|
KÜRT SORUNUNDA DOĞRU TANI, DOĞRU ÇÖZÜMÜ GETİRİR
|
2021-09-25 19:50
|
Latif Epözdemir
|
|
Türk siyaset kurumu bu günlerde Kürtleri konuşuyor. Yıllardır bir tek seçim arifelerinde Kürtler hep akla gelmiştir. Siyasetçiler sorunu dile getirir ama sorun nedir, çözüm için programları ve önerileri nelerdir bunu dile getirmezler. Kardeşlik edebiyatı ile on beş milyondan fazla Kürt seçmenin oy tercih yönünü kendi lehlerine çevirmek için çaba içinde olurlar. Yani sorunun varlığından söz ederler ama gerçek bir çözümden ziyade, sorunun varlığı üzerinden siyaset üretmeye çalışırlar. Yüzyıllık Türk siyaset tarihinde sağcı olsun solcu olsun, hemen her kes Kürt sorununa esas teşkil eden “Tekçi/ Türkçü” sitemi sorgulamaya yanaşmamıştır.
CHP, Cumhuriyetin kurucusu, bugünkü “Tekçi/ Türkçü” sistemin mimari olan bir partidir. Bu bağlamda Kürt sorunu çözülecekse CHP’nin onayı ve rızası olmak durumundadır. Çünkü Türk ulus-devleti inşa sürecinde Kürt sorununu bugünlere kadar çözümsüz olarak getiren kanun hükmünde kararnameler ve kanunların tümü TBMM de alındı ve o dönem CHP iktidardaydı. Kürt aidiyetinin bozulmasına hizmet eden, İskan, Tedip, Tenkil,Ret ve İnkar,Asimilasyon ve diğer ayıplı uygulamaların tümü CHP iktidarları döneminde hayata geçirildi ve sonuçları çok ağır ve hukuksuz oldu. Bu nedenle bir ilk adım olarak “ben Kürt sorununu çözmek istiyorum” diyen bir çevrenin önce geçmişe dair özeleştiri yapması ve geçmişte adının karıştığı anti demokratik uygulamalar konusunda Kürtlerden özür dilemesi gerekir. Örneğin Sayın Receb Tayip Erdoğanın yaptığı gibi Dersim halkından özür dilemeli, Zilan deresi, Ağrı İsyanı, Şeyh Said olayı ve daha bir çok tarihte iz bırakmış ve ibret olarak geçmiş olan olaylar konusunda kamu vicdanını rahatlatacak açıklamalar yapmalıdır.
Kuşkusuz ki Kürtleri geçmişten bugüne engelleyen yasa ve kararnameler mecliste karara bağlandı. Bu yasa ve kararnameler kaldırılır ya da değiştirilirse önemli bir mesafe alınır. CHP Kürt sorununun çözümü konusunda samimi ise eğer, öncelikle, Kürt aidiyetini değiştirmeye yönelik Soyadı Kanunu, İller idaresi kanunu, yerleşim yerlerinin adlarının değiştirilmesine dair kanun hükmündeki kararname, Tevhidi Tedrisat Kanunu, millî Emlak kanunu ve daha birçok kanunu değiştirmek için meclise teklif sunmalı ya da iktidar olduğunda bu yasa ve uygulamalara son vereceğini taahhüt etmelidir. Keza Kürt halkına reva görülmüş ve gizli belgelerde, Genel Kurmay arşivlerinde saklı tutulan arşivlerin açılması sağlanmalı, kamuoyu aydınlatılmalıdır. Tüm bunların yapılması için,bir partnere ya da bir muhataba gerek yok.Bunların tümünü ya da bir kısmını, mecliste bulunan tüm partiler yapabilir ya da savunabilir.
CHP, böyle bir role soyunmadan önce “Kürt sorunundan” ne anladığını toplumla paylaşmalıdır. Nedir Kürtlerin sorunu.? Çünkü tanı çözümün anahtarıdır. Ya da Kürtler kimdir, nedir CHP’ye göre.? Resmi anlayışın geliştirdiği, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Güneş Dil Teorisi ve buna benzer kurumların tespitleri doğrultusundaki Kürt tanımından hareket edilecekse bu sorunu içinden çıkılmaz bir noktaya götürür. Çünkü bu kurumlar ve onların topluma lanse ettiği Kürt tanımı miadını doldurmuş ve bu eski tespitler günümüzde gülünç ve geçersiz duruma gelmiştir.
Gelinen noktada bilimsel ve tarihi gerçekler Kürtlerin ayrı bir ulus, ayrı bir dil ve ayrı bir kültüre, aidiyete ve tarihe sahip olduklarını, binlerce yıldır bağlı bulundukları bir toprağa ve bu toprağa bağlı bir dile ve bu varlığın binlerce yıldır biriktirdiği ve koruduğu bir tarih ve kültüre sahip olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Buradan bakıldığında Kürt sorunu bir halkın temel hak ve özgürlüklerinin, ulusal haklarının, kolektif haklarının elinden alınmış olduğu sorunudur ve bunların iade edilmesinden ibarettir. Keza Kürtler bakımından da ayrıca Kürt sorunu, emperyal güçlerin buyruğu ile ülkesi rızası dışında parçalanarak egemenlik hakları ellerinden alınmış, bir hukuk ve adalet sorunudur. Bunu böyle kabul ederseniz çözüm konusundaki düşüncelerinizi Kürtlerin tümü alkışlar, destek sunar zaman çözüm konusundaki yegâne muhatabınız Kürt milleti olur. Böylece hem Kürtlere hem de Türklere büyük bir iyilik yapmış olursunuz.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun “40 yıllık” sorun dediği sanırım PKK sorunudur ki bu kırk yıllık süre içinde PKK de Kürtlere büyük sorun oldu. Yani CHP’nin PKK sorunu ile Kürt sorununu birbirinden ayırması gerekir. Bu iki sorun aynı şeyler değil. Yaşları da, varlık nedenleri de, birbirini tutmuyor. Bunu böyle görmek gerekir. PKK’nin bu sistemle her ne sorunu varsa onun adı Kürt sorunu değildir. Çünkü Kürt sorunu, mevcut sistemin egemen algılarının tersine, bu sorun, bir terör ya da güvenlik sorunu değildir. Doğrudur, ne yazık ki bugün PKK, ceremesini Kürtlerin çektiği bir silahlı mücadele yürütüyor. Bu da pekala bir sorundur ve bu sorun da çözülmelidir. Bu sorunun muhatabı da HDP değil PKK’dir. Kılıçdaroğlu bu sorunun çözümünü mecliste ararsa bulamaz, çünkü mecliste PKK’yi temsil kabiliyetini ve cesaretini gösterebilecek bir parti yok ve mecliste PKK’yi önleyecek herhangi bir kararın da hükmü yok. Çünkü PKK illegal bir örgüt. Bu nedenle Kılıçdaroğlu yanlış telden giriş yaptı. Kürt sorunu PKK’den önce de vardı. Kürt sorunu PKK ile ortaya çıkmadı. Tersine PKK silahlı mücadelesi ile Kürt sorununu demokratik rayından saptırmak ve şiddet sarmalına, dağa yönlendirerek terörize etmek, Kürtleri kriminal bir halk olarak lanse etmek, barışçı demokratik kanalları tıkamak için var edildi. PKK hayırsever bir örgüt değil, daha da önemlisi Kürt özgürlüğü için çarpışan bir örgüt değil. Onun ortaya çıkışı ile Kürt halkına ağır bedeller ödettirildi, hala da ödettiriliyor. En son Hendek ve Barikat savaşlarında olduğu gibi PKK on binlerce Kürt gencini öldürttü, Kürtlerin evlerini, kentlerini yıktı, Kürt potansiyelini heder etti, Kürt enerjisini sarf malzemesi yaparak Kürtlere büyük zararlar verdi. HDP/PKK’yi Kürt halkı ile bir anmak yanlış.
Elbet PKK ve devletin silahlı kapışması herkese zarar veriyor. Şiddet ve terör, silahlı mücadele ve askeri operasyonlar ve güvenlik çözümler bugüne dek olumlu sonuçlar vermedi. Bu yollardan vaz geçmek gerekir. PKK silah bırakmalı veya yetkilileri tarafından silahsızlandırılmalıdır. Ancak PKK’yi silahsızlandırmak da o kadar kolay olmasa gerek. Çünkü PKK küresel güçlerin elinde kar ettiren bir şirket rolünü görmektedir ve Türkiye de dahil olmak üzere PKK’nin bitirilmesi bölgedeki sömürgen devletlerin ve küresel güçlerin çıkarına değil. Dolayısı ile ne CHP ne de başka bir aktör şimdilik PKK’yi silahsızlandırıp ehlileştirmeyi sağlayamaz kanısındayım.
Kuşkusuz ki Türkiye’de Kürt sorunu demokratikleşmenin önünde, yaşam standartlarının yükselmesi, istihdam, ekonomik kalkınma, özgürlük, refah ve huzurun tesis olması önünde büyük bir engeldir ve bundan Kürtlerle birlikte Türkler de büyük zarar görmektedir. Yani Kürt sorunu çözülürse Türkiye kamburlarından kurtulur. Bu sorun Türkiye’nin omzundaki ağır bir sorundur. Bu nedenle bu sorunun çözümü Türkçüleri/Türk Milliyetçilerini de ilgilendirir.
Türk siyaset kurumunun, resmi ve milli görüşü yıllardır Kürtleri “tehdit” olarak algıladığı için Kürt sorununu hep güvenlik sorunu olarak görmek istedi. Bu sorunun askeri ve güvenlikçi önlem ve yaptırımlarla bitebileceğini tahmin etti. Ama sorun bitmedi. Tersine bu politikaların sonucunda ağırlaşarak bugünlere kadar geldi. Türk siyaset kurumu, Türk egemenlik sistemi Kürtler ve Türklerin ortak bir gelecek kurabilmesini engelledi. Ekonomik ve siyasal özgürlük ve eşitlik, hakkaniyet, adalet ve aidiyetlere saygı temelinde gelişebilecek eşit müştereklerin oluşmasını engelledi. Türk siyaset kurumu ne yazık ki geçmişten bugüne, eski tarz Tekçi/Türkçü siyasetini değiştirmek istemedi, buradan kaynaklanan algıların tutsağı olarak bugünlere geldi. Bu nedenle Kürt sorununun çözümsüz kalmasının asıl nedeni bu zihniyettir. Türk siyaseti bugüne dek, Kürt sorunu ve temel hak ve özgürlükleri konusunda “Milli Mutabakat” anlayışı ile hareket etti. Kürtlerin en basit insani hakları için mücadelesini “beka” sorunu olarak gördü, engelledi. CHP de geçmişten bugüne tüm bu olup bitenler karşısında seyirci kaldı. Şimdi CHP’nin bu sorunu ben çözerim demesi bu nedenle samimi ve inandırıcı gelmiyor.
CHP’nin HDP’yi aktör olarak sahneye sürmesi de ayrıca önceden yapılmış bir hesap gibi görünüyor. Çünkü HDP Kürtlerin meclisteki temsilcisi değil. HDP’de Kürt oylarının toplanmış olması bu oylara tekabül eden altmış milletvekilinin olması onu mecliste Kürt temsilcisi yapmaz. O kadar oy ve Kürt kimlikli milletvekili AKP ve CHP’de de var. Bu nedenle “bu sorunu mecliste HDP ile çözeriz” tabiri isabetli değil. Bu sadece HDP’yi yeniden diriltmeye ve onu kendi yanlarına çekme girişimidir. Ne var ki HDP’nin refleksleri izne tabidir. Yani HDP icazetli bir siyaset izlemektedir. CHP, HDP’yi dizayn edemez. Kandil ve İmralı HDP’nin varlığını emanet ettiği adreslerdir. Bunun için bulanık suda balık avlamaya gerek yok. HDP’yi önemli ve gerekli kılıp ona hak etmediği misyonlar yüklemek Kürt sorunu konusunda mesafe aldırmaz. HDP’nin nasıl ve kimler tarafından kurumlandırılıp, ne amaçla bir proje olarak servis edildiği bilinen bir şeydir.
Sonuç olarak devlet kendi içinde Kürt sorununu tartışıp bir çözüm paketi sunabilir. Kürt sorunu konusunda Türk siyaset kurumu kendi kanatları arasında tartışabilir. Bu onların bileceği bir iş. Elbet bu tartışma Kürtlere yarar da sağlayabilir. Ancak kalıcı ve demokratik bir çözüm isteniyorsa bu sürece mutlaka Kürt kurumları dahil edilmelidir. Tanısı yapılamamış bir sorunun çözümünü gerçekleştirmek, bilime ve akla ters bir yaklaşım olur. Önce tanı, sonra öneri ve kabul, en son da icraat ve onun sonucunda çözüm. Ama her şeyden önce değişim ve dönüşüme hazır ve açık olunmalı, eski tarz yerleşik algıların esaretinden kurtulmalı, Kürt sorununa tarafların bir kabul göreceği doğru tanı konulmalı, çözüm konusu zamana yayılarak, görüş ve öneriler toplumun akademik ve bilimsel kurumlarının tartışmasına sunulmalı, bu sorunun çözümüne Kürt kurumlarından katkı sunmaları istenmeli, Kürtleri tatmin ve memnun edecek; Türkleri de razı ve ikna edecek çözüm önerileri geliştirilmelidir. Bunlar yapılırsa Kürtler adına tek tek muhatap aramaya gerek olmadan sorun; sorun olmaktan çıkabilir, bu sorunun çözümü de torunlara miras kalmaz.
|
|
|
|