Makale

‘Son’una yaklasirken

Simge savastirmayi pek seven Türkiye siyaset seçkinleri basi örtülü milletvekili kadinlari kabullenmekte birlesince, müzmin dertlerimizden biri daha tarihe karismis oldu. ‘Bakin, bu da oldu, ama basimiza tas yagmadi’ diye degerlendirebilecegimiz olaylarin sayisi artiyor. Mustafa Muglali Kislasi, adi degistirildi diye, yikilmadi. ‘Andimiz’ söylenmeyince, Türkiye’nin iklimi degismeyecek vb.

Simdi yavas yavas ve teker teker günlük hayatin içinden çikan/ çikarilan bu seylerin çogu kurulus yillarinin, tek-parti rejiminin baska türlüsü olamazmis gibi topluma empoze ettigi kurallar. O kurulusun kendisi birtakim ciddi kusurlar tasidigi için, böyle bastan bozuk yiginla uygulama da getirmisti. Simdi bunlarin bazilarini yürürlükten kaldiriyoruz ama, birçogu da hâlâ yürürlükte. Çünkü öylelerini paylasanlarin sayisi çok. Bunlar da ‘genel Türk milliyetçiliginin motifleri’, diyebiliriz.

‘Atatürkçülük’ diye özetleyebiliriz ya da toparlayabiliriz, bunlari kapsayan ideolojiyi. Yakin tarihin akisina ve olaylarina kusbakisi bakarsak, bu ideolojinin 1980’de zaten ‘kadük’ oldugunu gözlemleyebiliriz. Öyle oldugunun en güçlü kaniti da 12 Eylül darbesidir. 12 Eylül topluma tüfek zoruyla empoze etti bu ideolojiyi. Bir ideoloji, böyle tüfek zoruyla empoze ediliyorsa, demek ki, kendisini yeniden-üretecek içsel imkânlari, potansiyelleri, dinamolari kaybetmistir. Insanlara seslenemez, onlari ortak harekete çagiramaz hale gelmistir.

Ideoloji çoktan bu hale gelmisti. Ama, ülkede temeli o kurulus yillarinda atilan ‘iktidar aygiti’nin bu ideolojiye ihtiyaci devam ediyordu. 12 Eylül bu ihtiyacin sonucudur. Serbest seçimin belirleyici olmaya basladigi bir siyasî zeminde, basindan beri bir azinlik olan bu iktidar aygitinin, daha uzun zaman bir saltanat süremeyecegi anlasiliyordu. Onun için de böyle bir müdahaleye gerek vardi.

Müdahale, elbette, bir seyleri degistirir. Bu da degistirdi. Ama, ana akisi büsbütün durduramaz. Bu da durduramadi. Bugün, genel olarak, tarihte mümkün olabildigi derecede, 12 Eylül sabahindan önceki noktaya döndük. Ama kaç yil sonra?

Basi örtülü kadin milletvekili sorunu da yillar önce, Merve Kavakçi Büyük Millet Meclisi’ne geldigi gün, aslinda bitmisti. Ama Türkiye’nin siyasî seçkinleri sorun çözmekten hoslanmaz; ayrica, ‘vakit kaybetme’ sanatinin usta temsilcisi olmuslardir. ‘Hos geldin’ diyeceklerine bildigimiz o kiyameti kopardilar ve bu kadar zaman daha onlar kazandi, toplum kaybetti.

Toplumda bir ideolojinin sonunun geldigini söylemek, belirli bir anlamda geçerlidir. ‘Tarihî dinamikleri’nin çalismaz hale geldigini söylemis oluruz. Bununla birlikte, o ideolojiyi benimseyen, onun verdigi dogrultuda hareket eden, onun safinda mücadele veren kimse kalmadi demek degildir bu. Öyleleri hep vardir ve daha uzun süre de olacaktir. Zaten söyle bir çevrenize baktiginizda varolduklarini, hem de bayagi bir kalabalik olusturduklarini görüyorsunuz. Bagli olunan ideolojinin toplumda inise geçmis olmasi, bu gibi ‘mümin militanlar’in daha büyük bir sevkle, inat ve azimle mücadele etmelerine de yol açar. Saldirganlasirlar. Bunlarin hepsini gözlemliyoruz.

Tabii 12 Eylül’ün fiilen yaptiklarini da akildan çikarmamak gerekiyor. Toplumda bir seyleri durdurdu, tikadi. Böylece, bazi kopukluklar yaratti. Bir yandan da, ne kadar yapay yollarla olursa olsun, birtakim yeni süreçler baslatti; milyonlarca genç insanin beynini yikadi. Böyle yetismis kusaklar var.

Onun için bu ideolojiyi, onu yaratan kosullari, sonuçlarini, derindeki anlamini daha uzun zaman tartismamiz gerekiyor.

Taraf-5 Kasim

Murat Belge

Back to top button