Sivas katliaminda ‘Islami kesim’
Sivas katliaminin Alevi-Sünni güvensizligini körüklemek açisindan basarili bir operasyon oldugu, bu amaçla çok degisik kesimler tarafindan sömürüldügü açik.
Sivas katliaminin bir ‘derin devlet operasyonu’ oldugunu çok uzun zamandir dile getirenlerden biriyim. Rahmetli Erdal Inönü’yle aramda geçen bir konusmayi, bu düsüncemin temel argümanlarindan birisi olarak birkaç defa aktardim.
Yine yazilarimda defalarca belirttigim gibi, bence, Madimak katliamini tezgâhlayan güçlerin temel amaçlarindan birisi, Islami hareketi tarihi bir ‘sorumlulugun’ içine çekmek ve itibarsizlastirmakti. Tipki ‘misyonerlik tehlikesi’ söyleminin darbeciler tarafindan kullanilmasi gibi, Sivas’ta da dini hassasiyetler tahrik edilmis, provokasyon amacina ulasmistir.
‘Derin devlet’ otoriter rejimi ayakta tutabilmek için çesitli duyarliliklari, psikolojik savas yöntemlerini yillarca basariyla uyguladi.
Sivas’in derin devlet isi oldugunu ifade eden yazimin sonunda söyle bir paragraf yer aliyor: ‘Sivas katliaminda tezgâha alet olup cinayetlere tetikçilik yapan ve kendini ‘Islamci’ veya ‘dindar’ olarak tanimlayan bazi kisilerin ve kesimlerin de ‘Biz kimin aletiydik’ sorusuna cesur bir cevap verebilmesi, bu baglamda büyük önem tasiyor.’ (Radikal, 14 Mart 2012)
Dindarlara haksizlik mi?
Elif Çakir, sanirim benim bu yazimdan ve bu yöndeki konusmalarimdan yola çikarak, dindar kesime bir haksizlik yaptigim sonucuna varmis: ”Dindarlar çikip özür dilesin’ seklinde konusan Oral Çalislar basta olmak üzere, meseleyi ‘özür’e indirgeyenler su soruma lütfen cevap verin: Bütün mesele ‘dindarlarin çikip özür dilemesi’ ve ‘Evet, biz kullanildik’ demesi midir? Bu mudur bütün mesele?.. Madimak’ta kanli katliamda ölen canlar geri gelecek, geride biraktiklarinin yüregine bir nebze olsun su mu serpilecek? Bunu mu istiyoruz hakikaten! Katliamin perde arkasindakiler kimdir hâlâ gün yüzüne çikmamisken, dindarlar özür dileyecek, mesele kapanacak! Öyle mi?..’ (Star, 15 Mart 2012)
Evet, Sivas katliaminin bazi önde gelen aktörleri nedeniyle Islami kesimi toptan suçlayan, ‘hesabi dindarlara kesebilmeyi’ birinci hedef olarak görenler var. Sivas’taki zamanasiminda bugünkü hükümeti asil sorumlu olarak gören/göstermek isteyenler var. Kavramlari birbirine karistiranlar, karistirmaya çalisanlar var. Siyasi kamplasma pesinde olanlarin yöntemlerini ve hedeflerini az çok degerlendirebilecek kadar gelismelere vâkif oldugumu düsünüyorum. Sivas katliaminin Alevi-Sünni güvensizligini körüklemek açisindan basarili bir operasyon oldugu, bu amaçla çok degisik kesimler tarafindan sömürüldügü açik.
Bir baska gerçek ise Madimak Oteli’ni çevreleyip ‘tekbir’ getiren toplulugun büyük çogunlugunun cuma namazindan çikan ve kendini ‘dindar’ olarak tanimlayan kisilerden olustugu.
Tetikçinin hiç mi günahi yok?
Sivas, bu ülkenin yakin tarihindeki Alevilere yönelik ilk katliam degil. Bu katliamlarin tamamina yakininin ‘derin devlet’ tezgâhi oldugunu simdi daha iyi anlayabiliyoruz. Peki, bu tezgâhin tetikçilerinin hiç mi günahi yok?
Tabii su soruyu da sormakta yarar var: O günlerde olusan psikolojik ortamin sekillenmesinde Islami kesimdeki bazi çevrelerin hiç mi katkisi yok? Bu dönemlerde yazilmis yazilara, gazete mansetlerine bakmakta, Islami kesimin (o dönemdeki) etkili kalemlerinin neler yazmis oldugunu gözden geçirmekte bu baglamda özellikle fayda var.
Bu arada suna da deginmekte yarar görmekteyim: Sivas katliaminin hemen ardindan gerçeklestirilen Basbaglar katliamini bir ‘karsi örnek’ olarak gündeme getirmek çok anlamli degil. Yeni ortaya çikan birçok bulgu gösteriyor ki Basbaglar’da da ayni derin devletin parmaklarinin izi var…
Tezgâha gelinmisse, tezgâha geliniyorsa (ki gelinmistir) bunun mazereti olamaz. Bu her siyaset ve inanç toplulugu için geçerlidir. Alevisi de, Sünnisi de, inanani da inanmayani da, Kürt’ü de, Türk’ü de, sagcisi da solcusu da yakin tarihimizde ‘derin devlet’in oyununa (çesitli zamanlarda, çesitli sekillerde, çesitli nedenlerle) gelmistir.
Bütün bunlarin en vahimlerinden birisi de Sivas katliamidir.
16 Mar. 12, Radikal
Oral Çalislar