|
Latif Epözdemir |
|
|
|
|
|
|
|
METİN YALÇININ ARDINDAN
|
2022-10-17 18:32
|
Latif Epözdemir
|
|
En son görüştüğümüzde anlamıştım; çok hastaydı. Ama, o nayıf duruşu ve gurur dolu gülüşü ile yine bizi ilk tanıştığımız günlere götürdü.
Bilemedim. Metin Xoce mi desem, Mustafa mı, Şimal mi desem ya da Şengal mi.? Bir insanın bu hayatta kaç adı olur ki.?
Mustafa’dan başlayayım.
Tatvandayım. Bir gün Diyarbakır’dan bir haber geldi. Çok önemli bir konuk gelecek onu karşılamam ve bir süre saklamam gerektiği söylenmişti.
Kimdi, neden bana gönderiliyordu, sormadım,soruşturmadım.Benim zaten böyle bir hakkım da yoktu.Bu konuda görevim vardı. Gelen kişi belli ki çok önemli biriydi. Adını Mustafa olarak bana bildirdirmişlerdi.
Ve nihayet konuğum geldi. Ben daha önceden onun için gerekli hazırlıkları yapmıştım. Yatılı bölge okulunda bir öğretmen arkadaşımın evine yerleşecekti. Arkadaşım da eşi de öğretmendiler, ikisi de Türktü. İkisi de TÖB-DER ( dönemin öğretmen örgütü) üyesiydi.Ben durumun önemini kendilerine izah etmiştim.Sağ olsunlar onlar da büyük bir özveri ve cesaret göstererek konuğumu misafir etmeyi kabul etmişlerdi.
Tatvan çarşısında otobüs firmasının önünde bekliyorum. Otobüsten iki kişi aralıklarla indi. En son inen arkadaşı tanıyordum. Bana göz işareti ile konuğu gösterdi.Sonra hiç konuşmadan yanımdan uzaklaştı. Yolcu otobüsü hareket ettikten sonra,ben konuğa yanaştım ve belirlenmiş parola yı yanından geçerken fısıldadım.O da peşimden gelerek arabaya bindi ve biz doğruca yatılı bölge okuluna, kalacağı eve gittik.
Yolda çok az konuştu. Gerektiği kdar dersek daha doğru olur.Kendisine Mustafa demem gerektiğini söyledi. Ben de biliyorum dedim,onu ev sahipleri ile tanıştırdım,sonra çıkıpkendi evime geldim.
Yaklaşık üç ay kaldı orada. Ben haftada birkaç kez ziyaret ediyordum.Ama her gün de konuk olduğu ev sahibinden onu soruyordum.Sağlığı yerindeydi. Kitap istemişti,göndermiştim.Ne isterse büyük bir titizlikle yerine getiriyorduk. Onun Tatvanda olduğunu bilen kişi sayısı dördü geçmiyordu.
Bir gün gndüz ziyaretine gittim. Evde ondan başka kimse yoktu. Pencereden geldiğimi görmüş ve kapıyı açmıştı bana. Girer girmez başladı Kürdçe konuşmaya.” Yahu neredeyse dilimi unutacağım. Brada Türkçe konuşa konuşa dilim şişti. Gel otur biraz konuşalım” dedi bana. Oturdum karşısına o anlattı ben dinledim. Sonra o sordu ben cevapladım.Saat ikiden altıya kadar söyleştik.Bir ara bir isteğin var mı diye sordum.Var dedi bana.” Yahu bizim yemekleri özledim. Burada yapılan yemekler benim damak tadıma yanıt vermiyor. Şöyle bir “Tırşık” yanıdada bir bulgur pilavı olsa ne iyi olurdu.Bari nereye ait olduğumu yad edecektim” dedi. Ben tamam dedim .
Eve geldim. Anneme “çok önemli bir misafirim var. Yarın akşam eve yemeğe gelecek.Sen Tırşık,Savar, Salata ve Mehir hazıla.”dedim.Annem biraz şaşırdı ama konuğumun kim olduğunu nereden geleceğini sormadı. Sadece “oğlum misafire ayıp olmasın bu yemekler günlük yemekler.Başka bir şeyler hazırlarsak daha iyi olmaz mı” dedi. Ben yok dedim. Annemle anlaştık. Ertesi gün karanlık çökünce gidip Mustafa abiyi bulunduğu yerden alıp bizim eve getirdim.
Aslında yaptığım çok tehlikeli ve temayüllere aykırı bir şeydi. Üstelik de bizim evimizin yakınında MİT bölge müdürlüğü binası vardı ve bizim evimiz de belirgin, bilindik bir evdi.Yinede tüm riskleri göze almıştık bizim evde akşam yemeğini birlikte yiyecektik.
Eve girdik direk benim adama geçip oturduk.Annem yemekleri bir bir kapıdan bana verdi,odadaki masanın üstünde yemek yedik. Mehir, Savar, Tırşık ve Salata.Ve bir de bir baş soğan ile bir sürahi su vardı masamızda. Annem o gün tandır ekmeği pişirtmişti komşumuza.Tandır ekmeği de soframızda baş köşedeydi.Yemek yedik,ben sofrayı toplayıp anneme verdim yemek tabaklarını sonra çay yapmasını söyledim ve tekrar odaya döndüm.
Biraz sonra babam eve geldi. Sesini duydum Babam benim odamın ışığını yanık görünce anneme sormuş “misafiri mi var odada” Annem evet demiş.Babam bu durumlarda odamın kapısını aralayıp her seferinde içerdeki misafire nezaketen hoş geldin deyip kendi odasına çekilirdi.Kısa bir süre sonra babam kapıyı açtı. Birden Mustafa abi ile yüzyüze gelince,ikisi de şaşırarak birbirlerine bakıp kucaklaştılar.Babam gayri ihtiyari “Metin Xoce tu van dera.?” Diyerek başladı konuşmaya. Ben hayretle onlar bakıyordum.Bu arada misafirin başka bir adını da öğrenmiş oldum.mustafa abi de” Yahu Eli ka temaşa vê qederê bike. Piştî çend salan, liv ir, li mala te û ez mêvanê kurê te.”
Ben bu iki eski dostun sıcak ve heyecan dolu sohbetleri karşısında geri planda kaldım. Sonra odadan dışarı çıktım. Belki konuşacak anıları vardır diyerekten.Bir süre sonra babam beni çağırdı.İçeri girdim. Babam sert bir eda ile “Madem Metin yani Mustafa kaç gündür buralarda neden bana haber vermiyorsun” dedi..Ben nasıl haber verecektim ki.? Onların eski iki dost ve yoldaş olduklarını nereden bilecektim ki. Ben babama cevap vermedim. Babam “bundan sonra ben onunla ilgileneceğim” deyince Mustafa abi” yok yok Eli sen bu işten uzak dur.Çocuk gereken her şeyi yapıyor zaten” deyince babam “ tamam o zaman en ufak bir sorun olursa mutlaka haberim olsun” diyerek ayağa kalktı ve Mustafa abiye dönerek ” belki sizin konuşacak meseleleriniz vardır ben çıkayım sizi yalnız bırakayım.Tekrar şeref verdin,seni gördüğüme çok sevindim hocam” diyerek odadan çıktı.
Başbaşa kalınca ben Babam ile olan bu dostluklarını hiç sormadım. O “ Yahu şu hayata bak.Nerden nereye..Uzun yıllar sonra sen gel eski bir yoldaşını onun oğlu olan yeni yoldaşınla aynı evde bir araya gel. Olacak şey midir bu.? Biliyorum şimdi sen diyeceksin ki babamla nereden tanışıyorsunuz.”dedi. Ben “yok abi anlatmak zorunda değilsin dedim ama o yine de anlattı bana.” Biz KDP’den tanışıyoruz. Ben KDP Kulp sorumlusuydum, baban ise Baykan sorumlusuydu. Bizde o zaman kardeş örgütler vardı. Bölge komitesi Kulp ve Baykanı kardeş komite olarak ilan etmişti. Bu nedenle bizi tanıştırdmışlardı. Biz sık sık görüşüp beldelerimizin örgütsel çalışmaları konusunda yardımlaşırdık.Dostluğumuz oradan geliyor.” Deyince ben gülümsedim.” Babamın eski yoldaşı benim yeni yoldaşım”
Saatler onbire geliyordu.Biz dışarı çıktık ve misafiri kaldığı eve geri götürdüm. Babam her gün bana soruyordu.” Misafire uğruyormusun, bir şeye ihtiyacı var mı.* yeri rahat değilse değiştirelim…? Ben her şey yolunda diyerek her seferinde babamı uzak tutmaya çalıştım.
Tatvanda bir ara bir gerilim yaşandı. Ben önlem olsun diye onu yakın bir köye götürdüm. Köyde dernek üyelerimiz vardı.Onu misafir etmişlerdi.O da kaldığı evin erkekleri ile her sabah tarlaya gidip onlar gibi çalışıyormuş.Bir hafta kaldı orada. Bir gün köylünün biri tarlada yanına gelmiş onu tanımak istemiş.O bu durumdan tedirgin olunca haber gönderdi ben gidip onu alıp Tatvanda kaldığı eve eve getirdim.O sıralar öğretmen arkadaşlarım karı-koca arasında bir tartışma çıkmış,bu nedenle birbirlerine küsmüşlerdi. Mustafa abi bu durumun sorumlusu olarak kendisini suçlamıştı. “Ben de sıkıldım, onlar da sıkıldılar,mümkünse başka bir yere gönder beni” dedi. Ben de “tamam” dedim.Sonra gerekli hazırlıkları yaparak bir akşam üstü onu bir kurye gözetiminde Muşa gönderdim. Muşta onbeş gün kaldı. Köylüler kuşkulanınca yine yerini değiştirmek zorunda kaldım.
Aslında sınırı geçip İran Kürdistanına gitmesi kararlaştırılmıştı ama henüz koşullarını oluşturamamıştık.Ben bu kez de onu kayseriye göndermeye karar verdim. Kayseride bir bayan polis memuru arkadaşım vardı.onu aradım Tatvana geldi. Yolculuğu planladık ve ertesi gün Mustafa abiyi ona emanet ettim. Sağ salim Kayseriye, polis arkadaşımızın evine gitti.Üç aya yakın orada kaldı. Oarası hoşuna gitmişti. Kendini güvende his ediyordu. Daha da önemlisi misafir olduğu ev sahipleri Kürdtü.Düzenli olarak haberleşiyorduk.Derken koşulları oluşturduk. Ben ona haber gönderdim yine aynı şekilde kadın polis arkadaşımın refakati ile bu kez Van’a kadar geldi.Hiç beklemeden yeni bir kurye ile at sırtında karanlıkla beraber Çukurcadan karşı tarafa geçti.Gittiği yer tamamen özgür yaşayacağı güvenilir bir yerdi.Orada elliye yakın yoldaşı mevcuttu.Onların yanında yeni bir hayata başlayacaktı.
Aylar sonra ben de aynı şekilde yanına gittim.Bu kez bana Şimal olarak tanıttılar.Ona Apê Şimal demeye başladım. İyi bir dosttu. Onda babamı görüyordum.Ara sıra bana takılırdı.Dertleşirdik. Babam ile olan anılarını anlatırdı.Kayserideki cesur kadın polis arkadaşı, yatılı bölge okulunu anlatırdı zaman zaman.Sonra Sıwar’dan konuşurdu. Belli ki evini özlemişti.
Birlikte üç yıl kaldık. Ben Türkiyeye döndüm o da yurt dışına gönderildi.Yurt dışında bu kez de Şengal olarak tanındı.Bir kaç yıl orada kaldı gazetemize iyi yazılar yazdı. Hepimiz zaman aşımından medet umuyorduk. Derken zaman aşındı.O da ülkeye döndü.Artık onun Metin Yalçın olduğunu öğrendim.Ona gerçek ismi ile hitap etmeye bir türlü alışamadım. Son görüştüğümüzde de Apê Şimal diye hitap etmiştim.Onunla birlikte yan yana olduğumuz zamanlarda adı Şimal’di. Benim için hep de öyle kalacak.
Ben, o dönmeden, Dorşin ile, Semir ve Siwar ile tanışmıştım. Keza doktor Kendal ile de dostluğumuz gelişmişti. Onlar ile de yoldaşlık ilişkilerimiz vardı. Hala da devam ediyor.Bir aile gibiyiz.
Diyarbakıra döndükten sonra hep hastalıklarla boğuştu. Metin abê hem çok yaşlanmıştı, yorgundu hem de ne yazık ki o amansız hastalığa yakalanmıştı. Fakat hiçbir koşulda yüzünden gülümseme eksilmemişti. O güzel adam,o şefkatli baba, o azmin ve inancın örnek insanı, şimdi aramızda yok. onu yitirdik. Ruhun şad olsun apê Şimal,yani,Şengal, yani Mustafa ve elbette ki Metin Xoce, Metin Yalçın…Ruhun şad olsun.
|
|
|
|
|
|
|