımız Latif EPÖZDEMİR genel başkanın başsağlığı telgrafını genel sekreter Mıstefa Mewludiye verdikten sonra, HAK-PAR hakkında kısa bir tanıtım ve enformasyon konuşması yaptıktan sonra konuşmasına şöyle devam etti: ” Kanlı İran rejiminin bu “Kürt Karşıtı” imha hareketini şiddetle kınıyoruz. İran rejimi uluslar arası yasa ve kuralları da ayaklar altına alarak, ancak savaşta kullanılması kabul gören füzelerle buradaki sığınmacı aileleri hedef alarak kanlı ve çirkin yüzünü bir kez daha açığa vurmuştur. Bu gün bu saldırı yalnızca Kürtlere değil ama tüm barışsever dünyaya yönelik olarak yapılmıştır. Bu olay bir insanlık dramıdır. Biz HAK-PAR olarak ve Türkiye’deki Kürdistanlılar olarak bu kanlı ve vahşi eylemi şiddet ve nefretle kınıyoruz. Dünya demokratik kamuoyunu ve BM örgütünü İran’ın bu kanlı ve terörist eylemlerini durdurması için göreve çağırıyoruz.” Dedi. Genel başkan Yrd. Abdulmenaf Kıran ve Hewlêr temsilcimiz Zana Sezen de kısaca taziye dileklerini sunduktan sonra, kalkıp eylem alanını görmeye gittik.

Uzun ve çok mukavemetli bir yapıdan oluşan ve elli odadan fazla oval olarak inşa edilmiş adına da “Kale” denilen bir yer olan olay yeri KDP-İnin de medyasının ve kimi yönetim organlarının olduğu bir yer. Buraya dört füze fırlatılmış bunlardan ikisi isabet almış, bu iki füzeden biri de ne yazık ki KDP-İ nin toplantı odasını hedef almıştır. Dünya savaşlarında kullanılan silahların bile yaratamadığı ağır ve büyük bir enkazla karşılaştık. Ana kolonlar yıkılamamış ama taban ve tavanlar tuz-buz olmuş, demir ve beton parçaları bir kilometrelik alana dağılmış tam bir dehşet tablosu karşımızdaydı.

Ve karşımızda başka bir tablo daha vardı: Dört tane genç ressam yıkık duvarlar üstüne kırmızı boyalarla barış tabloları çiziyordu olup biten bu kanlı eyleme inat.

Yan duvara ise elinde şemsiyesi ile bir peşmerge resmediliyordu kanlı duvarlar üstüne…









Print