130 çocuklu padisah
Bugüne kadar ‘Muhtesem Süleyman’ dizisine ses çikarmayanlarin, niye birdenbire celallendiklerini anlamak için tarihe bakmak gerekiyor. Hükümete yakin çevreler, Osmanli tarihini gayet iyi bilirler, bu yüzden dizinin gelecek bölümlerinden korkuyorlar. Osmanli sarayinda yasanan korkunç olaylarin halk tarafindan bilinmesini istemiyorlar. Tam da ‘Yeni Osmanlicilik’ havasi yaratilmaya çalisilirken, kitap okumayan ama televizyon izleyen milyonlarca insanin gerçekleri ögrenmesi onlari ürkütüyor.
Çünkü halk bunlari gördügü zaman isyan edecek, ‘Bunlarin hepsi yalan!’ diye bagiracak ama sonra tarihçiler çikip malesef hepsinin dogru oldugunu anlatacaklar. Diziye karsi kampanya baslatilmasinin nedeni bu.
Demek ki, o dönemlerde yasayan ve saraydan ölesiye korkan Osmanli vakanüvislerinin bile anlatabildigi olaylar, 2012 Türkiye’sinin ‘ileri demokrasi’sinde anlatilamayacak.
Gelin yine tarihe; Naima’dan, Evliya Çelebi’den, Peçevi’den okuduklarimiza dönelim:
Süleyman’in babasi II. Selim çok gaddar bir padisahti ama ogluna mükemmel isleyen bir sistem ve çok güçlü bir imparatorluk birakmisti. Süleyman ise 46 yillik iktidarinin büyük bölümünde Hürrem’in ve onun yardakçisi Rüstem Pasa’nin oyuncagi olarak imparatorlugu duraklama devrine sokmus bir padisahtir. Isteyen kabul eder, istemeyen etmez ama benim fikrim bu.
Kaldi ki Süleyman, Osmanli padisahlari içinde en insafsizi da degildir. Mesela Venedikli Baffo ile III. Murad’in oglu, III. Mehmet’le bu konuda asik atamaz. Mehmet, Saruhan’dan saraya geldigi ilk gece en büyügü 13 yasinda olan 19 erkek kardesini bogdurdu. En küçügünün dudaginda, bogulmadan önce emdigi sütün kaldigi yazilmistir.
Ertesi sabah saraydan çikan 19 çocuk tabutu Ayasofya’nin bahçesine defnedilirken bütün Istanbul gözyasi döküyordu. Mehmet bununla da yetinmedi. Babasinin 200 cariyesi içinden hamile olanlari çuvallari koydurup Sarayburnu’ndan denize attirdi.
Bu arada padisahlar vakitlerini nerede geçirirdi diye merak edenlere ufak bir bilgi: III. Murad’in harem içi ve disindaki kadinlardan 130 çocugu vardi.
Belki de bu isi at üstünde yapmanin bir yolunu bulmustu; kim bilir?
Zülfü Livaneli