Birinci Cumhuriyet Dersim’dir….
Neden’ diye soranlar çikabilir.
Bu soruyu soranlara ‘Birinci Meclis’ zabitlarini okumalarini öneririz. Görecekler ki, Birinci Cumhuriyet’te hiçbir zaman ‘hukukun üstünlügü’ geçerli olmamis.
Geçmise dönüp bir bakalim.
Muhalif milletvekillerinden Ali Sükrü Bey 27 Mart 1923’te ortadan kaybolur.
Ali Sükrü Bey’in sirra kadem basmasinin ardindan, Hüseyin Avni Bey, Meclis kürsüsünden olayi açiklar ve sunlari söyler:
‘Efendiler bu serefli kürsü bugün elim bir vaziyete sahne oluyor. Bu serefli milletin mebuslari kan aglamis bir zavalli, bir biçare gibi birbirlerine bakiyorlar.
… Ali Sükrü Bey iki günden beri kayiptir. Azametli, serefli, muazzam bir tarihin sahibi bir milletin vekili kayboluyor da, hükümet bulamiyor.’
Icra Vekilleri Heyeti Baskani Rauf Bey, tüm Cumhuriyet tarihi boyunca emsallerini defalarca duyacagimiz palavra bir konusma ile Hüseyin Avni’ye cevap verir…
***
Ali Sükrü Bey, Kösk’ün alti yüz metre ilerisinde, beyaz bir torbanin içerisinde, çesitli yerlerinden parçalanmis, çift kat iple bogulmus, sol eli kirilmis bir biçimde bulunur.
Katili Muhafiz Alayi Komutani Topal Osman’dir. Topal Osman yargilanmaz, Ali Sükrü Bey’i neden öldürdügü, emri kimden aldigi sorgulanmaz. Ama o da öldürülür ve ‘bassiz cesedi’ Meclis önünde asilir.
Ardindan da Birinci Cumhuriyet’in Birinci Meclis’i feshedilir. Daha sonra Takrir-i Sükûn Yasasi ile koyu bir fasizm insa edilir.
***
Simdi tartisilan Dersim Katliami da o baslangicin bir sonraki icraatidir…
Dersim Katliami dedigimizde, 1938 yilinda yaklasik 12 bin kisinin Türkiye’nin degisik bölgelerine sürgün edildigi, 40 ile 70 bin arasinda insanin da katledildigi ve üzerindeki örtünün hiçbir zaman çekilmedigi bir toplumsal trajediden söz ediyoruz.
Bu vahseti gencecik bir asker olarak yasayan eski hava Kuvvetleri Komutani Muhsin Batur, Milliyet Yayinlari’ndan çikan ‘Anilar ve Görüsler- Üç Dönemin Perde Arkasi’ adli kitabinda o iki aylik kanli zulmü anlatmaz, okurundan özür diler…
***
Orgeneral Muhsin Batur’un neden ‘yasantisinin o bölümünü anlatmaktan kaçindigini’, uzun yillar Disisleri Bakanligi yapan, o dönemde Malatya Emniyet Müdürlügü’nde görevli olan ve Diyarbakir’da yeni yapilan Singeç köprüsünü açmaya gidecek olan Atatürk’ten Seyit Riza’nin hayatinin bagislanmasini isteyecek ‘6 bin beyaz donluya meydan vermemek’ için Emniyet Genel Müdürü Sükrü Sökmensür’ün emriyle duruma el koyan Ihsan Sabri Çaglayangil aydinlatir.
Tunceli’de, 17 Kasim 1937’de idam edilen ‘Dersim isyaninin’ lideri Seyit Riza ve yedi arkadasinin asilmasi basli basina bir hukuk skandalidir…
Usule itiraz eden savci izinli sayilarak göreve yardimcisi getirilmistir…
Okuma yazma ve Türkçe bilmeyen saniklara ne iddianame, ne de avukat verilmistir…
Asabilmek için Seyit Riza’nin yasi 57’ye indirilmis, oglunun yasi da 17’den 21’e çikartilmistir…
Bölge komutani Alpdogan Pasa kararin yazilacagi bos kâgidi önceden imzalamistir…
Ama bütün bu hukuksuzluklar, gerçeklestirilen büyük katliamin yaninda az kalir.
Ihsan Sabri Çaglayangil’in anilarini anlattigi kitabindan okuyalim:
‘Magaralara iltica etmislerdi. Ordu zehirli gaz kullandi. Magaralarin kapisinin içinden. Bunlari fare gibi zehirledi. Yediden yetmise o Dersim Kürtlerini kestiler.’
***
Benim ‘Birinci Cumhuriyet üzerine Notlar’ adi kitabim çikali on yil olmus…
Kemalist Cumhuriyet’in tüm kromozomlarini bilen birisi olarak ‘Ikinci Cumhuriyet’ dedim.
Bu Cumhuriyet’i toptan, sistemli ve kurumsal bir anlayisla demokratiklestirmekten uzak duran her siyasetçi bu cehennemde kendisinin de yanabilecegini hesap etmelidir…
Çünkü Cumhuriyet’in 88’inci yildönümünde ne Ali Sükrü Bey Cinayet’i ne de Dersim gerçegi tümüyle ortaya çikmis degil… Üstelik Dersim’i bombalayan Sabiha Gökçen’in adini sadece havaalanlarina degil, inat olsun diye Güneydogu’daki okullara da veren bir zihniyet de sapasaglam ayakta…
Sadece ufak tefek makyajlarla vakit öldürmekteyiz.
Hem hayiflanip, hem de endiseleniyorum.
——————————————
Star-21 Kasim
Mehmet Altan