KADINA YÖNELIK TOPLUMSAL, CINSEL, SINIFSAL, ULUSAL BASKILARA HAYIR

Siddet ve sömürü sisteminin kaba zulmüdür
Günümüzde hala kadina yönelik siddeti kiniyor olmak, basli basina sömürü sisteminin zulmünün geldigi noktayi belirtiyor.
1960 yilinda Patria, Miherva ve Maria MIRABEL kardeslerin Latin Amerikan Diktatörlügü tarafindan öldürülmelerinin üzerinden 58 yil geçmis. Aradan geçen bunca zamana ragmen, dünyanin ve yasamin yarisi olan kadinlara yönelik siddet artarak sürüyor.
Dünya da bireysel hak ve özgürlükler bakimindan gelismeler olsa da toplumsal cinsiyet esitligi açisindan bunun oldugu söylenemez.
Türkiye de sadece erkegin istedigini yapmadi, onun istedigi sekilde yasamiyor diye, erkek yakinlari tarafindan öldürülen kadin sayisini, burada yazmaya bile insanin akli yüregi elvermiyor. Her yastan, her sosyal statüde, her irktan kadin bu durumla karsi karsiya kalabiliyor.
Yasadigimiz ülkede, yönetenlerin kullandigi ayrimci, otoriter dil ve söylemler, demokrasi, insanin temel haklarina olan inanci, toplumsal hosgörü ve anlayisini giderek törpülemis, siddetin artmasina neden olmustur.
Yönetim erkinin bu söylemlerinden güç alan, toplumun gelismesi ve sekillenmesinde mihenk tasi olan üniversitelerin hocalari dahi, kadinin toplumsal rolünü ve etkisini hiçe sayan, öteleyen anti demokratik, insan temel haklarina dahi uymayan açiklamalarda bulunabiliyor, kadinin görevinin iyi bir anne olmak, esine, evine iyi bir kadin olmak oldugunu söylüyorlar. Hatta bu görevini aksatacagindan dolayi yerel seçimlerde aday olacak hiçbir kadina oy vermeyecegini açiklayarak, kadinin yönetim mekanizmalarinda yer almasina karsi açik tavir almislardir.
Yine bir bakanin cezalandirma yöntemi olarak sopa ve dayagi telaffuz etmesi, siddetin ve siddet dilinin toplumda ne denli siradanlastigini görmemiz açisindan ibret vericidir.
Geçmisten beri toplumsal yargi ve gelenekler bu tür söylemlerle sekillenmis, kadin üzerindeki cinsel, sinifsal, ulusal ve toplumsal baski olusturmustur.
Bu toplumsal baskiyi besleyen asagilayici, ötekilestirici, ayrimci siddet dili terk edilmelidir.
Yine bu ve buna benzer söylemler, kadinin eve kapanmasina, ekonomi de sosyal yasamda, karar ve yönetim mekanizmalarinda hak ettigi yeri almasinin önünde engeldir.
Kadin aleyhine olan gelenekçi toplumsal yapinin yani sira ekonomik olarak da bir erkege bagimli olmasi, kadini siddet karsisinda daha da çaresiz birakmaktadir.
Yasalar, toplumun yarisi olan kadinin ekonomik yasama daha aktif katilmasi yönünde yeniden düzeltilmelidir. Kadinin dogurganligi çalismasina engel degil, çocuguna daha iyi bir gelecek hazirlamasina bir firsat olarak degerlendirilmeli, çalisma yasaminda kadinin ise alimini zorlastiran, isten atilmasini kolaylastiran sartlara son verilip, sosyal güvencesi yasal güvenceyle desteklenmelidir.
Kadina yönelik siddette yargilama sirasinda verilen ceza indirimleri yaralayici ve adalet anlayisindan uzaktir.
Bu cezalar insanin temel haklarina dayali, imzalanan uluslararasi sözlesmeler ve hukuk normlari çerçevesinde düzenlenmelidir.
Kadini siddete karsi koruma önlemleri göstermelik degil, gerçek yasam kosullarina uygun olmalidir.
Savas ve siddet ortami insanlarin yerlerini, yurtlarini terk edip büyüksehirlere göç etmelerine neden olmustur. Bu durumdan en çok Kürt kadinlari ve çocuklar olumsuz etkilenmistir. Dilini bilmedigi, kültürüne, yasam kosullarina yabanci oldugu yeni ortamda yalnizlasmis olan Kürt kadinlari sosyal ve toplumsal yasama ayak uydurmaya çalisirken ulusal baskilarla karsi karsiya kalmakta.
Kendi anadiliyle egitim göremeyen çocugu ile iletisimi zorlasmaktadir.
Yine toplumsal ve geleneksel degerler çocuk yasta evliliklere izin vermektedir. Bu degerler arasina sikisan kadin intihari kurtulus yolu olarak seçecek kadar çaresiz kalmaktadir. Her önüne gelenin bu yöndeki fetvalari da kadin yasamina müdahaleyi tesvik etmektedir.
Buna müdahaleye engel olacak ve çocuk evliliklerine izin veren yasalar derhal kaldirilarak bunun yerine çocuklarin cinsiyet ayrimi yapilmaksizin çocukluklarini yasayabilmelerine, kendi anadilleriyle istedikleri egitimi alabilmelerine olanak verecek sekilde düzeltilmelidir.
Egitimde okul kitaplarinda ve materyallerinde cinsiyetçi yaklasim ve dil terk edilmelidir.
Kadinin bedeni kendine aittir, kadinin bireysel hak ve özgürlüklerine müdahale temel insan haklari çerçevesinde degerlendirilmeli ve aksi suç sayilmalidir.
HAK-PAR li kadinlar olarak diyoruz ki; Hayatin yarisi kadinlardir. Kadini hayatin her alaninda aktif yasama katilimini engelleyen toplumlar gelisemezler.
Her zulüm, baski ve siddet kendine karsi direnisi de dogurur.
Bizler de, özgür ve demokratik, cinsiyet ayriminin olmadigi, sinifsal ve ulusal esitlik temelinde yeniden yapilandirilacak bir toplum, kadinin özgürlügü ve kurtulusunun ilk adimi oldugu bilinciyle gücümüzü birlestiriyoruz ve mücadelemizi sürdürüyoruz.
KADINA YÖNELIK TOPLUMSAL, CINSEL, SINIFSAL, ULUSAL BASKILARA HAYIR.
KADINA YÖNELIK SIDDET INSANLIK SUÇUDUR
YASASIN BASKILARA KARSI MÜCADELEMIZ
Hak ve Özgürlükler Partisi
HAK-PAR KADIN KOMISYONU
Dengê Kurdistan