|
Kürt ulusunun efsanevi lideri Mela Mıstefa Barzani
|
2019-03-01 11:39
|
Latif Epözdemir
|
|
Kürt ulusunun efsanevi lideri MELA MİSTEFA BARZANİ 40 yıl önce yaşama veda etti. 76 yıl durup dinlenmeden Kürt özgürlük mücadelesinin meşalesini dimdik yükseklerde tutan bu yılmaz savaşçı Kürt halkının mücadelesinde azmin yegane simgesi haline gelmiştir. Eksiksiz 40 yıl Kürt halkının umut ve esin kaynağı olan BARZANİ, yaşamı boyunca hep Kürtlerin özgür ve demokratik bir yaşama kavuşması için çaba içinde olmuştur.
Kürt tarihinde iki komutana Kürt meşru yönetim ve örgütlerince “Generallik” ünvanı verilmiştir. Ağrı isyanının unutulmaz örgütleyici ve komutanlarından İHSAN NURİ PAŞA’YI “Xwebûn” (HOYBUN) örgütü bağımsızlık ve kurtuluş güçlerine general tayin etmişti. Ondan birkaç yıl sonra da bir diğer generali görüyoruz Kürt askeri mücadelesinde. 1945 yılında Irak’tan İran’a geçerek 2000 kişilik pêşmerge gücü ile Mehabad, Şıno ve Nagade gibi Doğu Kürdistan kentlerine yerleşen Mela Mıstefa BARZANİ 1946 yılında Mahabad Kürd, stan cumhuriyeti kurulduğunda, cumhuriyet ordusuna pêşmergeleri ile birlikte gönüllü katılmıştı. Bunun üzerine Kürdistan Cumhuriyet Hükümeti Bakanlar Kurulu 1946 yılında “Supayı Milli”yi örgütleyip geliştirmek üzere BARZANİ’ye “Generallik” sanını vermişti. Artık Mıstefa BARZANİ, General BARZANİ rütbesinde yepyeni bir görevle donanmıştı. O dönemde generallik görevi başbakanlık kadar önemli bir görevdi.
Mela Mıstefa BARZANİ 1903 yılında doğdu. Henüz iki yaşında iken 1905 yılında annesi ile birlikte Diyarbakır Cezaevi’ne girdi. İki yıl sonra bu kez 4 yaşında iken, Musul Cezaevine konuldu. Türkiye’de ikinci kez 29 yaşında iken, 1932 yılında yine tutuklandı. 1934’te ise tahliye oldu. 1919’da Şêx Mehmudê Berzenci’nin imdadına koşan BARZANİ 1920’de Şêx Seid ile görüşüyor ona güç veriyordu. 1930 da ise bu kez Ağrı eteklerinde İhsan Nuri Paşanın yakınında bulur kendisini.
Mehabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra Kürdistan topraklarından bu günkü Rusya topraklarına sığınan BARZANİ, beraberindeki askerleri ile b Rusya’da mülteci olarak yaşadı. 17 Temmuz 1958’de A. Kerim Qasım Irak’ta yönetim ele geçirince BARZANİ 6 Eylül 1958 yılında SSCB’den Bağdada geldi. ABDULKERİM QASIM yönetimi yeni kurulmuştur. Bu yüzden ülkenin önemli iki gücü olan komünistler ve Kürtlerle iyi geçinme yollarını tercih eder. BARZANİ ve öteki sürgün ve tutuklu Kürtlere özgürlük verilmiş, KDP’nin yasal olarak örgütlenmesine izin verilmiştir. Belki de o güne dek Güney Kürdistan’da Kürtlerin en çok rahat ettiği bir dönem olmuştur 1958 Qasım dönemi.
Qasım yönetimi esnasında Kerkük ve civarında yeni yönetime karşı başkaldıran gerici Türkmenler ve karşı devrim güçleri, o dönem Kürdistan’ın Musul eyaletinden sorumlu Barzani güçleri tarafından dağıtılır ve isyan kısa zamanda bastırılır. Bu olay ile T. C. yetkilileri ve parlamentosu Kürtlere karşı öç alma duygusu ile şoven bir çalkantı yaşamıştır. Asım Eren mecliste bu olayı tartışırken “Mukabeleyi bil misil” cümlesini kullanarak Irak’ta öldürülen her Türkmen için on tane Kürdü Türkiye’de öldürmek gerektiğini hararetle savunmuştur. Ve 49’lar olayı işte böylesi bir öç alma duygusu ile başlamıştır.
1970 yılında Irak yönetimi Güney Kürdistan bölgesine BARZANİ yönetiminde 11 Mart olarak bilinen bir anlaşması ile, anayasal güvenceler planında özerklik verildiğini ilan etti. Ancak kısa bir süre sonra Irak-SSCB askeri anlaşması sonucu, Irak yönetimi özerkliği sindiremedi. Güç kazanan Irak diktatörü ilk fırsatta anlaşmayı tek taraflı bozarak Kürtleri tutuklamaya, Kürdistan’ı yeniden işgale girişti. Mela Mıstefa tekrar himayesindeki peşmergelerle silahlanarak Irak yönetimine karşı savaşmak zorunda kaldı.
1975’te Cezayir Antlaşması imzalandı. Kürtler ağır bir zulüm ve perişanlık içinde bulundukları halde direnmekten vazgeçmeyip teslim olmayı kabul etmediler.
Ne yazık ki, Ortadoğu’da Filistin sorunu Kürt sorununa yıllarca bir perde örterek, Kürt mücadelesinin tecrite göndermek istemiştir. Körfez Savaşı’nda Filistinli “Gerillalar” Baas faşistleri ile Kürdistan işgaline gittiklerinde, milliyetçi yüzleri ortaya çıkmış, maskeleri düşmüştür. O güne değin, gerek BAAS partileri, gerek bölgedeki egemen ulus Kominist ve sosyalist partileri, gerekse FKÖ’nün SSCB Kürtlere ilişkin verdikleri gerçek dışı beyan ve bilgiler ile Kürt ulusal kurtuluşunu yalnızlaştırılmaya itmişlerdir.
Yakın geçmişe kadar Türk solu, gerek Ortadoğu’daki ilgili ülkelerin sol hareketleri ve gerekse Türk solunun çeperinde yaşayan ve adeta kendini ona endekslemiş olan kim Kürt hareketleri, yıllarca BARZANİ’yi doğru kavramayı beceremedi. Oysa ki o bir yurtsever, bir ulusal kurtuluşçu idi ve Kürt milli çıkarlarını her şeyin üstünde görüyordu. Kürt milliyetçiliğinin adeta karşı devrimcilik ve emperyalizm işbirlikçiliği ile bir tutulduğu bu kısır dönemde Kürt hareketi bu dar görüşlülükten ötürü çok şey yitirmiştir. Kürt tarihi, edebiyatı, Kürt ulusal sorunu, Kürt manevi yaşamı ve toplumsal sorunları onca karmaşa içinde yıllarca ilgi beklemiş ve sağlıklı doğru tespit ve uğraşların yolunu gözlemiştir.
Diğer yandan Türk solu Kürt milliyetçiliğini sosyalizm adına yıllarca cezalandırarak ambargo konulmuştu. Sol Kemalizmlin önde gelen isimlerinden İlhan Selçuk BARZANİ’yi Türkeş’e benzetiyor, bir başkası Mosad’ın, diğer biri CİA ve ABD’nin adamı belirlemesi yapıyordu. Kürt milliyetçisi olmak bir öcü, bir suç hali olduğu psikolojisi yaygınlaştırılmış, Kürt milliyetçiliğine ve buna bağlı olarak da Kürt ulusal uyanışına set çekilmiştir. Bu Türk solunun Kemalist çemberdeki, yasaklı dünyasını aşamamasının ve kafasındaki tabuları kıramamasının bir sonucuydu.
BARZANİ KÜRT SORUNUNDA DİPLOMATİK İLİŞKİLERE ÖNEM VERDİ
BARZANİ öteden beri İran ve Türkiye ile iyi geçinmenin yollarını denemiştir. Çünkü o güney Kürdistan’da zorlu bir savaş veriyordu ve yaşadığı coğrafyada dört tarafı tel örgüler ve dost olmayanlarla örülüydü. Ulusal hareketin dışarıya açılabilmesi için esnek, bilinçli ve gerçekçi politikalar, Kürtler için her zaman gerekli olmuştur. Aslında BARZANİ , TC ve İran’ın Kürtlere ilişkin politikalarını çok iyi biliyordu. Öteden beri İran’ın, Türkiye, Suriye ve Irak’ın birbirleri ile olan ilişkileri bir istikrarsızlık ve gerilim yaşamıştır. Bu yüzden gerek Kürtler ve gerekse ilgili devletler bu istikrarsızlık ortamında çıkarlarını gözetmiş ve çelişkilerden yararlanma yolunu seçmiştir.
Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta ise şudur ki, BARZANİ , tüm Kürt çevrelerinin üstünde, partiler üstü bir kişi, bir devlet adamı olarak görülmüş ve her zaman, soruna Kürt Milli çıkarları merceğinden bakmıştır. Ancak, en önce Irak Kürtleri, onun gündemini oluştururdu.
Barzaninin kararlı duruşu ve mücadele azmi, Irak Baas partisi diktatörlüğünü dize getirmiş ve Kürdistan’ın güney parçasında özgür ve demokratik bir yaşam kurulmuştur. Bu gün, bu nedenle Kürd Federe Devleti’nin her taşı özgürlük simgesi General BARZANİ’nin resimleri ile donatılmış ve Kürt Parlamentosu, giriş kapısında , BARZANİ resimleri içeri giren her kese selama durmuş gibidir.
11 Mart 1970 anlaşması ile, anayasal güvenceler planında verilen özerklik kısa bir süre sonra Irak-SSCB askeri anlaşması imzalandıktan sonra sona erdi. Irak yönetimi özerkliği sindiremedi. Güç kazanan Irak diktatörü ilk fırsatta anlaşmayı tek taraflı bozarak Kürtleri tutuklamaya, Kürdistan’ı yeniden işgale girişti. BARZANİ direndi ama sonuçta Kürt hançeri Napalm bombalarına üstün gelemedi. 3000 m2’den fazla bir alan tampon bölge oldu, taş üstünde taş kalmadı ve tüm bu bölgede köyler viraneye döndü. 3000’e yakın Kürt aile, çocuk-çocuk, silahlı, silahsız bu tarihte İran ve Türkiye’ye göçmek istedi. Türkiye kapıları kapalı tuttu ama İran, BARZANİ güçlerini Ormiye gölü çevresine kabul etti. Sonraları Kürtler Halepçe’de bir katliam ve Körfez Savaşı sırasında ikinci ve üçüncü göçlerini de yaşayacaklardı.
Bugün milyonlarca Kürt BARZANİ ismiyle ulusal uyanışa yönelmiş, bu büyük insan tüm Kürdistan’da tıpkı bir anıt olarak her süreçte anılmıştır.
Dünyanın en önemli devlet ve siyaset adamlarından olan Barzani, Kürt halkının mücadele tarihinde hep anılacaktır.
Kürt hareketi BARZANİyi doğal ve tartışmasız önder bilmiş, ona hep minnet borçlu olmuştur. Kürtlerin manevi bilincinde BARZANİ’nin karizmatik kişiliğinin etkisi büyüktür. BARZANİ’nin 75 yıllık hareketli yaşamı, kan, barut ve gözyaşı ile iç içe ilerleyen mücadelesi bir destan gibidir. Barzani’nin yaşamı Kürt özgürlüğüne adanmış bir yaşamdır.
Kürt halkının efsanevi lideri Mela Mistefa Barzani tedavi için gittiği ABD’de 1 Mart 1979’da, yaşamını yitirerek Kürdistan topraklarına ebedi olarak veda etti.
Mela Mıstefa Barzaniyi saygı ile anıyorum.
|
|
|
|