Makale

Son günlerin polemikleri

En tazesinden baslayalim: Basbakan Yardimcisi Bülent Arinç, CNN Türk’de katildigi “Neler Oluyor?” programinda “Bir medeniyet dili midir Kürtçe?” sorusunu ortaya atmis.

Bu soru karsisinda siz de benim gibi “Neler oluyor?” diye mirildanmissinizdir mutlaka… Çünkü bu sorunun -israrla- ortaya atildigi ve cevaplandigi dönem çok arkada kalmadi mi? Yoksa bu tartismayi da mi bastan sariyoruz?

Sorunun Arinç tarafindan ortaya atilmasi da sasirtici. Çünkü bu Basbakan Yardimcisi, neredeyse muntazam araliklarla yaptigi “aykiri” açiklamalariyla bizi sasirtan birkaç hükümet üyesinden birisi degil miydi? Mesela en yakin örnekleriyle tutuklu milletvekilleri hakkinda sarf ettigi “lami cimi yok” vurgusu ya da Terörle Mücadele Kanunu’nun mutlaka elden geçmesi gerektigine iliskin degerlendirmeleri…

Kisaca hatirlatacak olursam: Biliyorsunuz, Kürtçe’nin bir “medeniyet dili”, hatta vazgeçtik medeniyetten dogrudan bir “dil” olup olmadigi hakkinda bu memlekette çok mürekkep ve nefes tüketildi. Bugün hayatta olmayan Gündüz Aktan’in Kürtçe’yi bir dilden -bile!- saymamak yolunda uzun süre nasil mücadele verdigini hatirlayin… Konu öyle saçma-sapan bir düzleme tasinmisti ki, bir Çinli (yoksa Japon muydu) bir dilbilimcinin tanikligina bile basvuruldu. Oysa Çin’e Japonya’ya kadar gitmeye ne gerek vardi? Yasar Kemal’in Türkçe yazan bir büyük romanci olarak Kürtçe’nin bir “medeniyet” dili oldugunun garantisini vermesi yetmiyor muydu? Ya da baska bir örnekle, Dogu-Güneydogu’nun yüzyillarca egitim veren medreselerinin dili olan Kürtçe bir isaret dilinden mi ibaretti? (Bu örnek çerçevesinde Bediüzzaman Said- Nursi’yi unutmayalim.)

Yani özetle, arada bir -yoksa sikça mi?- basimiza gelen ve “cinnet” sözcügüyle adlandirilmasi yerinde olan bir toplumsal ruh hali içindeydik.

Dolayisiyla Arinç’in tartistigimiz son açiklamasini duyunca insanin üzerine ister istemez karamsarliktan da öte olumsuz bir ruh hali çöküyor. Bu ruh hali içinde “Her seye bastan mi basliyoruz yoksa?” dememek-düsünmemek kolay mi?

Arinç’in Kürtçe’nin bir “medeniyet dili” olup olmadigi sorusunu ortaya atmasi gecikmeden güzel degerlendirmelerle karsilastik. Mesela Muhsin Kizilkaya, “Ben, Kürtçe’den Türkçe’ye 5 bin sayfalik roman çevirdim, dilerse bu çalismalarimi Sayin Arinç’a gönderebilirim” diyor. Orhan Miroglu’nun su açiklamasi da yerinde: “Madem Kürtçe medeniyet dili degil, Kültür ve Turizm Bakanligi’nin ‘Mem u Zin’ destanini Türkçe’ye çevirerek yayinlamasini nasil izah edecegiz?” Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Serdar Bedii Omay’in su sözlerini de aktaralim: “Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Yasayan Diller Enstitüsü ve Kürt Dili ve Edebiyati bölümlerini kurdum. Kürtçenin bir medeniyet dili oldugu kanaatindeyim.”

Arinç’in simdi -“bayram degil seyran degil”- bu yanlis ve yersiz açiklamayi yapmasinin nedeni ne olabilir? Benim bu soruya iliskin tahminim, ayni zamanda RTÜK’e de nezaret eden bir basbakan yardimcisi olmasi dolayisiyla, Arinç’in “3984 Sayili Radyo ve Televizyonlarin Kurulus ve Yayinlari Hakkindaki Kanun”un artik yürürlükte olmadigini unutmus olabilecegi yönünde… Çünkü 03.03.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayimlanan 6112 sayili kanunla yenilenen bu “mülga” kanunun “Yayin Ilkeleri” faslinda yayinlarin diline iliskin su münasebetsiz sözler yer aliyordu: “Yayinlarin Türkçe yapilmasi esastir. Ancak, evrensel kültür ve bilim eserlerinin olusmasina katkisi olan yabanci dillerin ögrenilmesi veya bu dillerde müzik veya haber iletilmesi amaciyla da yayin yapilabilir.”

Görüyorsunuz; daha düne kadar “diller” söz konusu oldugunda bu satirlarda dile gelen köhne ve daha önemlisi ayrimci bir “teori”ye sahiptik. “Evrensel kültür ve bilim eserlerinin olusmasina katkisi olan yabanci diller.”(!) Böylesi ile “avrupamerkezli” olarak nitelenen “medeniyet” tasavvurcularinin agzindan bile hiç degilse yarim asirdir karsilasmiyorduk! Bu öyle bir “medeniyet dili” anlayisi-savunusuydu ki, bu cümlenin uluslar arasi bir toplantida tekrarlanmasi salonun gülüsmesine ‘öfkelenmesine de tabii ki!- yol açmamasi imkansizdi.

“Son günlerin polemikleri” diye basladim ama bir tanesine ancak deginebildik. Üzerinde çok konusulan-yazilan “dindar nesiller” meselesini de yarinki yazida gözden geçirelim.

——————————————-

7 Subat

Kürsat Bumin

Back to top button