‘Çözüm yasasi’: Diyelim ki bir baslangiç, ya sonrasi?
‘Çözüm Süreci’nin’ basladigi ilk günlerden itibaren dile getirilen en önemli itirazlardan biri, sürecin yasal dayanaktan yoksun insa edildigine yönelikti. Taraflarin görüsmeleri ‘defacto’ usullerle yürütmesi en basta yasal mesruiyet sorunu yaratiyordu. Oslo görüsmelerinin ardindan MIT Müstesari Hakan Fidan hakkinda Ankara Savciligi’nca çikarilan yakalama emri bu itirazlarin aslinda ne kadar yerinde ve ivedi bir gereklilik oldugunu da göstermisti.
Geçtigimiz hafta meclise sevk edilen, bu hafta da Meclis’te görüsülecek olan ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünlesmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun Tasarisi’ bu yüzden, tüm zaaflariyla birlikte gecikmis bir baslangiçtir!
Tasarinin isminin ‘Terörün sona erdirilmesi’ olarak formüle edilmesi, gerekçe metninde sorunun ‘terör’ olarak vasiflandirilmasi, tek bir cümlede dahi ‘Kürt’ kelimesinin kullanilmamasi, iktidarin konuya yaklasiminin belirgin ölçüde ‘güvenlik pespektifli’, süreçten kastin ‘PKK’nin silahlari birakmasinin yasal dayanaklarini’ gelistirmek oldugunu vurgulamaktadir. Açiktir ki iktidar, yapisal bir olgunun kendisini degil, bu olguya yönelmis mücadele yöntemlerinden biri olan silahli mücadeleyi ortadan kaldirmayi hedeflemektedir.
Tasarinin 2. Maddesi’nin bütünü ama özellikle (a) bendinde zikredilen ‘Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünlesmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik, psikolojik, kültür, insan haklari, güvenlik ve silahsizlandirma alanlarinda ve bunlarla baglantili konularda atilabilecek adimlar
’ belirlemesi bu algimizi gerekçelendiren bas maddelerden. Madde açikça, siyasi, hukuki, sosyo-ekonomik tüm adimlarin sadece ‘terörün sonlandirmasina’ yönelik olacagini açikça zikretmektedir.
Ülke gündeminin bas siralarinda duran Kürt meselesinin en azindan dogru tanimlanmasini beklemek, bundan sonra örülecek çözüme yönelik politikalara ikirciksiz bir güveni pekistirecekti. Oysa tasarinin bu hali ikirciksiz bir güven saglamanin ötesinde, süreci ihtiyatli ve gerilimli bir kayitla takibi zorunlu kosuyor.
Tasari, Kürt meselesinin çözümü perspektifinden uzak da olsa taraflar arasinda bir süredir yürüyen informel süreci, ilk kez yasal bir zemine kavusturmasi anlaminda yeni bir asamaya evriltmektedir. Ve eger tasarinin 2. Maddesi’nin (ç )bendinde taahhüt edilen; ‘Çalismalar ve alinan tedbirler hakkinda kamuoyunun dogru ve zamaninda bilgilendirilmesi’ saglanacaksa; bu tür süreçlerin kirilgan ve her an sekteye ugrama potansiyelinin önü seffaflik ilkesiyle önemli ölçüde alinacaktir.
Tasarinin müzakere aktörlerince olumlu kabul edilmesi, -yasallasmasi halinde- güven bunalimlarinin en azindan artik daha az yasanacagi ve bir düzeye kadar taraflarin senkronizasyonunun saglanacagini isaret ediyor. En önemlisi artik takip edilecek yol ve yöntemlerin kazuistik/detayli bir çerçevesini degilse bile ‘niyetinin’ emarelerini isaret ediyor.
Ilk kez müzakerelerin taraflarina vurgu yapiliyor olusu, müzakerelerin artik kurumsal kimliklerle yürütülecegini de göstermesi açisindan önemli bir diger boyut.
Simdilik görünen o ki, taraflarin ivedi ihtiyaçlarina cevap verecek bir çerçeve yasa önümüzde.
Diyelim ki tasari yasallasti? Ya sonrasi? Sonrasina yönelik neler öngörüyor iktidar?
Taraflar arasinda baris saglansa da, toplumsal barisa gidecek yolun önünde duran en iri yapi taslarindan örnegin ‘Kürtçe’nin statüsü’ hakkinda ne düsünülüyor? Koruculuk, kalekol, karakol gibi güvenlik politikalarina hizmet eden uygulamalar hakkinda nasil dönüsümler yasanacak ? Terörle Mücadele Kanunu, Siyasi Partiler Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Toplanti ve Gösteri Yürüyüsleri Kanunu, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu gibi bir dizi kanundaki anti-demokratik hükümler kalkacak mi? Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Sarti’na konulmus ve esasinda Kürt meselesine yönelik ihtiraz-i kayit olarak düsen serhler ne olacak? Uluslararasi belgelere konulmus tüm serhler kaldirilacak mi?
Ya Anayasa? Insan haklarina saygili, halktan yana, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altina alan, ayrimcilik, irkçilik ve her türden istismari yasaklayan bir hukuk anlayisiyla Kürtlere yasalar karsisinda yasal statü/mesruiyet saglayacak bir Anayasa düsünülüyor mu?
Hukuk düzenleri, karsilasilabilecek her türlü ihtimali -önceden öngörerek- düzenleyemeyebilir. Her zaman, her olaya uygun düsecek bir kural bulma ümidi de gerçekçi degildir. Ancak pozitif hukukun norma bagladigi alanla ilgili olarak hiç degilse genel kaidelerin, kurallarin, yaptirimlarin sinirlarini bilmek, hukukun ‘hayati düzenleme ihtiyacinin’ bir geregidir. Her ne kadar hayatin akisinda olusabilecek her durum için bir norm beklentisi gerçekçi degilse de, içeriginin temenni olmamasi geregi de hukukun adaleti, toplumsal düzeni ve barisi korumasi islevinin bir geregidir. Yani sinirlari belirsiz, amaci muglak, müeyyidesiz düzenlemeler hukukun amacina cevap vermekten uzak olacaktir.
Bu tasari simdilik bize soru(n)larimizin cevaplarini sunmuyor. Sürecin isleyisi ve iktidarin meseleye yaklasimini bundan sonraki uygulamalarinda hep birlikte görecegiz.
Hamiyet Çelebi