|
SOSYALİST OLMAK ULUSAL MÜCADELEYE ENGEL Mİ?
|
2021-09-03 18:32
|
Latif Epözdemir
|
|
Sosyal medya mecralarının en genişi olan Facebook üzerinden sıkça beyanatlara ve bu beyanatlar/ yazılara yönelik yanıtlara / eleştirilere tanık olmaktayız. Kuşkusuz ki sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile biz kendimizi daha iyi ifade etme şansını da yakalamış olduk. Ne var ki bu önemli aracı yerinde ve olumlu bir biçimde kullanan / kullanabilen kişilerin sayısı az. Bu mecrayı bir sokağa benzetecek olursak insanın iyisi de kötüsü de bu sokaktan geçiyor. Kötüler bu alanı kötü söylem ve eylemleri ile kirletirken iyiler de kendi duygu ve düşüncelerini en iyi biçimde ifade etmeye çalışmaktadır. Gelgelelim ki kötü kendi aklından/ zekasından vazgeçip ikna olmamakta ısrar etmektedir. Oysaki sosyal medya kötülerin bir istila alanı değildir. Eğer bir dava insanı, düşünce insanı, bilim insanı ya da bir aktivist ya da sosyal sorumluluk projesi sahibi iseniz sizin paylaşımlarınızda art niyet aramak kötü niyetli kişilerin işi olur.
Son günlerde sayın Kemal BURKAY bir yazı yazdı, sosyal medyada yayınlandı. Yazıyı doğru anlayamamış/ manipüle etmeyi tercih etmiş kimi kişiler bir algı operasyonu başlatmak istediler. Bu operasyon Sayın Burkayı Kürt ulusal mücadelesinde, itibarsızlaştırmaya, tecrit etmeye ve de mensup olduğu HAK-PAR’ı gözden düşürmeye yöneliktir.
Sorun sadece Burkay’ın makalesi ile sınırlı kalmadı. Olay oradan HAK-PAR’a, onun başkanına ve kimi yöneticilerine kadar uzandı. Kimi haddini bilmeyen kişilerin “Milliyetçilik” kisvesine bürünüp bu türden yıkıcı söylemler içine girmesine yabancı değiliz, aşinayız. Bu nedenle çoğunu ciddiye bile almıyor, yanıt bile vermiyoruz. Elbet ciddi ve sorumluluk bilincinde olan yurtsever ve milliyetçi Kürtlere karşı bir yaklaşımımız var. Onları partimizin doğal bileşenleri gibi görmekteyiz. Milli ve demokratik bir politika güden HAK-PAR yurtseverler, demokratlar, dindarlar, sosyalistler, milliyetçiler ve toplumun her kesiminden özgürlük ve ulusal kurtuluş isteyen tüm kişi ve kesimlere açık bir parti olan HAK-PAR da bu gün dahi bu kesimlere mensup kişilerle ortak mücadele ediyoruz. Dünya görüşlerimiz ayrı olsa da halkımızın özgür bir statüye kavuşması için ortak bir anlayış etrafında ve ortak bir akıl ile milli ve demokratik hedeflere ulaşma mücadelesi içindeyiz.
Örgütlü olsun ya da olmasın, misyon olarak Kürt Milliyetçiliğine önem veriyor, gelişmesi ve örgütlü bir güç olması için de gereken desteği sunmaya hazırız. Bu kategoriye giren Kürt milliyetçilerine lafımız yok. Gerçek Kürt milliyetçilerine de saygımız var. Ama sahtelerine de söyleyecek sözümüz var. Atalet ve rehavet içinde olan, ama Kürt milleti için/adına, hiçbir projesi olmayan, proje sahiplerine de düşmanlık yapan, üstünlük taslayan, Kürt milli Partilerine akıl ve siyaset öğretmeye çalışan, akşam yatarken sarı, sabah kalkarken mavi renge bürünen, Kemal Burkay ve İsmail Beşikçi gibi önemli simalara fütursuzca saldırmayı marifet sayan, buradan prim ve popülarite elde etmek isteyen; kişiliği ve beyni zafiyet içinde olan kimi kişiler, ortalığı bulandırmayı sanat haline getirmektedirler. Bu sorumsuzlar pervasızlıklarını sosyal medya mecralarına da taşımaktadırlar. Bu sahte milliyetçiler, her fırsatta kendilerini ele veriyorlar. “Particilik..Hizipleresin..Kurdistanın en büyük düşmanı..Bize kör ve sağır olmayı salık veriyor hepsi. Statükonun korucuları,sıra sizde.” Diye sosyal medyada paylaşımda bulunan bu ve buna benzer zatlardan ne beklenir ki.. Yani bir halkın milliyetçisi olduğunu savlayacaksın sonra örgütlü mücadelesini reddedeceksin. Peki nasıl olacak bu iş.? Demek ki onlara kalırsa hiçbir şey olmayacak/ olamayacak.
Tekraren,“milliyetçi” olarak anılmayı “moda” gibi gören, fikri ve zikri birbirini tutmayan, milliyetçilik konusunda hiçbir şey yapmayan,milli ve demokratik partileri, örgütleri küçük gören, onları gereksiz ve yararsız gören, hiçbir örgütsel çaba içinde olmayan sosyal medyayı kendi borazanı gibi gören ağzına gelen sövüp sayan, kimi sahte “Kürt Milliyetçileri”ne ne demek gerekir.
Peki Kemal Burkay öyle silik, kapalı kapılar arkasında gizlenen, bu koşullarda bile korkusundan mahlas isimlerle yazıp çizen, bazı Donkişotlar gib rastgele atıp tutan, bilimden ve bilimsel dayanaklardan yoksun yazıp çizen biri midir? Elbetteki hayır. Onun böyle olmadığını, dost da düşman da biliyor. Biliyor da onun altmış yılık politik geçmişindeki istikrarını anlama kabilyetinden yoksun olan, rüzgar değiştikçe politik yön değiştiren kimi divaneler, bilmiyor. Bu nedenle onlara, Kemal Burkayı anlama kılavuzu önermek lazım. Kemal Burkayın bir sosyalist olarak bu güne dek yazdığı 72 kitabının hangisinin neresinde Kürt yurtsever hareketine karşı bir tutum aldığı konusunda da bir araştırma komisyonu kurmalarını tavsiye ederiz. Akılsızlar ve körler için bu iki şey şart. Başka türlü gerçeklere ulaşmaları olanaksız.
Kemal Burkay (İsminin başında Mustafa olup olmaması onun kalite ve niteliğini değiştirmez) ömrünün yetmiş yılını sosyal mücadeleye adamış bir kişidir. O altmış yıldır Kürt ve Kürdistan özgürlüğü için çaba vermiş, örgüt kurmuş, kitap yazmış, yüzlerce ulusal ve uluslararası konferansa katılarak bu davayı savunmuş, yıllar önce yazdığı kitap ve makalelelerle Kürdistanın sömürge durumunu bilimsel verilerle ortaya koymuş, Türkiye koşullarında Kürt Halkının kurtuluş mücadelesi konusunda düşüncelerini net bir biçimde, sağa sola çekiştirmeden yazmış bir düşünce ve siyaset adamıdır. O adında Kürdistan sözcüğü olan bir parti kurarak 30 yıl boyunca genel sekreterliğini yapmış bir kişidir.
Kemal Burkay yirmili yaşlardan beri Türkiye’de sosyal ve siyasal mücadele içindedir. Altmış yıldır bu politikalar içinde yoğun olarak mücadele etmiş, daha sonra ömrünün önemli bir kısmını sürgünde geçirmiş bir Kürt aydın ve siyasetçisidir. O siyasal mücadele içindeki yerini tanımlarken her zaman sosyalizme inandığını ve sosyalist dünya görüşünü benimsediğini dile getirmiştir. Sistemin dağılmasından sonra da inancını yitirmemiştir.
Ama Kemal Burkay her şeyden önce bir Kürt yurtseveridir. O, bir Kürt aydını/ siyasetçisi olarak hiçbir zaman Kürt Ulusal hareketini öteleyen, inkar eden, dıştalayan bir tutum içine girmedi, girmez de. Çünkü Kemal Burkay her gerçek sosyalist gibi önce iyi bir yurtseverdir.
Kaldı ki, Sosyalist olmak yurtsever olmakla, kendi ulusunun özgürlük mücadelesi ile ters düşmez. Tersine ezilen halkların özgürlüğü mücadelesinin en bilinçli neferleri o halkın sosyalistleridir.
Gelelim Burkayın makalesinde (Bazı Modalar Üzerine) milliyetçilik konusunda söylediklerine ve söylemediklerine; ve ama densiz kişler tarafından nasıl manipüle edildiğine..Makaleyi her isteyen Facebook’ta bulup okuyabilir, bu nedenle buraya almadım. Ancak sayın Burkay’ın o makaledeki net ve anlaşılır meramını yine Burkaydan size aktarmak istiyorum.
“Ben dünyaya çok daha geniş açıdan bakan bir Kürt yurtseveri ve sosyalistim. Yazdığım yazıda Kürt milliyetçiliğini bozguna uğrattık diye bir ifade yok. Kürt milliyetçiliği adına sosyalizm ve demokrasi düşmanlığı yapan görüşleri bozguna uğrattık deniyor..Bu ikisi çok farklı. Diğer bir deyişle, “bozguna uğrattık,” dediğim, bu bayların ileri sürdüğü gibi “Kürt milliyetçiliği” değil, bu perde altında ileri sürülen yanlış görüşlerdir. Kürt halkının özgürlük mücadelesi haklı bir mücadele. Sosyalizm ve demokrasi düşmanlığı ise bu haklı davaya ancak zarar veren yanlış ve gerici bir tutumdur. “
Bir sosyalist olarak sayın Burkay soyalistlerin Kürt ulusal hareketine yaklaşımı konusunda da bilgiler veriyor. Bu bilgileri yanlış bulan ”milliyetçi” varsa beri gelsin.
“Birçok kişi ağzını açtığında, Kürt davasını savunma adına, sosyalizme ve sosyalistlere atıp tutuyor. Sanki sosyalistler Kürt halkının birliğini ve özgür olmasını engellemiş!.. Birçok kişi ağzını açtığında “demokrasi istemi Kürtleri ilgilendirmez, Kürtlerin davası başka!” diyor… Birçok kişi ağzını açtığında “halkların kardeşliğini” savunanlara öfkeleniyor. Kürt milli davası adına ileri sürülen bu görüşler yanlış ve Kürt halkının haklı davasına büyük zararlar veriyor. Bu nedenle bu yanlış görüşleri teşhir edip ilerici ve yurtsever çevreleri uyarmayı bir görev saydım. Yazımda, geçmişte de bu türden modaya dönüşen yanlış görüşler vardı ve biz onlarla mücadele edip bozguna uğrattık diyorum.”
Peki Kemal Burkay Kürt davası konusunda ne düşünüyor kısa ve öz olarak. Burkay en son yazdığı yazıda şöyle diyor: “Sosyalistlere atıp tutmaktan, Kürt halkının içinde bulunduğu zor durumu, bölünmüşlük halini onlara yüklemekten zevk alıyorlar. Demokrasi istemlerine, bunun için yürütülen mücadeleye dudak büküyor ve bunu da Kürt davasına zarar veren bir çaba gibi göstermeye kalkışıyorlar. Kürt halkına baskı uygulayan devlet mekanizması ile kendileri de bizzat kendi egemen sınıflarının sömürü ve baskısına uğrayan, bu halleriyle Kürt halkına müttefik olabilecek komşu halkları birbirinden ayıramıyor ve tümünü düşman safına koyuyorlar. Bu halkların dostluğunu kazanmak için çaba göstermenin önemini kavramıyorlar. Buna karşı sessiz kalınabilir mi? “
Ve Burkay’ın “sahte Milliyetçilere söylediği şey şudur.: “Onlar bu anlayışlarıyla kitlelere doğru yolu gösteremez, ulusal birliğe katkı sunamaz, Kürt davasına dost kazanamazlar. Tersine olan dostları da kaçırtırlar.”
Son olarak bizim HAK-PAR olarak milliyetçilik konusundaki bakış açımızı da kısaca anlatmakta yarar görüyorum. Partimiz gelinen noktada milli ve demokratik bir programa sahiptir. Kürtlere siyasal bir statü talep etmektedir. Kürt meselesinin bir coğrafya meselesi olduğunu bu coğrafyanın adının Kürdistan olduğunu ve bu coğrafyada çeşitli etnik ve azınlık sayılabilecek yapılar olduğunu, bunların tümünün etnik ulusal ve kültürel haklarının olduğunu, demokratik bir özgürlüğün her kese pay edilmesi gerektiğini, azınlıklara da haklarının tanınması gerektiği inancına sahibiz ve bunun için mücadele ediyoruz. Biz özgürlük mücadelesini demokratik bir toplumun inşa edilmesi mücadelesinden ayrı düşünmüyoruz.
Gelelim çağdaş Kürt milliyetçiliği konusuna:
Şu anda yönetsel bazda canlı olarak verebileceğimiz en iyi örnek Güney Kürdistan örneğidir. Kürd federe hükümeti bugün, her türlü şoven eğilimleri red etmektedir. O bölgede yaşayan tüm halklar ve etnik guruplar arasında tam bir hak eşitliğine dayanan bir hükümet iş başındadır. Güney Kürdistandaki Kürt olmayan topluluklar; Asuri, Ermeni, Keldani ve Türkmenlerin çoğu güney Kürdistan hükümetini Baas rejimine tercih etmektedirler. Çünkü ulusal hakları Kürdistanda anayasal güvence altındadır. Oradaki yönetimin ağırlıklı bileşenleri ve iktidar partisi KDP köklü milliyetçi hatta muhafazakar bir gelenekten gelmektedir. Ama yönetimde demokratik temayüllerden şaşmamaktadırlar.
Elbet bir ulusun kurtuluşu yurtsever ve demokratik, hatta milliyetçi taleplerle ivme kazanır. Ancak ulusal hareketlerde herkesin milliyetçi olmasını beklemek ya da ulusal hareketi milliyetçilerin dışında herkese kapalı tutmak son derece yanlıştır. Çünkü bir ulusal harekette herkesin milliyetçi olması gerekmiyor. Ulusal hareketin tüm bileşenlerinin hedefini aynılaştırmak ve tekleştirmek de bir yarar getirmez. Ulusal hareketin bileşenleri özerklik, federasyon, bağımsızlık gibi programlara sahip olabilir. Bu çok normaldr. Ayrıca da millet olma hali de budur zaten.
Bu nedenle kendini Kürt milliyetçisi diye adlandıran herkes Kürt ulusal bileşenlerine saygılı olmalı, onlara hoşgörü ile bakabilmelidir. Daha da önemlisi milli siyaset Kürdistani olmalı ve Kürdistanda yaşayan ve Kürd olmayanları da kapsamalıdır. Kürd ulusal hareketi, değişimi, dönüşümü, demokratik, eşit ve özgür yeni bir yapılanmayı, özgür ve demokratik bir Kürdistanı hedeflemelidir.
Unutmayalım ki Özgür ve demokratik bir Kürdistan mücadelesinde, yurtseverler, milliyetçiler, demokratlar, yurtsever dindarlar, sosyalistler hatta liberal ve muhafazakârlar aynı cephede olabilirler ve birbirlerine tahammül edebilmelidirler.
Bizim çağdaş milliyetçilikten ve Kürt Ulusal davasından anladığımız budur. Buna karşı gelene de bize göre çağdaş Kürt Milliyetçisi denemez.
|
|
|
|