Makale

Rio 2012, Sürdürülebilir Kalkinmadan ‘Yesil Ekonomiye’: Garp Cephesinde yeni bir sey yok!

1992’de Rio de Janerio’da gerçeklestirilen Birlismis Milletler Yeryüzü Zirvesi’nden 20 yil sonra, yeni bir zirve 20-22 Haziran’da yapilacak. Zirvenin slogani Istedigimiz gelecek! [ The future we want]. 130 kadar devlet ve hükümet baskaninin zirveye katilmasi bekleniyor. 1992’de iklim ve biyolojik çesitlilikle ilgili iki önemli konvansiyon kabul edildi. Ve 1987’de Birlesmis Milletler Çevre Programi tarafindan yayinlanan Bruntland Raporu’yla gündeme gelen ‘sürdürülebilir kalkinma’ kavrami, Rio Zirvesiyle resmi söyleme dönüstü. Yeryüzünün egemenleri bundan böyle kalkinmayi gerçeklestirme, yoksullugu ortadan kaldirma, dogayi ve insanligin gelecegini koruma sözü veriyorlardi… Artik her kelimenin önüne ‘sürdürülebilir’ niteleme sifati eklenebilirdi… Iste, sürdürülebilir kalkinma, sürdürülebilir büyüme, sürdürülebilir tarim, sürdürülebilir turizm, sürdürülebilir enerji, sürdürüebilir su, vb… Bu amaçla ‘ Birlesmis Milletler Sürdürülebilir Kalkinma Komisyonu’ [ SKK] kuruldu. Daha dogrusu bu is ‘komisyona havale edildi’… Ve ondan sonra tüm benzer komisyonlar gibi adi pek duyulmadi… 2012 zirvesi de iste bu komisyon tarafindan düzenleniyor…

Aradan geçen 20 yilda doga hizli bir tempoyla kötülesti, tahribat derinlesti, zehirli gaz emisyonu artti, atmosfer isinmaya devam etti, iklim degisikligi tehlikeli bir hal aldi… Dogal kaynaklarin yagmalanmasi görülmemis boyutlara ulasti, biyolojik çesitlilik azaldi, çöllesme ve ormansizlasma artti, canli türlerindeki azalma hizlandi, dünya ölçeginde esitsizlik, açlik ve yoksulluk büyüdü, velhasil, artik tüm göstergeler kirmiziya döndü ve tam bir sürdürülebilemezlik durumu ortaya çikti? Yeryüzünün egemenleri simdi yeni bir kavramla yola devam etmeye karar vemis görünüyorlar: 2012 Rio zirvesinin yeni slogani [resmi söylemi] artik yesil ekonomi…Bundan sonra her kelimenin önüne yesil sifati gelecek. Kalkinma yesil olacak, ekonomik büyüme yesil olacak, teknoloji yesil olacak, enerji yesil olacak, her sey yesil olacak… Think-tank’larin, yüksek prestijli vakif ve derneklerin, arastirma kurumlarinin, akademilerin bilimi kendinden menkûl adamlari ve kadinlari artik yesil ekonominin nimetlerinden, marifetlerinden, hârikalarindan söz edecekler… Yesilin dünyayi nasil bir cennete dönüstürecegini anlatmak için yogun çaba harcayacaklar… Misyonlarinin ve varlik nedenlerinin geregini yapacaklar… ‘Konunun uzmanlari’ ve bilim erbabi tarafindan üretilen yalan medyanin elinde tartismasiz bir ‘hakikate’ dönüsecek… Kimbilir, bundan sonra gri hiçbir sey kalmayacak… Her sey yesillenecek…

Birlesmis Milletler semsiyesi altinda toplanacak yetkili ve etkili zevat, devlet ve hükümet baskanlari ve avanesi [resmi dünya densin] aslinda kimi temsil ediyor, neye hizmet ediyor? Bu adamlar ve kadinlar [sayilari fazla degil] orada toplandi diye neler nasil degisecek? Geçerli rotada bir degisiklik mümkün müdür? Elbette bir degisiklik olacak… Sürdürülebilir kalkinmanin yerini yesil ekonomi alacak ve araç kaldigi yerden, ayni istikâmette, üstelik hizini artirarak yola devam edecek… Kimbilir, belki yirmi yil sonra yeni bir yalan üretilinceye kadar… Eger geçerli süreç sürdürülebilir degilse, ki kesinlikle degil, yalani ilâ nihâi sürdürmek mümkün müdür? Baska türlü söylersek, yeryüzünün egemenlerinin yalan üretme, yayma, dayatma- kabullendirme yetenegi sinirsiz midir? Yeryüzünün efendilerinin yalan üretme yeteneginin siniri, yeryüzünün ezilen/sömürülen siniflarinin, yeryüzünün lânetlilerinin yalani teshir etme, gerçege sahip çikma yenetegine bagli. Zira asil gerçege ihtiyaci olanlar onlar.

Yesil ekonomiyi nasil bilirsiniz?

Yasadigimiz su sefil dünyada ayrica ekonomi diye bir sey yok. Kapitalizm var. Kapitalist ekonomi var… Yalan üretme konusunda pek yetenekli modern bilim ehli zevat, kavramlarin ve kelimelerin önüne niteleme sifati eklemekte pek marifetli ama ayni zamanda önündeki kelimeyi çikarmakta da… Neden kapitalist ekonomi denmiyor? Ekonomi dendiginde bilimsellik izlenimi doguyor, bilimsellik imâ ediliyor, oysa kapitalist ekonomi denirse, bunun kapitalizmin pisliklerini, kötülüklerini, mantiksizligini, saçmaligini, yikiciligini, vb. imâ etme riski var. Su zarif ‘bilimsellik’ dururken öyle olumsuz seyleri imâ etmenin ne âlemi var? Eger bos bulunursaniz, ideolojik safsatalarin hikmetinden sual olmaz saf bilim olarak sunulmasi da mümkün hale gelir. Yalan, dalavere, ikiyüzlülük, burjuva ‘uygarliginin’ vazgeçilmezleridir… Önce reel dünyada karsiligi olamayan ideolojik bir safsata üretiliyor, sonra ona bilimsellik mührü vuruluyor… Artik ekonomi biliminin timsâli profesörler, uzmanlar kürsülerinden, gazete köselerinden, televizyon ekranlarindan saf bilimi ögrencilere ve siradan insanlara vaaz edebilirler… Siradan insanlarin yalani muteber degildir. Yalan üreticisinin yalan üretme ‘yetenegine ve ehliyetine’ sahip olmasi gerekir. Iste ‘konunun uzmani’ bu yüzden gereklidir. Nobel ödüllü bir iktisat profesörü ne söylerse söylesin, rütbesi ve aldigi ödül geregi mutlaka bilimseldir, söyledigini tartismaya asla gerek yoktur… Söylediginin kesinligi ve gerçekligi rütbesinde, isminin önündeki ünvanlarda gizilidir… Siz su ünvanlarin ve ödüllerin bosuna verildigini mi saniyorsunuz? Ünvanlar ve ödüller egemenligin vazgeçilmezleridir…

Kapitalizm kosullarinda kalkinma mümkün degildir. Kapitalizm demek sermayenin büyümesi demektir ve sermayenin büyümesi global planda isssizligi, yoksullugu, sefaleti ve çevre tahribatini artirmadan mümkün degildir. Sorun sermayenin büyümesini, yayilmasini, genislemesini, kalkinma saymaktan kaynaklaniyor. Nitekim, kalkinma kavrami piyasaya sürüldükten 20 yil kadar sonra, Birlesmis Milletler Stockholm, Çevre ve Kalkinma Konferasi’nda ‘insâni kalkinma’ kavrami peydahlandi. 20 yil sonra 1992’de Rio zirvesinde onun yerini ‘sürdürülebilir kalkinma’ aldi. Üçünücü 20 yilin sonunda tekrar Rio’da ‘yesil ekonomi’ arz-i endam etmis görünüyor. Bakalim 20 yil sonra ne tür bir naneyle karsilasacagiz…

Yeni ambalajin söyledigi özetle su: 1. Yesil ekonomi piyasa ekonomisi kosullarinda isleyecek; 2. Dünyayi yeni teknolojiler kurtaracak; ve 3. Yeni teknolojiler yesil olacak… Hem piyasa ekonomisi pupa-yelken yol almaya devem edecek, hem de ‘yesil teknoloji’ hârikalar yaratacak… Oysa bu güne kadar yeni teknolojiler uygulandiklari her yerde toplumsal esitsizligi artirdi, doga tahribatini büyüttü… Kapitalizmin ürettigi yeni teknolojiler ‘yesile’ boyaninca baska türlü olmasi mümkün mü?

Aslinda murad edilen baska, söylem baska. Söylem asil murad edileni gizleme islevi görüyor. Bu yeni kavram sayesinde sermaye yeni degerlenme alanina kavusacak. Herkese ait olan, herkese ait olmasi gereken ne varsa metalastirilacak, paralilastirilacak, finansin etkinlik alinina dahil edilecek. Dogaya ait her seyin bir fiyati olacak, alinir-satilir hale getirilecek. Mesela bir karbon piyasasi olusturularak hava bir metaya dönüstürülecek ve bundan böyle havanin da bir fiyati olacak… Ayni sekilde biyolojik çesitlligin de bir fiyati olacak. Insanligin ortak mali olan ne kadar dogal sey varsa, su, toprak, vb. özellestirilerek bir kâr aracina dönüstürülecek. Velhasil ‘yesil ekonomi’, kriz kosullarinda degerlenme zorlugu içindeki büyük sermaye tekellerine yüksek kâr ve yagma imkânlari sunacak. Baska türlü söylersek sermayenin etkinlik ve degerlenme alani disinda hiç bir sey kalmayacak… Yesil ekonomiyle doganin temel kapasiteleri birer meta kategorisine dönüstürülecek. Mantik söyle isliyor: Deniyor ki, eger besin maddeleri krizi varsa, iklim krizi varsa, enerji krizi varsa, vb. bunun nedeni bu alanlara yeteri kadar sermayenin tahsis edilmemis olmasindandir. O halde bu alanlara yeterli sermaye yatirimi yapilirsa sorun çözülecektir… Aslinda asil amaç yesil dolarlari çogaltmakla ilgili. Bu gün artik petrol sirketleri yesil, enerji sirketleri yesil, finans kurumlari yesil, bankalar yesil, tüm büyük tekeller yesil…Öyle olunca hükümetler de yesillenmek zorunda ve hizla yesilleniyorlar. Emir yüksek yerden gelince elbette baska türlü olmasi mümkün degildir… Dogayi yasanamaz hale getirenler, insanligin gelecegini tehlikeye atanlar yesil… Eger öyleyse, Rio 2012’nin slogani olan: ‘ istedigimiz gelecek’ [ The future we want], sermaye cephesinin istedigi gelecekten baskasi degildir. Ve sermayenin istedigi o gelecekte, sermaye tarafindan sömürülen, sermayenin devleti tarafindan ezilen ve asagilanan halk siniflarina, ‘büyük insanliga’ yer yoktur…

Kapitalizimin yikici mantigi sorun edilmedikçe, aç gözlülük ve sinirsiz kâr hirsi her türlü insânî, toplumsal ve ekolojik kayginin önüne geçmeye devam ettikçe, geçerli zenginlik ve refah saçma anlayisi terkedilmedikçe, velhasil kapitalist mantigin disina çikilmadikça, isler sarpa sarmaya devam edecektir…

Öteki Rio – 2012 = Halklar Zirvesi

Yeryüzünün egemenlerinin zirvesine karsi, 15-23 Haziran tarihleri arasinda halklarin zirvesi de toplandi. Zirvenin slogani: ‘ Sosyal ve ekolojik adalet için, yasamin metalasmasina hayir, ortak mallarin korunmasi ve savunulmasi.’ Zirve boyunca tam 600 etkinlik planlanmis durumda. Bunlardan 330’u uluslararasi nitelikte. Geri kalani Brezilya’nin özel sorunlariyla ilgili. Halklar zirvesi resmi Rio zirvesinin tam karsit zemininde yer aliyor, asil sorunlari ele aliyor ve sorunlarin kökenine inme iddiasini tasiyor. Ekolojik ve sosyal krizin gerçek nedenlerini sorun ediyor. Sosyal yasamin ve doganin metalasmasina karsi çikiyor. Geçerli üretim ve tüketim modelini reddediyor. Bireysel ve demokratik haklari, kollektif haklari, dogayla uyumu, sosyal ve ekolojik haklari esas alan alternatif modeller ve çikis yollari öneriyor. Gida güvenligini, ekolojik tarimi, dayanismaci ekonomiyi, ortak mallarin gerekliligini savunuyor. Insan merkezli olmayan bir paradigmaya giden yolu aralama iddiasi tasiyor. Her türlü kolonyalizme ve emperyalizme karsi çikiyor. Velhasil ‘yesil ekonomi’ retorigini red ve mahkûm ediyor…

Fikret Baskaya

Balkêş e ?
Close
Back to top button