|
HAK-PAR’IN DİRENCİNİ KIRMAYA YÖNELİK ÇABALAR
|
2021-01-23 16:28
|
Latif Epözdemir
|
|
Hak ve Özgürlükler Partisi kurulurken Kürt halkının ulusal demokratik taleplerine programında geniş yer ayırdı.Parti kurulurken “milli ve demokratik bir birlik “ projesi olarak doğmuştu. HAK-PAR bileşenlerinin bir kısmı daha sonra kuruluşunda bulundukları partiden; “makul ve ikna edici”sebepler ileri sürmeden ayrıldılar. Ayrılanların gerekçeleri birbirine çok yakın olduğu halde, ayrıldıktan sonra kendileri de bir arada kalmadılar, her kes kendine yeni bir parti/örgüt kurdu.
Aslında bu durum önceden planlanmış bir senaryonun sonucuydu. Senaryo HAK-PAR’ın direncinin kırılması senaryosuydu. Partiyi ele geçirip bir yerlere eklemleme operasyonuydu. Parti ele geçmeyince bu kez onu zayıflatıp seçime girmesini önlemek ve Kürt halkına alternatif olmasını engellemek içindi. Bunun ilk adımı parti seçime girmek için Yüksek Seçim Kuruluna evraklar götürüldüğünde bilerek bir il dosyasının eksiltilmesi ve böylece partiyi seçime girmekten alıkonulması ile gerçekleşmişti.
Devam eden süreçlerde “HAK-PAR, PSK’nin vesayetindedir” diyerek ayrılanlar daha sonra PSK ile birleşmek için yıllarca çabaladı. PAK’ın birleşmek konusundaki tüm iyi niyetli ve içten çabalarına karşın PSK son anda yine “makul” ve “tatminkâr, ikna edici” gerekçeler ileri sürmeden birleşmekten vaz geçti. Daha da önemlisi, PSK; HAK-PAR’ı bölüp ayrıldıktan sonrada ayrılma gerekçesi olarak PSK’nin vesayetini ileri sürenler, PSK gittikten sonra da partiye geri gelmediler. Bu manidardır.
Ayrılanların ortak gerekçelerinde biri de “HAK-PAR adını değiştirsin, Kürdistan adını alsın “dı. Bu öneri HAK-PAR organlarında tartışıldı sonra kabul görmedi. Aslında kabul görse de bu eldeki kazanımların heba olması demekti. Böyle bir şey belli ki bir tuzaktı. Parti adını değiştirirse “Kürdistan” adı ile seçimlere girmesi zordu.
Türkiye tarihinde ilk defa legal demokratik bir parti programına “federasyonu” koymuş ve Anayasa mahkemesinin çoğunluk üyelerinin oyları ile federasyon istemek kapatılma nedeni olmaktan çıkmış. Bu Kürtlerin milli hakları yolundaki mücadelede şimdiye kadar elde edilmiş en önemli kazanımdır. HAK-PAR elde ettiği bu önemli kazanımla gurur duymaktadır. Ayrılan arkadaşlar bu kazanımın önemini görmezden gelerek organlar reddettiği halde hala bu gerekçenin arkasına saklanmaktadırlar. Kurdukları partilerin hemen hepsinin başında Kürt ve Kürdistan ibareleri olmasına rağmen, bu adı kendileri avantaja çeviremediler. Demek ki sorun başka.
“Kemal Burkay ile olmuyor” diyerek ayrılanlar da oldu.
Kemal Burkay ömrünü Kürt ulusal mücadelesine adamış önemli bir siyasetçi ve düşünce adamıdır. O HAK-PAR’ın üyesidir. Kuşkusuz ki, Kemal Burkay’ın da parti politikaları konusunda her üye gibi görüşlerini belirtmeye ve eleştiriler yapmaya hakkı vardır. Her ne hikmetse onlar konuşunca hak, ama Kemal Burkay konuşunca kabahat sayıldı. Kaldı ki Sayın Burkay partiye genel başkanlık yapmış, parti programının ve parti anlayışının da önemli bir mimarıdır. Demek ki bu bahane de mesnetsiz bir bahaneydi. Bu da bir senaryoydu.
HAK-PAR’dan ayrılanların kendi aralarında da ayrılmalar baş gösterdi. Örneğin Azadi Hareketi birkaç bölünme geçirdi, kimileri Azadi’den ayrılıp HDP’ye eklemlendi. KDP adı ile birçok parti var ve hepsi de bir diğerini öteleyerek “gerçek KDP benim” demekte. Bu mevcut KDP’lerin bir kısmı da “Kürdistani” çıkarlar için HDP’nin kapısında yatıp kalkıyor.
Makul gerekçeler sunmadan HAK-PAR’dan ayrılan bu arkadaşların bir kısmı şimdi, HAK-PAR’a “birlik” çağrısında bulunmaktadırlar. Bu görüşte olanlar kendi içlerinde örnek ve kalıcı bir ”birlik” kuramamışken; birlik projesi olarak hayata atılan HAK-PAR’dan ayrıldıktan sonra dönüp “HAK-PAR birliğe yanaşmıyor“ demeleri ne kadar inandırıcı olabilir ki? Aslında amaç HAK-PAR ile “birlik” değil.Tersine “birlik” adına HAK-PAR’ın direncini kırmaktır.
Bu konuyu, yani HAK-PAR’ın birliğe yanaşmadığı konusunu sürekli olarak her yerde anlatmakla ne umuyorlar acaba? Bizce tek bir anlamı var: HAK-PAR’ın direnci kırılsın, elde ettiği kazanımları heba olsun, bugüne kadarki emekleri yok sayılsın, sonra ruhunu teslim etsin. Bu tavır aslında HAK-PAR’ı bir döngünün içine çekip işlevsizleştirmeyi amaçlamaktadır. Yani “birlik” adına HAK-PAR’ın hedeflerinden uzaklaştırılmak istenmesi konusundaki yaklaşım içten değil ve ulusal çıkarlara hizmet etmez.
Eğer milli bir çatı altında bir araya gelmek isteniyorsa kararlı, inançlı ve net olunmalı, muğlak ve yarı gönüllü olmamalı. Bu tavrı gösteren her kes ile HAK-PAR bir arada olur.
HAK-PAR’ın direnci kırılırsa bu durumdan kim faydalanır. Ya da bu durum kimin işine yarar? Elbette ki Kürtlerin milli çıkarı bu yönde değil. HAK-PAR’ın kazanımlarını kaybetmesi Kürtlerin yararına ve çıkarına değil. Bu durum Kürt temsiliyetini gasp etmiş devlet ve HDP/PKK’nin daha çok işine gelmektedir.
HAK-PAR’ı “makul olmayan” gerekçelerle terk edip gidenlerin önerilerinde samimi olmadıkları ortadadır. İşin aslı başka. Eğer samimi olsalardı, geçmişte ileri sürdükleri ayrılma gerekçeleri şimdi yok. Ayrılmalarının farklı bir nedeni olmamış olsaydı eğer, görüş ve düşüncelerini korumak, hatta tüzel varlıklarını bile sürdürmek kaydı ile de gelip HAK-PAR’daki eski koltuklarına oturacaklardı. HAK-PAR her fırsatta kendilerine bu meyanda çağrılar yaptı, hala da yapmaktadır.
Belli ki, HAK-PAR’ın güçlenmesi, giderek ulusal tek seçenek olma yönünde ilerlemesi, Kürt milletine milli bir adres olmak yolunda doğru politikalarda ısrar etmesi, kimi çevrelerde sıkıntı yaratıyor.
Demek ki HAK-PAR’dan ayrılanlar, ayrılma gerekçelerinde samimi davranmamış. Eğer yukarıda saydığım ve “ikna etmekten” uzak bulduğum gerekçelerinin dışında başkaca da gizli tuttukları gerekçeleri varsa biz bilemeyiz.
Peki esas sorun ne o zaman.
Bize göre sorun HAK-PAR’ın öncelikleri ve giderek halka mal olmuş tutumunun verdiği tedirginliktir. HAK-PAR demokratik zeminde, şiddet dışı, siyasal diyalog öneren, demokratik-barışçı eylem ve politikalarla mücadele ederek amaçlarına ulaşmayı yeğleyen bir partidir. Her parti gibi o da ülkede iktidar olmak istiyor. Kürt halkının gasp edilmiş temsil hakkını ulusal iradeye teslim etmeyi amaçlıyor. Kürtlerin aidiyet bağlarını yeniden geri getirmek istiyor.
HAK-PAR Kürt seçmenlerin oylarının yönünü ulusal demokratik bir adrese çevirmek istiyor. Onun için il, ilçe ve belde teşkilatlarını kurmak, seçime girebilme koşullarını elde etmek ve olası bir seçimde Kürt halkına oyları için bir adres olmak istiyor.Yani kısacası HAK-PAR amaçlarına ulaşmak istiyor. Bu durum “temsiliyet” iddiasında olanları tedirgin edici bir durumdur.
HAK-PAR seçimlere girip sırf milletvekili çıkarsın, sonra da yan gelip yatsın diye seçimlere katılmayı önemsemiyor. Elbet Kürt mili hareketinin Türk parlamentosunda temsil hakkını elde etmesi de önemli. Ama seçimlere katılmak için alternatif yaratmak yalnızca bununla sınırlı değil. Esas sorun, Kürt oylarının Kürtlere hiçbir statü istemeyen partilere akışını önlemektir. Kolektif ulusal iradenin demokratik yollarla tecelli etmesini sağlamaktır amaç. HAK-PAR bu önemli amaçlar için seçime girme hakkını yeniden kazanıp “milli” bir adres oluşturmak istiyor. Bu nedenle HAK-PAR’ın bu bağlamda desteklenmesi bir yurtseverlik görevidir. HAK-PAR, Şiddeti reddeden bir parti olarak şiddet dışı mücadeleyi, seçimlere katılmayı, yerelde iktidar olup programını hayata geçirmeyi istiyor.
İşte HAK-PAR’ın farkı burada.
Bizce günümüzün en büyük milli mücadele kalemlerinden biri Kürtlerin kaybettirilmiş tüm değerlerini yeniden kazanmaktır.
Kürtler için makul bir siyasal statü talebi ile halkın karşısına çıkmalı, seçimlere katılarak oylarının yönünü değiştirmeli ve kaybolmuş olan Kürt aidiyet, kimlik, dil ve tüm ulusal değerleri yeniden geri getirmek için çaba içinde olunmalı, milli iradenin tecellisini sağlamak için demokratik zemin zorlamalıdır. HAK-PAR bunları yapmak istiyor çünkü demokratik zeminde sürdürülebilinir makul politika budur. Bu nedenle HAK-PAR’ın amacı, çalışmasıve öncelikleri bunlardan oluşmaktadır.
Şimdi soru şu: Peki şiddet dışı politikaları benimseyen diğer Kürt ve “Kürdistani” örgütlerin programı nedir: Örneğin tarım, eğitim, sağlık, gençlik, kadın, çevre, idare biçimi,ekonomi, dış ilişkiler ve bunun gibi konularda ne diyorlar; bir partide olması gereken program hedefleri nelerdir ve bu amaçlarına ulaşmak için ne tür mücadele yöntemlerini ileri sürüp destek istiyorlar? Kürt ulusal hakları nasıl elde edilecek? Tüm bu amaçlara nasıl ulaşacaklar?
Bu dostlarımız seçimler gibi bir çalışmayı umursuyorlar mı? Yoksa bu tür şeyler Kürt halkını ilgilendirmiyor düşüncesinde midirler? Örneğin seçim olsa halka nereye oy ver diyecekler? Seçim tavırları ne olacak? Doğru bir adres gösterebilecekler mi? Doğru adres ulusal demokratik bir alternatifin yaratılmasıdır. Bu alanda bir çalışmaları var mı?
Görünen o ki kendileri seçimlere girme yeterliliğine ulaşamıyor, şansı olan HAK-PAR’a da destek verme niyetleri yok. Seçimleri boykot etmek de mantıklı değil, rağbet görmez. Bağımsız adaylarla da seçimlere girmek pek kabul görmüyor. Bu durumda “Kürdistani” tavır ne olmalı?
Geriye bir tek seçenek kalıyor, HDP kapılarına dayanmak. ”Alevere dalavere Kürt Memet nöbete”.
Kürtler bu maküs talihi yenmelidir. Bunun yolu Ulusal bir alternatif yaratmaktır. Biz HAK-PAR ile bunu yapmak istiyoruz. Kibrimiz de yok, gelin birlikte yapalım diyoruz, ama gelmiyorlar. Şimdi kim ulusal birlikten kaçmış oluyor?
Kendileri bakımından seçim gibi bir dertleri varsa, -meşru demokratik mücadeleyi savunuyorlarsa seçim bu anlamda önemlidir- Kürtlerin milli iradesinin tecelli etmesini istiyorlarsa ellerinde böyle bir adres olması gerekmez mi? Örneğin kendi partilerini seçime hazırlamak gibi bir telaşları var mı? Cevap bekleyen sorular, sorular…
“Kürdistani” siyaset sadece adına Kürt ya da Kürdistan sözcüğünü eklemek, her fırsatta Kürdistan bayrağı ile poz vermekten ibaret değildir. Özgür ve demokratik bir Kürdistan’a kavuşmak için siyaset kurumu somut anlaşılır, yakın ve uzak hedefler önüne koymalıdır. Kürdistan’ı nasıl özgürleştirmeyi ön görüyorsan, halka açıkça göstermelisin. Gizli güreşmek, “ama”lı “fakat” lı,” iki arada bir derede” olmakla siyaset olmaz. Net, açık ve istikrarlı bir duruş ile siyaset yapmak Kürtlerin yararına olan gerçeksiyasettir. Biz Bakur parçasıyız, öncelikle buradaki mücadele konusunda yoğunlaşmalı ve alternatif çözümler geliştirmeliyiz.
Bakınız bugün, tüm dünya PKK’yi “şiddet örgütü” olarak lanse ediyor ve eylemlerini kınıyor. Buna karşın sağır sultan da biliyor ki, HDP, PKK’ye yaslanmış tarzda siyaset yapıyor. HDP Kürtlere hiçbir statü istemediği halde seçimlerde Kürt seçmen HDP’ye oy veriyor. HDP altı milyon Kürt oyu ile parlamentoya giriyor, yerel yönetimlerde iktidar oluyor. Ama Kürtlerin Kolektif haklarını elde etmesi için hiçbir ciddi adım atmıyor.
Hal böyle iken Uluslararası toplum sırf Kürt oylarını aldı diye HDP’ye Kürt partisi gözü ile bakıyor.Türk siyaset kurumuna alan açan ve Türk siyasetine politik malzeme sağlamaktan başka hiçbir şey yapmayan HDP hala Kürtlerle eş anılıyor. Neden? HDPgerçekte Kürt Partisi mi, Kürtler için statü talebinde mi bulunuyor? Hayır.
Çünkü HDP Kürtlerin oyunu alıyor, bu nedenle Kürt seçmenin iradesi HDP’de temerküz etmiş oluyor.
Bu algıyı değiştirmek önemli ulusal bir görevdir. Bu yazgıyı değiştirmek elimizdedir.
Kürtlerin bu maküs talihi yenebilmesi için alternatif olup halka umut vermek gerekir.
Latif EPÖZDEMİR /HAK-PAR Genel Başkanı
|
|
|
|